MÜNÂFIKLARIN ÂHİRETTEKİ HALLERİ
Hadîd Sûresi’nin 13. âyet-i kerîmesi şöyle tefsîr edilmiştir:
Bu mübârek âyetler, münâfıkların âhiretteki vahim vaziyetlerini bildiriyor. Kıyâmet günü, müminler nûrları önlerinde ve sağlarında koşarak o büyük murada ererlerken, münâfıklar yetişemeyip karanlıkta kalacaklar ve müminlere arkalarından: ‘Bizden tarafa bir bakın da nûrunuzdan biz de ışık alalım, istifâde edelim.’ diyecekler. Yâhud ‘Bizi gözetin, bekleyin de biz de size katılalım ve bu sûretle nûrunuzdan (iktibas edelim) ışık alalım’ diyecekler. Müminler veya melekler tarafından (o münâfıklara): “Dönün arkanıza da bir nûr almaya çalışın.” denilecek. Evvelâ bu ‘dönün’ emri, onlarla istihzâdır; alay etmektir. Siz dünyada dönekliği sever, irtidâda (İslam dînini terk etmeye) vâsıta arardınız. Haydi mümkünse dönün veya dönmekte fâide varsa dönün arkanıza da bir nûr arayın, şimdi burada size bakacak yok. “Derken aralarına bir sur çekilmiştir.” Öyle bir sur ki “Onun bir kapısı var.” Ondan ancak mümin olanlar girebilecektir.
Münâfıklar, müminlere: “Biz sizinle beraber değil miydik?” diye bağırışırlar. Dünyada zâhiren ‘âmennâ’ deyip mümin göründüklerini söylemek isterler. Buna karşı müminler “Evet, fakat sizler kendinizi fitneye soktunuz (münâfıklık ile mihnete düştünüz, ateşe doğru gittiniz, kendinizi helâk ettiniz) ve (müminlere musîbet gelmesini) gözettiniz.” Bütün bunların sebebi ise sizler “Şüphe ettiniz, işkillendiniz (inanamadınız, hakîkaten müminlerle beraber olamadınız) ve ümniyyeleriniz sizi aldattı (boş temenniyât ve hulyâlarla kuruntularınıza mağrur oldunuz. Münâfıklıkla o boş kuruntulara ereceğinizi, İslâm’ın muvaffak olamayacağını zannettiniz) ta ki Allâh’ın emri, yani ölüm gelinceye kadar gururlandınız.” Bunun da sebebi o aldatıcı mağrur, yani şeytan, sizi Allâh’a güvendirdi. ‘Adam sen de! Günahın zararı yoktur, Allah gafûr ve rahîmdir, affeder’ diye keyifleriniz arkasından koşturdu. O sebeple bugün “Sizden de küfredenlerden de hiçbir fidye kabul edilmez.”
“Sığınacağınız yer ateş, yani cehennemdir. Lâyık olduğunuz cezanız odur. O, ne fena gidilecek yerdir.” (Elmalılı, Hak Dîni Kur’ân Dili Tefsiri, Fazilet Neşriyat)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder