2 Haziran 2019 Pazar

Veysel Gürler 12 Mayıs, 05:28 TEVBE EDENİN HÂLİ Hâtem-i Esam (rahimehullah) buyurdular ki: Tevbe eden kimsenin şu dört şeyi yapması gerekir: Birincisi: Lisânını gıybet, yalan, haset ve boş sözlerden muhâfaza etmelidir. İkincisi: Kötü arkadaştan ayrılmalı, uzak durmalıdır. Üçüncüsü: Günâhını hatırladığında Allâhü Teâlâ’dan hayâ etmelidir. Dördüncüsü: Dâima ölüme hazır olmalıdır. Ölüme hazır olmanın alâmeti ise Allâhü Teâlâ’nın razı olmayacağı hiçbir hâlde ve fiilde bulunmamaktır. Tevbe eden bu dört hal üzere olduğu zaman Allâhü Teâlâ ona dört şey ihsan eder: Birincisi; “Muhakkak ki Allâhü Teâlâ çok tevbe edenleri ve çok temizlenenleri sever.” meâlindeki Bakara Sûresi’nin 222. âyet-i celîlesinde buyurulduğu gibi Allâhü Teâlâ, o kulunu sever. İkincisi; Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) “Günâhından tevbe eden hiç günah işlememiş gibidir.” buyurduğu üzere sanki asla günah işlememiş gibi günâhından temizlenir. Üçüncüsü; Allâhü Teâlâ, onu şeytandan muhâfaza eder, şeytan onu saptıracak bir yol bulamaz. Dördüncüsü; “Korkmayınız ve üzülmeyiniz ve ben sizleri va’d olunduğunuz cennet ile müjdelerim.” meâlindeki Fussilet Sûresi’nin 30. âyet-i kerîmesinde buyurulduğu üzere Allâhü Teâlâ, onu, ölmezden evvel cehennemden emin kılar (cennet ile müjdeler). Tevbe eden için diğer insanlar ve din kardeşleri üzerine de dört şey vâcip olur: Allâhü Teâlâ’nın sevdiği gibi tevbe edeni sevmeleri. Hâlini muhafazası için ona duâ etmeleri ve meleklerin istiğfar ettiği gibi onun için istiğfar etmeleri. Kendileri için kerih (çirkin) gördükleri şeyi onun için de kerih görmeleri. Kendi nefislerine nasîhat ettikleri gibi tevbe eden kimseye nasîhat etmeleri. (Hilyetü’l-Evliyâ

Veysel Gürler
n tüm işlerim tersine döndü ve evimin düzenini bozdu sebebi ne olabilir?
İmam Sadık şahsa; acaba bahçe seni meşgul etti de namazını hafife mi aldın?
Adam; Hayır efendim, aksine Allah a şükür etmek için daha çok özen gösteriyorum.
İmam; Peki ailenden namazı hafife alan varmı?
Şahıs; Efendim onlar benden daha çok bu konuya hassaslar dedi
İmam; Bahçede çalışan işçilerin içinde namaz kılmayan veya namazı hafife alan varmı?
Şahıs; yok efendim bahçede çalışan işçiler de iman ehli kimseler dedi
İmam elini başına koydu gözlerini kapatıp bir müddet sükût etti. Başını aniden kaldırdı ve şöyle buyurdu : " Bahçenin sonunda kurumaya yüz tutmuş bir ağaç var o ağaçta bir karganın yuvası var o yuvada bir kemik var o kemiği al ve bahçen den uzaklaştır.
Adam yerinden kalktı ve İmâm ın buyurduğu yere doğru hızla hareket etti ve haber verdiği gibi ağaçtaki yuvaya çıktı ve kemiği buldu aldığı gibi henem bahçeden çıkardı ve uzak bir yere attı. İmam Sadık' ın yanına döndü kemiğin ne olduğunu sordu. İmam gitmesini daha sonra gelmesini istedi.
Adam gitti hergün işleri daha da güzelleşiyordu. Bir müddet sonra tekrar imamın yanına geldi ve o kemiği sordu.
İmam şöyle buyurdu : " O namaz kılmayan bir insanın kemiği idi şiddetli yağmur mezarını tahrip etmiş kemikleri dışarı çıkmıştı. Karga yuvasını yaparken onu bulup yuvasına getirmişti. O kemik senin bahçen de olduğu için işlerin ters gidiyordu. "
🌼 Sevgili kardeşlerim namaz kılmayan insanın kemiği tüm işleri alt üst ediyor insan hayatının düzenini bozabilir ise varın siz bir düşünün insanın evinde namaz kılmayan bir insan olursa o evin hali ne olur. 🌼
Rabbim sen bizleri namazı ikame edenlerden eyle hayırlı geceler hayırlı cumalar. VEYSEL GÜRLER BALIKESİR

KEKİK NEDİR? Kekiğe ilgi duyan bir halk hekimi kekigi araştırmaya başlar. Kekikle ilgili çalışmalar yaparken kekiğin öldürmediği 1 tek mikrop bakteri virüs olmadığını farkeder. Almanyada bilimsel araştırma yaparken türkiyeden kekik iksiri ister . Amacı kekiğin etkisini bakteri ve virüs lerdeki etkisini kanitlamaktir. Labaratuarin soğutucu dolabına kekik iksirini koyar ama ağzını acik unutur. Sabah geldiklerinde diğer tüm dolapdaki araştırma ve deneme için bulunan tüm bakteri ve mikroplari öldürdüğünü farkederler. Tüm biolog ve araştırmacılar çok şaşırır. İş o kadar ciddi boyuta ulaşır ki araştırma ekibi korkar ve araştırma yapmakdan vazgeçer. Çünkü kekiğin gündeme gelmesi dünya kimya sanayinin çökmesi anlamına gelmektedir. Tamamen doğaldır ve çok güçlüdür. kekik yağında yaşayan 1 tek canlı özel bir enzim olduğunu farkeder. Ve bu enzim kekik yağında mayalanir. Bu enzimi bitkiler üretir ve elde edilmesi zordur. Kekik mikrop öldürücü özelliği ile antiseptik, antimikrobik bir bitkidir. Ayrıca içeriğindeki maddelerle vücutta hücre koruma sistemlerini güçlendirmesiyle antioksidan, kanser oluşumunu engellemesiyle antikanserojen, her türlü karın ağrısı ve gaz giderici özelliği ile antispazmodik, romatizmal hastalıkları iyileştirmesiyle antiromatizmal, diyabet hastalığını engellemesiyle antidiyabetik ve vücuttaki kolestrol oranını ayarlamasıyla antikolestremik özellikler taşımaktadır. Bu özellikleri ile kekik, yaşlılığı geciktirmekte, tümör oluşumunu engellemekte, şeker hastalığına iyi gelmekte ve iyi gelmekte ve gıdaların bozulmasın doğal yolla engellemektedir. FAYDALARI @Bedeni kuvvetlendirir @Hazmı kolaylaştırır. @İştahsızlığı giderir. @Sinirleri kuvvetlendirir. @Kalp çarpıntılarını keser. @Bağırsak iltihabını iyileştirir. @Salgı bezlerinin düzenli çalışmasını sağlar @Böbreklerde ve mesanedeki mikropları öldürür. @ kanser hücrelerinin yeni damar oluşturmasını önler. @Afrodizyak özelliği vardır. @Hastalıklara karşı direnme gücünü artırır. @Çocuklarda görülen kansızlığı giderir. @Kan dolaşımını düzenler. @Müzmin öksürük, astım, bronşit ve zatüreede tedavi eder. @Grip, nezle ve anjinde tedavi eder. @Kekik suyu romatizma ağrılarını dindirir. @Kandaki şeker miktarını azaltır @şeker hastalarının yaralarını 1 haftada iyileştirir. @ göz kurlarını düşürür @ Pankreas onarımı yapıyor insülin salgılanması sağlar @ şeker tedavisinde çok etkilidir @ kekik yağından 100 kat etkilidir @ tüm canlıların üzeri kitin kaplıdır. Bu çok güçlü bir zırhdır. Bedende ki solucan kurt ve parazitlerin yumurtalarını çatlatır ve öldürür bunu yapan tek ilaçtır. @ mantarı hastalıklarda 100 de 99 etkilidir @ parmak arasındaki yaraları kaşıntıyı 3 günde tedavi eder. @ ayak kokusunu önler @ Genital mantarda çok etkilidir @ intolasodik asit çıkarır @ bitkilerde kullanabilirsiniz canlandigini görürsün @ zararlı böcekleri öldürür @ sivrisinek yaşamaz . Odaya sivrisinek gelmez @ buharını nefes açar @ bademcik rahatsızlığı 1dakika gargadada 30 dakikada ağrı kalmaz @ binlerce yıldır yörüklerin kullandığı ilk bitkidir @ ağız kokusuda kalmaz @ en büyük özelliği sindirim sistemindeki faydali ise ise kendine çevirerek üretir. Değilse öldürür @ hücre duvarlarını güçlendirir. @ kulunc ve sırt ağrısında muhteşemdir @ katarak için suyu ile gözü yıkayın @ abd de meksikalı kökenli tıp profesörü prostat kanserinde 100 de 70 tedavi ettiğini belgelemistir.isteyene verebiliriz @ kadınlarda göğüs kanserinde 100 de 63 etkilidir @ arı varao hastalığında etkilidir @ nefes açar astım tedavi eder @ arı kekiği çok sever @ insülin salgısını artırır @ insülin kanallarını açar @ kullandığınız suyun temiz olup olmadığını test eder @ yağları eritir Zayıflatir @ eklem ağrılarına iyi gelir @ gastrit tedavi eder @ tüm mide ağrıları kısa sürede yok eder @ ayak kokusunu tedavi eder @ tırnak mantarı ni tedavi eder @ bitkilerde kök hastalıklarında etkilidir @ klima temizler @demir ve kalsiyum tuzları vardır yorgunlukla ve dinç olmak için idealdir @iltihap giderici @ağrı dindirici @balgam söktürücü, @güçlendirici @ferahlatıcı @immun sistemi takviye edici @dezenfekte edici @hazmı kolaylaştırıcı etkisi muhteşem

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, bitki, ağaç, açık hava ve doğa
İbrahim Aleyhisselam, sofrasında misafir olmadan yemek yemezdi. Misafir gelmezse, evinin önüne oturur, beklerdi.
Bir akşam yine misafir beklerken ateşe tapan bir adam yani bir mecusi geldi. İbrahim Aleyhisselam’a karşı, kendisine misafir olmak istediğini söyledi. Hz. İbrahim, Allah’ın sevgili peygamberiydi adama:
– Gel iman et de seni misafir edeyim, dedi.
Adam müslüman olmayı kabul etmedi. O Müslüman olmayı kabul etmeyince, İbrahim Aleyhisselam da onu misafirliğe kabul etmedi. Nihayet mecusi çekip gitti.
Bunun üzerine Hz. Allah’tan İbrahim Aleyhisselam’a nida geldi:
– Ya İbrahim! O kulum bana ibadet etmediği halde ben yetmiş senedir ona rızık veriyorum. Hiç bir zaman iman etmediği için rızkını kesmedim. Sen hemen onun imansızlığını yüzüne vurdun ve onu misafirliğe bile kabul etmedin.
Hz. İbrahim derhal adamın peşinden gitti, aramaya başladı. Onu buldu ve:
– Gel aman benim misafirim ol, diye yalvardı. Mecusi adam:
– Daha önce beni iman etmediğim için misafir etmemiştin. Şimdi ise misafir etmek için yarıyorsun. Sebebi nedir? diye sordu.
Hazreti İbrahim Aleyhisselam durumu anlattı
– Allah Teala, seni misafir etmediğim için beni ikaz etti, diye meseleyi anlattı.
Bunun üzerine, hislenen mecusi:
– Bu ne yüce Rab ki, kendine iman etmeyen benim gibi bir kimse için kendi peygamberini ikaz ediyor, diye derhal imana geldi...


Veysel Gürler
hayırlı işe Besmele ile başlamak gerektiğini biliyoruz. Bundan dolayı namazda da Fatiha Suresi’ni okumadan önce Besmele çekiyoruz. Ancak namazda Sübhaneke duası Besmele’den bile önce okunmakla dikkatimizi çekmektedir.
Allah Azze ve Celle Meleklere Arşı kaldırmalarını emir ettiğinde. Melekler arşı kaldırmakta çok zorlanmış. Bu hal üzerine Allah Azze ve Celle Sübhaneke duasını okumalarını emir etmiş ve Duayı okuduktan sonra üzerlerinde ki o ağır yük hafiflemiştir.
Bizlerde namazımıza başlamadan önce okumuş olduğumuz Sübhaneke duasıyla; Nefis ve Şeytanın, üzerimize serpmiş olduğu ölü toprağını. Bütün güç ve iradenin yalnızca kendisinde toplanmış olduğu o yüce makamdan, Bu duanın hürmetine kaldırmasını talep ediyoruz. Dilimiz ile söylemesekte, halimizle o makama şöyle sesleniyoruz ;
“Ya Rab, arşı taşıyan meleklerinin, bu dua hürmetine üzerindeki yüklerini nasıl hafiflettiysen. Bizimde üzerimizdeki yükleri öyle hafiflet. İbadetimizden feyiz almamızı kolaylaştır.” Diyerek o kutsiyet ötesi makamdan yardım talep ediyoruz.
Muhammed Sıddık Haşimi Hazretleri bu konu ile alakalı şöyle bir sohbeti olmuştu;
Nefis ve şeytan namaz kılacak bir kimsenin ibadetini engelleyemez ise; namaz ehlinin, kalbine telkin ettikleri vesveseler ile kılacağı namazını zorlaştırmaya çalışırlar. Bu ikili, yapmış oldukları oyunda başarılı olurlarsa; Kulun, Rabbine yapmış olduğu ibadetin samimiyetini körelttiği gibi, namazın ihlas ve feyzini azaltmış olurlar. İşte Sübhaneke duası, bu devrede araya girer. Elmas bir kılıç misali, ejderhalaşmış, ibadetin ruhunu ve samimiyetini yutmaya hazırlanan bu fitnenin başını gövdesinden ayırarak ibadetin ihlas ve feyzini korumuş olur.
Rabbimiz, İbadetlerimizden alacağımız zevk ve neşeyi arttırsın. Kıldığımız her namazı, bir miraç heyecanı ile yapmamızı nasip etsin. Kendine inanan kullarını kendi ikliminde dirilterek gören gözü, duyan kulağı, söyleyen ağzı olsun AMİN….. SÜBHANEKE TÜRKÇE MEALİ
Allah'ım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder ve överim. Senin adın mübarektir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka ilah yoktur

MUCİZENİN ADI: DUT YAPRAĞI Sütten 25 kat fazla kalsiyum, ıspanaktan 10 kat fazla demir içerir. Şeker sorununa gösterdiği fayda akıl almaz derecededir. Ucuz hatta bedava olduğu için saatlerce reklamı yapılmadığından pek kıymeti bilinmemektedir. Dut yaprağı en az dut meyvesi kadar sağlık açısında önemli faydaları olan bir yapraktır. Yapraklar kaynatılarak elde edilen çay bir çok hastalığın tedavisinde kullanılır. Dut yaprağı, çayının yapılması dışında da çeşitli kullanım alanları bulunuyor. Bunlara bir göz atalım. Dut Yaprağının Faydaları Hakkında? Dut meyvesinin ateş düşürmedeki rolü herkes tarafından bilinir. Aynı özelliği dut yaprağında da bulunmaktadır. Dut yaprağı kalp sağlığını olumlu yönde etkileyen maddeler barındıran bir yapraktır. Kalp hastalıkları için alıç yaprağı ile birlikte kullanılması tavsiye edilir. Bronşit, boğaz hastalıkları ve kuru öksürük gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanımı mevcuttur. İyi bir idrar söktürücüdür ve özellikle beyaz dutun yapraklarından elde edilen çayın kan şekerini düzenleyici özelliği vardır. Dut yaprağı ile hazırlanan çay egzama tedavisinde de kullanılır. Karaciğer hastalıklarının tedavisinde günde 3 bardak dut yaprağı çayı içilmesi tavsiye edilir. Günde 2 bardak dut yaprağı çayı içmek vücuda zindelik ve direnç sağlar. Yapılan araştırmalara göre dut yaprağından elde edilen özütün fil hastalığına karşı şifalı olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca diş ağrılarına karşı gargara yapılarak kullanıldığında ağrıları giderici özelliğe sahiptir. Dut yaprağı çayının bir önemli özelliği de rahatlatıcı etkiye sahip olmasıdır. Zihnin ve bedenin gevşemesinde yardımcıdır. Dut Yaprağı Çayı Nasıl Hazırlanır? Malzemeler: 2 yemek kaşığı kurutulmuş dut yaprağı, 1 litre su Dut Yaprağı Çayı Hazırlanışı: 1 litre kaynamış olan suyun içerisinde 2 yemek kaşığı kurutulmuş dut yaprağı konulur. Bu şekilde yaklaşık 2 saat demlenmeye bırakılır. Demleme işlemi bittikten sonra çayınızı süzün ve gün içerisinde bu çayı aralıklarla içerek tüketin. Özellikle yemeklerden önce içildiğinde fayda sağlamaktadır.

Veysel Gürler
EBÛ BEKİR KİTÂNÎ (K.S.)
* Saçları ağarmış bir dilenci gördü ve Buyurdu ki:
- Bu adam gençliğinde Allahü Teâlâ'nın emrini zâyî eden bir kimsedir ki, Allahü Teâlâda onu ihtiyarlığında ziyanda kodu, hor ve zelil etti. Eğer gençliğinde Hakk'ın emirlerine itaat etseydi, ihtiyarlığında dilenme zilletine düşmezdi. Çünki Ehl-i Sünnet'in ihtiyarları ne kadar yaşlansa da, halkın yanında aziz olur.
EBÛ BEKİR ŞİBLÎ (K.S.)
* "Mü'min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar"[27] âyet-i celilesinin tefsirinde:
- Zahirdeki gözlerini Hak Teâlâ'nın haram ettiklerinden, kalp gözlerini de Allah’tan başka şeyden sakınsınlar, Buyurdu.
* "Acayip şey nedir?" denildi.
- Gönlü ile Allahü Teâlâ'yı anladıktan sonra ona âsî olmaktır, dedi.

SAĞLIK PROBLEMLERİNİ GİDEREN 10 ÇOK İYİ BİLDİĞİMİZ GIDA: #şifabul 1) GÖZ: ZERDEÇAL 2) DİŞ: ELMA 3) AKCİĞER: KURU ÜZÜM 4) KARACİĞER: LAHANA 5) CİLT: KETEN TOHUMU 6) BEYİN: CEVİZ 7) KALP: DOMATES 8) MİDE: ZENCEFİL 9) BÖBREK: SU 10) BAĞIRSAK: KEFİR

Şerife Şevval Kardelen
👉Dünyevi hedeflerine ulaşmak için dindar görünüp, dini alet edenler; MÜNAFIKTIR!!!

Musa aleyhisselâmın eceli yaklaşmıştı. Ey Musa, çoluk çocuğuna vedâ et emri geldi. Musa aleyhisselâm, emre uyarak, çoluk çocuğuna vedâ eyledi. Küçük bir çocuğu vardı. Onu kucağına alınca kalbine, benden sonra bu küçüğün hâli ne olacak düşüncesi geldi. Allah-u Teâlâ, Ey Musa, deniz kenarına git buyurdu. Musa aleyhisselâm deniz kenarına gitti. Ey Musa, asânı denize vur buyurdu. Denize vurdu. Deniz açıldı. Dibi göründü. Musa aleyhisselâm baktı. Bir taş gördü. Kaygan, yarığı, çatlağı olmayan, yekpare bir taş idi. Ey Musa o taşa işaret eyle buyurdu Taşa işaret eyledi. Taş yarıldı. Musa aleyhisselâm baktı. İçinde zayıf, gözleri görmez, bacaksız bir böcek gördü. Ağzında yeşil, taze bir yaprak vardı. Ey Musa, ben O Allahım ki Razzâkım; zayıf, görmez, elsiz ayaksız bir böceği denizde sert, yekpare bir taşın içerisinde yaşatıyorum ve ona taze yeşil bir yem veriyorum da, sen, seni seven dostunun senin çocuğunu zâyi edeceğinden mi korkuyorsun. Benim rahmetim senin şefkatinden ziyadedir buyurdu.

“Sadaka fakire verilirse 10 misli;
âmâ ve âcize verilirse 70 misli;
yakın akrabaya verilirse 1000 misli;
ana babaya verilirse 10 000 misli;
talebe ve âlime verilirse milyon misli mukabele görür."....{İmâm-ı Suyûti (rh.a)}
meğine davet eder. Yemek sırasında yalnız Hz. Ömer‘e bir kab içinde bir içecek sunulur. Hz. Ömer sorar:
"Bu nedir?" . Ev sahibi cevab verir: "Bal şerbetidir efendim, sizin için ayırmıştık da..." . Hz. Ömer onu içmeyi reddederek şöyle der: "Benim yönetimini üstlendiğim halkın çoğu içmek için henüz kuyu suyunu bile bulamazken ben burada bal şerbeti içemem."
Görüntünün olası içeriği: yazı
Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, ayakkabılar, ağaç ve açık hava
Doğan Can
ABD, Kızılderililerle savaşırken
Kızılderilileri açlıktan öldürmek için,
hayvanlarının hepsini öldürdüler
ve onlar açlıktan öldüler..
Çocuklar dahil her Kızılderili başı
getirene 5 dolar verdiler.
Resmî kurumlar, binalar Kızılderili başı ile doldu, İnsan başından tepeler oldu..
Yine de Kızılderililerle başa çıkamadılar.
Anlaşma yoluna gideceklerini,
çekileceklerini söyleyerek, iyi niyet
göstergesi hediye olarak battaniye verdiler.
Verilen battaniyelere bulaşıcı hastalık
bulaştırılarak verildiğinden.. 70 milyona yakın Kızılderili, genci,
çocuğu, yaşlısı, hamile kadınları bulaşıcı hastalıktan acı çekerek hepsi öldü..
Kalan Kızılderilileri de Kanada'ya sürdüler ve sadece devlet olarak (sanırım 2010 da ) özür dilediler o kadar. Kafa derisi yüzmek de Kızılderililere ait değil. İnsanları kovboy filmleri ile kandırdılar yıllarca.
ABD, bize ermeni soykırımı dediğinde onlara lütfen bu vahşet hatırlatılsın.
Okuduğunuz için teşekkürler.
Saygılar.

HURMA NASIL BİR MEYVE... • “İçinde hurma olmayan evin halkı açtır.” diye buyuruyor Fahr-i Kainat (sas). Hurma sadece sıradan bir besin kaynağı değil. İnsana en yakın olan bir ağacın meyvesi. Bu yakınlık inancımızdan dolayı hissettiğimiz bölgesel ya da coğrafi bir hısımlık değil, hurma ağacı insan ile pek çok ortak özelliğe sahip. Bir kere kalbi var hurma ağaçlarının. Ve bazen kırılıyor, bazen küsüyor. Şiddetli baskıya maruz kalırsa duruyor ve ölüyor. Hurma ağaçları da insanlar gibi bir erkek ve dişiden oluşuyor. Erkeğin poleni olmadan dişi hurma vermiyor. En enteresanı ise doğumu. Dişi hurma ağacı erkeğin polenini aldıktan bir yıl sonra doğuruyor. Bildiğimiz doğum gibi. Şayet bebek ağacı, annesinin yakınında, yani görebileceği bir yerden daha uzağa ekerseniz, hem bebek, hem anne daha fazla hayatta kalmıyor ve ölüyor. Kökeni çok eskilere dayanıyor. Bilinen ilk paralarda hurma meyvesinin resmedildiğini aktarıyor uzmanlar. Ve kutsal metinlerde de elbet. Kur’an-ı Kerim’de de Hz. Meryem’e doğum öncesinde hurma yemesi tavsiye edildiği anlatılıyor: “Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: ‘Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim.’ Altından (bir ses) ona seslendi: ‘Hüzne kapılma, Rabb’in senin altında bir su arkı kılmıştır. Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş taze hurma dökülüversin. Artık, ye, iç, gözün aydın olsun.’” (Meryem 23-26)

Peygamber Efendimiz (sas) de loğusalık döneminde hurma yemenin öneminden bahsediyor: “Kadınlarınıza loğusa döneminde hurma yediriniz. Kim loğusalığında hurma yerse onun çocuğu akıllı ve ağırbaşlı olur. Çünkü hurma, Hz. Meryem’in loğusalığındaki yiyeceği idi. (Hz. Meryem validemize Allah (cc) kuru bir hurma ağacından onu vermişti). Şayet (loğusa için) hurmadan daha iyi bir yiyecek olsa idi Allah (cc) onu Meryem’e ikram ederdi.”
Ömrü de insanın ömrüne çok benziyor hurma ağaçlarının. Uzunlukları aşağı yukarı aynı ve verimli yaşları da öyle. Bebeklik süresi de. Bir kadının doğurabileceği kadar doğum yapıyor dişi hurma ağaçları.
Sıkı durun; tıpkı insan gibi, eğer kafasını keserseniz ölüyor hurma ağaçları.
Efendiler Efendisi (sas) bir hadis-i şerifte, “Halanız olan hurma ağacına saygı gösteriniz! Çünkü, ilk hurma ağacı, Âdem aleyhisselâmın çamuru artıklarından yaratıldı.” buyuruyor.
İnsandaki kıllara çok benzer liflere sahip hurma ağaçları ve dişisindeki lif dağılımı, dişi insandaki kıl dağılımına çok benzer.
İnsan da susuz yaşayamıyor, hurma da. Suya en fazla ihtiyacı olan ağaçtır hurma.
Bu ağaçların kendi kendini tedavi etmek gibi bir özellikleri olduğu gibi, müthiş bir diğerkâmlık boyutları da var. Bir hurma bahçesine salgın hastalık bulaştığı zaman, ölen ilk hurma ağacı yakılıyor ve yakılan ağacın külleri, bahçedeki diğer ağaçlara ulaşıp, onları tedavi ederek kurtarıyor!
Ve özel bir hurma: Acve… Bir müşrik, elindeki yanmış hurma dalını Efendimiz’e gösterip: “Bu yanıp, kurumuş dalı toprağa ek, şayet hurma yetişirse, senin peygamber olduğunu tasdik ederiz.” der. Kainatın Efendisi (sas) mübarek tükürüğüyle dalı ıslatır ve diker. İşte o daldan yetişen hurmanın adıdır Acve. Bu nedenle yanık bir rengi vardır. Keza Efendimiz (sas) bu hurmayı anlatırken şöyle buyuruyor: “Kim sabah aç karnına yedi tane acve hurması yerse o gün ona ne sihir ne de zehir tesir eder.”
İbni Ömer (ra) anlatıyor: “Efendimiz’in yanında otururken hurma ağacının özü, içi (cummar) getirildi. Efendimiz şöyle bir soru sordu: ‘Ağaçlardan bir ağaç aynen Müslüman adama benzer yaprağı düşmez. Söyler misiniz bana hangi ağaçtır o?’ Orada bulunanlar çöl ağaçlarına daldılar, benim aklıma hurma olduğu geldi. Söylemeye niyetlendim ama baktım ki ben orada olanların en küçüğüyüm sustum. Efendimiz buyurdular ki: ‘O ağaç hurmadır’
Fatih Altunkaya

KUR’ÂN-I KERİM OKUMANIN FAZÎLETİ Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: Kur’ân-ı Kerîm okuyan mü’minin misâli, ağaç kavunu gibidir; kokusu da güzel, tadı da güzeldir. Kur’ân-ı Kerîm okumayan mü’minin misâli, hurma gibidir; kokusu yoktur ama tadı güzeldir. Kur’ân-ı Kerîm okuyan münâfık kimsenin misâli, güzel kokulu reyhan çiçeği gibidir. Kokusu güzeldir ancak tadı acıdır. Kur’ân-ı Kerîm okumayan münâfık kimsenin misâli ise, ebû cehil karpuzu gibidir; kokusu da acıdır, tadı da acıdır.” (el-Lü’lü’ ve’l-Mercân) Kim de Kur’ân-ı Kerîm okumakta zorlandığı halde onu terk etmez ve okumaya devam ederse o kimse için iki ecir vardır. Kur’ân-ı Kerîm okumayı çok arzu edip güç yetiremeyen, bununla beraber okumaktan da vazgeçmeyen kimseyi, Allâhü Teâlâ kıyâmet günü Kur’ân ehlinin en şereflileri ile beraber diriltir ve kartalın diğer kuşlar üzerine, içerisinde pınar bulunan otlağın etrafındaki otlaklara üstünlüğü gibi onları diğer mahlûkat üzerine faziletli kılar. Sonra bir münâdî: “Hayvanlarına çobanlık etmek, kendisini benim kitabımı okumaktan alıkoymayanlar nerededir? diye seslenir ve onlar ayağa kalkar. Her biri kerâmet tacı ile taçlandırılır. Sağ ellerine kurtuluş, sol ellerine de ebedîlik (berâtı) verilir. Eğer ana-babası Müslüman ise onlar da dünya ve içindekilerden daha kıymetli elbiselerle giydirilirler. Ana-babası: ‘Bunlar bize nereden verildi?’ derler. ‘Sizin evlâdınızın Kur’ân-ı Kerîm’e sımsıkı sarılması sebebiyle’ denir. (el-Mu’cemü’l-Kebîr) “İçinde Kur’ân-ı Kerîm’den ufacık bir şey bulunmayan kalp harâp olmuş ev gibidir.” Yani kalpleri tâmir etmek, îmân, Kur’ân ve Allâhü Teâlâ’yı zikretmekle mümkün olur. Kimin kalbi bu üç şeyden boş olursa o kalp harâp olmuştur. Harap olan evde hayır olmadığı gibi o kalpte de hiçbir hayır yok demektir. (el-Mefâtîh Şerhu’l-Mesâbîh)

► Hasan-ı Basri Hazretlerine Soruldu ki:
▬ “Bâzı Kimseler Diyorlar ki, “Önce Kendiniz Olgunlaşmadan Halkı Olgunlaşmaya Çağırmayınız...” Buna Ne Dersiniz?”
Hasan-ı Basri Hazretleri Buyurdu ki:
▬ “Şeytânın En Çok Sevdiği Söz Budur İşte! Şeytân Bu Sözü Size Çok Süslü Gösterir. Zirâ Bunda, Dinimizin Her Müslüman’ı Vâzifelendirdiği ❛Emr-i bi’l-ma’rûf Nehy-i ani’l-münker❜ Görevini Terk Ettirmek Vardır. İslâm Âlimleri İttifâk Etmişlerdir ki; İnsan, Hakkı Tam Yaşayamadığını Bilse de, Tavsiyeden de Geri Kalmamalıdır...”