Veysel Gürler
na sordum:
-Her makamın bir duası vardır.Neden dua etmez de hep salavat-ı şerife getirirsin?”
O kimse bana cevap olarak dedi ki:
-Hac niyeti ile babamla beraber yola düştük.Yolda, babam vefat etti.Birdendire,yüzü simsiyah, gözleri gök gök ve başı hınzır başına döndü.Yanımızda bulunanlardan utandığım için konuyu kimseye açamadım.Gece oldu.Babamın yüzünü örttüm ve büyük bir şaşkınlık içinde ne yapacağımı düşünürken uykum geldi.Rüyamda çadırın içinde birisinin girdiğini gördüm.O güne kadar onun kadar güzel yüzlü kimseyi görmemiştim.Güzel kokusu yalnız bizim çadırı değil,her yeri doldurdu.İzzet ve vakar ile gelip, babamın başucuna oturdu.Yüzünden perdeyi kaldırdı. Mübarek elini, babamın yüzüne sürdü.Birden üzüntüm sevince, zulmetim nura tebdil oldu.Çünkü babamın yüzü evvelkinden daha güzel olmuştu.O zat kalktı,gitmeye hazırlanırken,ona:
-Kimsiniz? Diye sordum.Beni ve babamı, bu gurbet diyarında, bu büyük beladan ve halk içinde utanmaktan kurtardınız. O zat:
-Sen beni tanımaz mısın? Ben sahibül Kur’an, Muhammed Mustafa (s.a.v.)’yım.Senin baban, gerçi günahkar idi.Lakin , bana çok salavat getirirdi.Böyle bir musibete düçar olduğunu, bunun salavat-ı şerifesini bana getiren melek gelip haber verdi.Ben de gelip, onu bu beladan kurtardım.
Uykudan uyandığım zaman, çadırın içi güzel koku ile dolmuştu.Babamın yüzünü açtım,yüzü nurlanmış, gözleri ve rengi güzelleşmişti.Bundan böyle artık ol hazreti seyyidil beşerin salavat-ı şerifesiyle devamlı meşgul olacağım .Ta ki şefaatine nail olayım ve bütün tehlikelerden korunayım
-Her makamın bir duası vardır.Neden dua etmez de hep salavat-ı şerife getirirsin?”
O kimse bana cevap olarak dedi ki:
-Hac niyeti ile babamla beraber yola düştük.Yolda, babam vefat etti.Birdendire,yüzü simsiyah, gözleri gök gök ve başı hınzır başına döndü.Yanımızda bulunanlardan utandığım için konuyu kimseye açamadım.Gece oldu.Babamın yüzünü örttüm ve büyük bir şaşkınlık içinde ne yapacağımı düşünürken uykum geldi.Rüyamda çadırın içinde birisinin girdiğini gördüm.O güne kadar onun kadar güzel yüzlü kimseyi görmemiştim.Güzel kokusu yalnız bizim çadırı değil,her yeri doldurdu.İzzet ve vakar ile gelip, babamın başucuna oturdu.Yüzünden perdeyi kaldırdı. Mübarek elini, babamın yüzüne sürdü.Birden üzüntüm sevince, zulmetim nura tebdil oldu.Çünkü babamın yüzü evvelkinden daha güzel olmuştu.O zat kalktı,gitmeye hazırlanırken,ona:
-Kimsiniz? Diye sordum.Beni ve babamı, bu gurbet diyarında, bu büyük beladan ve halk içinde utanmaktan kurtardınız. O zat:
-Sen beni tanımaz mısın? Ben sahibül Kur’an, Muhammed Mustafa (s.a.v.)’yım.Senin baban, gerçi günahkar idi.Lakin , bana çok salavat getirirdi.Böyle bir musibete düçar olduğunu, bunun salavat-ı şerifesini bana getiren melek gelip haber verdi.Ben de gelip, onu bu beladan kurtardım.
Uykudan uyandığım zaman, çadırın içi güzel koku ile dolmuştu.Babamın yüzünü açtım,yüzü nurlanmış, gözleri ve rengi güzelleşmişti.Bundan böyle artık ol hazreti seyyidil beşerin salavat-ı şerifesiyle devamlı meşgul olacağım .Ta ki şefaatine nail olayım ve bütün tehlikelerden korunayım