İmam Gazali, Mütaşefetü’l-Kulub) Şeytanın çocuklarının isimleri nedir?
1. Hanzeb: Namazda vesvese verir. Namazda böyle bir şey hissedince Allah'a sığın.
2. Velhan: Temizlikte çok su kullandırarak vesvese verir. Çok su kullandırır, sonra da gülüp alay eder.
3. Zellenbur: Bu da çarşılarda esnafa bozuk mal satmayı, yalan yemini, malını methetmeyi, malın kusurunu gizlemeyi ve insanları aldatmayı güzel gösterir.
4. Vesnan: Uyku şeytanıdır. Namaz ve diğer ibadetler için kafayı ve göz kapaklarını bastırır, zina ve hırsızlık gibi haramlar için insanı uyarır.
5. Betr: Musibet şeytanıdır. Bağırıp çağırma, yüze tokat vurma gibi cahiliye adetlerini güzel gösterir.
6. Dasim: Yemek şeytanıdır.insanlara besmele çekmeyi unutturur.
7. Metun veya mesût: İnsanlar arasında yalan haberleri yayar, sonra onların aslı çıkmaz.
8. El Ebyaz: Peygamberlere ve velilere musallat olan şeytandır.
Ismail Bocut
- Taptığınız Ayağımın Altında ...
Muhiddini Arabî bir dağa çıkıp:
-Sizin taptıklarınız benîm ayağımın altındadır; diye bağırmaya başladı. Bu söz üzerine zamanın uleması Muhiddin Arabi'nin (Allah benim ayağımın altındadır) dediğine hükmederek küfrüne; kail oldular ve idamına hükmettiler. Kabrini bile belli bir yere değil bir dağa yaptılar. Fakat Muhiddin Arabî Hazretleri bir sözünde:
- İza dehaleşşini ilâşşın, zahara kabr-i Muhiddin (Sin sına girdiği zaman Muhiddin'in kabri ve muradı anlaşılır) demişti.
-Sizin taptıklarınız benîm ayağımın altındadır; diye bağırmaya başladı. Bu söz üzerine zamanın uleması Muhiddin Arabi'nin (Allah benim ayağımın altındadır) dediğine hükmederek küfrüne; kail oldular ve idamına hükmettiler. Kabrini bile belli bir yere değil bir dağa yaptılar. Fakat Muhiddin Arabî Hazretleri bir sözünde:
- İza dehaleşşini ilâşşın, zahara kabr-i Muhiddin (Sin sına girdiği zaman Muhiddin'in kabri ve muradı anlaşılır) demişti.
Aradan asırlar geçti. Yavuz Sultan Selim Han Şam'ı fethetti. Orada bu hadiseyi duyup Muhiddin Arabi'nin kabrinin nerede olduğunu sordu. Kimse Muhiddin-i Arabi'nin kabrinin nerede olduğunu bilmiyordu
Dağda koyun otlatmakta olan çobanlara kadar Muhiddin Arabi'nin kabrinin nerede olduğunu soruyor fakat kimseden mutmain bir cevap alamıyordu. Sadece çobanın bir tanesi:
- Efendim dedi, ben kabrin nerede olduğunu bilmiyorum. Fakat şurada bir yer var ki, oradan ne koyunların birisi bir ot yer ne de oraya bir hayvan basar. Oranın otları kendi halinde büyür ve zamanı gelince de kurur gider, dedi. Bunun üzerine Sultan Selim, oranın Muhiddin Arabi'nin kabri olduğuna karar verip kazdırdı. Baktılar ki, cesedleri olduğu gibi duruyor. Oraya muhteşem bir türbe yaptırdı. Sonra O'nun niçin İdam edildiğini sordu.
Oradakiler:
-Sizin taptığınız benim ayağımın altındadır, dediği için idam edildiğini söylediler.
-Sizin taptığınız benim ayağımın altındadır, dediği için idam edildiğini söylediler.
Bu defa; Sultan Selim Han, bu sözü nerede söylediğini araştırıp orayı da buldu. Orayı kazmalarını emretti. Kazdıklarında oradan bir küp altının çıktığını gördüler. Yavuz Sultan Selim şöyle söyledi:
- Hazreti Peygamberimiz, «Dininiz paranız, kıbleniz kadınlarınız» buyurmadı mı? İşte Muhiddin-i Arabî de buna dayanarak, taptığınız ayağımın altında demekle, benim ayağımın altında altın var demek istemiş ama, o zaman bunu kimse anlayamamış ve Muhiddin'i haksız yere idam etmişler, buyurdu. Böylece Muhiddin-i Arabi'nin iki kerameti birden zuhur etmiş oluyordu; biri paranın yerini bildirmesi, biri de Yavuz'un gelip hadiseyi aydınlığa kavuşturması...
Muhiddini Arabî H. 638 (M. 1240)'da vefat etmiş ve Şam'ın Kasyon dağına defnedilmiştir.
Muhiddini Arabî H. 638 (M. 1240)'da vefat etmiş ve Şam'ın Kasyon dağına defnedilmiştir.
Ellerime sarıldı, öptü ve benden dua rica etti. Henüz keşif alemine girmemiş olduğu için makamından habersizdi. Benden dua istediğinde ona; "Ben senin ayaklarından öpeyim de, sen bana dua et!" dedim.
Bana; "Benim sana dua etmemle içimdeki dert hafiflemez ki?" dedi. Bende; "Derdin ne söyle bir çare arayalım." dedim. Tekrar bana;
"Acaba kıyamet gününde bunca insanın hali ne olur? Bunu düşünmekten, buna yanmaktan başka derdim yok!" dedi. Bunu söyledi ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Beni de ağlattı. O vakit içimde; "Bunlar nefsim nefsim diyenlerden değildir. Bunlar ümmetim ümmetim diyenlerdendir." diye bir nida duydum. Hemen içimdeki hayret silindi. Kutupluk makamının bu demirciye neden verildiğini anladım.