27 Temmuz 2019 Cumartesi

“Yâ Rabbi! Biz imtihan ehli değiliz, bizi imtihan etme! Habibinin iltiması ile bizi bu âlemden imtihansız olarak iman-ı kâmille göçürüver.”... k.s..

---------- “Yâ Rabbi! Biz imtihan ehli değiliz, bizi imtihan etme! Habibinin iltiması ile bizi bu âlemden imtihansız olarak iman-ı kâmille göçürüver.”... k.s..
Görüntünün olası içeriği: yazı

------------------------- RESÛLULLÂH’A ‘(S.A.V.) SALEVÂT OKUMANIN FAZİLETİ..

FAZİLETİ.. 
Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) salevât okumaktan maksad, Allâh’ın emrine uymak ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) üzerimizdeki hakkını ödemektir. Salevât; Allâh’dan rahmet, meleklerden istiğfâr ve mü’minlerden duâ demektir. Salevâtın en kısa olanı “Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin” dir ki: “Ey Allâh’ım, Muhammed aleyhisselâmı dünyâda şerefli, namını yüce ve meşhûr, güzel dînini devamlı kıl, âhirette sevablarını sonsuz, kendisini her tâifeye şefaatçi, cennette yüksek ve nurlu vesîle makamına; Makâm-ı Mahmud’a kavuşturmakla onun ve Âlinin şanını yücelt.” demektir. Hadîs-i Şerîfte şöyle buyuruldu:
• “Başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde üç sınıf insan, arşın gölgesi altında bulunurlar. Onlar; ümmetimi sıkıntıdan kurtaran, sünnetlerimi ihyâ eden ve bana çok salevât getirenlerdir.”
• Kim bana Cuma günü ve Cuma gecesi yüz defa salevât getirirse Allâh onun yüz ihtiyacını giderir. Onların yetmişi âhirete, otuzu da dünyaya aittir. Sonra Allâhü Teâlâ bir melek vazifelendirir de size hediyelerin arz olunduğu gibi o salavatı bana arz eder. Muhakkak ben (salevat okuyanları) hayatımda bildiğim gibi vefâtımdan sonra da bilirim. Hz. Ebûbekir (r.a.) buyurdu: “Resûlullâh’a salevât okumak, suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları mahveder. Resûlullâh’a selâm, köle azad etmekten daha faziletlidir. Resûlullâh’ı sevmek, Allâh yolunda cihad etmekten üstündür. İbn-i Abdüsselâm (rahimehullâh) dedi ki “Resûlullâh’a salevat okumamız, Allâh katında asla onun için şefaat istemek değildir. Allâh bize iyilik edene hayırlısı ile karşılık vermemizi ve karşılıktan âciz olduğumuza da hayır dua etmemizi emretti. Allâhü Teâlâ üzerimizde hesapsız hakkı olan Habîbine başka bir şeyle karşılık vermekten aciz olduğumuzu bildiğinden salevat ile karşılık vermemizi emretti.” .: Fazilet Takvimi 13 Hazşran 2013


H.Ş : Kim, kurbanının derisini satarsa, onun için kurban yoktur! (Kurbanının sevabından mahrum olur)!

Vahşî sığır, ehlîleştirilmiş olsa da, kurban olmaz. Ehlî iken sonradan vahşîleşen kurban olur.



------- KURBAN KESEMEYENLERİN İBÂDETİ ....Mâlî durumu kurban kesmeye müsâit olmayanlar, Bayramın birinci günü öğleden sonra iki rekâtta selâm vererek altı rekât namaz kılar.
Niyet: “Yâ Rabb’î, âciz kulun kurban kesemedi. Şu vücûdumu huzurunda yere sererek kurban ediyorum. Beni de kurban kesenlerden eyle!”
Birinci rekâtta: 1 Fâtiha, 1 İhlâs-ı Şerif
İkinci de: 1 Fâtiha, 1 İnnâ A’taynâ
Üçüncü de: 1 Fâtiha, 1 Kul Yâ eyyühel kâfirûn
Dördüncü de: 1 Fâtiha, 1 İhlâs-ı Şerif
Beşinci de: 1 Fâtiha, 1 Felâk sûresi
Altıncı da: 1 Fâtiha, 1 Nâs Sûresi okunur.


Fotoğraf açıklaması yok.

KURBAN DERİSİ, aynen hayra verildiği gibi, satılıp parası da verilebilir.
En üstünü Dinimizin gelişip yayılması için vermektir.

Kabirden kalkınca Bineksiz Kalmamak için…Hazreti Enes ve Hazreti Ali (radıyallahü anhüma) rivayet ettiler: Nebi aleyhisselam buyurdular ki: “Müminler kabirlerinden kalktıkları zaman Rabbül alemiyn meleklere buyurur: Ey meleklerim benim kullarımı yayan götürmeyin. Onları kestikleri kurbanların üzerine bindirin.Çünkü benim kullarım dünyada bineklerle gitmeye alışıktırlar.Onların ilk yaratılmalarında babalarının sulbü onlar için bir binektir.Sonra analarının karnı, sonra meme emerken analarının kucağı sonra babalarının boynu onların bineğidir. Sonra karada at ve katır, denizde gemiler onların merkebidir. Öldükleri zaman din kardeşlerinin boyunları onların bineğidir. Şimdi de kabirlerinden kalktıkları zaman siz onları yürütmeyiniz buyurur. O zaman melekler onlara dünyada kestikleri kurbanları takdim ederler ve onlar da kurbanlarına binerler.”.... : Mekasidu’t-talibiyn Sayfa 365

Görüntünün olası içeriği: açık hava
Müslüman, hür, mukîm ve dînen zengin sayılan erkek ve kadına her sene kurban kesmek vâciptir.
Kurbanı diri olarak hayra vermek veya kurban yerine parasını sadaka vermek câiz değildir. Borcu ödenmez.
Hasan Bozkurt

H.Ş : ‘Belaların en şiddetlisi evvela peygamberlere sonra derecelerine göre evliyaullaha gelir’.

Hasan Bozkurt ------ H.Ş : ‘Belaların en şiddetlisi evvela peygamberlere sonra derecelerine göre evliyaullaha gelir buyurmuşlardır’. Bu hadisi şerifin tefsirinde efendi hazretleri ‘ Kurban Cenabu hakkın kullarına büyük bir imtihanıdır. Bu imtihanların en büyüğünü enbiya-i uzam vermiştir. Bütün nebilerin verdiği imtihanların en muazzamınıda Rasülüllah (s.a.v) efendimiz vermiştir. Nitekim İbrahim (A.s.)mın bu imtihanına mukabil Peygamber (s.a.v) efendimizinde hanedanından 170 kişinin şehid olacagını bilmesi ve bunu kabul etmesi ki bu bir sırrı kader işi olup belki onların makam-ı mahmudda ve maiyyeti Hz. Rasülüllahda olabilmeleri içindir’.Buyurmuşlardır.... (Ziya Songuroğlu Notları)

Kafkas Kartalı Şeyh Şamil hz.leri çok savaşlar kazanıyor, bir ara ruslara esir düşüyor...Ve Mürşidine mektub yazar, esir düştüklerini ruslarla savaşırken hatimleri ( Hatm-i Hacegan ) terk ettiğini söyler. Üstazı : - Ah evladım Şamil, keşke ne yapıp edip , hatimlere devam etmiş olsa idiniz. Hatimlere devam etmiş olsaydınız ruslar sizi asla esir alamazdı..

Fotoğraf açıklaması yok.

ALLAH CC. : “Ebûbekir’in yüzükte kendi adının yazıldığından haberi yoktur, ben yazdırdım. Habibim üzülmesin.”

Hasan Bozkurt ------------- HZ. EBÛBEKİR (R.A.)’İN YÜCE MAKAMI ...........
İmâm Fahreddîn Râzî (r.aleyh) bildiriyor: Bir gün iki cihânın sultânı, insanların ve cinlerin Pey­gamberi, âlemlerin Rabbi’nin sevgilisi Muhammed Mustafa (s.a.v.) Hazretleri’ne bir gümüş yüzü
k hediye getirmişlerdi. Hz. Ebûbekir (r.a.)’e: “Ya Âtik, bu yüzüğü bir kuyumcuya götür, üzerine Lâ İlâhe İllâllâh yazılsın!” buyurdu. Hz. Ebûbekir (r.a.) yüzüğü alıp kuyumcuya götürdü “Bu yüzüğün üzerine Lâ İlâhe İllâllâh Muhammedün Resûlullâh yaz.’’ dedi. Resûlullâh (s.a.v.) böyle emretmemişti, fakat Allâhü Te‘âla’nın ism-î şerîfi ile Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in ism-i şerîfinin ayrı olmasını uygun görmemişti. Kuyumcu, Hz. Ebûbekir (r.a.)’in söylediği gibi yazdı. Hz. Ebûbekir (r.a.) kuyumcudan yüzüğü alıp Resûlullâh (s.a.v.)’e götürürken Hakk Te‘âla, Cebrail (a.s.)’a: “Çabuk git, Habibi­min yüzüğüne Ebûbekir ismini yaz, çünkü Ebûbekir benim ismim ile Habibimin isminin ayrı olmasını uygun bulmadı. Ben de Habibimin isminden Ebûbekir’in ismini ayırmayı uygun görmedim.” buyurdu. Cebrail (a.s.) derhal yetişip mü­barek yüzük Hz. Ebûbekir (r.a.)’in elinde iken ve haberi yok iken yüzüğe Ebûbekir ismini yazdı. Sonra Hz. Ebûbekir (r.a.) yüzüğü Sultân-ı Enbiyâ (s.a.v.)’e teslim etti. Yüzüğün üzerinde “Lâ İlâhe İllâllâh Muhammedün Resûlullâh, Ebûbekir Sıddîk” yazılı idi. Hz. Ebûbekir (r.a.)’e: “Bu yüzüğün üzerine yalnız “Lâ İlâhe İllâllâh” yazılması söylenmişti. Halbuki fazla ya­zılmış, hikmeti nedir?” diye sordular. Hz. Ebûbekir (r.a.) çok utandı, terledi. Bir cevab vermeden Cebrail (a.s.) gelip Hakk Te‘âla’nın selâmını söyledikten sonra: “Ebûbekir’in yüzükte kendi adının yazıldığından haberi yoktur, ben yazdırdım. Habibim üzülmesin.” buyurduğunu söyledi ve olanları anlattı. Aklı ve ilmi olanlar, buradan Hz. Ebûbekir (r.a.)’in Hakk Te‘âla katındaki mertebesini anlarlar. Ayrıca onun hakkında inen âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde Hz. Ebûbekir (r.a.)’in aklın almadığı üstünlüğünü göstermektedir. Nitekim camilerde de Allâh (c.c.) ve Resûlü (s.a.v.)’in isimleri ile beraber dört ha­life isimleri de yazılmaktadır. (Şemsüddîn Ahmet Sivasi, Dört Büyük Halife, s.33-34)