“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
21 Ağustos 2019 Çarşamba
Deprem, sel, fırtına, yangın.... Memleketimizin her köşesinde meydana gelen ve gelmeye devam eden doğal afetler.
Münafık Oyunlar Gafil Olma
Deprem, sel, fırtına, yangın....
Memleketimizin her köşesinde meydana gelen ve gelmeye devam eden doğal afetler.
Memleketimizin her köşesinde meydana gelen ve gelmeye devam eden doğal afetler.
Ve milletimizin bütün bu olanlar karşısı da tartıştığı tek konu alt yapı üst yapı meselesi ve nihayet bulduğu nokta siyaset ve parti .
Peki hiç düşünüyormu bu millet kendi alt yapısı ne alemde.
Ahlakî alt yapı çökmüş
Dînî alt yapı çökmüş
Ailevî alt yapı çökmüş
İctimaî alt yapı çökmüş
Öz cümle manevî alt yapı çökmüş
Bırak şehrin alt yapısıda çöksün.
Ahlakî alt yapı çökmüş
Dînî alt yapı çökmüş
Ailevî alt yapı çökmüş
İctimaî alt yapı çökmüş
Öz cümle manevî alt yapı çökmüş
Bırak şehrin alt yapısıda çöksün.
Mevlamız bir Nuh Tufanı verse (Hafazanallah) hangi alt yapı bizi kurtarır. Dolayısıyla iş Hz. Nuh'un gemisine binebilmekte.
Rasulullah efendimiz (sav) başımıza gelenlerin ve geleceklerin sebebini bakınız nasıl beyan buyuruyor:
“Devlet malı belirli çevrelerin menfaati yapıldığı, emanet kelepir ve zekât angarya sayıldığı, ilim dinden başka gaye için tahsil edildiği, kişi karısına itaat edip annesine âsi olduğu ve dostunu kendisine yaklaştırıp babasını uzaklaştırdığı, mescidlerde gürültüler baş gösterdiği, fâsık kimsenin kabilenin başına geçtiği ve aşağılık adamın milletin lideri olduğu, şerrinden korkulduğu için kişiye ikramda bulunulduğu, şarkıcı kadınlar ve çalgı âletleri türediği, şaraplar içildiği ve bu ümmetin sonunda gelenler evvel gelenleri lânetlediği zaman; işte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şekil değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbiri ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler.” – Tirmizî: 2308
Bugün Nuh'un gemisinde delik açmaya çalışanlar, yüksek mevkilerin makamların gölgesinde kibrinden taviz vermeyenler, bu gemiyi beğenmeyenler hor ve hakir görenlere sesleniyorum.
"Nuh aleyhisselâm sular yükselmeye başladığında, oğlu Kenan’ı bir köşede gördü. Babalık ve peygamberlik şefkati ile son bir defa daha, bu asi evlada nasihat etti. İman etmesini söyleyerek buyurdu ki: -Ey oğulcuğum! Bizimle beraber gemiye bin ki, inananlarla beraber selamete eresin! Kâfirlerle beraber olma! Allahü teâlânın iman nasip etmekle rahmet buyurdukları hariç, bugün boğulmaktan kimse kurtulamaz!
Kenan buna karşılık şu cevabı verdi: -Ne iman ederim, ne de gemiye binerim. Bir büyük dağa sığınırım. O dağ beni, suda boğulmaktan korur!.. Kenan, bunları söyledikten hemen sonra dağa tırmanmaya başladı. Fakat sular hızla yükselip onu yuttu...
Kenan buna karşılık şu cevabı verdi: -Ne iman ederim, ne de gemiye binerim. Bir büyük dağa sığınırım. O dağ beni, suda boğulmaktan korur!.. Kenan, bunları söyledikten hemen sonra dağa tırmanmaya başladı. Fakat sular hızla yükselip onu yuttu...
Sular ısındı şimdide yükseliyor. Bu tufanda o yüksek tepeler dağ gibi mevkiler ve makamlar sizi kurtarmaz. Nuh'un gemisine yönelin ve Rasulullah'ın (sav) ikazına kulak verin.
Hemen tanışmanız gereken 5 şifalı ot Modern tıbbın hayatımıza girmesiyle birlikte ilaç isimlerini şifalı bitki isimlerinden daha iyi bilir olduk. Oysa eski zamanlarda biri bir hastalığa yakalandığında otlardan anlayanlar soluğu dağların, tepelerin yamaçlarında alır, o hastalığa iyi gelecek otları toplardı. Son dönemde doğal tedavi yöntemlerinin yeniden gündeme gelmesiyle birlikte dikkatimizi çeken otlar, kullandığımız ilaçların da hammaddeleri olan çok etkili bitkiler. Bu nedenle bilip bilmeden kullanılmaması gerektiğini de vurgulamakta yarar var. Abdestbozanotu (Pimpinella Saxisfrage) Rutubetli yerleri seven ve 70 cm boylarındaki gülgillerden olan bu ot; mideye iyi gelmesi, ateş düşürmesi ve ağrıları kesmesiyle biliniyor. Balgam söktürücü özelliği nedeniyle öksürük kesiyor ve bademcikleri indiriyor. Diğer bir özelliği ise burun kanamalarına iyi gelmesi. Aslandişi (Karahindiba) Yol kenarlarında ve çayırlarda bile rahatlıkla karşılaşabileceğiniz bu bitkinin sarı çiçekleri var. Taze yapraklarını salata olarak da kullanabileceğiniz aslandişinin yapraklarını ilkbaharda, köklerini ise sonbaharda toplamak gerekiyor. Kökünde torexacin, inulin ve levulin olan bu bitki, iyi bir idrar söktürücü. Sadece idrarla kalmıyor, kalınbağırsak ve mesanede bulunan iltihapları da gideriyor. Diğer özellikleri ishali kesmesi, böbrek ve safra taşlarını düşürmekte etkili olması. Beşparmakotu (Kazotu) Yeşil çayırlarda bol bol karşılaşabileceğiniz gülgillerden olan bu ot yabani bir bitki. Yaprakları beş parmağa benziyor ve adını da bu yapraklardan alıyor. Yaprakları ve kökleri yazın sonunda ağustos ayında toplanıyor ve kurutuluyor. Vücudu kuvvetlendiren beşparmakotu mideye iyi geliyor ve ishali önlüyor. Ayrıca iyi bir ağrı kesici ve bademcik, boğaz, diş ağrılarını kesiyor. Çörekotu (Siyah susam) Susama benzeyen güzel kokulu siyah tohumlu bir bitki olan çörekotu hamur işlerinde bol kullanılıyor. Vücuda can veren bu bitki iyi bir iştah açıcı. Ayrıca mide ve bağırsaklarda oluşan gazları sökerek hazmı kolaylaştırıyor. Devekulağı (Büyük dulavratotu) Büyük yapraklara sahip bu bitkinin kökleri toplanıyor ve ince ince dilimlendikten sonra kurutulup kullanılıyor. Ayrıca yaprakları da gölgede kurutularak saklanıyor. Devekulağının en büyük özelliği çok iyi bir idrar yolu söktürücüsü olması. İdrar yollarında oluşan kum ve taşların düşmesine yardımcı. Ayrıca vücudu rahatlatıcı bir etkisi de var.
"Yalnız Kur'an" diyenler Müslüman değildir İmam-ı Beyheki Delail kitabında şöyle rivayet eder: "Eshab-ı kiramdan İmran bin Husayn (Radıyallahü anh), şefaatle ilgili bazı hadisler nakleder. Oradakilerden biri der ki: - Siz hadisler bildiriyorsunuz, fakat biz bunlarla ilgili Kur’anda bir şey bulamıyoruz. İmran bin Husayn hazretleri buyurur ki: - Sen Kur’anı okudun mu? - Evet. - Kur’anda sabah namazının farzının iki, akşamınkinin üç, öğle, ikindi ve yatsının farzının ise dört rekat olduğuna rastladın mı? - Hayır. - Peki bunları kimden öğrendiniz? Bizden [Eshab-ı kiramdan] öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Peki Kur’anda kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar paraya şu kadar dirhem zekat düştüğüne rastladın mı? - Hayır. - Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Hac suresinde (Eski evi [Kabe’yi] tavaf etsinler) âyetini okumadınız mı? Peki orada Kabe’yi yedi defa tavaf edin diye bir ifadeye rastladınız mı? - Hayır. - Allahü teâlânın Kur’anda şöyle buyurduğunu duymadınız mı? (Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının.) [Haşr 7] Hz. İmran daha sonra buyurur ki: Sizin bilmediğiniz bizim Resulullahtan öğrendiğimiz daha çok şey vardır." Bir âyet-i kerime meali: (Size, âyetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan, bir resul gönderdik.) [Bekara 151] İmam-ı Şafii hazretleri, (Bu âyetteki hikmetten maksat, Resulullahın sünnetidir. Önce Kur’an zikredilmiş, peşinden hikmet bildirilmiştir) buyuruyor. Kur’an-ı kerim açıklamasız öğrenilseydi, Peygamber efendimize, (tebliğ et yeter) denilirdi, ayrıca (açıkla) denmezdi. Halbuki, açıklanması da emredilmiştir. İki ayet meali şöyledir: (Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44] (Biz bu Kitabı, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye sana indirdik.) [Nahl 64] Bu âyet-i kerimeler, açıklamayı gerektiren âyetlerin bulunduğunu gösterdiği gibi, bunu açıklamaya Resulullah efendimizin yetkisi olduğunu da göstermektedir. Kur’an-ı kerimde her bilgi açık değildir. Peygamber efendimiz bunları vahiy ile öğrenmiş ve ümmetine bildirmiştir. İki hadis-i şerif meali de şöyledir: (Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed] (Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirdi.) [Darimi] İmam-ı Şarani diyor ki: Ma'lûmdur ki, Sünnet Kitâb üzere kaziyedir. Aksi değildir. Zira sünnet, Kur'ân-ı kerîmdeki icmallerin açıklanmasıdır. Müctehid imamlar, sünnetteki icmalleri bize açıklıyan âlimler olduğu gibi, onlara uyan âlimler de, onların sözlerindeki icmalleri bize açıklarlar ve bu kıyamete kadar böyle devam eder.Üstadım Aliyyülhavas'dan (rahimehullah) duydum. Buyurdu: Sünnet bize Kur'ândaki icmalleri bildirmeseydi, âlimlerden hiçbiri, fıkıhdaki sular ve abdest bahislerindeki hükümleri çıkaramaz, sabah namazının farzının iki, öğle, ikindi ve yatsının farzlarının dört, akşam namazının farzının üç olduğunu, bilemezdi. Aynı şekilde hiçbir kimse kıbleye dönüldükte yapılan düâda, iftitahda ne söyleneceğini bilemezdi. Tekbîrin nasıl olduğunu, rükû' ve sücûd tesbihlerini, ta'dili erkânı, teşehhüde oturdukta ne okunacağını bilemezdi. Aynı şekilde bayram namazlarının nasıl kılınacağını, ay ve güneş tutulması namazlarını, cenaze, yağmur duası namazları gibi daha çok şeyleri kimse bilemezdi. Bunun gibi, zekâtın nisabını, orucun ve haccın şartlarını, alış veriş, nikâh, yaralama, kadılık ve fıkhın diğer bâblarının hüküm ve esaslarını bilen olmazdı. İmrân bin Husayn'e bir kimse, bizimle yalnız Kur'ânla konuş dedikte, İmrân ona: (Sen tam ahmaksın. Kur'ân-ı kerîmde farzların rek'atlarının sayısı açık olarak var mı? Yahud bunda sesli okuyun, diğerinde sessiz deniyor mu?) buyurdu. O kimse hayır dedi. İmrân bu sözü ile onu susturdu.Yine Beyhakî Sünen'inde Müsâfir namazı bölümünde, hazreti Ömerden (radıyallahü anh) bildirir: Hazret-i Ömere yolculukta namazın kasr edilmesi, ya'nî dört rek'atlı farzları iki rek'ât olarak kılmaktan soruldu ve: «Biz, azîz kitabda korku namazını buluyoruz, fakat seferî namazı bulamıyoruz» denildi. Sorana: «Ey kardeşimin oğlu [yeğenim], Allahü teâlâ bize Muhammed aleyhisselâmı gönderdi. Biz bir şey bilmeyiz. Ancak biz, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) yaptığını gördüğümüz şeyi yaparız. O, seferde, 4 rekatlı farzları iki kılardı. Onu teşrî' eden Resûlullahdır (sallallahü aleyhi ve sellem)» buyurdu. Bu sözü iyi düşün. Çünkü çok güzeldir. İmam-ı Süyuti diyor ki: "Şunu bilesiniz ki, usül ilminde maruf olan şartları taşıyan -kavlî olsun fiilî olsun- hadisler hüccetdir. Resulullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadislerini inkar eden kimse küfre girer ve İslam dairesinden çıkar, yahudilerle, hıristiyanlarla veya Allahü teâlânın murad ettiği diğer kâfir fırkalarla beraber haşrolunur." (Miftahu'l-cenne, s.18) Mehazlar: 1. İmam-ı Süyuti, Miftahu'l-cenne fi'l-ihticac bi's-sunne (Sünnetin İslamdaki Yeri), Rağbet Yayınları, İst. (Tercüme: Doç Dr. Enbiya Yıldırım) 2. İmam-ı Şarani, Mizan-ül Kübra (Dört Hak Mezhebin Büyük Fıkıh Kitabı), Berekat Yayınevi, İst. (Tercüme: A. Faruk Meyan).
Kadere iman,iman'in 6 şartından biridir ve farzdır: Huzeyfe (ra) anlatıyor: “Resulullah (sav) buyurdular ki: “Her ümmetin Mecusileri vardır. Bu ümmetin Mecusileri “KADER YOKTUR!” diyenlerdir. Bunlardan kim ölürse cenazelerinde hazır bulunmayın. Onlardan kim hastalanırsa ona ziyarette bulunmayın. Onlar Deccal bölüğüdür. Onları Deccal’e ilhak etmek Allah üzerine bir haktır.” [Ebu Davud, Sünnet 17, (4692).] [40]
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)