6 Ekim 2019 Pazar

" PARA uğruna ihanet eden bedelini sefaletle öder. KADIN uğruna ihanet eden bedelini sefaletle öder. DEVLET'e ihanet eden bedelini canıyla öder..." Cennet Mekân Abdülhamid Han...

" PARA uğruna ihanet eden bedelini sefaletle öder.
KADIN uğruna ihanet eden bedelini sefaletle öder.
DEVLET'e ihanet eden bedelini canıyla öder..."
Cennet Mekân Abdülhamid Han...

Safer ayı uğursuz mudur? SÂFER AYI UĞURSUZLUKTUR DİYEN BİD'ÂT İŞLEMİŞTİR.

Safer ayı uğursuz mudur?
SÂFER AYI UĞURSUZLUKTUR DİYEN BİD'ÂT İŞLEMİŞTİR.
Bu ayda akdedilen nikâhların uzun ömürlü olmayacağı, bu ayda yapılan faaliyetlerin sonuçsuz kalacağı, bu ayda başlanılan işlerin uğursuzlukla biteceği tarzındaki bâtıl inançların, câhiliye Araplarından beri halk arasında varlığını sürdüregelen hurâfelerden olduğunu görüyoruz.
Ebû Hüreyre’nin (r.a.) rivâyetiyle Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
''İslâm'da teşe'üm (uğursuz sayma, kötüye yorma) yoktur. En iyisi tefe’ül (iyiye yorma) dır.'' (Buhârî, Tıp, 54.)
Diğer bir hadîs ise şöyledir:
''Eşyada uğursuzluk yoktur, Safer ayında uğursuzluk yoktur, baykuşun ötmesinde bir uğursuzluk yoktur." (Müslim, Selâm, 102)
Bu ayın diğer aylardan bir farkı yoktur.
ÜZERİMİZE MÛSİBET ve BELÂLARIN GELMESİNİ İSTEMİYORSAK:
● Öncelikle Allah’a ve Resûlüne (s.a.v) ve mü'minlere karşı olan sorumluluklarımıza dikkat etmeliyiz.
● Zekat ve sadaka görevlerimize riâyet etmeliyiz.
● Kazancımızın, haram kazanç içeren bir kazanç olmamasına dikkat etmeliyiz.
● Özellikle de kul haklarından ve zulümden kaçınmalıyız.
● Sıkça Kur’ân okumalı, her gün Âyet'el- Kürsî, İhlâs, Felak ve Nâs Sûrelerini okumalıyız.
Kısaca en sağlam, kesin ve kestirme yol; “Allah’a ve Resûl’üne itâattir.”
Çünkü bu itâat, insanı maddî ve manevî her türlü belâlardan koruyan İlâhî bir kaledir. Bunun için de İslâm’a uymak, teslîm olmak gerekir.
Lütfen paylaşalım; toplumda oluşturulan bir yanlış câhiliyye inancı yıkılsın

KORKUTANLARA, KORKU YAYANLARA ZULÜM EDENLERE YAZIKLAR OLSUN.... KARACİĞER TEDAVİMİZ Sadece karaciğer için basit bi tarifde vereyim devedikeni habı sabah 1 akşam 1 çekilmiş tozu 1 tatlı kaşığı alınır yemeklerde enginar habı 1 sabah 1 akşam alınır enginar tozu veya çayıda içilir yemekte istetseniz bunları toz haline getirilmişinide sabah akşam yemek arası 1 tatlı kaşığı alınıyor şifa olsun karahindibağ. Otu çayı 1 su bardağı içilir sabah akşam aç içilir. Sinirli ot çayı içilir sabah akşam 1 su bardağı aç olarak. Ekmek unlu gıdalar hazır ürünler hayvansal ürünlerden uzak duralım İlk tedavilerde 3 ay devam edilir. Yılda bir bakımlarda ise 1 ay uygulanır Rabbim şifa versin saygılar. M.ulaş

----- KORKUTANLARA, KORKU YAYANLARA ZULÜM EDENLERE YAZIKLAR OLSUN....

---- rabbim bizleri RUVEYBİDA olmaktan ve RUVEYBİDA'ya uymaktan korsun....... amiin.

---- rabbim bizleri RUVEYBİDA olmaktan ve RUVEYBİDA'ya uymaktan korsun....... amiin.

Nazife Cihan hanım buyrun ☺ ALİNTİDİR!!! 46 yaşındayım. Evliyim. 20 yaşında ikiz kızlarım var. GATA mezunu tıp doktoruyum ve halen hekimliğe aktif olarak devam etmekteyim Sağlıkla ilgili yazıl

Nazife Cihan hanım buyrun 
ALİNTİDİR!!! 46 yaşındayım.
Evliyim. 20 yaşında ikiz kızlarım var.
GATA mezunu tıp doktoruyum ve halen hekimliğe aktif olarak devam etmekteyim
Sağlıkla ilgili yazılanları okuduğumda gördüm ki; çok fazla malumat, bilgi eksikliği ve kavram kargaşası var. Konuşulanlara ayrı ayrı değil, umumi bakış, genel olarak cevap vermeye çalışacağım.
Öncelikle Tıp Fakültelerimizde gıda, besin tamamlayıcılarıyla alakalı bir ders okutulamadığından, Türkiyedeki doktorların %95 i doçent, profesör de olsalar, balık yağı, polen, arı sütü gibi ek besin maddelerini ve kullanım alanlarını bilmemektedirler. Geri kalan %5 ise tıbbi çalışmalarda veya yurt dışı kongrelerde tesadüfen bunlarla karşılaştığı için bilir ama onlar da
nerelerde ve ne dozda kullanılacağını bilmezler.
Burada suç biz tıp doktorlarında değil, Türkiye'deki Tıp
eğitimindedir. Yurt dışındaki hekimler bu tür ürünleri bilmekte ve
“tamamlayıcı tıp" olarak kendileri de dahil herkeste kullanmaktadır. Aksi takdirde Türkiye de hiçbir vicdanlı doktor;
- 9 tane balık yağıyla; romatoid artriti,
- Aloe vera ve propolisle; reflü, gastrit ve ülseri,
- Aloe vera ve propolis ve balık yağıyla; astımı,
- Balık yağı, B12 ve folik asitle; psikiyatrik rahatsızlıkları,
- Balık yağı ve argiyle; damar tıkanıklıklarını,
- Ginsengle; migreni,
- Polen ve pomesteenle; kansızlığı,
- Aloe vera, polen, fields of greens ve balık yağıyla; şekeri,
- 6 tane besin tamamlayıcısıyla; kanseri, vurabileceklerini bilselerdi,
kullanmazlar mıydı?
Onca insan kilo problemiyle boğuşurken, zayıflatıp sağlıklarına
kavuşturmazlar mıydı onları? Tabii ki kullanırlardı ve tabii ki
kavuştururlardı. Meslektaşlarımın bu çeşit ürünlere menfi, olumsuz tepki vermelerinin altında sadece bilgi eksiklikleri değil, sağlığı paraya dönüştürmeye çalışan, tıpta “ŞARLATAN" dediğimiz ucube yaratıkların piyasadaki engellenemeyen varlığı da yatar. O yüzden bir hekime balık yağını, polen ya da propolisi sorduğunuzda; “Bırak bu saçmalıkları, sen doğru beslenmene bak” cümlesini duyarsanız şaşırmayın. Çünkü onlar gıdaların, besin maddelerinin besin değerlerini yitirdiğinin, neredeyse bütün nebatatın, bitkilerin genetik yapılarıyla oynandığının ve hastalıkların altında yatan sebeplerin yine bu mevcut tüketilen besin maddelerinin olduğunun farkında değiller!
Gelelim doğru malumat ve bilgilere:
Nebati omega3, asla hayvani omega3’ün yerini tutmaz!.. Yani ceviz, ıspanak, semiz otu yiyerek bu iş olmaz!.
"BALIK YAĞI; doğumdan ölüme kadar herkesin sistemli, düzenli ve devamlı kullanmak mecburiyetinde olduğu, en mühim ilave gıda, ek besin maddesidir.”
Türkiye'deki meslektaşlarım bilmeseler de, dünyada en çok bilinen ve üzerinde en fazla tıbbi çalışma yapılmış (2.400 den fazla çalışma var) maddedir üstelik Omega3. Tıbbi olarak 4 hususiyeti, özelliği vardır balık yağının;
1) Antiinflamatuar; iltihap giderici,
2) Antioksidan; temizleyip yenileyici,
3) Antitümöral; kitle engelleyici,
4) Antiaterosklerotik; damar sertliğini, daralma ve tıkanıklıkları önleyici…
Amerika'dan İngiltere'ye, Avustralya'dan Almanya'ya kadar herkese, üstelik doktor nezaretinde kullandırılmaktadır balık yağı.
Japonya'da ise balık yağı kullanımında, direkt sağlık bakanlığı devrededir.
Yeni doğan bebeğe - Biz Türkiye'de, bebek 6 aylık olana kadar anne sütü dışında bir şey vermezken - anne sütüyle birlikte balık yağı da vermektedirler.
- Üstelik de neredeyse bizim büyüklere verdiğimiz doz olan 0.9 gram/gün olarak.
- 3 ile 5 yaş arası bütün çocuklara; bizdeki erişkin dozunun 1.5 katı olan 1.5 gram/gün verilmektedir.
- 50-70 yaş arası kadınlara; 2.5 gram/gün, erkeklere 2.9 gram/gün,
- Hamilelere; 2.1 gram/gün,
- Lohusalara; 2.5 gram/gün kullandırılmaktadır.
NETİCE
Sonuç ne sizce?
Türkiye'de kalpten ölüm oranı %50 iken yani 2 kişiden biri kalpten ölürken;
Japonya'da bu oran %13 tür! Japonya’da 100 yaş üzeri yaşayan insan sayısı ise; (Verileri görmeme rağmen inanmakta ben bile güçlük çekiyorum) tam 300.000 kişidir! 90 yaşında birisi öldüğünde: “Vah vah! Genç yaşta, çiçeği burnunda gitti” diyorlar oralarda.
Bizde ise: “Maşallah… Dünyaya kazık çakmış, amma da yaşamış” deniyor.
Piyasada çok ucuza satılan, Norveç, Alaska kökenli olduğu söylenen balık yağları var. Bunların bir çoğunun prospektüslerini okudum.
Hiçbirisinde hangi cins balıklardan ve balığın neresinden elde edildiği yazılmamış! Bu kadar ucuz olmaları, düşündürücü değil mi sizce de? Benim ailemde ve kendimde kullandığım balık yağı, “somon, sardalye ve uskumru" gibi “soğuk deniz balıklarının” gövdesinden elde edilmekte. 150 devlette denetlenmiş ve o ülkelerde satılan bir balık yağı ayrıca.
Ben bir hekim olarak, bu yazıyı yazmakla vicdani mesuliyetimi yerine getirmiş oluyorum. Fakir ya da zengin hiç kimsenin bebeğinin ya da ailesinin hayatı, diğerlerinkinden kıymetli değildir ve herkesin doğru malumatlara, doğru bilgiye ulaşma hakkı vardır.
Dr. Serdar Hakan Çiftçi

Hz. Hüseyin, Hz. Peygamber (s.a.s)'e çok benziyordu. Hz. Ali (r.a) : "Hasan, Rasûlüllah'a göğsünden başına kadar olan kısmında, Hüseyin de bundan aşağı olan kısmında çok benzerdi" ...(Ahmed b. Hanbel Müsned, 1, 108) demişlerdir.

------------- Hz. Hüseyin, Hz. Peygamber (s.a.s)'e çok benziyordu. Hz. Ali (r.a) : "Hasan, Rasûlüllah'a göğsünden başına kadar olan kısmında, Hüseyin de bundan aşağı olan kısmında çok benzerdi" ...(Ahmed b. Hanbel Müsned, 1,
108) demişlerdir.

Karbonatlı suyu düzenli içerseniz vucudunuzda asid kalmayacaği için kanser barınamaz korunmus olursunuz asitli bir maddeye kola, asitli içecek veya limon suyu karbonat attığınızda madde köpürür ve içerisindeki asit kaybolur karbonat vücüttaki asidide böyle notralize eder

Karbonatlı suyu düzenli içerseniz vucudunuzda asid kalmayacaği için kanser barınamaz korunmus olursunuz asitli bir maddeye kola, asitli içecek veya limon suyu karbonat attığınızda madde köpürür ve içerisindeki asit kaybolur karbonat vücüttaki asidide böyle notralize eder