10 Ekim 2019 Perşembe

Allah korkusundan dolayı gözyaşı dökmek kalbi nurlandırır. Tekrar günah işlemekten insanı korur ve muhafaza eder... Nazar'dan

👀👁👁👀👁👁👀👁👁👀👁👁
-------- Nazar'dan / 'isâbet-i ayn'dan, halk deyimiyle 'göz değmesi'nden korunmak için âlimlerimizin, Allah dostlarının, bâhusus sahib-i zaman (k.s.) hazretlerinin tavsiyesi; "Nûn ve'l-kalem" suresinin son iki âyetini hastaya 7 (yedi) defa okumaktır. Veya yazılıp su geçmemek şartıyla, üç kat muşambaya (ya da günümüzde en pratik şekliyle muşamba benzeri sentetik maddelerle, mesela geniş naylon koli bantları ile) sararak kişinin üzerinde taşıması kâfidir (yeterlidir). Bu dua ile insan, Allah'ın izniyle her türlü kötü nazardan korunur. Sözünü ettiğimiz iki ayetin metni:
. وَإِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ . وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ
Meali: O inkâr edenler / kâfirler Zikr'i (yani Kur'an'ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi! Hâlâ da (kin ve hasetlerinden dolayı) 'Muhakkak ki o, bir delidir' derler.' Halbuki o (Kur'an), âlemler için ancak bir zikirdir / nasihattir / öğüttür." [Kalem suresi, 51-52] ...Rabbim cümlemizi ve bilcümle Ümmet-i Muhammed'i ve evladını her türlü kem nazardan / kötü niyetli bakışlardan hıfz u himaye ve vikaye buyursun. Amin...
Hasan Bozkurt

Lütfen nişanlanırken, evlenirken, çocuk yaptığınızda toplumun israf furyasına uyup ''desinler'' diye ''gösteriş olsun'' diye abartılı beklentilerde bulunmayın.

Lütfen nişanlanırken, evlenirken,
çocuk yaptığınızda toplumun israf furyasına uyup ''desinler'' diye ''gösteriş olsun'' diye abartılı beklentilerde bulunmayın.
Bu parayı infak edin bir mazlumu güldürün bir fakiri sevindirin..
İnfak olmadı mı, yiyin için ihtiyacınız olan birşeyi alın.
Ama bu kadar abartılı olmayın.
Şimdilerde moda olan bu tarz abartılı kutlamalara destek olarak, yayılmasını sağlamayın..
Daha cocuk doğmadan isim partisi,
Lohusa partisi,
Dişi cıktı partisi,
Çişini yaptı partisi, gibi fuzuli masraflar gerektiren kutlamalardan uzak durun..
dünyada İnsanlar açlıkla, yoklukla savaşırken.
Özelliklede israfın haram olduğunu bildiren bir dinin mensubu olduğumuz halde
toplum olarak bu çılgınlığa hep birlikte dur diyemiyorsak yazıklar olsun bize...
İSRAFA SON VERELİM...

--- H.Ş : "Hangi kadın koku sürünür sonra mescide (gitmek için) çıkarsa, gusül edercesine temizlenesiye kadar hiçbir namazı kabul olunmaz."...(İbni Mace c. 2, s. 1326)..Kadını günaha sokan ve dışarı çıkmasını engelleyen şey, sü­rünmüş olduğu kokudur. Ya koku tamamen uçasıya kadar evinde oturmalı veya büyük bir dikkatle, sanki guslederken ovuşturuyormuşçasına kokulu uzvu yıkamalıdır. Bunu yapmadan camiye gidecek olursa, namazının kabul olunmayacağı ha­ber verilmektedir. (Etterğib ve't-Terhib c.3,s.85)....Camiye gelecek kadınlar; kocasından izin almadan gelme­meli, koku sürünmemeli, erkek cemaatin arasına karışmamalı ve yüksek sesle konuşmamalıdır. Bu şartlara riayet eden bir kadının cemaatle namaz kılmak için, cum'a ve bayramlarda va'z ve hutbe dinlemek için camiye gitmesi caiz görülmektedir. Bu müsaadenin verilmiş olmasına rağmen, va'z ve öğüt din­lemek maksadı müstesna, sadece namaz kılmak için kadınların evlerini tercih etmeleri daha iyi bir hareket olur.Kadınlar camilere gidebilirler. Ama hem onların girip çıktıkları kapı ayrı olmalı, hem de erkekler o kapıdan girmeme­lidir...Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri....incemeseleler.

Abdestli olmaya devam edene, Allahü teâlâ şunları ihsan eder:
1- Melekler onun yanından ayrılmaz.
2- Devamlı sevab yazarlar.
3- Bütün azaları tesbih eder.
4- Uyuyunca melekler, insan ve cin şerrinden korur.
5- Sekerat-ı mevti kolaylaşır.
6- Abdestli iken Allahü teâlânın emanında olur.
7- İftitah tekbirini kaçırmaz.
Allahü teâlâ, Hazret-i Musa’ya buyurdu ki:
(Ya Musa, sana bir musibet gelince abdestsiz isen, kusuru kendinde bul!) [Şir’a]

Mezarlıklar, kendini vazgeçilmez sananlarla doluyken, Yerin üstündeki bu gösteriş de neyin nesi oluyor acaba ?... Hz.Mevlana

Dünyâ hayatının gözle görülemeyecek kadar ince suâllerle dolu bir İmtihan-ı İlâhiyye olduğunu unutmayınız!"

İNSAN VÜCUDUNDA VAZİFELİ MELEKLER İnsanın vücudunda "384" adet hizmetkar, vazifeli melekler vardır. 16' sı hafeza'dır. (muhafız melekler) ikisi insanın sağ ve sol tarafında katib'dir. Diğer ikisi insana def'i-hacet yaptırmakla memurdur. Tamamı 20'dir. 363 tanesi ise, insan vücudunda bulunan (364) mafsal kemiğini tutmakla memurlardır. Bu meleklerden bir tanesi bırakırsa o mafsal tutmaz olur. Bu gün ona felç diyorlar. Def'i-hacet melekleri bu işi tenezzülen kabul ettikleri için dereceleri diğerlerinden efdal (daha üstün) olmuştur. Bu sebebten def'i-hacetten sonra: (ELHAMDÜLİLLEHİLLEZİ EZHEBE ANNEL-EZA VE AFANİ MİN ZELÎK) Ravehünnesai ve ibni-mace: diye dua etmek lazımdır. Buna riayet edenler bir çok hastalıktan beri (uzak) olurlar. Hatta prostat hastalığı nedir bil- mezler. Ekseri hastalıklar, Rasülüllah Efendimizin hadisi-şeriflerine göre hareket edilmediği için meydana gelmektedir. Bu sebebden dolayı bu duayı ezberleyip mutlaka okumak lazımdır. Alıntı,Necmi gürses. [Kutbu irşad'dan feyizli sohbetler]


hepsinin ortasıdır. Oradan bütün
cennetleri seyretmek için minberler vardır.
Dileyen kimseler bu minberlerden diğer cennetleri seyredebilirler. Bundan cennetin de
dünya gibi yuvarlak olduğunu anlıyoruz.
[Kutbu irşad'dan sohbetler]
Alıntı,Necmi gürses.
Kim Şan ve Şeref İstiyorsa Bilsin ki.ALLAH Bizi Diniyle Şerefli Kılmıştır.Bunun Dışında Başka Şeref Aramak Beyhudedir
Hz ömer r.a.

def'i-hacetten sonra, elhamdülillehillezi ezhebe annel-eza ve afani min zelik Ravehünnesai ve ibni-mace. Dua edelim.

Mehmet Panaz İNSAN VÜCUDUNDA VAZİFELİ
MELEKLER
İnsanın vücudunda "384" adet hizmetkar, vazifeli melekler vardır. 16' sı hafeza'dır.

(muhafız melekler) ikisi insanın sağ ve sol tarafında katib'dir.
Diğer ikisi insana def'i-hacet yaptırmakla memurdur.
Tamamı 20'dir. 363 tanesi ise, insan vücudunda bulunan (364) mafsal kemiğini tutmakla memurlardır.
Bu meleklerden bir tanesi bırakırsa o mafsal tutmaz olur. Bu gün ona felç diyorlar. Def'i-hacet melekleri bu işi tenezzülen kabul ettikleri
için dereceleri diğerlerinden efdal (daha üstün)
olmuştur.
Bu sebebten def'i-hacetten sonra:
(ELHAMDÜLİLLEHİLLEZİ EZHEBE ANNEL-EZA
VE AFANİ MİN ZELÎK) Ravehünnesai ve ibni-mace: diye dua etmek lazımdır.
Buna riayet edenler bir çok hastalıktan beri
(uzak) olurlar. Hatta prostat hastalığı nedir bil-
mezler.
Ekseri hastalıklar, Rasülüllah Efendimizin hadisi-şeriflerine göre hareket edilmediği için
meydana gelmektedir. Bu sebebden dolayı bu
duayı ezberleyip mutlaka okumak lazımdır.
Alıntı,Necmi gürses.
[Kutbu irşad'dan feyizli sohbetler]

Dürüstlük pahalı bir mülktür, ucuz insanlarda bulunmaz Hz ömer r.a.

Yalan Söylemeyen Çocuk
''Ey Abdülkâdir! sen bunun için yaratılmadın ve bunlarla emir olunmadın''!
Bu ses, Abdülkâdir Geylâni hazretlerini korkuttu. Eve gelince dama çıktı. Hacıları gördü. Arafat'ta vakfeye durmuşlardı.
-Anneciğim! bana izin ver de Bağdat'a gidip, ilim öğreneyim. Sâlihleri, evliyâyı ziyaret edeyim.
Annesi de dedi ki:
-Ey benim gözümün nûru ve gönlümün tâcı evladım, Abdülkâdir'im! senin ayrılığına dayanamam. Sensiz ben ne yaparım? Bu bakımdan müsâade edemiyorum.
Abdülkâdir-i Geylâni Hazretleri, tarlada olan bitenleri anlattı. Annesi ağladı. Kalkıp babasından miras kalan 80 altını alıp, kırkını kardeşine ayırdı. Kırkını da bir keseye koydu ve keseyi elbisesinin koltuğuna dikti. Sonra oğlunun gözlerinin içine bakarak dedi ki:
-Ey benim gözümün nuru ve gönlümün tacı evlâdım, Abdülkâdir'im! Hak teâlânın rızâsı için olmasaydı katiyyen bırakmazdım. Huzur ve esenlik içinde sefere çık! Yolun açık olsun! seninle belki ebedi olarak ayrılıyoruz. Sana son olarak nasihatım şudur ki:''Eğer beni memnun etmek istiyorsan, hiçbir zaman yalan söyleme , doğruluktan asla ayrılma! Allahü teâlâ her zaman ve her yerde doğrularla beraberdir''.
Abdülkâdir-i Geylâni hazretleri annesine söz verdi ve ağlayarak elini öptü. Bağdat'a gitmek üzere bulunan bir kervana rastgeldi ve aralarına katıldı. Hemedan'ı geçmişlerdi. Bir müddet yol aldılar. Arz-ı Tetrenk denilen mahalle geldiklerinde kervanda bir bağırıp, çağırma koptu. Önlerine aniden bir sürü eşkıya çıkıp kervana saldırdılar. Bir anda sandıklar yere yıkıldı. Eşyalar yağma edilmeye başlandı. Eşkıyalar, kervandakilere birer birer sual edip, üzerlerinde her ne buldularsa aldılar. Sıra Seyyid Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerine geldi. Eşkıyalardan biri latife olsun diye bunu önüne çekip sordu:
-Fakir çocuk, söyle bakalım senin neyin var?
-Üzerimde yanlız 40 altınım var.
Eşkıya inanmamıştı. Bırakıp gitti. İkinci bir harâmi sual edip, o da aynı cevabı alınca vaziyeti reislerine bildirdiler.
''Bu çocuk 40 altınım var'' diyor dediler.
Bu defa da reisleri sordu:
-Senin üzerinde ne var?
-Hırkamda dikili 40 altınım var.
Reisleri adamlarına dönerek dedi ki:
-Açın bakın, bakalım! Adamları üstünü aradılar, içinde 40 altın bulunan keseyi bulup reislerine verdiler.
Eşkıya reisi hayretle sordu:
-Peki evlât, sen neden üzerinde altın olduğunu söyledin? Abdülkâdir-i Geylâni hazretleri dedi ki::
-Ben evden ayrılırken anneme asla yalan söylemiyeceğime söz vermiştim. 40 altın için sözümü bozar mıyım?
Bu sözleri duyup hakikate şahit olan eşkıya başının gözleri yaşardı. Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerinin hakikat dolu gözlerine bakıp onunla kendi yaşını ölçtü. Kendisinin bu yaşa kadar nice hiyanet ve zulümler işlediğini, birgün Hakka yönelmediğini acı acı düşündü ve o güne kadar yaptıklarından pişman olup, ellerini başına vurarak şöyle haykırdı:
-Eyvah! biz de Allahü teâlâ söz vermiştik.::Bunca zamandır şeytana uyup ahdimizi bozduk. Fenalık yaptık. Yarın Hak huzurunda acaba bizim halimiz ne olacak? Sonra arkadaşlarına dönerek dedi ki:
-Ey arkadaşlarım! Bana bakınız, beni dinleyiniz! Ben, bunca senedir Hak teâlâ karşı olan ahdimi bozdum. O'na isyan ettim. İçimden gelen bir pişmanlıkla bütün günahlarıma tövbe ile Rabbimin yoluna iltica ediyorum. Bundan böyle inşaallah, Hak teâlânın râzı ve hoşnut olmadığı bir şeyi yapmıyacağım. Reislerine pek ziyade bağlı olan eşkıyalar hep bir ağızdan dediler ki:
-Efendimiz, reisimiz! Biz de sizden ayrılmayız. Eşkıyalıkta reisimizdin, hidâyette de reisimiz ol!
Bunun üzerine kervan ehlinden ne alınmışsa sahiplerine iâde edildi. Bir sürü eşkıya Seyyid Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerinin önünde tövbe etti. Kendisi tekrar yoluna devam ederek Bağdat'a vardı.