19 Ocak 2020 Pazar

Sahi Arapçada başörtüsünün adı yok mu? Ali Eren İslâmî ilimlere yabancı olanlar, bir dinî mesele konuşulduğunda, “Bu, Kur’an’da var mı?” diye soruyorlar. Oysa İslamda tek delil Kur’an değildir ve her sorunun cevabı Kur’an’da aranmaz. Dinî meselelerin cevabı, Edille-i Şer’iyye denilen dört dinî delilde, Kur’an, Sünnet, İcmâ ve Kıyâsda aranır.

Sahi Arapçada başörtüsünün adı yok mu?
Ali Eren
İslâmî ilimlere yabancı olanlar, bir dinî mesele konuşulduğunda, “Bu, Kur’an’da var mı?” diye soruyorlar. Oysa İslamda tek delil Kur’an değildir ve her sorunun cevabı Kur’an’da aranmaz. Dinî meselelerin cevabı, Edille-i Şer’iyye denilen dört dinî delilde, Kur’an, Sünnet, İcmâ ve Kıyâsda aranır.
“Sadece Kur’an…” dersek, ne ibâdet yapabilir ne de haramlardan kaçabiliriz. Meselâ, namazların rek’atları, nasıl kılınacağı, orucu bozanların neler olduğu, zekâtın ayrıntıları, rakı, bira, viski likör ve şampanyanın haram olduğu gibi sayısız meseleler Kur’an’da yoktur…
O bakımdan, “Bu, Kur’an’da var mı?” sorusu ne zaman sorulsa, yukarıdaki izah mutlaka yapılmalıdır.
Yapılmalıdır ama maalesef yapılmıyor ve cevap vermek mevkiinde olanlar da soranlarla beraber, her sorunun cevabını Kur’an’da aramaya başlıyorlar.
Aramalarının zararı yok… Kur’an’da, her şeyin değilse de birçok şeyin cevabı var. Var da, gönül ister ki gördüklerini, okuduklarını iyi anlayıp anlatalar… İşte bu yok…
Meselâ gelin gündemden hiç düşmeyen başörtüsünü ele alalım. Kur’an’da, başörtüsü mânâsına gelen hımar, humur şeklinde cemi’/çoğul olarak geçtiği gibi, başörtüsünün nasıl kullanılacağının tarifi bile var.
Bu açık ifadeye rağmen bir ilâhiyat pröfesörü çıkar da, “Efendim, hımar örtü demektir. Bir şeyi örten şeye hımar denir. Şarap aklı örttüğü için ona da hamr deniliyor” derse insan şaşırır.
Bu sayın profesörün başka yanlışlarına geçen hafta temas etmiştik. Bu sözüne gelince:
Bi kere bütün örtülere hımar denilmiyor. Hımar husûsiyle başörtüsü demektir… İsbatı mı? Şöyle:
Hac veya örmeye gittiğinizde Suudî Arabistan’da bir kadın giyim mağazasına girip hımar isteyin. Eğer Arap tezgâhtar, “Örtü istiyorsun ama ne örtüsü olsun?” derse, profesörümüz haklı. Demek ki, her örtüye hımar deniliyormuş. Ama siz hımar isteyince tezgahtar önünüze başörtüsü çeşitlerini getirirse, profesörümüz ya yanılmış veya bile bile yanlış konuşmuş demektir.… Buyurun deneyin…
Diyelim ki, Arapçada her örtüye hımar deniliyor. Pekiii, çok geniş bir lisan olan Arapçada başörtüsünün ismi yok mu? Elbette var…Onun için önceki yazımızda bahse konu sayın profesörümüze hitaben şu soruyu sormuştum: Sayın hocam! Başörtüsünün Arapçası ne?
D.İ.B. Yüksek Din Kurulu sağolsun; Allah’tan başörtüsü hakkındaki doğru fetvâsı var da, bazıları fazla ileri gidemiyor…
Ama Ankara İlâhiyatın Kelam Ana Bilim Başkanı hocamızın bu konuda şikâyeti var. “Diyanet düşünce üretmemeli” diyor. Düşünce üretmeyi ilâhiyatlara bırakmalıymış…
A sevgili Hocam! Diyanet düşünce üretmiyor ki zaten. Dinî kaynaklarda ne yazılıysa başörtüsü hakkında onu söylüyor. Ya bir de düşünce üretmeye kalksaydı, o başörtüsü kararı olur muydu hiç!
Sayın hocamızın söylediği güzel şeyler de var. Onlara da işaret etmezsek eksik olur. Şöyle ki:
Tevbe Sûresinin 5. âyetinde, “O müşrikleri gördüğünüz yerde öldürün” emri var. Bu emir, Müslümanlara saldırıp öldürmek isteyenlerle ve sadece savaş haliyle ilgili. Kim, kendisini öldürmek isteyenlere karşı elleri kolları bağlı olarak bekler ki? Elbette düşmanına karşılık verecektir…
Ama Hıristiyanlar bu âyeti bile bile ters mânâya çekerek, “İslâm, Müslüman olmayanların her görüldüğü yerde öldürülmelerini emrediyor” derler. Nedendir bilinmez, çok dinî kitap okuduğunu söyleyen yazar Ruhat Mengi de bu âyeti Hıristiyanların ele aldığı şekilde anladığı için soruyordu…
Prof. Ş. Ali Düzgün çok güzel cevap verdi. Türkiye’ye davet ettiği Brezilyalı bir öğretmen ile Ukraynalı bir profesörün, korkularından Türkiye’ye gelmek istemediklerini söyledi. Adamlar, “Kur’an’nın emri var. Bizi gördükleri yerde öldürürler” diyorlarmış. Hıristiyanların, insanları böyle kandırdıklarını ve İslamı, kan dökmeyi emreden bir din olarak anlattıklarını söyledi… Yani bu tavır Hıristiyan tavrı imiş…
Kur’an-ı Kerim’de; insanlığı iyiliğe, hayra, doğruluğa, kardeşliğe teşvik eden nice âyetler varken, Ruhat Mengi’nin, bu âyetlerin hiç birini görmeyip bula bula Hıristiyanların istismar ettiği bu âyeti bulup, aynen Hıristiyanların bakış açısıyla sorması enteresan değil miydi?
Ve Profesör Düzgün, Hıristiyanların bu iğrenç tavırlarını anlatınca, bayan gazeteci bu âyeti şimdiye kadar yanlış anladığını söylemeli değil miydi? İyi niyet bunu icap ettirmez mi?
Sayın profesörün, Brezilyalı öğretmen ile Ukraynalı profesörün üzerinden doğruya işaret etmesi, gazeteci hanımın tavrının görülmesine sebep oldu ki, esas faydalı nokta da işte buydu… Teşekkürler…
Neylersiniz ki, birçokları işte böyle yazarların yazılarını okuyorlar…

SESİNİZDE SORUNMU YAŞIYORSUNUZ MÜKEMMEL SESİ YAKALAYIN m.ulaş Sağlığımızın müthiş şifreleri Sesinizde sorunmu yaşıyorsunuz

SESİNİZDE SORUNMU YAŞIYORSUNUZ MÜKEMMEL SESİ YAKALAYIN m.ulaş
Sağlığımızın müthiş şifreleri
Sesinizde sorunmu yaşıyorsunuz
zencefil çayı demleyin 1 su bardağı sıcak suyla 1 çay kaşığı koyun 30 dakika demleyin 10 damla kırmızı kantaron çayı veya yağı damlatın 1 satte yudum yudum ağzınızda bekleterek için günde 1 seferde yumurta sarısı için çiğ olarak bir adet 1 saat üzerine bişey yiyip içmeyin
25 gün sonra sesiniz mükemmel olacak aç tok fark etmiyor m.ulaş
Şifa olsun şifa Allah tan Rabbim tüm hastalara şafi ismiyle şifa versin inşallah Amin

SODYUM BİKARBONAT ASİT BAZ DENGESİNİN ÖNEMİ OKUYALIM Vücudun Asit – Baz Dengeleri ve Hastalıklar - 3 Hasan Yılmaz Vücudun Asit – Baz Dengeleri ve Hastalıklar - 3 Devam etmekte olan bu yazı serimizde akut – kronik – dejeneratif hastalıkları anlamaya çalışıyoruz. Vücudun Asit – Baz Dengeleri ve Hastalıklar yazı serimiz 2 de vücudun, gıdanın kalitesine ve türüne bağlı olarak, sürekli asite maruz kaldığını görmüştük. Ayrıca vücudumuzun sayısı 100 trilyonu bulan her hücr

SODYUM BİKARBONAT ASİT BAZ DENGESİNİN ÖNEMİ OKUYALIM
Vücudun Asit – Baz Dengeleri ve Hastalıklar - 3
Hasan Yılmaz
Vücudun Asit – Baz Dengeleri ve Hastalıklar - 3
Devam etmekte olan bu yazı serimizde akut – kronik – dejeneratif hastalıkları anlamaya çalışıyoruz.
Vücudun Asit – Baz Dengeleri ve Hastalıklar yazı serimiz 2 de vücudun, gıdanın kalitesine ve türüne bağlı olarak, sürekli asite maruz kaldığını görmüştük.
Ayrıca vücudumuzun sayısı 100 trilyonu bulan her hücresinde enerji üretimi işlemi sonucu olarak oldukça agresif olan karbonik asitin de üretildiğini biliyoruz.
Bu asitlerin vücuda mümkün olduğunca zarar vermemesi için baz minerallerle nötrleştirildikten sonra vücuttan atılması gerekiyor. Bunun için de vücudun baz rezervlerinin sürekli olarak ihtiyacı karşılayacak seviyede olması gerekmektedir.
Mühim bir husus:
Asit-baz dengesi diğer vücut fonksiyonlarının tamamı için bir ön şarttır. Asit – baz dengesi tüm organizmadaki bütün yaşam süreçlerinin temeli, sağlık için ön şart ve hastalık durumunda çabucak iyileşebilmek için gerekli güçtür. Diğer bir tarifle sağlıklı olmanın, dinç ve güçlü olmanın, uzun bir hayatın temel şartı, vücudun asit – baz dengelerinin bozulmamasıdır.
Bir de beslenmeyi tarif etmeye çalışalım:
Beslenme  Yiyecek × Sindirim Gücü
Bu basit formülden şunu anlıyoruz. Beslenme eşittir alınan yiyecek (gıda) değildir. Beslenme eşittir alınan gıda ve gıdanın alımı esnasında sindirim sisteminin gıdayı işleyebilme gücüdür. Yani aldığınız gıdayı sindirim sisteminiz işleyip vücuda kazandıramıyorsa beslenmeniz eksik kalacaktır.
Sindirim periferik sinir sistemi tarafından yönetilen (kontrol edilen) bir mekanizmadır. Periferik sinir sistemi sürekli tüm olumsuzlukların, öfke, stres, ajitasyon ve genel rahatsızlıkların saldırısı altındadır. Bu durum sindirim sistemine de olumsuz yansımaktadır. Dolayısıyla bütün organizmaya zarar veren olumsuzluklardan uzak durmayı da öğrenmek gerekiyor.
Sodyum Bikarbonat - Tuz Asidi (hidroklorik asit) ve Mide Yanması:
Sindirim sistemimizde vazgeçilmez iki temel sıvı mide dokusu tarafından aynı anda üretilmektedir. Bu iki sıvıyı birbirinden ayıran temel özellik birinin asit değerlikli diğerinin ise baz değerlikli olmasıdır.
Sodyum Bikarbonat (Pankreas sıvısı) 7.5 – 8.8 pH değerle güçlü bazdır.
Tuz asidi (mide asidi) 1 -2 pH değerle güçlü bir asittir.
Mide duvarının orta katmanlarında aynı anda üretilen bu iki sıvı gıdanın sindirilmesinde önemli vazifeler üstlenmektedir. Tuz asidi üretilir üretilmez mideye aktarılır ve mideye giriş yapmakta olan gıdaların parçalanmasında vazife görür. Midede parçalanmış gıdadan oluşan balçık 2 - 4 pH değerlerle asit yapıdadır.
Aynı anda üretilen Sodyum Bikarbonat direkt kan dolaşım sistemine geçer. Son derece alkalin olan bu sodyum bikarbonatı seven organlar karaciğer, dalak, pankreas, incebağırsak salgı bezleri olmazsa kanda ağır alkaloza sebebiyet verecektir. Alkaloz demek te, giderilemediği takdirde vücudun iflası (ölüm) ile sonuçlanması demektir.
Bu baz seven organlar gıdanın sindirimi için fazla bazlara ihtiyaç duyduklarında mide sodyum bikarbonat üretecektir. Bildiğiniz gibi aynı anda tuz asidi (mide suyu) da üretilecektir. Fazla mide asidi ne yazık ki mide ekşimesine (mide yanması) sebep olacaktır.
Günümüz insanı bu durumda hemen doktora koşacak ve doktor da ona asit üretimini bloke edici kimyevi ilaçlar verecektir. Bu ilaçlar ekşimeyi geçirecek ama Intrinsic Factor (taşıyıcı protein, gıdada ki B12 nin bağlanıp, ince bağırsakta emilimini sağlar) üretimini de bloke edecektir. Bu da vitamin B12 eksikliğine sebep olacaktır. Bu ise kansızlık ve birçok başka sıkıntıya götürecektir.
Soru: Sizce doktor asit bloke ilacı yazarken müşterisini daha büyük sıkıntılara sürüklediğini ve bu müşterinin bu durumda kendisi için daha verimli hale geleceğini biliyor muydu? Alıntı

SAHABEDE NOKSANLIK ARAYAN ZINDIKTIR..! 😡 ONLARDAN BİRİNE BUĞZ EDEN İSE KAFİRDİR..!

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'Ben Zaman Beni Gece Gömün Ki Namahrem Beni Görmesin Hz.Fatıma (r.anha)'

Hadis-i Şerif : “Kim bana her gün beş yüz salavat okursa ebediyyen fakirlik yüzü görmez.”

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'MUTLAKA OKUYUN Sabah namazının güneşin doğuşundan hemen önce kılınmasının sebebini biliyor muydunuz? Her şeyin yaratıcısı olan Allah bakın neden saatte emretmiş; güneşin doğuşu başlamdan önce atmosferdeki fitri ozon tabakası yeryüzüne iner.. Bu hava insan sağlığı açısından çok faydalıdır insana sağlık ve huzur verir. Resulullah (SAV) sabah namazından sonraki bu vakitlerde mutlaka dışarı çıkar veya pencereyi bu havayı iyice solurmuş. Eskiler bu saatte eve bereket girer diye pencereleri açarlarmış. O'na ibadet ederken bile sağlık ve mutluluğumuzu düşünen Allah'a ne kadar şükretsek azdır...'

Türkiye'nin Siirt şehrinde yetişen bıttım ağacının menengiç yapraklarından elde edilen bıttım sabununun cilde ve saçlara birçok faydası bulunuyor. Cildi nemlendirmeden varislere hatta saç beyazlarını gidermeye kadar birçok sorunu ortadan kaldıran bıttım sabunu nasıl kullanılır ve bıttım sabunu ne işe yarar? İşte kullanım şekli: Bıttım; Güney Doğu Anadolu Bölgesi'nin gelir kaynağı haline gelmiş ve yabani fıstık yani bilinen

 adıyla menengiç yağından elde ediliyor. Yapımı oldukça zahmetli ve bir çok işlemden gelen bıktım, fıstığın aşılanmamış halidir. Özellikle Siirt iline ait olan bıktım, farklı yörelere göre isim değiştiriyor. Menengiç, çitlenbik, çedene, çıtlık, çitemik gibi isimlerle bilinen bıktım sabununun katkısız olanları saça ve cilde olumlu etkiler bırakıyor.
BITTIM MEYVESİ
BITTIM SABUNUNUN SAÇA ve CİLDE FAYDALARI
Bıttım sabunu saçlara düzenli olarak kullanıldığında saç dökülmesini durduruyor. Uzmanlara göre saç dökülmesini önleyen en etkili yöntemlerden biridir.
Doğal olan bıttım sabunu, antiseptik özelliği sayesinde egzama, mantar, ergenlik sivilceleri veya saç diplerindeki yaraları yok etmekte birebir şifa kaynağı.
Erken yaşta hormonlardan dolayı yaşanan saç beyazlamasını ortadan kaldırarak, kuru saçların nemlenmesini sağlar.
Saçlarını parlak ve canlı göstermek isteyen kadınların bir numaralı tercihleri arasında yer alması gerekir.
Tıkanan saç gözeneklerini açarak, saç derisindeki bakterilerin giderilmesine olanak sağlar.
%100 bitkisel olan bıttım sabunu, siyah noktaların giderilmesinde önemli rol oynar.
Özellikle ergenlik sivilceleri olmak üzerine diğer tüm sivilcelerin kısa sürede geçmesini sağlar.
Saçta aşırı ısıdan kaynaklı olan kırıkları onararak, yeni kırılmalarında önüne geçer.
Uzmanların yaptığı açıklamalara göre, saç foliküllerini besleyerek, yumuşak olmasını sağlar.
Varis tedavisinde de kullanılabilen bıttım sabunu, saçtaki fazla yağı emerek, kepeği yok eder.

El ve ayakta çat varsa EBEGÖMECİ bir dolu avuc iki bardak suda 10 dakika kaynatın el ve ayakları bu suya koyun ve 15 dakika bu suda bekletin. Kaşıntı ve ekze


Tehran Turqutlu
ma varsa iki tepeleme kaşık beyaz dut kurusun bir bardak suda 12 dakika kaynatın ve dutun kendisin sulu sulu direk ekzemalı bölgeye bolca sürün ve bezle sarın.2 saat ötdükde sonra açın.
Günde iki defa hazırlayıp uyğulayın