20 Mart 2020 Cuma

Güneş batıdan doğmadan! Hammamî'ye ait Yasin-i Şerif Tefsirinde şöyle geçiyor:


Ilim Irfan Sofrası
Güneş batıdan doğmadan! Hammamî'ye ait Yasin-i Şerif Tefsirinde şöyle geçiyor:
"Kıyamet kopmadan evvel, teheccüde devam eden bir cemaat yine bir gece kalkarlar ve teheccüdü kılıp sabah namazını beklemeye koyulurlar. Bekle bekle sabah vakti girmez. Bu cemaat zanneder ki "galiba erken kalktık" deyip tekrar teheccüd kılarlar. Yine beklerler ama sabah vakti yine girmez. Bu sefer korkuya kapılırlar ve sabah namazını kılıp Güneşin doğmasını beklerler. Hem korkudan zikir yaparlar hem beklerler. Bir de görürler ki, Güneş batıdan doğuyor. Dehşetle korkudan secdeye kapanırlar ve uyuyuverirler.
Çünkü artık vakit gelmiştir."
Rabbim bizlere, nasuh ve makbul tevbeler nasip eylesin!
Harun Çetin

SABAH NAMAZININ SÜNNETİNDE KUNUT TEKBİRİ VE AHZAB DUASI : sabah namazının sünnetinin 2.rekatında vitr namazı gibi tekbir alıp azhab duasının okunmasının daha efdal olduğunu tavsiye edildi... Evet, ümmetin zor ve sıkıntılı günlerinde bu usûl tatbik edilir. Pîran (k.esrarahum) hazeratının tavsiyeleridir. Kezâ,

Ahmet CengizAltınova'da.
SABAH NAMAZININ SÜNNETİNDE KUNUT TEKBİRİ VE AHZAB DUASI :
sabah namazının sünnetinin 2.rekatında vitr namazı gibi tekbir alıp azhab duasının okunmasının daha efdal olduğunu tavsiye edildi...
Evet, ümmetin zor ve sıkıntılı günlerinde bu usûl tatbik edilir.
Pîran (k.esrarahum) hazeratının tavsiyeleridir. Kezâ,
namazlardan sonra da zikri geçen duayı okumaya devam etmelidir.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) bunu Hendek harbinde okumuşlar ve o cezbe ve esrar bu duâda halen câridir (geçerlidir, devam etmektedir). [Erol, Ali, Hatıratım, s. 71-72]. “ - “ “AHZAB DUASI
اَللّهُمَّ مُنْزِلَ الْكِتَابِ سَريعَ الْحِسَابِ اِهْزِمِ اْلاَحْزَابِ
Ey kitap indiren, hesabı seri‘ (çok sür’atle gören) gören Allah'ım! Ahzâbı (Ahzab’daki / ‘Hendek’ harbindeki düşman askerlerini hezimete uğrattığın gibi, onlardan kıyamete kadar gelecek nesilleri de) hezimete uğrat!
اَللّهُمَّ اهْزِمْهُمْ وَانْصُرْنَا عَلَيْهِمْ وَزَلْزِلْهُمْ
Allah'ım, onları hezimete uğrat ve onlara karşı bize yardım et, onları ağır sarsıntıya uğrat!
اَللّهُمَّ يَا مُجِيبَ الْمُضْطَرّينَ وَيَا صَريخَ الْمَكْرُوبينَ
Ey çaresizlerin duâsını kabul ve ey darda kalanlara imdât eden Allah'ım!
اِكْشِفْ عَنَّا هَمَّنَا وَ غَمَّنَا وَ كُرْبَتَنَا فَاِنَّكَ تَرى مَا نَزَلَ بِنَا وَبِالْمُؤْمِنينَ جَميعًا
Bizden hemmimizi, gamımızı (üzüntü ve kederimizi), kürbetimizi (sıkıntılarımızı) kaldır. Zira Sen bizi ve bütün mü’minlerin başına gelenleri görüyorsun (Allah’ım)!
اَللّهُمَّ اسْترُْ عَوْرَاتِنَا وَآمينَ رَوْعَاتِنَا يَا اَكْرَمَ اْلاَكْرَمينَ وَيَا اَرْحَمَ الرَّاحِمينَ
Ey Ekremü’l-ekramîn ve ey erhamü’r-râhimîn olan Allah'ım; ayıplarımızı (utanılacak suçlarımızı) ört ve korktuklarımızdan bizi emin eyle!
بِحَقِّ اسْمِكَ الْعَظيمِ اْلاَ عْظَمِ
İsm-i azıym-i a'zam’ın hakkı için…
وَبِمَعَاقِدِ الْعِزِّ مِنْ عَرْشِكَ
Arş'ındaki azîz (pek şerefli) akitler (sözleşmeler) hakkı için…
وَمُنْتَهَى الرَّحْمَةِ مِنْ كِتَابِكَ
Kitab’ındaki sonsuz rahmet hakkı için…
وَمُنْتَهَى الْفَضْلِ فى نَبِيِّكَ الرَّحْمَةِ
Rahmet Peygamberi’ndeki sonsuz fazilet hakkı için…
{ وَمُنْتَهَى الْفَضْلِ فى شَهْرِرَمَضَانَ وَمُنْتَهَى الْفَضْلِ فى لَيْلَةِ الْقَدْرِ وَمُنْتَهَى الْفَضْلِ فى نوُرِ لَيْلَةِ الْقَدْرِ}
Ramazân-ı şerifteki sonsuz fazilet, Kadir gecesindeki nihayetsiz üstünlük (mânevi ziyafet) ve Kadir gecesinin nûrundaki sonsuz lûtuf ve ihsanlar hakkı için…
يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمينَ وَيَا اَكْرَمَ اْلاَكْرَمينَ.
Ey ikrâm edenlerin en fazla ikrâm edeni ve merhametlilerin en merhametlisi!

ŞEFAAT NEDİR,KAÇ TÜRLÜDÜR NERELERDE VE KİMLER TARAFINDAN YAPILACAKTIR..??? Şefaat kelime olarak; birinden, başkası adına bir ricada bulunma, kusurlarının bağışlanmasını dileme, bir suçlu veya ihtiyaç sahibinin af ve iyiliğe kavuşması için diğeri tarafından vâsıtalık etme, kayırma, iltimas ve yardım isteme mânâlarına gelmektedir. İslâmî ilimler ıstılâhında ise şefâat, buna ehil olan bir zâtın, Allah Teâlâ’dan, günahkâr bir mü’minin affını niyaz etmesi demektir. Ehl-i Sünnet inancına göre, büyük günah sahipleri hakkında peygamberlerin (aleyhimüsselâm) ve hayırlı mü’minlerin şefaatta bulunma selahiyetleri/yetkileri vardır. Bu husus meşhur hadislerle sabittir. (1)

Salih Can
ŞEFAAT NEDİR,KAÇ TÜRLÜDÜR NERELERDE VE KİMLER TARAFINDAN YAPILACAKTIR..???
Şefaat kelime olarak; birinden, başkası adına bir ricada bulunma, kusurlarının bağışlanmasını dileme, bir suçlu veya ihtiyaç sahibinin af ve iyiliğe kavuşması için diğeri tarafından vâsıtalık etme, kayırma, iltimas ve yardım isteme mânâlarına gelmektedir.
İslâmî ilimler ıstılâhında ise şefâat, buna ehil olan bir zâtın, Allah Teâlâ’dan, günahkâr bir mü’minin affını niyaz etmesi demektir.
Ehl-i Sünnet inancına göre, büyük günah sahipleri hakkında peygamberlerin (aleyhimüsselâm) ve hayırlı mü’minlerin şefaatta bulunma selahiyetleri/yetkileri vardır. Bu husus meşhur hadislerle sabittir. (1)
Kur’an-ı Kerim’de de, “(Ey Rasûlüm!) Hem kendinin hem de mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların günahının bağışlanmasını dile.” (2) buyrulmuştur. Şefaati inkâr edenlere sormak lazım: Rasûlüllah Efendimizin (s.a.v.) mü’minler için af dilemesinin faydası olmayacaksa bu ayetin manası nedir? Keza buyrulmuştur ki, “Artık şefaatçıların şefaati onlara (kâfirlere) fayda vermez.” (3) Bu ayetin üslubundan ve ifade tarzından da anlaşılmaktadır ki şefaat vardır. Yani; ey kâfirler, siz öyle kötü ve zor durumdasınız ki, herkese faydası olan şefaatin bile size yararı olmaz, denilmek istenmiştir. (4)
İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (rh.) hazretlerinin ifadeleriyle, başta Resûlüllah Efendimiz olmak üzere bütün peygamberlerin (aleyhi ve aleyhimü’s-salavâtü ve’t-teslîmât ve alâ Nebiyyinâ hâssa) ve Allâh’ın izniyle sâlih kulların, evliyâullâhın (k.esrârahüm), şehitlerin bazı günahkâr mü’minlere, cezayı hak eden büyük günah sahibi kişilere şefâat edecekleri haktır, âyet ve hadislerle sâbittir. Bu görüş, hiç şüphesiz Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mensuplarının görüşünü temsil etmektedir.
Mü’minler, günahlarının affı, makamlarının-rütbelerinin, derece ve mevkilerinin yükselmesi ve daha bazı iyilik ve güzellikler için peygamberlerinden, Allah dostlarından, hayırlı ve sâlih zâtlardan şefaat talep edebilirler. Ancak müşrikler-kâfirler ve şefaati inkâr edenler için şefaat bahis mevzuu değildir. Kur’ân-ı Kerim’de buyrulmuştur ki, ’Onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez. Böyle iken bunlara ne oluyor ki, âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi hâlâ nasihatten-öğütten yüz çeviriyorlar?’(5)
***
Velhâsıl ahiret günü bir kısım günahkâr müminlerin affedilmeleri itaatli müminlerin de daha yüksek makamlara ermeleri için Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve bazı büyük zatların Allahu Teâla’dan niyaz ve istirhamda, istekte bulunmalarıdır. Onlar Allah’ın (c.c.) izin vermesiyle şefaat ederler. [el-Hediyyetü’l-Alâiyye (terc.), s. 905]
Bütün Ehl-i Sünnet âlimlerine göre; peygamberlerin, seçilmiş kimselerin ve Kur’an-ı Kerim, Oruç, Ka’be-i Muazzama gibi Şeâir-i İslâm’ın (dinin mukaddesleri), büyük günah sahipleri için yapacakları şefaatleri haktır. [el-Müntekad, s.135]
Allahu Teâla’nın lütuf ve keremiyle, ehl-i isyanın, şefaatsiz dahî mağfireti caiz olunca, şefaat sahibi bir zatın şefaatine nailiyyet halinde, O'nun rahmetine mazhar olunması evleviyyetle mümkündür. [Şerh-i Akaid ve Tercemeleri, s.335]
Her ne kadar bazı bid’at ve dalâlet fırkaları şefaati inkâr etseler de, Ehl-i Sünnet indinde, -bir kısım teferruat müstesna- şefaat hakkında ihtilaf yoktur, bilakis şefaatin olacağına dair edille-i şer’iyyeden icma‘ gibi kuvvetli bir delil mevcuttur.
Şu da dikkat edilmesi icap eden bir husustur ki, o salâhiyete / nimete sahip olan kimseler, bu tasarruflarını çok dikkatli bir şekilde kullanırlar. Allah’ın (c.c.) izni olmadan hangi kimse şefaate cür’et edebilir ki! Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “O'nun izni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine!” [Bakara suresi, 255] buyrulmuştur. Bu ayet-i kerime bu manaya delalet eder. Allahu Teâla dilerse, şefaat kapısı açılır ve şefaate mezun (izinli) olanlar, kendi dilediklerine değil, yine Allah’ın (c.c.) dilediklerine şefaat ederler. [Elmalı’lı, Hak Dini Kur’an Dili, 1, 851; Bu son kısım, bazı arkadaşlarımızın "İHL Mevzuları" adlı çalışmalarının Şefaat bahsinden iktibastır.]
***
Bu mevzûda İmâm-ı Rabbânî (k.s.) hazretleri ise şu açıklamalarda bulunur:
"Sâlih ve hayırlı zâtların; Allah Teâlâ’nın izni ile kıyâmet günü, âsîler ve günahkârlar hakkında şefaat etmeleri haktır, gerçektir. Rasûlüllah Efendimiz (s.a.v.) bu mânâda şöyle buyurdu:
‘Şefâatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir.’(6)
Hz. Cabir’in (r.a.) naklettiği bu hadis-i şerifi rivayet eden Tirmizî şu ziyadeyi kaydeder: “Büyük günah sahibi olmayanın şefaate ne ihtiyacı var!”
Kısacası bu mübarek sözleriyle Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), büyük günah işlemeleri sebebiyle azap görmeleri gereken kimselerin, şefaat sayesinde cehenneme girmekten kurtulacaklarını… Zerre miktarı da olsa iman sahibi bulunanlardan, günahları dolayısıyla cehenneme girmiş olanların da yine şefaat vesilesiyle oradan çıkacaklarını ifade etmektedir. Bu meşhur bir hadistir, hatta bu mevzudaki hadisler mana yönünden mütevatirdir. (7) Tîbî rahımehullah ise bu hadisi, ‘Helâk olanları kurtaracak şefaatim, büyük günah işleyenlere mahsustur’ diye anlamıştır.
***
KAÇ TÜRLÜ ŞEFAAT VARDIR?
Şefaat mevzuunu kısaca beş kısımda toparlayabiliriz.
1. Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) zâtına mahsus olan şefâattir… Şefâatin en büyüğü ve en önemlisi de budur; şefât-i uzmâ...
2. Rasûlüllah Efendimizin (s.a.v.) hayatta iken mü’minler için Allah katında şefaatçi olması…
3. Diğer peygamberlerin, velîlerin, sâlihlerin, şehitlerin vs. şefâat etmeye izinli olanların şefâatleri.
4. Mü’minin kendi güzel amellerinin icabı-iktizası olan şefâat... Yani işlediği iyi amelleri kendisi için şefaatçi kılması…
5. Bir mü’minin, diğer bir mü’minin iyiliği için dua etmesi ki, bu da bir nevi şefaattir.
Mü’minlerin, bilhassa iki cihan serveri Efendimizin (s.a.v.) şefâat-i uzmâsı’ndan mahrum kalmamaya gayret göstermeleri lâzımdır. Bunun için de sünnetlerine dört elle sırılmak gerek.
***
ŞEFAATİN MERTEBELERİ
Merâtib-i şefaat yedidir:
1. Afv-ı İlahi için.
2. Nâr-ı Cahîm'den (Cehennem ateşinden) kurtulmak için.
3. Nâr-ı Cahîm'den mertebe-i dıyk'da (sıkıntıda) olanı kurtarmak için.
4. Nâr-ı Cahîm'de azabı ağır olanın halini tahfif için.
5. Nihayet tabaka-i ulyâ-yı nârdan (Cehennemin en üst tabakasından) usât-ı ehl-i tevhidi (günahkâr mü'minleri) çıkarmak için.
6. Cennet'te terfî-i derece (makam-mevki ve rütbelerin yükselmesi) için.
7. Cennet'te Cemâl-i İlahi'ye nâil olmak (Allah Teâla'yı görebilme şerefine kavuşabilmek) için.
[Süleyman Hilmi TUNAHAN (k.s.) hazretleri..[Alıntı:Halis Ece]..

Üstaz افاضنا الله برهم علينا: „– Bazı kimselerin ezelde kandiline konmuştur. Ona biraz da biz ilâve ederiz. Bazısı da bizim koymamızla gider... Bazı kimselere Hakk'ın inâyeti olan mânevî sermâyesine bizden de muâvenet, ziyâde himmet olur; terfî ve terakkî eder. Bazan da sırf tarafımızdan himmet ve teveccühle sermâye verilir. Fakat işi gevşetince lâmba söner. Rabıtası zayıf olan, umduğunu bulamaz; karanlıkta kalır...”

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakta ve sakalGörüntünün olası içeriği: ayakkabılar ve açık hava

Keten Tohumu tavada 5 dk kavurun yiyin.Fuul omega3 deposu özellikler çocuklar bebeklere vermenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Bebeklere verirken havanda dövün yoğurt yada ile karıştırın yedirin. Ayda 2 defa yeterlidir Tehlike arz edecek yan etkisi yoktur. Sadece kan sulandırı ile kullanmayın. Ayrıca Bilgilendirme (omega3) Kandaki trigliserit: Omega-3 takviyeleri kandaki trigliserit seviyesini önemli ölçüde azaltabilir. Kanser: Yüksek miktarda omega 3 bulunan gıdalar tüketmek, kolon kanseri, prostat kanseri ve meme kanseri riskini azaltabilir. Bununla birlikte, bu konuyla ilgili daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.(1, 2) Karaciğer yağlanması: Omega-3 yağ asidi takviyeleri almak karaciğerde oluşan aşırı yağlardan kurtulmaya yardımcı olabilir.


Depresyon ve anksiyete: Balık yağı gibi omega-3 takviyelerinin alınması depresyon ve anksiyete belirtilerinin azaltılmasına yardımcı olabilir.
Enflamasyon ve ağrı: Omega-3'ler romatoid artrit gibi çeşitli otoimmün hastalıkların semptomlarını azaltabilir. Menstürel ağrıyı azaltmada da oldukça etkilidirler. (3)
DEHB (Dikkat eksiliği ve hiperaltivite bozukluğu): DEHB olan çocuklarda, omega-3 takviyeleri çeşitli semptomların önüne geçebilir.
Astım: Omega-3'ler çocuklarda ve genç erişkinlerde astımı önlemeye yardımcı olabilir.
Bebek gelişimi: Hamilelik ve emzirme döneminde alınan DHA bebeğin zekasını ve göz sağlığını iyileştirir. Ayrıca sağlıklı sinir sistemi gelişimi için de özellikle gebelik döneminde çok önemlidir.
Demans: Bazı çalışmalar yüksek miktarda omega-3 alımının Alzheimer hastalığı ve demans riskini azalttığını öne sürmektedir.
Görüntünün olası içeriği: yiyecek

Tedbir Haktır sünnetdir,Kader Muhakkaktır, Tedbir alınır Takdir Rabbil Aleminindir Hepimiz tedbirlerimizi almalıyız

Umman'dan Şifâlar
Tedbir Haktır sünnetdir,Kader Muhakkaktır,
Tedbir alınır Takdir Rabbil Aleminindir
Hepimiz tedbirlerimizi almalıyız
Maddi Manevi
Bizlerde sadece şu durumdaki Virüsler için degil Ömür boyu en önemlisi kendimizi manevi olarakta güçlendirmemiz gerekiyor
Vücudumuzda da sayısız manevi mikroplar mevcut onlardan hiç haberimiz yok sayısız hata günah kusur içindeyiz
Günahlarımız en büyük virüs olarak yeter
Şu anki durumda Günahlarımız sebebi iledir
Bol bol tövbe istiğfar Dua Niyaz ile her anımızı geçirmeliyiz inşAllah..🤲🏼
Bir adam Peygamberimize (a.s.m.) gelerek’
, “Ben devemi salı vererek mi tevekkül edeyim, yoksa bağlayarak mı?” demiştir.
Efendimiz ise, “Deveni bağla sonra tevekkül et” (Tirmizi, Kıyamet, 60)
buyurmuş, böylece tevekkülün ölçüsünü en güzel şekilde ortaya koymuştur.

CORONA VİRÜSÜNÜ SİRKE YOK EDİYOR Arkadaşlar, virüsleri canlı bir organizmada kolaylıkla yok edebilen probiyotiklerdir. Sirkedeki probiyotikler hastalığa sebep olan virüsleri, mantarları ve zararlı bakterileri ve yiyerek yok ederler, parazitleri dökerler.

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'PEYGAMBERİMİZİN 11 MUCİZESİ 1- Gölgesi asla yere düşmezdi 2- İdrarı asla yerde görülmezdi 3- Uyku basıp asla esnemezdi 4- Asla ihtilam olmazdı 5- Üzerine asla sinek konmazdı. 6- Gözü uyusa bile kalbi asla uyumazdı 8- Üzerine bindiği hiçbir hayvan huysuzluk yapmazdı 9 -Sünnetli olarak dünyaya gelmişti 10- Kiminle oturursa otursun Gönül Sofrası en uzun boylu gözükürdü. (Rahmet Pınarı) 11- Terledigi zaman teri misk gibi kokardi.'
Rüştü Şahin
CORONA VİRÜSÜNÜ SİRKE YOK EDİYOR
Arkadaşlar, virüsleri canlı bir organizmada kolaylıkla yok edebilen probiyotiklerdir. Sirkedeki probiyotikler hastalığa sebep olan virüsleri, mantarları ve zararlı bakterileri ve yiyerek yok ederler, parazitleri dökerler.
Bırakın o dezenfektanları... bunlar ancak bakterileri yok ediyor, virüsün yapısını bozamaz. Antibakteriyel dezenfektanlar yerine sirkeli su ile elinizi yıkayın, yıkadıktan sonra sirke sürün, maruz kalacağınız virüsleri yiyerek yok ederler.
Eğer sabahları ilk kalktığınızda bir su bardağının üçte birini sirke, gerisini su ile doldurarak içerseniz ve üzerine en az bir saat birşey yemezseniz, probiyotikler bütün bedene dağılırlar ve nerede bir virüs varsa yiyerek yok eder ve size vitamine ve minerale dönüştürürler.
Virüsleri yok eden ilaç yoktur. Ancak bağışıklığı güçlü olanlar viral enfeksiyonları yenerler. Işte bağışıklığı güçlendiren probiyotiklerdir. Ve sizden saklanan ilaç budur....
Bedendeki zehir ve toksinleri de sindirirler ve hatta ağır metalleri bile. Ancak fermente olmuş ev sirkesi olmalı asitle yapılan market sirkesi değil.
Şimdi size bu kadar önemli bir şifa geldi. Ümitsizliğe düşmeyin inşaallah. Rabbimin koruduğu kişilere nasip olur bu.
Resulullah efendimiz SAS bize sirkeyi vermiş ve yine tuzu da tavsiye etmiş. Orucu sirke ile açmak unutulmuş bir sünnettir. "Sirke ne güzel bir katıktır, Allah’ım! Sirkeyi bereketlendir, zira benden önceki peygamberlerin katığı idi, içinde sirke olan evi muhtaç düşürme" buyurmuş.
Sirkeyi aç karnına içmek faydalı. Ortalıkta çeşitli grip salgınları varken sirkeyi içip kalabalığa girseniz elhamdülillah hastalık bulaşmaz size. Bedene girse bile yer edinemez kısa zamanda probiyotikler yer ve hafif atlatırsınız yani bağışıklık güçlüdür çünkü değerli görevliler var probiyotikler. Ancak kadrini bilene hizmet ederler.
Yine Resulullah efendimizin diğer tavsiye ettiği de yemeğe tuz ile başlamak...
Tuz sünneti çok büyük bir korunma yoludur.
Yemekten önce ve sonra bir pirinç tanesi kadar tuz ağızdaki tükürük İle karıştırıp yutun. Bu bütün virüs ve zararlı bakterileri öldürür ve sünnettir.
Efendimizin SAS Hz.Ali’ye tavsiyesidir.
Buyurmuş ki '' Ya Ali yemeğe tuz İle başla tuz İle bitir, böyle yaparsan en az yetmiş hastalıktan kendini korursun bunun en düşüğü barda ve cüzzamdır.."
Bazı virüsler 900 derece kaynamada ölmez ama tuz ağızdaki salgı ile birleşirse bütün virüsleri öldürür. Bu sünnetleri terk etmeyelim. Resulullah 'ın tıbbı bizi hastalığa yenik düşürmez elbette ...
Rabbime emanet olun!
( a.c.)https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=2206126722783493&id=100001585612381
Görüntünün olası içeriği: yiyecek, şunu diyen bir yazı 'Nefes yoluyla yla bulaşan ve boğazda çoğalıp vücuda yayılan grip vb. salgın hastalıkları başlamadan bitiriyor. Karanfil'