15 Nisan 2020 Çarşamba

Amerika Maryland Üniversitesi, Enfeksiyon Hastalıkları şefi Dr. Faheem Younus’un twitlerinden; 1-- Covid19 ile aylarca yaşayacağız. İnkar da etmeyelim, panik de yapmayalım. Hayatı gereksiz yere zorlaştırmayalım. Mutlu olmayı ve bu gerçekle yaşamayı öğrenelim.

Amerika Maryland Üniversitesi, Enfeksiyon Hastalıkları şefi Dr. Faheem Younus’un twitlerinden;
1-- Covid19 ile aylarca yaşayacağız. İnkar da etmeyelim, panik de yapmayalım. Hayatı gereksiz yere zorlaştırmayalım. Mutlu olmayı ve bu gerçekle yaşamayı öğrenelim.
2-- Virüs yazın etkisini azaltmayacak. Brezilya ve Arjantin’de şu an mevsim yaz ama virüs hızla yayılıyor.
3-- Çok çok su içerek hücrelere nüfuz etmiş Covid19 virüslerini yok edemezsiniz, sadece sık sık tuvalete gidersiniz.
4-- El yıkamak ve 1.8 metre mesafede durmak, virüsten korunmak için en iyi yöntemdir. Eğer evde Covid19 hastası yoksa evdeki yüzeyleri dezenfekte etmeniz gerekmez.
5-- Kargo paketleri, benzin pompaları, alışveriş arabaları ya da ATM'ler enfeksiyona neden olmaz. Ellerinizi yıkayın, hayatınızı normal yaşayın.
6-- Covid19 gıda kaynaklı bir enfeksiyon değildir. Grip gibi damlacıkla ilişkili enfeksiyondur. Yemek siparişiyle belgelenmiş Covid19 riski yoktur.
7-- Saunaya girmek, hücreye nüfuz etmiş Covid19 virüslerini öldürmez.
8-- Koku alma duygunuzu pek çok alerji ve viral enfekiyonla kaybedebilirsiniz. Covid19 için spesifik olmayan bir semptomdur.
9-- Eve geldikten sonra kıyafetlerinizi değiştirip acilen duş almamız gerekmez. Temizlik bir erdemdir, paranoya değil.
10-- Covid19 virüsü havada asılı durmaz. Yakın temas gerektiren bir damlacık enfeksiyonudur. Hava temiz, parklarda bahçelerde (mesafeyi koruyarak) yürüyebilirsiniz.
11-- Covid19 ırk veya din ayırmaz, tüm insanlara bulaşır.
12-- Covid19’a karşı normal sabun kullanmak yeterlidir, illa antibakteriyel sabun almak gerekmez. Zaten virüs bakteri de değildir.
13-- Yemek siparişleriniz için endişelenmenize gerek yoktur. Ama çok istiyorsanız, mikrodalga fırında birazcık ısıtabilirsiniz.
14-- Ayakkabılarınızla eve Covid19 getirip hastalanma ihtimaliniz, günde 2 defa üstünüze yıldırım düşmesiyle aynıdır. 20 yıldır virüslere karşı çalışıyorum, damlacık enfeksiyonları böyle yayılmaz.
15-- Sirke, sumak, soda, zencefil içmekle/yemekle virüsten korunamazsınız.
16-- Eldiven giymek kötü bir fikirdir, virüs eldiven üstünde birikebilir, yüzünüze dokunursanız kolayca bulaşır. El yıkamak en iyisidir.
LÜTFEN AŞAĞIDA Kİ PİSİKOLOG ARKADAŞIN YAZISINI DİKKATLİCE OKUYUNUZ..
''' Bakin, alin 70 yasinda birini hergun bu felaket haberlerini izletin, " sira sana geliyooor, sana geliyoooor" mesajini verin, iddia ediyorum bu insan birkac ay icinde ölür. Bu programlar stress ve anksiyete yoluyla immun sistemimizi perisan ediyorlar..Izlemeyin! Deprem profesorlerine dönmus tıp hocalarini da izlemeyin!
Ben bu surecin basindan itibaren sizlere bilimsel gelismeler işiginda paylasimlarda bulundum. Soylenecek fazla birsey kalmadigini düşunuyorum. Artik bu salginla ilgili birsey paylasmayacagim. Bu saatten sonra ayni seyleri tekrar etmek sadece yaşam kalitemizi yerle bir eder.'''
Hasan Belli / Pisikolog
VE LÜTFEN BU YAZININ ALTINA EKLENEN ŞU FIKRAYI DA OKUYUNUZ...
'''Tüccarın biri bir gün yolda Veba'yla karşılaşır. Endişeyle Veba'ya bakar ve "Nereye gidiyorsun?" diye sorar.
Veba, "Bağdat'a" diye yanıtlar. “Kaç kişinin canını alacaksın?” diye tekrar sorar Tüccar.
Veba, “Çok değil, sadece 5 bin kişi” der.
Aradan zaman geçer ve Tüccar yolda yine Veba'yı görür. Fakat duymuştur ki Bağdat'ta vebadan dolayı 60 bin kişi ölmüştür.
“Bana 5 bin kişiyi öldüreceğini söylemiştin. Oysa sen 60 bin cana kıymışsın” diye hiddetlenir Veba'ya. Veba ise gayet sakin ve kendinden emin, “Ben 5 bin kişi öldürdüm. Geriye kalanı korkudan öldü” der...''
VÜCUT SAĞLIĞINIZ İLE BERABER, AKIL SAĞLIĞINIZI DA KORUYUNUZ...
UNUTMAYINIZ, BOZULAN PİSİKOLOJİ, VUCUT DİRENCİNİ DİBE İNDİRİR...

ABDESTSİZ DOLAŞMAMAK İsviçreli bilim adamı Robert Kenzi Müslümanlığını ilan etti İslamı seçmesindeki sebep: Termal bir kamera ile abdest alan Müslümanları çevreleyen Nurani hare'yi gördükten sonra, Muslümanların yeryüzünde yaşayıp hareket eden en temiz en hijyenik(taharetli) Kişiler olduğunu tespit etti* 63 yaşındaki bilim adamı termal(ısı ve ışın belirleyen) Kamerasıyla Abdestli Müslümanların vücudundan yayılan,onu çevreleyen ısıyı ve ışını tespit için çekim yapıyordu. Bu hareler yedi kattan oluşmaktaydı İlk önce kırmızı hare Kırmızı hare sürekli insanı çevrelerse insanda güven hissini ve huzuru temin ediyordu Buna delil olarak Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellemin: "Kul abdest aldığında günahları iki gözünün arasından çıkar,ikikulağının arasından çıkar,iki elinin arasından çıkar,iki ayağının arasından çıkar abdestten sonra oturduğunda Bağışlanmış olarak oturur

ABDESTSİZ DOLAŞMAMAK
İsviçreli bilim adamı Robert Kenzi Müslümanlığını ilan etti
İslamı seçmesindeki sebep:
Termal bir kamera ile abdest alan Müslümanları çevreleyen Nurani hare'yi gördükten sonra, Muslümanların yeryüzünde yaşayıp hareket eden en temiz en hijyenik(taharetli)
Kişiler olduğunu tespit etti*
63 yaşındaki bilim adamı termal(ısı ve ışın belirleyen)
Kamerasıyla
Abdestli Müslümanların vücudundan yayılan,onu çevreleyen ısıyı ve ışını tespit için çekim yapıyordu.
Bu hareler yedi kattan oluşmaktaydı
İlk önce kırmızı hare
Kırmızı hare sürekli insanı çevrelerse insanda güven hissini ve huzuru temin ediyordu
Buna delil olarak
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellemin:
"Kul abdest aldığında günahları iki gözünün arasından çıkar,ikikulağının arasından çıkar,iki elinin arasından çıkar,iki ayağının arasından çıkar abdestten sonra oturduğunda
Bağışlanmış olarak oturur
Bağışlanmış demek yani güvendedir anlamına gelir
Robert kenzi bu araştırmasını avrupada 50 bin kişi üzerinde uygulamıştır
50 bin kişide bu ışın ve sıcaklığı ölçmüş(ayrıca bu ışınlar hastalığı teşhiste kullanılan bir metodtur)
Bu hareyi göremediği bölgelerde hastalık olduğunu belirlemekteydi
50 bin kişide bazı bölgelerde görülmeyen harelerin belkide normal olduğuna kanaat getirmişken kendisine nijeryadan önemli bir işadamı hastalığı yüzünden müracaat edince kanısı değişti
Bu kişinin vücudunda ışın hareleri eşit orandaydı
Kendisiyle sohbet etmek icin tercüman ararken cok iyi ingilizce konuştuğunu farketti
Adam kendisinde abdest aldıktan sonra harelerin tam görülüp gorülmediğini sorduğunda evet cevabını aldı
Ve şöyle dedi :Ben abdest almadan hareket etmem çünkü abdest Müminin kalkanı gibidir"dedi
Bunun üzerine bilim adamı bu termal kamerada kendisini tespit etmek istedi
Abdestin düzenini bilmeksizin oylesine gördüklerini uyguladı ışın hareleri tam eşit değildi
Müslüman birisinden kendisine İslami usüle göre abdest almayı öğretmesini istedi
Ve harelerin tamamını düzenli olarak tespit etti
Bunu bir çok kiside 37 kez tekrarladı
Hareleri eksiksiz hepsinde tespit etti
Üstelik bu kişiler Müslüman değillerdi
Robert kenzi bu araştırmasindan sonra Müslüman oldu 67 yaşında Kur'anı Kerim'i ezberledi
Ve bu cihazına "İmanı ölçen cihaz"adını verdi
Hastalarına bundan sonra sakinlestirici olarak İslami usülde abdesti reçete verdi
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
Benim Ümmetim kiyamet gününde el ve ayaklarının(abdest uzuvları)
Nurundan tanınır kim bunun kendisinde bulunmasını isterse ona devam etsin"
Abdestin etkisi vücudu nurani hareler şeklinde çevreler
Sizleri Müslüman olarak yarattığı için Rabbinize ne kadar şükretseniz az'dır
Bir başka mucizede 14 asır sonra keşfedilmiş SubhanAllah
Resulullaha Salavat(Allahumme Salli ve Sellim ve Barik âla nebiyyina Muhammed)
Muhteşem bir bilgi:
İnsan vücudu bir depo gibidir neşe acı ve hüzün hepsi birarada bulunmaktadır
Göz bir kusursuz bir kamera gibidir her gördüğünü kaydeder faydalı veya zararlı herşeyi kaydeder .
yaşadığı olumsuzluklar uykusunda kabus gibi şeyler gosterir insana
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bizlere uykudan önce bolca İstiğfarda bulunmamızı emretmiştir
Bunun ilmi araştırması sonucunda :
İstiğfar sırasında dil üst dişlerin ardına değdiğinde
Hipofiz bezine değer
Hipofiz bezi başın üst bölümünde yer alır
Görevi hücreleri kötü düşüncelerden,vesveseden,kahredici duygulardan,evhamdan(endişe) arındırır
Olumlu duygulara sevkeder,vücudu oksidanlardan temizler tüm bedene oksijene doyurur
SubhanAllah
İblis Allah (Azze ve Celle'ye)
"Senin izzeti ve Celaline yemin ederimki kullarını saptıracağım"
Allahu Teâla'da:
İzzetim ve Celâlime yemin olsunki
Onlar istiğfar ettikçe bende onları bağışlayacağım"buyurur
Çokça İstiğfarda bulununuz

OSMANLI TARİHTE İRAN İLE YAPTIĞI BÜTÜN ANTLAŞMALARA ÖN ŞART OLARAK "SAHABEYE KÜFÜR EDİLEMEYECEĞİ" HÜKMÜNÜ KOYMUŞTU. İran ile "dini işbirliği" anlaşmasının gündemi işgal ettiği ortamda millî şuurumuzun izlerini yeniden hatırlamak bakımından kayda değer bir hadisedir: Osmanlı tarihte İran ile yaptığı "siyasi antlaşma"lara İran topraklarında sahabeye küfür edilemeyeceği şartını koymuştur. 21 Mart 1590’da imzalanan anlaşmanın maddeleri arasında, Peygamber Efendimizin

Salih Can
OSMANLI TARİHTE İRAN İLE YAPTIĞI BÜTÜN ANTLAŞMALARA ÖN ŞART OLARAK "SAHABEYE KÜFÜR EDİLEMEYECEĞİ" HÜKMÜNÜ KOYMUŞTU.
İran ile "dini işbirliği" anlaşmasının gündemi işgal ettiği ortamda millî şuurumuzun izlerini yeniden hatırlamak bakımından kayda değer bir hadisedir: Osmanlı tarihte İran ile yaptığı "siyasi antlaşma"lara İran topraklarında sahabeye küfür edilemeyeceği şartını koymuştur. 21 Mart 1590’da imzalanan anlaşmanın maddeleri arasında, Peygamber Efendimizin (sav) sahabileri, ictihad sahibi imamlar ve Hz. Aişe Annemiz hakkında “şetm ü la’n ve kazf u ta’n” (küfür etme, lanet okuma, zina suçlaması ve kınama) da bulunulmaması hükmü vardı. Bu şartla taraflar arasında barış anlaşması imzalandı. 17 Mayıs 1639’da imzalanan Kasr-ı Şirin Anlaşması’nda da, Osmanlı Devleti’nin Kanuni zamanından beri İran’la yaptığı anlaşmalara öncelikli şart olarak koyduğu Peygamber Efendimizin en yakın kader arkadaşları Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’e sövüp sayılmaması (Şeyheyne seb’ ve şetm’ edilmemesi) hükmü anlaşmadaki yerini almıştır.
İran’la gerçekleştirilen ve Kasr-ı Şirin Anlaşması’nı bir bakıma teyit eden 17 Ekim 1736 tarihli yeni anlaşmada da, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’e sövüp sayılmaması hükmü yer aldı. Bununla birlikte, İran Şahı Nadir Şah’ın anlaşma öncesi Caferi mezhebinin dört mezhep dışında 5. Mezhep olarak tasdik edilmesi önerisi ise reddedildi.

Olan oldu, millet sokağa döküldü. Asıl bundan sonrası facia. Şimdi halk sokakta, evine gittiğinde evdeki aile halkına

Olan oldu, millet sokağa döküldü. Asıl bundan sonrası facia. Şimdi halk sokakta, evine gittiğinde evdeki aile halkına bulaştırdığını düşünün ve yasak kalktıktan sonrada çevresine bulaştıracak olmasını göz önünde bulundurun. Artık burda sıkı sıkıya tedbir alınmalı yasak bir veya iki hafta uzatılmalıdır.. Süreci daha bilinçli ve daha sıkı yönetim ile geçirmek gerekir. Geçmiş değil geleceğe umutla bakabilmemiz için tedbir konulması bu saatten sonra şart olmuştur, aksi taktirde önümüzdeki haftadan itibaren diğer ülkeler gibi tırmanışa geçecektir. Birde bu kararı verenler acilen görevden alınmalıdır.

Rasülullah Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem Buyurdular; Cennetteki Yerine Görmedikçe Mü’minin Rûhu Çıkmaz. Oradaki Yerini Görünce de Ne Ana Babasına Ne Çocuklarına Bakar. Çünkü Cennetteki Yerini Sevmektedir. Münâfığın Rûhu da Cehennemdeki Yerini Görmedikçe Çıkmaz. Onu Görünce Ne Çocuklarına Ne Ana Babasına Bakar. Zirâ O Gördüğü Yerin Dehşetine Kapılmıştır. Soruldu ki; Yâ Rasülullah! Mü’min Cennetteki Yerini Nasıl Görür, Münâfık Cehennemdeki Yerini Nasıl Görür?

Ilim Irfan Sofrası

Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimiz Buyurdular; Yüce Allah, Cebrâil Aleyhisselâm’ı En Güzel Surette Yarattı. Onun Altı Yüz Kanadı Vardır. Bu Kanatları Arasında İki Yeşil Kanadı Vardır, Tavus Kuşu Kanatlarına Benzer. O Kanatlardan Birini Açtığı Zaman Yerle Gök Arasını Kapatır. Onun Sağ Kanadı Üzerinde Cennetin Resmi Çizilmiştir; Cennetin Hûrî Kızlarının, Makamlarının, Hizmetçilerinin Resimleri Hep Oradadır. Sol Kanadına da Cehennemin Resmi Çizilmiştir; Orada Bulunan Yılan, Akrep, Çukur, Zebânî Çeşitlerinin Resimleri Hep Oradadır.
Bir Kimsenin Eceli Geldiği Zaman Meleklerden Bir Kâfile Onun Damarlarına Girerler, Rûhunu Ayaklarından Dizlerine Kadar Çıkarırlar, Bundan Sonra da Kendileri Çıkar.
Bu Kâfile Çıktıktan Sonra Bir Başka Melek Kâfilesi İkinci Olarak Onun Damarlarına Girerler. Onun Rûhunu Sıkıştırırlar, Dizlerinden Karnına Kadar Çıkarırlar, Sonra da Kendileri Çıkar.
Bu Kâfile de Çıktıktan Sonra Bir Başka Melek Kâfilesi Dördüncü Olarak Damarlarından Girerler. Onun Rûhunu Sıkıştırırlar, Göğsünden Boğazına Kadar Çıkarırlar.
İşbu Vakit Can Çekişme Vaktidir.
Ölen Kişi Eğer Mü’min ise Cebrâil Aleyhisselâm Sağ Kanadını Açar, O Mü’min de Cennetteki Yerini Görür, O Yerine Tutulur. O Yere Karşı Sevgisinden Ötürü Ne Ana Babasını Ne Çocuklarını Görür. Gözünü O Yere Diker Kalır.
Eğer Ölen Kişi Münâfık ise Cebrâil Aleyhisselâm Sol Kanadını Açar, O Münâfık da Cehennemdeki Yerini Görür, O Yerin Dehşetine Kapılır. O Gördüğü Yerin Dehşetinden Gözü Ne Çocuklarını Ne de Ana Babasını Görür. Gözünü Oraya Diker, Dehşetinde Kalır.
Ne Mutlu O Kimseye ki, Kabri Cennet Bahçelerinden Bir Bahçedir! Vây O Kimsenin Hâline ki, Kabri Cehennem Çukurlarından Bir Çukurdur...
[Zühretü’r-Riyâz, Dürretü’l-Vâizîn.]

GÖZYAŞLARINIZI TUTAMAYACAKSINIZ..... – On Çin’li VE MEDİNEDE CENNETE YOLCULUK..... Resûlullah (s.a.v.) rüyamda göründüler ve: “Bugün burada bir çinli vefat edecek, onun cenazesi ile ilgilenin.” buyurdular. Bundan altı, yedi ay önce Çin’in değişik bölgelerinden on kişi İstanbul’a gelir. Bu on kişi sıradan insanlar değildir. Bunların ortak özelikleri yeni Müslüman olmalarıdır. Umre için İstanbul üzerinden Arabistan’a gideceklerdi. Hepsi de yeni Müslüman olmuş. Kimi yirmi gün önce, kimi bir ay, en uzağı iki ay önce Müslüman olmuştu. Ne yeterince İslâmî bilgileri vardı, ne de yapacakları umre ile ilgili bir bilgileri. Yanlarına, kendilerine yardımcı olacak, hem Çince’yi, hem Arapça’yı iyi bilen, hem de İslâmî bilgisi olan birini rehber olarak alacaklardı. Mevlâ’mızın takdiri, Türkistan’daki Çin zulmünden kaçıp İstanbul’a yerleşmiş bir Uygur kardeşimiz, bu on Çinliye rehber oldu. Bundan sonra hâdiseyi bu kardeşimizden dileyelim. Bahsi geçen kardeşimiz şu anda bizim yanımızda bulunmak


GÖZYAŞLARINIZI TUTAMAYACAKSINIZ.....
– On Çin’li VE MEDİNEDE CENNETE
YOLCULUK.....
Resûlullah (s.a.v.) rüyamda göründüler ve: “Bugün burada bir çinli vefat edecek, onun cenazesi ile ilgilenin.” buyurdular.
Bundan altı, yedi ay önce Çin’in değişik bölgelerinden on kişi İstanbul’a gelir. Bu on kişi sıradan insanlar değildir.
Bunların ortak özelikleri yeni Müslüman olmalarıdır. Umre için İstanbul üzerinden Arabistan’a gideceklerdi. Hepsi de yeni Müslüman olmuş. Kimi yirmi gün önce, kimi bir ay, en uzağı iki ay önce Müslüman olmuştu. Ne yeterince İslâmî bilgileri vardı, ne de yapacakları umre ile ilgili bir bilgileri.
Yanlarına, kendilerine yardımcı olacak, hem Çince’yi, hem Arapça’yı iyi bilen, hem de İslâmî bilgisi olan birini rehber olarak alacaklardı.
Mevlâ’mızın takdiri, Türkistan’daki Çin zulmünden kaçıp İstanbul’a yerleşmiş bir Uygur kardeşimiz, bu on Çinliye rehber oldu. Bundan sonra hâdiseyi bu kardeşimizden dileyelim.
Bahsi geçen kardeşimiz şu anda bizim yanımızda bulunmaktadır.
– “Yeni Müslüman olmuş bu on Çinli ile birlikte yola çıktık. Kısa zamanda aramızda iyi bir dostluk kuruldu. Yeni mü’min olmuş bu insanlar, büyük bir heyecan yaşıyorlardı.
Hiçbirinin İslâmî bilgisi yoktu. Hatta namazda okuyacakları sûreleri bilmedikleri gibi Fatiha’yı bile bilmiyorlardı. Bazı zikirleri yaptırmaya çalışıyor, ancak Çince telâffuz zor olduğu için zikirleri tam okuyamıyorlardı.
Namazlarda sadece “Elhamdülillah, Allahu Ekber” diyebiliyorlardı. Bana sormuşlardı “Ne yapalım?” diye.
Ben de onların kimine “Elhamdülillah“, kimine “Lâ ilâhe illallah” ve benzeri zikirleri öğretmeye çalışıyordum. Onlar da namazlarda bunları söylüyorlardı.
Önce Mekke’ye gittik. Kâbe’de onların hâli görülmeye değerdi. Yeni doğmuş çocuklar misali heyecan ve neşe içinde, kâh ağlıyor, kâh gülüyorlardı.
İsimlerini değiştirmiştik: Muhammed (Çan Çing) Hasan, (Çun Fang) gibi her biri yeni ismi ile çağırılıyordu. On Çinli kardeşimizden biri olan Muhammed de bir farklılık vardı. Bu durum dikkatimi çekmişti. Her namazını gözleri yaşlı olarak bitiriyordu. İyice dikkat ettim. Evet, Muhammed namazlarında ağlıyordu. Bana da sürekli sorular soruyorlar, İslâm hakkında bilgi ediniyorlardı. Ben de bildiğim kadarıyla onlara bilgiler veriyordum.
Bir gün Muhammed sordu:
– İçki nedir, İçkiye dinimiz nasıl bakar?
– Rabbimiz içkiyi kesin olarak yasaklamıştır, içilmesi, yapılması, taşınması, satılması yasaktır.
Kaldığımız otele gelmiştik. Muhammed bir telefon edeceğini söyledi ve ona memleketine telefon etme imkânı sağladık. Çin’deki kardeşini arıyordu, kardeşine aynen şöyle diyordu:
– İçki fabrikamızı kapat, Allah’ımız öyle emretmiş. Bize bu emre uymak düşer. Kardeşi bunu yapamayacağını, birçok bağlantısının olduğunu, durup dururken, kapatırlarsa, yüz binlerce dolar zarar edeceklerini, hiç olmazsa kendisine biraz zaman vermesini söyler. Fakat Muhammed kararlıdır:
– Allah emretmiş, bize uymak düşer. Fabrikayı hemen kapat, ben gelince borçları hallederim.
İçki fabrikası kapanıyor. Mekke’deki ibadetlerimize devam ediyoruz.
Yine bir gün bana sordukları sorularda çıkardıkları bir neticeyi açıklarlar:
– Kadın modası, kadınları yarı çıplak resmetmek gibi faaliyetler de dinimizde yasak mıdır?
– Evet yasaktır. Aynı gün ötele geldiğimizde yine Çin’i aradı ve bu sefer de kardeşine moda evinin kapatılması emrini verdi. Kardeşi yine itiraz etti, ancak Muhammed ne itiraz dinledi, ne de kararından vazgeçti.
– Rabbimiz emretti ise, bize bu emre uymak düşer. Mekke’deki ziyaretimizi bitirdik ve Medine’ye gittik.
Medine’de bir sabah namazı. Efendimizin “Burası cennet bahçesidir.” buyurduğu yerde sabah namazının fazını kılıyoruz.
Muhammed benim yanımda. Diğer Çinli kardeşlerimizle aynı saftayız. İlk secdeye varıyoruz, secdeden kalkıyoruz, ikinci secdeye varıyoruz, sonra kıyama kalkıyoruz. O da ne?
Muhammed hâlâ secdede, kalkmadı. Tekrar secde ediyoruz, ettahiyyatı okuyoruz ve selâm veriyoruz. Muhammed hâlâ secdede. Düşündüm ki, yorgunluktan ve uykusuzluktan bazen insana bir geçkinlik geliyor, Muhammed’e de secdede böyle bir şey oldu, uyudu. Elimi uzattım, omzuna dokundum ve hafifçe çekeyim dedim ki, sağ tarafının üzerine yuvarlandı. Muhammed’in ölmüş olabileceğini düşündüm. Olay duyulmuştu. Görevliler müdahalede bulundular, dışarı çıkardılar, bir ambulansa koyarak hastaneye götürdüler. Biz de gittik. Hastanedeki ilk muayenede çoktan vefat ettiğini söylediler. Muhammed’i hastanenin morguna kaldırdılar.
Çinli kardeşlerimle birlikte hastanenin önünde ne yapacağımızı bilemez bir hâlde üzüntü içinde bulunuyorduk. O sırada bir araba ile makam mevki sahibi bir zat geldi.
Herkes onu hürmetle karşıladı, sonradan öğrendik ki bu zat Medine’nin ileri gelen yöneticilerinden biri idi. Hastane yetkililerine sordu:
– “Bugün burada ölen bir Çinli var mı?“
– “Evet“, cevabını alınca şu açıklamada bulundu:
– “Dün gece Efendimiz rüyamda bana göründü ve buyurdular ki,
– “Yarın burada bir Çinli kardeşim vefat edecek, onun cenazesi ile ilgilenin.”
Bir anda her şey değişti. Muhammed’i morgdan aldılar, bir devlet yetkilisine yapılanlardan daha fazlasını yaptılar. Cennetü’l Bakî’ye defnettiler.
Bu hâdiseyi bizzat yaşayan ve onlara rehberlik yapan Doğu Türkistanlı kardeşimiz hâdiseyi bu şekilde anlattı.
Teslimiyeti gördük değil mi? “Rabbim emrettiyse, bize uygulamak düşer.” Zararmış, ziyanmış, önemi yok. Rabbimiz emretmiş ve iş bitmiştir. İşte sahabe inancı. Bu Çinli kardeşimiz de o inanca ulaştı ulaşmasına; ancak dünyada fazla kalamadı. Çünkü bu dünya pisliğinin içinde fazla kalamazdı ve kalmadı da. Efendimizin de ilgisine mazhar oldu. Ne mutlu bu Çinli kardeşimize, ruhu için elfatiha.
Bu hâdiseyi niçin anlattık? Bu hâdiseden çıkaracağımız dersler var da onun için anlattık. Bu Çinli kardeşlerimiz, internet sayesinde İslâm ile şereflendi. Gerek ülkemizde, gerekse dünya üzerinde bir kıvılcım bekleyen nice insanlar var. Bizim yapmamız gereken; bizden bir ışık, bir kıvılcım bekleyenlere bir an önce ulaşmak. Alınacak önemli derse gelince, bir sigaradan, bir markadan ya da herhangi bir lüksünden vazgeçemeyen mü’minler, şu Çinli Muhammed’i okuyun.
Bakın teslimiyete. “Emir Mevlâ’dan ise, bize uymak düşer.” Ey bir sigarayı feda edemeyen mü’min kardeşim! Çinli Muhammed’e bak! O bir anda koskoca bir fabrikayı nasıl feda etti?!
Hayırlı aksamlar. .

Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım Resulullah'ın "sallallahü aleyhi ve sellem" üstünlüğünü anlayamayan veya ona düşman olan yahut hadis-i şeriflere uydurma diyen bid’at ehli kimseler, Resulullah'ın övülmesine tahammülleri olmadığı için, muteber kitaplardaki hadislere hemen uydurma diyorlar. Bu hadis-i kudsî ve benzerleri, birçok muteber kitapta bildirilmektedir: Âdem aleyhisselam, Arş’ta gördüğü nurun mahiyetini sual etti. Hak teâlâ buyurdu ki: (Bu nur, gökte Ahmed, yerde Muhammed denilen, zürriyetinden bir peygamberin nurudur. O olmasaydı, seni de, yer ve gökleri de yaratmazdım.) [Mevahib-i ledünniyye]

Ilim Irfan Sofrası

Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım
Resulullah'ın "sallallahü aleyhi ve sellem" üstünlüğünü anlayamayan veya ona düşman olan yahut hadis-i şeriflere uydurma diyen bid’at ehli kimseler, Resulullah'ın övülmesine tahammülleri olmadığı için, muteber kitaplardaki hadislere hemen uydurma diyorlar. Bu hadis-i kudsî ve benzerleri, birçok muteber kitapta bildirilmektedir:
Âdem aleyhisselam, Arş’ta gördüğü nurun mahiyetini sual etti. Hak teâlâ buyurdu ki:
(Bu nur, gökte Ahmed, yerde Muhammed denilen, zürriyetinden bir peygamberin nurudur. O olmasaydı, seni de, yer ve gökleri de yaratmazdım.) [Mevahib-i ledünniyye]
Allahü teâlâ, yine hadis-i kudsîlerde buyuruyor ki:
(Yâ Âdem, Muhammed aleyhisselamın ismiyle her ne isteseydin, kabul ederdim. O olmasaydı, seni yaratmazdım.)[Hâkim]
(Ey Resulüm, İbrahim’i halil [dost], seni de habib [sevgili] edindim. Senden daha sevgili hiçbir şey yaratmadım. Senin, benim indimdeki yüksek derecenin bilinmesi için, dünyayı ve dünya ehlini yarattım. Sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım.) [Mevahib-i ledünniyye]
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Âdem aleyhisselam Cennetten çıkarılınca, “Yâ Rabbî, Muhammed aleyhisselamın hürmetine beni affet” diye dua etti. Allahü teâlâ ise, [ne cevap vereceğini bildiği hâlde, cevabını diğer insanların duyması için] “ Yâ Âdem, onu henüz yaratmadım. Nereden bildin?” buyurdu. Âdem aleyhisselam da, “Arşta, La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki, şerefli isminin yanına, ancak en çok sevdiğinin, en şerefli olanın ismini layık görürsün” dedi. Allahü teâlâ buyurdu ki: “ Yâ Âdem, doğru söyledin. O, bana insanların en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin için seni affettim. Eğer Muhammed aleyhisselam olmasaydı, seni yaratmazdım.”) [Taberanî]
(Allahü teâlâ, İbrahim’i halil edindiği gibi beni de halil edindi.) [M. Ledünniyye] (Demek ki Resulullah, hem Habib, hem Halil olan bir peygamberdir.)
Mirac’da Allahü teâlâ, Resulullah'a, (Senden başka her şeyi, senin için yarattım) buyurunca, Resulullah da, (Ben de, senden başka her şeyi, senin için terk ettim) diye arz etti. (Mir’at-i kâinat)