13 Mayıs 2020 Çarşamba

ANNE BABA HAKKI : !!!!!!!!!!!!! “Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, anne-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine 'Öf!' bile deme; onları azarlama. İkisine de güzel (tatlı ve yumuşak) söz söyle. Onlara acıyarak tevazu kanadını (yerlere kadar) indir (alçakgönüllülükle onlara daima kol-kanat ger) ve ‘Yâ Rab, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse (şefkatle yetiştirmişlerse) Sen de kendilerine (öylece) rahmetinle muamele eyle’ diye dua et.” (1) “Ebû Hüreyre’den (r.a.) şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bir adam, ‘Yâ Rasûlellah, güzel sohbet (ve iyiliğim)e inananlardan en fazla hak sahibi olanı kimdir?’ diye sordu. Resûlellah (s.a.v.), ‘Annendir, sonra da annendir, daha sonra yine annendir. Ondan sonra baban, daha sonra (derece derece) diğer yakınlarındır’ buyurdu.” (2) Bir Müslüman’ın, anne-babası müşrik bile olsa onlarla iyi geçinmenin yollarını araması gerekir. Şayet fakirseler, nafakalarını temin etmesi şarttır. Rabb’imiz buyuruyor ki: “Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Çünkü anası onu, zayıflık üstüne zayıflıkla (nice sıkıntılarla) taşıdı. Onun sütten ayrılması da iki yıl içindedir. (İşte bunun için önce) bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunduk. Dönüş, ancak banadır. Bununla beraber eğer her ikisi de bilmediğin bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman (müşrik olman) hususunda zorlarlarsa, onlara itâat etme. Fakat, onlarla dünyada iyi geçin. Bana dönenlerin yoluna tâbi ol. Nihayet dönüşünüz ancak banadır. O zaman ben de size yapmış olduklarınızı haber veririm.” (3) Bu âyetler, Sa‘d bin Ebî Vakkas (r.a.) ile anası hakkında nâzil olmuştur. Sa‘d (r.a.), anasına son derece itâatkâr bir kimseydi. Müslüman olduğu zaman, anası: — Ey Sa‘d, sen ne yaptın? Eğer bu yeni dini bırakmazsan, yemin olsun ki; ben yemem-içmem, nihâyet ölürüm. Sen de benim yüzümden, “Hey anasının katili!” diye kötü bir isimle anılırsın, demişti. Hazret-i Sa‘d: — Yapma ana, ben bu dîni hiçbir şey için terketmem, deyince, o da iki gün iki gece yememiş, kuvvetten düşmüştü. Bunu gören Hz. Sa‘d’ın (r.a.), son sözleri ise şunlar olmuştu: — Anneciğim! Bilesin ki, vallâhi yüz canım olsa da birer birer çıksa, ben bu dini hiçbir şey için terk edemem. Artık ister ye, istersen yeme... Zira Cenâb-ı Hakk, “müşrik olman hususunda zorlarlarsa, onlara itâat etme. Fakat, onlarla dünyada da iyi geçin” buyuruyordu. İmâm Kurtubî (rh.) el-Câmi‘ li-Ahkâmi’l-Kur’ân isimli eserinde demiştir ki: “Anne-babaya, mârûf olan (yani şer’i şerîfe aykırı olmayan, Allâh’a isyânı mûcip bulunmayan) hususlarda itâat etmek gerekir. Günah işlemek, şirk koşmak veya farzlardan birisini terk etmek gibi hususlarda, herhangi bir emir verirlerse, itâat edilmez.” (4) Ashaptan bir zât Resûlüllah Efendimiz’e (s.a.v.), “Ben kime iyilik edeyim?” diye sormuştu. Buyurdular ki: “Annene, sonra yine annene, sonra yine annene.” “Ya ondan sonra?” dedi. “Babana” buyurdular. (5) Bu mevzûda Hanefî fukahâsının görüşleri ittifakla şöyledir: Anne-baba fakir oldukları müddetçe, gayr-i müslim bile olsalar, onların nafakası mükellef olan evlâdın üzerine vâciptir. Bu, Allah Teâlâ’nın, ‘Onlarla dünyada mâruf bir şekilde geçin’ emrine dayanır. Bu âyet-i kerime, kâfir olan anne-baba hakkında nâzil olmuştur ve Resûlüllah (s.a.v.), ‘mâruf’u ‘hüsn-i muâşeret’ yani iyi geçinme olarak tefsir etmişlerdir. Kaldı ki evlâdın, Cenâb-ı Hakk’ın verdiği nimetler içerisinde rahatça yaşarken, anne-babasını açlığa, sefâlete terketmesi mâruftan değildir. Yine Sevgili Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.), anne-babasının nafakası hakkında suâl eden bir gence, ‘Sen ve malın, baban içindir’ buyurmuşlardır. Bu mânâ, evladdan hem erkeğe hem de kadına şâmildir. O bakımdan her ikisi üzerine de vâciptir. (6) Velhâsıl, anne-baba gayr-i müslim de olsa, günaha ve isyâna iştirak etmeksizin Allâh’ın rızâsına uygun şekilde onlarla iyi geçinmek gerekir. Yeme-içme, giyim-kuşam, yatıp kalkma gibi ihtiyaçlarını karşılamak, onlara eziyet etmemek, ağır söz söylememek, hastalandıklarında alâkadar olmak, vefatlarında defnetmek gibi dünyaya ait hizmetlerini yerine getirmemiz şarttır, boynumuzun borcudur. Dünyevî hüküm bu. Din işine gelince; bu hususta da Rabb’imizin, “Bana dönenlerin yoluna tâbi ol. Nihâyet dönüşünüz ancak banadır. O zaman ben size, yapmış olduklarınızı haber veririm” fermânına uyacağız. Resûlüllah Efendimiz’in ve vârisleri olan alimlerin gösterdiği yolda yürüyecek, son nefesimize kadar itaat ve teslimiyetten ayrılmamaya, isyandan uzak durmaya gayret edeceğiz. Zira başka kurtuluş yolu da, çaresi de yok. Dilerseniz bu mevzuda yine Sevgili Peygamberimize (s.a.v.) kulak ve gönül verelim… “Abdullah b. Mes’ud’dan (r.a.) şöyle dediği rivayet olunmuştur: Resûlüllah’a (s.a.v.), ‘Hangi iş (ecir ve sevap bakımından) daha üstündür?’ diye sordum. O, ‘Vaktinde kılınan namazdır’ buyurdu. Ben, ‘Sonra hangisidir?’ dedim. O, ‘Anne-babaya iyilik etmektir’ buyurdu. Ben, ‘Daha sonra hangisidir?’ dedim. Resûlüllah (s.a.v.), ‘Allah yolunda cihaddır’ buyurdu.” (7) Ve yine buyurdu ki, “Rabb’in rızası babanın rızasını kazanmakta, Rabb’in gadabı da babanın gadabında gizlenmiş bulunmaktadır.” (8) “Baba cennet kapılarının ortasıdır. Dilersen (yani ondan uzak kalmayı göze alabiliyorsan) o kapıyı kaybet, yahut (yoksa) onu koru.” (9) Sözün özü; cennet annelerin ayağının altında, babaların rızasında/hoşnutluğunda gizlenmiştir. Sonsuz hayatın nimetlerini, cennet ve Cemâl-i ilahiyi arzu edenler, Allah’a kulluk vazifelerinin yanında anne-babalarını da hoşnut etmeye çalışmalıdırlar. “Allah Teala iki kimseye; azgınlıkta haddi aşana ve anne-babasına isyan edene/başkaldırana (cezasını) acele verir.” (10) Vâris-i Rasûl Üstâzünâ Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretleri de bu mevzuda talebelerini ikaz ederek şu önemli hatırlatmada bulunuyorlar: "Sizin hakiki müderris olanlarınız, evlerinizde olan anne ve baba, kardeş ve ailelerinizdir. Çünkü onlar orada sizin ihtiyacınızı temin etmeseler, sizler burada okuyamazdınız. Binaenaleyh hakiki müderris onlardır." (11) DİPNOTLAR (1) el-İsrâ, 17/23-24 (2) Müslim Sahîh, c. 8, s. 2 (3) el-Lokman, 31/14-15 (4) İmâm Kurtubî, el-Câmi‘ li-Ahkâmi’l-Kur’ân, Kahire, 1867, 14/64 (5) Buhârî, Sahîh, Edep, 2 (6) İmâm Mergınânî, el-Hidâye Şerhu Bidâyetü’l-Mübtedî, 2/46; Molla Hüsrev, Düreru’l-Hukkâm, 1/418 (7) Müslim Sahîh, c. 1, s. 63 (8) Tuhfetü’l-Ahvezî (Tirmizî şerhi), Matbatü’l-Fecâleti’l-Cedîde, Kahire, 1967, c. 6, s. 25 (9) Tuhfetü’l-Ahvezî, c. 6, s. 25) (10) Feyzu’l-Kadir, Matbaa-i Mustafa Muhammed, Mısır, 1938, c. 1, s. 151 (11) Çırpanlı Hocaefendiden naklen Ahbab Hocaefendi (rahmetullahi aleyhima), Notlar, s. 32

Fotoğraf açıklaması yok.

Bizim yörede yürüyemiyen çocuklar için Çocuğun ellerini ayaklarını bağlayıp saygın birinin yoluna uturtup bırakıyoruz Tabi adamın haberi olmayacak tasadüf görecek Çocuğun ellerini ayaklarını çözer hediye olarak biraz para verir Çocuk bir kaç günde yürüyor Zuraf Encu Felç için ada soğanı ezilir yirmi dk omirliğine sürülür 3 günde düzelebilir yada sol koltuk altına 3 tane Kafkas arısı sokturun düzelir

Sayfa ve gurup 80.000 kişi soru cevaplara yetişemiyorum hiç kimseye ayrım yok tüm bilgiler mevcut saygılar hepinize

Teşekkürler yusuf beyin böbrek taşlarından avakado yaprağı ile kurtuluşu saygılar şifa Allah tan kul vesile

Mustafa Ulaş

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı '%58 Yanıtlar 07:44 YUSUT ISIK Acayip bobrek taşı döker Ben Ben 10 gün içtim kum gibi taşlar döküldü hemde hiç agrı çekmeden. Rabbim şifa versin 4s Beğen Yanıtla Nermin Oktarpulat Yusuf Isık nasıl uygulayınız bende safra var ara ara ağrılarım oluyor deniycemde sizin nasıl yaptığınızı yazarsanız 2s Beğen Yanıtla Yusuf Isık Nermin Oktarpulat 5-6 yaprağımı Gün boyu için 10 gün devam edin. Soğuk için sıcak için farketmez. Çayı kaynattığnız sudan demleyebilirsiniz. Kaynatın için. Göreceksiniz kum gibi 10 veya 15 gün sonra döküldüğünü. Sifa olsun Yusuf'

AVAKADO YAPRAĞININ FAYDALARI OKUYUN. Sağlığımızın müthiş şifreleri

AVAKADO YAPRAĞININ FAYDALARI OKUYUN.
Sağlığımızın müthiş şifreleri

Avakado yaprağı; yeşil yapraklı, 12-25 cm uzunluğunda olan, içinde. bol miktarda yağ yakıcı antioksidan enzim bulunan bir bitkidir. Bir çok hastalığın şifasında etkilidir.

Avakado yaprağı demir deposudur.

Damar tıkanıklığı ve kalp hastalarına iyi gelmektedir.
Kolestrol ve tansiyonun düşmesine yardımcı olur.
Zararlı toksinleri vücuttan atar.
Hücre yenileyici ve yaşlandırma geciktiricidir.
Kas gevşetici olarak da kullanılabilir.
Cildin nemlenmesine ve canlı gözükmesine yardımcı olur.
Kilo vermeye yardımcı olur.
Kişi üzerinden depresyon ve uyuşukluğu kaldırır.
Kabıza karşı etkili, bağışıklığı güçlendirir.

2 yaprağı ufak dilimleyin 1 litre kaynar suyla demleyin 1 saat sonra sabah akşam için 1 su bardağı 25 gün kadar

12 Mayıs 2020 Salı

YÜZYILIN ACI GERÇEĞİ

YÜZYILIN ACI GERÇEĞİ

Kendi sağlığını korumadığın sürece başkalarının senin sağlığını koruyaracağını düşünmenin ne kadar yanlış olduğunu hastalıkların çıkmasından anlıyoruz ilaçların bizi iyileştireceğini sanarak ömür boyu içiriliyoruz düşünülen bizim sağlığımızmı ilaç firmalarının para kazanmasımı her yeni çıkan hastalıktan ömür boyu ilaç yöntemiyle sağlığımız esir alınıyor ve ölüm tehdidiyle ilaç mahkumu ediliyoruz nerdeyse tüm hastalıklar çözümsüz gösterilip ilaçla ölümden beter yaşatılıyoruz adına yaşamak denirse tabiki

Yâsîn-i şerifi okuma usûlleri Hz üstazımızın Yâsîni şerif okuma usulü ile alakalı, Malumunuz hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “Her şeyin bir kalbi vardır. Kur'ân'ın kalbi de Yâsîn'dir. Kim Yâsîn'i okursa, Allah onun okumasına, Kur'ân'ı on kere okumuş gibi sevap yazar." [Tirmizî, Sünen, Fedâilü'l-Kur'an, 7; Dârimî, Sünen, Fedâilü'l-Kur'ân, 21]

Yâsîn-i şerifi okuma usûlleri

Hz üstazımızın Yâsîni şerif okuma usulü ile alakalı,
Malumunuz hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “Her şeyin bir kalbi vardır. Kur'ân'ın kalbi de Yâsîn'dir. Kim Yâsîn'i okursa, Allah onun okumasına, Kur'ân'ı on kere okumuş gibi sevap yazar." [Tirmizî, Sünen, Fedâilü'l-Kur'an, 7; Dârimî, Sünen, Fedâilü'l-Kur'ân, 21]

Evliyaullah / ricâl-i maneviyye de Yâsîn-i şerifin farklı okuma usûllerinden bahsetmişlerdir. Mesela Ahbab Hocaefendi merhum notlarında, Ebu’l-Faruk Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretlerinden naklen aşağıdaki usûlleri kaydetmiştir:

Usûl 1- Ervâh-ı mü’minîne hediye için Yâsîn-i şerif okunacağında

1 Fâtiha, 3 İhlâs-i şeriften sonra iki kere;

يس يس diye okunacak. Birincide Rasûlullah’ın ism-i şerifi olduğu, ikincide Allah Azîmüşşânın ism-i şerifi olduğu hatırlanacak…

Sûre bitittikten sonra; وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا ۚ أَنْتَ مَوْلَانَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ okunacak.

Sonra da bütün ehl-i imanin ruhuna ve kendi ruhuna bağışlanacak.

***

Yâsîn-i şerif 41 kere okunursa Yâsîn-i şerif hatmi (hatm-i sağîri / küçük hatmi) yapılmış olur.

Eğer 123 adet okunursa, Yâsîn-i kebîr hatmi (büyük Yâsîn hatmi) okunmuş olur.

***

Usûl 2- Yâsîn-i şerifi 41 defa okuma imkânı veya vakti yoksa, şu usûlü takip etmelidir:

1 Fâtiha 3 İhlâs-i şerif okuyup (usûlü üzere) hediye edilir.

7 kere يسٓ

14 kere ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ

16 kere سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَحِيمٍ

4 kere إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ. فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

okunur.

Yâsîn-i şerif bu usûl üzere okunursa, 41 kere okunmuş gibi keramet hâsıl olur.

Eger bu usûl üzere 3 kere okunursa, Yâsîn-i kebîr okumuş gibi keramet (feyz u bereket) hâsıl olur.

***

Usûl 3- Bir diğer usûl “Mübîn”li Yâsîn’dir. Bu usûl de korunma maksadıyla okunur.

Bu usûlde Yâsîn-i şerif okurken;

1. Mübîn’e geldiğinde başa geçer, bu sefer 2. Mübîn’e kadar okur, tekrar başa geçer 3. Mübîn’e kadar okur, başa geçer…..7. Mübîn’e geldiğinde artık başa geçmez ve sonuna kadar okur. (Muhafaza altına alınmak istenen mahallin etrafı dolaşılarak tamamlanır.)

***

Usûl 4- Dertlerden, gamlardan, kederden kurtulmak için

Yâsîn-i şerif okurken Mübîn’lere gelindiğinde (7 adet Mübîn vardır) aşağıdaki duayı okumayı tavsiye etmişlerdir. (Bu usûlde tekrar başa dönülmez, her bir Mübîn’de Mübîn duası okuyarak okumaya devam edilir.)

Mübîn’lerde okunacak dua:

“Sübhâne’l-müneffisi an külli medyûnin.

Sübhâne’l-müferrici an külli mahzûnin.

Sübhâne men ceale Haazâ inehuu beyne’l-kâfi ve’n-nûni.

Sübhâne men izâ erâde şey’en en yequule lehuu kün fe-yekûn.

Allâhümme yâ müferric ferric annâ hemmenâ ve ğammenâ feracen âcilen bi-rahmetike yâ erhame’r-râhımîn.

Ve Sallallâhü alâ seyyidinâ Muhammedin ve aalihî ve sahbihî ecmaîn.” Amiin… [*]

Meali: Bütün borçlulara nefes aldıran, borcundan kurtaran Allah’ı tesbih ederim.

Bütün mahzunlerı (üzüntülüleri) feraha kavuşturan Allah’ımızı tesbih ederim.

Bütün hazinelerini Kâf ile Nûn arasında (yani KüN, ol emrinin arasında) kılan Rabbimi tesbih ederim.

Bir şeyi dilediğinde “ol” emriyle olduran Rabbimi tesbih ederim.

Ey ferahlandırıcı, kurtarıcı Rabbim!

Ey bütün merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbim!

Bizleri âcil bir kurtarma, ferahlama ile gam, keder, tasa dertlerimizden kurtar.

Salât Efendimiz Muhammed Mustafa’ya, onun âline, ashâbına, cemîsi üzerine olsun. Amin…

***

Usûl 5- Şifa için (Her türlü hastalığa)

Yâsîn-i şerifte 7 Mübîn vardır. Her Mübîn’de Zemzem-i şerife sıcak olarak ‘HUU’ diye nefes edilip 123 defa okunur ve bu su bitmeden çoğaltılarak 7 gün içilir.

Fotoğraf açıklaması yok.