3 Haziran 2020 Çarşamba

Hasan Bozkurt 31 Mayıs, 15:17 · ..................Ebu Sa'idi'I-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah üç şeye güler (rahmetiyle yönelir): Namaz için teşkil edilen saf, geceleyin namaz kılan adam ve orduda cihad eden adam."

Ebu Talip imansız ölmüştür. Bu husustaki hadis-i şerifin meali şöyledir: Cehennemde en hafif azap Ebu Talib’e yapılır. Ayaklarında ateşten iki nalın olacak, bunların sıcaklığından beyni kaynayacaktır... [Müslim] ..Bu hadis-i şerif, Ebu Talib'in diriltilip iman etmesinden sonra, İmam-ı Kurtubi ve İmam-ı süyuti hazretlerinin bildirdiği (Amcam Ebu Talib, diriltildi ve iman etti) mealindeki hadis-i şerif ile nesh edilmiştir. Ebu Talib’in diriltilerek iman ettiğini bildiren hadis-i şerif Kurtubi’den naklen İbni Hacer-i Mekki hazretlerinin Nimet-ül-kübra kitabında da yazılıdır. (Sayfa 10) Orijinali aşağıda. Ebu Talibin diriltilerek iman ettiği Şifa-i şerif şerhinde de vardır. İmam-ı Süyuti hazretleri, Ebu Talib’in imanlı olduğunu ispat eden kıymetli bir kitap yazarak, 12 hadis âliminden de delil getirmiştir. (Mirat-i Mekke s.1096)



.... Hasan Bozkurt  vefat ettiğinde imansız idi. daha sonra şanlı peygamberimiz sav göz yaşları içinde dua ediyor ve Allahüteala anne,baba,dedesi ve amcası ebu talip diriliyor kelime-i şehadet getirip tekrar vefat ediyorlar. özet olarak.



Görüntünün olası içeriği: yazı

HELÂL VE TEMiZ Tavuk yiyeceğim diyorsan Akdeniz Toros harici asla tavsiye edilmez

Görüntünün olası içeriği: yazı

1. Erkeklerin utanması güzeldir.Fakat kadınların utanması ondan daha güzeldir. 2. Herkesin adil olması güzeldir.Fakat emir sahiplerinin adil olması daha güzeldir. ...3. İhtiyarın tevbesi güzeldir.Fakat gencin tevbesi daha güzeldir.


1. Erkeklerin utanması güzeldir.Fakat kadınların utanması ondan daha güzeldir.
2. Herkesin adil olması güzeldir.Fakat emir sahiplerinin adil olması daha güzeldir.
...3. İhtiyarın tevbesi güzeldir.Fakat gencin tevbesi daha güzeldir.
4.Zenginin cömertliği güzeldir.Fakat fakirin cömertliği daha güzeldir.

Dört şey kötüdür. Fakat dört şey ondan daha kötüdür.

1. Gencin günah işlemesi kötüdür.Fakat yaşlının günah işlemesi daha kötüdür.
2. Cahilin dünya işlerine dalması kötüdür.Fakat alimin dünya işlerine dalması daha kötüdür.
3. İnsanların ibadette gevşeklik yapması kötüdür.Fakat hoca ve talebelerin ibadette gevşeklik yapması daha kötüdür.
4. Zenginlerin kibri kötüdür.Fakat fakirin kibri daha kötüdür.

Güneş her varlığın üzerine aynı doğar
Amma gül başka leş başka kokar.

HADİSİ ŞERİF Cennette makamımda iken kulağıma azap görenlerin feryatları gelir. Buna kalbim dayanamaz, Arş’ın altında secdeye varıp onlara şefaat için Rabb’imden izin isterim. Rabb’im “Yâ Muhammed! Başını secdeden kaldır, ana-babaları râzı olmadıkça, onları cehennemden çıkarmam” buyurur. Makamıma dönerim. Fakat feryatlar devam eder. Yine secde eder şefaat izni isterim. “Yâ Muhammed! Kaldır başını, başka isteğin varsa vereyim, bunlara şefâat dileme! Ana babaları râzı olmadıkça onları cehennemden çıkarmam” buyurur. Tekrar makamıma dönüp bu hâli unutmaya çalışırım; fakat ardı arkası kesilmeyen feryatlar devam eder. Rabb’ime şöyle yalvarırım: Allah’ım! Cehennemin bekçisine emir buyur, azap görenlerin yerini bana göstersin, hallerini göreyim.” İzn-i ilâhî ile gösterilir. Ateşten çengellere takılmışlar, zebânîler ateşten sopalarla sırt ve ayaklarına vuruyorlar, yılan ve akrepler de saldırıyor. Ziyâde mahzun olurum. Üçüncü defa secdeye varıp kurtulmalarını dilerim. Ana-babalarının rızâsı olmadıkça kurtulmayacakları bildirilir. Ana-babalarının yerlerini sorarım. Bir kısmı cennette zevk u sefâda, bir kısmı Arasat’ta, bir kısmı Cennetü’l Me’vâ’da ve diğer yerlerdeler diye haber verilir. Kendilerini görmek niyâzında bulunurum. İzin verilir. Yanlarına gidip, evlâtlarına verilen cezâları ve üzüntümü anlatıp onları affetmelerini istediğimde, dünyada yaptıklarını hatırlayıp biri şöyle der: “Yâ Resûlallah! Onu bırakınız, lâyık olduğu azabı çeksin. Dünyadayken beni döver, söver, incitir, vaziyeti iyi olduğu halde, yiyecek ve giyecek gibi ihtiyaçlarımı görmezdi. Hanım ve çocuklarına, hanımın akrabalarına her yardımı yapar, ben istersem azarlar, kovardı. Bunların acısı içimdedir. Bırakınız cezâsını çeksin.” Ben de onlara: “Onlar dünyada olan şeyler. Burası af ve merhamet yeridir. Onları affetmeniz için yanınıza kadar geldim” Bu esnâda Hitabı-ı İzzet gelir: “Habîbim Onlara acıma! İzzet ve Celâlim hakkı için ana ve babaları râzı olmadıkça, onları cehennemden çıkarmam.” Fahr-i Âlem S.A.V. izn-i İlâhî ile ana ve babalarını cehennem kapısına getirip, evlâtların hallerini gösterir. Hepsi ağlaşırlar. Yemin ederek: “Biz bu hallerini bilmiyorduk” derler. Evlâtlarına seslenmeye başlarlar. Ana-babalarının seslerini duyan evlâtlar da feryatlarını artırır; “Anacığım, babacığım! Ateş ciğerlerimizi dağladı, azap bizi mahvetti. Yandık, kurtarın, imdat edin. Dünyada güneşte kalmamıza ve diken batmasına râzı olmazdınız. Bu hâlimize acıyın. Derilerimiz yandı, kemiklerimiz kaynadı, hâlimizi gördünüz. İmdat edin, bizi kurtarın... diye feryat ederler. Ana-babalar da ağlayarak bana: “Yâ Resûlallah! Onlara imdat et kurtar” derler. Hak Teâlâ ise: “Siz şefâat etmedikçe, onlar kurtulmaz! Zirâ onlara sizin için azap ettim.” Buyurur. Ana-babalar bu defa: “Ey Rabb’imiz” Onları azabından kurtar” diye yalvarırlar. Hak Teâlâ’dan nidâ gelir: “Siz râzı oldunuz, haklarınızı helâl ettiniz mi?” Râzı olduklarını bildirirler. Bunun üzerine: “İsteyen evlâtlarını cehennemden çıkarsın. İstemeyenlerin ki kalsın ve hüküm yerini bulsun!” buyurulur. Cehennemden çıkanları hayat nehrinde yıkarlar. Vücutları düzelir, cennete giderler” buyurdu.


Ilim Irfan Sofrası

MEVZU İLE İLGİLİ DİĞER BAZI HADİSLER 1. “Vallahi mü’min olamaz! Vallahi mü’min olamaz! Vallahi mü’min olamaz!” Ashap: “Kim ya Rasûlellah?” dediler, Peygamberimiz de: “Komşusu kötülüklerinden emin olmayan, olamayan herkes” buyurdu. (Riyazu’s-Salihin, C. 1, S. 341) 2. “Ashab-ı kiram (r.anhüm) Peygamberimize (s.a.v.) dediler ki: “Falanca kadın gündüzleri hep oruçlu, geceleri ise sabaha kadar hep ibadet eder. Fakat komşularına da eziyet etmekten geri kalmaz.” Peygamberimiz: “O cehennemliktir” buyurdu. Sonra da: “Komşuluk hakları nedir bilir misiniz?” dedi ve şunları saydı: - Eğer komşun senden yardım isterse, ona yardım edeceksin. - Eğer destek isterse, onu destekleyeceksin (meşru yerde tabii). - Eğer borç para isterse (imkânın varsa) vereceksin. - Eğer fakir düşerse, elinden tutacaksın. - Eğer hastalanırsa, ziyaret edeceksin. - Eğer ölürse, cenazesine gideceksin. - Eğer ona bir hayır isabet ederse, onu tebrik edeceksin. - Eğer ona bir musibet isabet ederse, taziyede bulunacaksın. - Eğer önünde bina yapıyorsan, çok yükseltip onun rüzgarını-güneşini kesmeyeceksin. Ona eziyet vermeyeceksin. - Eğer evine meyve alırsan, ona da vereceksin. Eğer vermeyeceksen, göstermeyeceksin. - Eğer çocuğun varsa, onun çocuğunu dövmesine izin vermeyeceksin.” Bundan sonra da Rasûlümüz: “Öğrendiniz mi? Neymiş komşu hakları?” buyurmuşlar ve sonra da, “Varlığım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah’ın rahmet ettiği kimseler hariç, kimse komşu haklarını hakkıyla ödeyemez (ki o ödeyenler de) çok azdır” buyurmuşlardır. 3. “Kim Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş ise, komşusuna sakın eziyet etmesin. Kim Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş ise, misfarine izzet ve ikramda bulunsun. Kim Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş ise, ya hayır söylesin yahut sussun!” (Riyazu’s-Salihin, S. 245) 4. “Komşusunun aç yattığını bile bile bir insan tok karınla yatabiliyorsa, demek ki o kimse, bana iman etmemiştir.” (Muhtaru’l-Ehadis, Harf-i Ma)

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'Eğer bir kimsenin Duası gecikmiş ve henüz Kabul edilmiş değilse şöyle söylesin "el-Hamdü lillahi alâ külli hâl" Her halükarda Allah'a Hamdolsun. 1mam Gazali thya 1/335'
Ilim Irfan Sofrası
.Abdülkàdir-i Geylânî Hazretleri kitabında anlatıyor ki, o da hadis-i şeriften almış zâten... Ahirette kulun hesabı görülürken bakacakmış ki, yığın yığın sevaplar var... Şaşıracakmış ve soracakmış Allah'a: "--Yâ Rabbi bu sevapları nerden kazandığımı da bilemiyorum ben... Nerden geldi bunlar?" . Allah-u Teâlâ Hazretleri buyuracakmış ki: "--Ey kulum, bunlar senin dünyada ettiğin duaların mükâfatıdır. O zaman istediğin şeyler benim kader-i ilâhime uygun olmadığından verilmedi; bugün bu mükâfat verilmiş oluyor sana... Duanın karşılığı bu olmuş oluyor." O zaman kullar diyeceklermiş ki: "--Keşke dualarımızın hepsi böyle olsaymış da, burada çok büyük sevap kazansaymışız." diyeceklermiş

HZ. İDRÎS ALEYHİSSELÂM İdrîs Aleyhisselâm, Hz. Şît’ten sonra peygamberliğe nâil olmuş büyük bir peygamberdir. Hz. İdrîs (a.s.), babası Hz. Şît Aleyhisselâm’a benzerdi. Birçok ilim ve hikmet ile göklerin sırlarını bilirdi. Âlemde yazıyı ilk önce o yazdı. O, nücûm ilmi, hesap ve rakam bilir ve Allâh’a ibâdetle son derece meşgul olurdu. Asıl adı “Uhnûh” olup ilimle ve dersle çok uğraştığı için ‘İdrîs’ denilmiştir. Allâhü Teâlâ, onu Kâbiloğullarına peygamber olarak gönderdi. O kavim, Allâh’a îmânı ve ibâdeti bırakıp putlara taparlardı. İdrîs Aleyhisselâm, onları, Allâh’a ibâdete davet ederdi. Allâhü Teâlâ, İdrîs Aleyhisselâm’a otuz “Suhuf” indirdi. Gece ve gündüz bunu okur, melekler onu dinlemeye gelirlerdi. Her gün Allâhü Teâlâ’nın huzuruna yükseltilen ibâdetler içinde İdrîs Aleyhisselâm’ın ibâdeti diğer insanlarınkinden fazla idi. Hatta melekler onun ibâdetine hayret ederlerdi. Şeytan ise hased eder, ama ona bir şey yapmak için hiç yol bulamazdı. İdrîs Aleyhisselâm elinin emeği ile geçinirdi. Terzilik sanatını ilk o yapıp elbise dikti. İnsanlar onun diktiklerini giydiler. Ondan önce halk, dikişsiz hayvan derisi giyerdi. Elbise dikerken iğneyi her geçirdiğinde Allâh’ı tesbîh ederdi. Eğer bir gaflet hâli olursa hemen diktiğini çözüp tekrar dikerdi. İdrîs Aleyhisselâm, ümmetine tûfândan bahsetmiş ve Hâtemü’l-Enbiyâ (peygamberlerin sonuncusu) olan Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin sıfatlarını bildirmişti. Yeryüzünde üç yüz altmış sene yaşamış, nihâyet, Hak Teâlâ tarafından yüksek bir makâma kaldırılmıştır.