“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
7 Haziran 2020 Pazar
Kubâ Mescidi'nin İnşâsı .....Rasûlüllah Efendimiz, Kubâ'da Amr'ibn-i Avfoğulları yanında 14 gece kaldı ve Kubâ Mescidi'ni yapıp içinde namaz kıldı. Rasûlü Ekrem Kubâ Mescidi'ni yapmak istediği zaman; "Ey Kubâ'lılar! Bana Harre'den taş getirin!" dedi. Yanına bir hayli taş toplandı. Rasûlüllah (S.A.V), yanındaki asâ ile kıbleyi çizdi. Eline bir taş alıp oraya koydu.
........ Kubâ Mescidi'nin İnşâsı .....Rasûlüllah Efendimiz, Kubâ'da Amr'ibn-i Avfoğulları yanında 14 gece kaldı ve Kubâ Mescidi'ni yapıp içinde namaz kıldı. Rasûlü Ekrem Kubâ Mescidi'ni yapmak istediği zaman; "Ey Kubâ'lılar! Bana Harre'den taş getirin!" dedi. Yanına bir hayli taş toplandı. Rasûlüllah (S.A.V), yanındaki asâ ile kıbleyi çizdi. Eline bir taş alıp oraya koydu. "Yâ Ebâ Bekir! Bir taş al, benim taşımın yanına koy!". "Ey Ömer! Sen de bir taş al, Ebû Bekr'in taşının yanına koy!". "Ey Osman! Sen de bir taş al, Ömer'in taşının yanına koy!" dedi. Allah Rasûlü, sanki bu sûretle onların halîfelik sıralarını da işâretliyordu. Bundan sonra, Peygamberimiz orada bulunan halka dönüp; "Herkes, alacağı taşını şu çizgi üzerinde arzu ettiği yere koysun!" dedi. Böylece, Kubâ Mescidi'nin ilk taşını kıble tarafına koyan Peygamber Efendimiz olmuştur. Sonra, sırası ile Hz.Ebû Bekir (R.A.), Hz.Ömer ve Hz. Osman Efendimiz oraya gelerek birer taş koymuşlar, sonra da bütün halk yapı işine koyulmuştur. Rasûlü Ekrem, hayâtı boyunca her cumartesi günü yaya veya binitli olarak Kubâ Mescidi'ne gelir, orada iki rekât namaz kılardı. Kubâ Mescidi'nde namaz kılmanın, umre yapmak gibi olduğu, kılınacak namazın, kılana bir umre sevâbı kazandıracağı, Peygamber Efendimiz tarafından bildirilmiştir. Cenâb-u Hak, Kur'ân-ı Kerîm'inde bu mescidi medhü senâ ediyor ve buyuruyor ki; "Tâ ilk gününden, temeli takvâ üzere kurulan bu mescidde namaza durmak daha doğrudur. Orada temizliği ve nezâhati pek seven insanlar var, Allah da zâten temiz olanları sever."..(Tevbe Sûresi, âyet 108)....Hasan Arikan . Muhtasar Islam Tarihi
"KİŞİ SEVDİĞİ İLE BERABERDİR." Sevgi ile bakabilmek!
"KİŞİ SEVDİĞİ İLE BERABERDİR."
Sevgi ile bakabilmek!
Birgün sarhoşun birisi meyhaneden çıkmış evine giderken zikr sesleri duyuyor. Zikrin ne olduğunu bilmiyor, ses nereden geliyor diye merak edip sesin geldiği yere gidiyor. Pencereden içeriye başına uzatmış. Bakmış ki, orada Abdülkadir Geylani hazretlerinin talebeleri bir araya gelmiş zikir yapıyorlar, sohbet ediyorlar, Allahdan bahsediyorlar.
O da bakmış, ya Rabbi bunlar ne güzel insanlar demiş ve evine gitmiş, evde de ölmüş.
Ertesi gün cenazesini kaldırıyorlar, kabre koyuyorlar. Melekler Cehenneme götüreceğiz diyorlar.
Gavs-ı Âzam Abdülkâdir Geylani hazretleri, nereye götürüyorsunuz, diyor. Bu adam berbat, bu adamın yeri ancak ateş olur diyorlar.
Gavs-ı Azam hazretleri; başını vermem, vücudunu ne yaparsanız yapın, diyor. Çünki o baş, o göz benim talebelerime sevgi ile baktı.
Benim talebelerime sevgi ile, muhabbetle bakan gözü ateş yakmaz. Başını vermem ama geri kalanını ne yaparsanız yapın, beni alakadar etmez demiş.
Demişler ki, ya Gavs, olur mu öyle şey, baş bir tarafta vücut bir tarafta olmaz demişler. Cenab-ı Hakka arz edin demiş. Ya Rabbi, ne yapacağız bu mevtayı demişler.
Allahü teala da buyurmuş ki, baş ne tarafta ise vücut da o taraftadır.
Dolayısıyla, kim olduğumuz değil, kiminle olduğumuz önemlidir. Ve kimi sevmek, kimi sevmemek lazım olduğunu da iyi seçmeliyiz. Ahiretde nerede ve kimlerle olmak istiyorsak, buna dünyada karar verelim. Birilerini sevelim derken esas sevilecekleri ihmal eder veya dünyevî,siyasî sâikalar yüzünden düşman olursak,ahiretimizi de hüsran ederiz,biraz bilgi,biraz şuur,ahir zamanda kurtuluş çoğunlukta mi azınlıkta mi aramalı?
Gariblere müjdeler olsun!ahir zamanın ahirinde din ve dindarlar garib olmiyacakmi? Sen kimlerlesin?
Mümini munafiktan ayıracak şakulun,bilgin varmı,kimin ne yaptığını görecek basiretin varmı? gözlüğün nasıl at gözlüğü mü takindin farkında mısın?
İNSAN SEVECEĞİ KİMSEYİ İYİ SEÇMELİ, ONA GÖRE SEVMELİDİR...
HER HAL-Ü KARDA ZAMANIMIZIN OKÇULAR TEPESİNİ TERK ETMEYELİM...........Peygamberimiz, düşman süvârisine karşı koyacak süvârisi yokken ordusunu öyle tertip etmişti ki; düşman süvârisinin hücum edebileceği sadece bir yer kalmıştı. Orayı da okçularla kapatmıştı. Abdullah ibn-i Cübeyr kumandasında 50 okçuyu oraya yerleştirmiş, "Düşman süvârisi buradan hücum edecek olursa ok atarsınız. At oku yiyince geri döner. Ben emir vermedikçe gâlip olsak da, mağlup olsak da buradan aslâ ayrılmayınız" diye sıkı sıkıya tembih etmişti. Fakat, ilk anda düşman ordusunun bozguna uğratılmasından, zaferin kazanıldığını, harbin bittiğini zannederek okçuların çoğu yerinden çıkıp, ganîmet toplamak üzere gidiverdiler. Her ne kadar kumandanları «sakın ayrılmayın» demişse de harp bitti diye, dinlemediler.
............... Kumandanları Abdullah ibn-i Cübeyr on kişiyle kaldı. Tam bu esnâda, oranın zayıfladığını fırsat bilen Kureyş ordusunun süvâri kolu kumandanı Hâlid ibn-i Velid, 200 kişilik bir kuvvetle, dağ geçidinde kalan okçuları şehîd etti. İslam ordusunun sol cenahından dolaşıp arkadan çevirdi ve arkadan vurdu. İşte böylece harbin çehresi birden değişti. Gâlib durumda olan Müslümanlar mağlup duruma düştü. Bu hâl, Müslümanları hayret ve şaşkınlığa düşürdü. Hâlid ibn-i Velid'in Müslümanları arkadan çevirdiğini öğrenen Kureyş kaçmaktan vazgeçerek geri döndüler. İki hücum arasında kalan Müslümanlar neye uğradıklarını bilemediler. Ümitsizliğe düştüler. Düşmanlar kudurmuşlardı. Hz.Peygamber'in yanına kadar gelmeği başarmışlar, Fahri Kâinât'ın etrafındaki Müslümanları dağıtarak O'nun yanına kadar sokulmuşlardı. Saad ibn-i Vakkas (R.A.)'ın birâderi Utbe-t-übnü Ebî Vakkas, müşriklerin saflarında idi. O da Peygamber Efendimiz'in çadırına kadar gelmişti. Attığı taşlarla Allah Rasûlü'nün alt dudağı yaralandı ve alt çenesinin sağ yanındaki rebaiyye (kesici) dişi kırıldı ve mübârek dişi şehîd oldu. İbni Kâmia'nın kılıç darbesiyle Fahri Kâinât'ın sağ omuzu yaralandı ve yine onun kılıç darbesiyle başındaki miğfer de parçalandı. Miğferin halkalarından ikisi Rasûlüllah'ın şakaklarına, yanaklarına battı. [Filhakikâ, Peygamberimiz'e ezâ verenlerin hepsi de üzerlerinden sene geçmeden belâlarını buldular. İbni Kâmia Uhud'dan ev halkının yanına döndüğü gün dağa ava gitmişti. Dağda, kendisini bir dağ keçisi boynuzlayarak delik deşik etti. İbni Şihab'ı Mekke yolunda ak benekli dişi bir yılan sokarak öldürdü, Utbe ibn-i Ebî Vakkas'ı Hatıp ibn-i Ebî Beltea öldürdü.]. Peygamber Efendimiz'in bulunduğu yerde, kılıçlar şakırdıyor, oklar sağnak sağnak yağıyordu. Bunun üzerine Eshab, halka oluşturmuşlar, Ebû Dücâne de kendisini kalkan yaparak, Peygamber Efendimiz'i koruyorlardı. Oklar O'na değmiyordu. Düşman, onun canına kasdedip her taraftan, Alemlere Rahmet olan Yüce Peygamberimiz'e oklar atarken, O'nun mübârek lisânından şu duâ göklere yükseliyordu: "Yâ Rabbi! Kavmim câhildir. Sen onlara hidâyet et. Onları affet. Çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar".. İnsanlık târihinde acaba başka böyle bir hâdise var mıdır?. O gün Ebû Tâlhâ, bu sıkıntılı anlarda Peygamberimiz'in yanından hiç ayrılmamış, kendi kalkanı ile O'nun mübârek yüzünü muhâfaza etmiştir. Rasûlüllah harp sahasına bakmak istedikçe; "Aman, başınızı kaldırmayınız! Olmaya ki, bir ok isâbet eder," derdi. Sa'd ibn-i Ebû Vakkas ise Allah Rasûlü'ne yaklaşan herkese durmadan ok yağdırıyor, Rasûlü Ekrem de O'na kendi oklarını kendi eliyle vererek; "Bunları da at!" diyor ve kendisi için duâ ediyordu. Sa'd ibn-i Ebû Vakkas kendisine verilen okları müşriklere attıkça, hiçbirisi Rasûlü Ekrem'in yanına yaklaşamıyordu. Ümmü Emâre diye anılan Nesibe Hâtun, harp sabahı eline su tulumunu almış, Müslümanlara su dağıtıyordu. Kendisi Akabe'de Rasûlü Ekrem'e bîat edenlerdendi. Bu defa zevci ve iki oğlu ile beraber Uhud gazâsında bulunup, su hizmeti yanında, onların kahramanlıklarını da görmek istemişti. Vaktâ ki Müslüman mücâhitleri iki taraftan gelen hücum arasında kalıp şaşırınca ve arkasından hezîmet de başlayınca, elindeki su tulumunu bırakmış, onun yerine bir kılınç alarak, Allah Rasûlü'nü Kureyş'e karşı müdâfaa etmeğe başlamıştı. Son olarak İbni Kâmia ile vuruşurken yaralandı. Ebû Dücâne ise Allah Rasûlü'nü müdâfaa ediyor, gelen saldırılardan O'nu korumağa çalışıyordu. Bu esnâda sırtı kirpi gibi oklarla dolmuştu. Düşmana şiddetle karşı koyan Enes ibn-i Nadr, 70 kılıç darbesi yedikten sonra şehid edildi. O'nu kız kardeşi ancak parmaklarından tanıyıp teşhis edebildi.
Hasan Arikan . Muhtasar Islam Tarihi
.Münâfıklar, kendilerini hiç kimsenin bilmediğini zannederler, yapmak istediklerini gizli yaptıklarını zannederlerdi. Oysa ki Rasûlü Ekrem, bütün münâfıkları bilirdi. Lâkin, îlân etmezdi. Fakat, sâdece Hz. Huzeyfe'ye münâfıkların isimlerini bildirdi. Bunun içindir ki Hz. Huzeyfe de bütün münâfıkları bilirdi. Hz.Huzeyfe, Rasûlü Ekrem'in mahrem-i esrârı idi. Hatta derler ki "Dünyâda ne kadar olmuş ve olacak şeyler varsa Rasûlü Ekrem ona beyân eylerdi"....Hasan Arikan - Muhtasar Islam Tarihi
......................
21 Haziran'da güneş tutulması var temmuz sonu yine ay tutulması var! Bu tutulmalar kötü manaya gelmemekle birlikte, Efendimi'z :Ay ve güneş tutulmalarinda husuf ve kusuf namazı kılmayı ve Allah'a sığınmayi tavsiye buyurduklarina göre dünyanın manyetik alandan olaydan etkilenme ihtimali vardır!
Bu tutulmalar kötü manaya gelmemekle birlikte, Efendimi'z :Ay ve güneş tutulmalarinda husuf ve kusuf namazı kılmayı ve Allah'a sığınmayi tavsiye buyurduklarina göre dünyanın manyetik alandan olaydan etkilenme ihtimali vardır!
Yalnız bu tutulmalarin Rusya, Çin ve Hindistan' ve Hint okyanusunu etkileyebileceği deprem ve tsunami lerin olabileceği uazy bilimciler tarafından dile getirilmektedir.
1999 daki Marmara depremi öncesi ay tutulması olduğunu misal veriyorlar.
Amma velakin son doğru kararı verecek Ancak Allahu Teala hazretleri dir.
Bizim ve dünyanın yaşam tarzı kadere bağlı olarak felekiyâtin hareketlerini etkileyerek, fırtına deprem tsunami, virüs taun kolera vs.musibetleri celbettigi bir vakıadır.
Mevlam iyiler hürmetine kötülerin ve kötülüklerin âfâti semâviyye ve araziyyeden bizleri ve inananları korusun,âmin..
İnsanlığın, dünyanın başına çorap örmeye çalışanların çoraplarını Kendi başlarına geçirsin,âmîn...