12 Haziran 2020 Cuma

ey gönül dikkat et

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı '"Ey Gönül! Dikkat et âhir zaman bu! Nefsine uyup da sûrete aldanma! İblisin bile mâşallah dediği kullar var. Seveceksen sev vefâ nedir, takvâ nedir bileni! İçinde Cennet saklayan virane kullar var..!" Mevlâna'

MEZHEB NEDİR?

MEZHEB NEDİR?

🍂Mezheb, büyük din müctehidlerinin edille-i şer’iyyeden (dînî delillerden) çıkardıkları meseleler ve hükümler topluluğudur.

Peygamberimiz (s.a.v.) hayâtta iken Müslümanlar her türlü meselelerini Peygamberimizden, ondan sonra ise Sahâbe-i Kirâm’ın büyüklerinden öğreniyorlardı.
Mezheb imamları, dînî meseleleri Sahâbe-i Kirâm’dan ve tâbiînden öğrenmişler ve bunları bir araya toplamışlardır. Âyet-i kerîme, hadîs-i şerîf ve icmâ’da bulunmayan hususlarda da kendi görüşlerini yani ictihadlarını bildirmişler, böylece mezhepler meydana gelmiştir.

İtikatta ve amelde hak mezheb; Ehl-i Sünnet ve Cemâat Mezhebi’dir. Bu da Peygamberimizin ve Ashâbının îtikad (inanç) ve ameli üzere olanların mezhebidir.

🍂Ehl-i Sünnet ve Cemâat Mezhebinin ÎTİKATTA imamları ikidir:

1. İmam Ebû Mansûr Muhammed Mâtürîdî Hazretleri, h. 280 (M. 894) târihinde Türkistan’da, Semerkand şehrinin Mâtürid köyünde doğmuş ve H. 333 (M. 945) tarihinde Semerkand’da vefât etmiştir.

2. İmam Ebü’l-Hasen Eş’arî Hazretleri, H. 260 (M. 873) tarihinde Basra’da doğmuş, H. 324 (M. 936) tarihinde Bağdat’ta vefat etmiştir.

🍂Ehl-i Sünnet ve Cemâat’in AMELDE hak mezhebi dörttür:

1- Hanefî Mezhebi: İmamı, İmâm-ı Â’zam Ebû Hanîfe Nu’mân bin Sâbit Hazretleridir. Adı Nu’mân, babasının adı Sâbit’tir. H.80 (M. 699) tarihinde Kûfe’de doğmuş, H.150 (M. 767) târihinde Bağdat’ta vefat etmiştir.

2- Mâlikî Mezhebi: İmamı, İmam Mâlik bin Enes Hazretleridir. H. 93 (M. 711) tarihinde Medîne-i Münevvere’de doğmuş ve H. 179 (M. 795) târihinde yine Medîne-i Münevvere’de vefat etmiştir.

3- Şâfiî Mezhebi: İmamı, İmam Muhammed bin İdrîs-i Şâfiî Hazretleridir. H. 150 (M. 767) târihinde Gazze’de doğmuş, H. 204 (M. 820) tarihinde Mısır’da vefat etmiştir.

4- Hanbelî Mezhebi: İmamı, İmam Ahmed bin Hanbel Hazretleridir. H. 164 (M. 780) tarihinde Bağdat’ta doğmuş, H. 240 (M. 855) tarihinde yine Bağdat’ta vefat etmiştir.
Muhtasar İlmihal,Fazilet Neşriyat

AVAKADO YAPRAĞININ FAYDALARI OKUYUN. Sağlığımızın müthiş şifreleri


Avakado yaprağı; yeşil yapraklı, 12-25 cm uzunluğunda olan, içinde. bol miktarda yağ yakıcı antioksidan enzim bulunan bir bitkidir. Bir çok hastalığın şifasında etkilidir.

Avakado yaprağı demir deposudur.

Damar tıkanıklığı ve kalp hastalarına iyi gelmektedir.
Kolestrol ve tansiyonun düşmesine yardımcı olur.
Zararlı toksinleri vücuttan atar.
Hücre yenileyici ve yaşlandırma geciktiricidir.
Kas gevşetici olarak da kullanılabilir.
Cildin nemlenmesine ve canlı gözükmesine yardımcı olur.
Kilo vermeye yardımcı olur.
Kişi üzerinden depresyon ve uyuşukluğu kaldırır.
Kabıza karşı etkili, bağışıklığı güçlendirir.

2 yaprağı ufak dilimleyin 1 litre kaynar suyla demleyin 1 saat sonra sabah akşam için 1 su bardağı 25 gün kadar

SÜLEYMAN ÇELEBİ HZ MEVLİD’İ NEDEN YAZMIŞTIR ??? Mevlidimizin müellifi/yazarı Süleyman Çelebi’hz nin Bursa Ulu Camiinde imam olduğu bir dönemde (yaklaşık bundan 300 sene önce), bazı zındıklar İran’dan bir molla davet edip Bursa’ya getirmişler… Günlerce de reklamını yapıp Bursa Ulu Camiinde vaaz ettirmişler. Vaazına binlerce de insan toplamışlar. O da yaptığı vaazda zehrini kusmuş… Bakara suresinin sonundaki “Aamenerrasûlü.…”ayetinden bahsetmiş… Ve bu ayetteki, “Lâ nüferriku beyne ehadin min rusülih” cümlesinin tefsirine geldiğinde ise, asıl zehrini kusmuş. Demiş ki: “O Peygamberlerin arasında hiç birinin diğerinin üzerinde bir üstünlüğü yoktur! Hepsi aynıdır!” Bununla Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı (s.a.v.) da sıradan bir Peygamber gibi göstermek istemiş. Tabii bu da, Bursalı Sünni Müslümanlar arasında müthiş bir kargaşaya-fitneye sebep olmuş… İşte bunun üzerine Süleyman Çelebi merhum günlerce uyuyamamış ve nihayet “Allah adın zikredelim evvela” diye başlayarak, İki Cihan Serveri Efendimizin nurû’nun ilk yaratılan şey… Ve her şeyin de o nur’dan yaratılmış olduğundan bahsederek Mevlid-i Nebevi’yi yazmaya başlamış… (Bu Mevlid’in asıl adı “Vesîletü’n-Necât”tır, Türkçe karşılığı, kurtuluş vesilesi demektir.) Ve onu Peygamberimize (s.a.v.) olan öyle bir aşk ile yazmış ki, 300 seneden beri bir emsâli daha yazılamamış… Ve halen camilerimizde, evlerimizde okunmaya devam edilmekte… Ve Sevgili Peygamberimizi en güzel şekilde vasfeden, medh u sena eden Mesnevi türünde, sehl-i mümteni’ tarzında kaleme alınmış bir eserdir. “Failatun failatun failun” vezninde yazılmıştır. Üç yüze yakın beyitten oluşmaktadır.

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'Cuma'r 'mız cennet ve cemali ilahiye'ye nail olmamıza vesiyle olsun. CUMAMIZ MÜBAREK OLSUN F.F.Asil'

Fazilet Takvimi (11 Haziran 2020) İMÂM-I RABBÂNÎ (K.S.) HAZRETLERİNDEN NASÎHATLER Ey oğlum! Muhakkak dünyanın ömrü cidden çok azdır. Bu az vaktin de çoğu telef ve zâil olmuş, geriye çok az bir vakit kalmıştır. Âhiret hayatı ise bâki ve dâimdir. Ebedî ve sonsuz hayatta görülecek muâmele, şu sayılı dünya günlerine bağlı kılınmıştır. Bunun netîcesinde ya sonsuz nîmetler ya da ebedî azâb vardır. Bu haberi, Muhbir-i Sâdık Peygamber Efendimiz (s.a.v.) vermiştir. Ey yavrum! Ömrünün en kıymetli zamanları hevâ ve heves peşinde geçti ve Allah düşmanlarını hoşnut edecek şeyler peşinde zâyi oldu da elde ömrünün düşkünlük çağları kaldı. Bugün geriye kalan ömrü, Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı için sarf etmezsek; düşkünlük çağlarında bile olsa en şerefli vakitleri telafi ve tedârik etmezsek; azıcık bir mihneti (yani dünya hayatını), ebedî rahatımız için vesîle kılmazsak; bu kadar çok günahı, azıcık olan hasenâtımızla örtmezsek yarın hangi yüzle Hazret-i Allâh’ın huzuruna gideriz? Hangi mâzeretin ardına sığınırız? Tavşan (gaflet) uykusu ne zamana kadar uzayacak? Şu kulaklarımızdaki gaflet pamuğu ne zamana kadar kalacak? Yakında elbette basiretimizdeki perde, kulaklarımızdaki gaflet pamukları kalkacak. Lakin orada bir fayda vermeyecek. Vakti boşa harcamak âhirette hasret ve pişmanlıktan başka fayda sağlamayacak. O hâlde ölüm gelmezden ve kabre konulmazdan evvel kendin için amel etmek, sonra da ‘Vah özlediğim ölüm, nerede kaldın?’ diyerek beklemek lazımdır… Bütün bunlar için evvela itikâdı tashih etmek ve dînin zarûriyyatından olan şeyleri tasdik etmek gerekir. Sonra fıkıh ilminin beyan ettiği şeyleri öğrenmek ve onunla amel etmek aynı şekilde zarûrîdir. Daha sonra da tasavvuf yoluna sülûk etmek (girmek) talep olunur. Tasavvuf yoluna girmekten maksat, şer’an (dinde) inanılması îcab eden şeylere îmanın kat’î olarak ziyâdeleşmesi için olmalıdır… Yine bu yola girmekten maksat, fıkhî hükümleri edâ ederken kolaylık elde etmek, nefs-i emmâre tarafından meydana gelen zorluğu izâle etmektir. Şu fakîrin kat’î inancına göre tasavvuf yolu, şerîat ilimlerine yardımcıdır. Yoksa ona zıt bir şey değildir. (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 1, m. 210)

.................. Bir Allah cc. Dostu (k.s.) hazretleri buyuruyor ki : “İlmin sonu acz ve cehildir” buyurmuş ve “İnsan âlim oldukça, âciz ve cahil olduğunu anlayıp, yine âciz ve cahil olmayan Allah’a yönelmeli, yoksa şeytan olur çıkar” diye de talebelerini ikazda bulunmuşlardır.

Görüntünün olası içeriği: ağaç, bitki, açık hava ve doğa

Şimdi iki resmi koyalım ....

Şimdi iki resmi koyalım ....

* Tapu 1974 kadastro çıktığı formatlı ...( Ailemden biri mimardır)
* Resmi gazete yayınlanmayan kanun aynen yok hükmünde ... Ben demiyorum ünlü tarihçi prof diyor..
* Peki neden şimdi . Osmanlı matbaa getirmedi nedeni 95 bin katip işinden olmasın diye ..
* Şimdi internet yaygınlaştı tapular açılıyor ve gerçekler görünmeye başlıyor..
* Biz uyuyoruz . Hemde böyle ta derinlikler de . Aldanıyoruz hemde ta beyin zeka uyku da
* 10 Yahudi yazar var bunlar kitaplar yazdılar . Milleti madde ile uyuttular .. hemde koca Avrupa'yı uyuttu
* Neden müze olarak kaldı ..soru şu siz hiç kendi eseriniz düşmanın elinde iken ziyarette gider misiniz ?
* Bizde madde seviciler Ayasofya yılda 2 milyon kişi ziyaret etse ne olur . Hemde bilet 100 TL de iken ..

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi
Fotoğraf açıklaması yok.

Asıl adı Musa olan İstanbul’daki Merkez Efendi’ye neden Merkez Efendi dendi? Çünkü üstazı bir gün, “Oğlum, Hızır (a.s.) ziyaretimize geliyor” deyince, herkes onu karşılamak için kapıya koştular, ama Musa Efendi yerinden bile kıpırdamadı. Üstazı, “Sen Hızır’ı (a.s.) karşılamayacak mısın oğlum?” deyince Musa Efendi, “Ben Hızır’ın bile ziyaretine geldiği ‘Merkezim’i bulmuşum Efendim” dedi ve bu sadakatından dolayı üstazının yerine Halife oldu, ünvanı da “Merkez Efendi” olarak meşhur oldu. ....k.k