“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
15 Haziran 2020 Pazartesi
..Hicretin onaltıncı senesinde Hz. Ömer ordusuyla Şam’a gelmişti. Bilâl-i Habeşî de orduya katılıp Kudüs’e gitmişti. Burada Hz. Ömer, Peygamberimizin vefâtından beri ezan okumayan Bilâl-i Habeşî’ye ezan okumasını rica etmişti. Hz. Ömer’in ısrarına dayanamayıp ezan okumaya başlamıştı. O ezan okumaya başlar başlamaz. Hz. Ömer ve orada bulunan Eshâb-ı kiram, Peygamberimizin sav zamanını hatırladılar. Hepsi kendinden geçmiş gözyaşı döküp ağladılar. Bilâl-i Habeşî Şam’da bir müddet kaldıktan sonra bir gece rüyasında Peygamber efendimizi görmüştü. Peygamberimiz “Beni ziyâret etmeyecek misin Yâ Bilâl” buyurmuştur. Bunun üzerine hemen Medine yoluna düştü. Medine-i münevvere’ye; gelince doğruca Peygamberimizin kabr-i şerîfine gidip, Ravda-i mutahharaya yüzünü, gözünü sürerek ziyâret etti. Resûlullah sav ile geçirdiği günleri hatırlayıp, hasret ve muhabbet gözyaşları dökerek uzun müddet ağladı. Bu sırada Peygamber efendimizin torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin onu görüp boynuna sarılmışlardı. Bilâl-i Habeşî’nin Medine’ye bu gelişinde Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin bir ezan okuması için çok ısrar etmişlerdi. Bilâl-i Habeşî bu ısrara dayanamayarak bir gün sabah namazı vaktinde ezan okumaya başlamıştı. Peygamberimizin sav mescidinden Bilâl-i Habeşî’nin sesiyle yükselen ezanı duyan Eshâb-ı kiram yerlerinden fırlayıp, kadın, erkek, çoluk, çocuk hep sokaklara dökülmüşlerdi. Hepsi Resûlullah sav ile yaşadıkları se’âdetli günleri, Bilâl-i Habeşî’nin okuduğu ezan sedalarıyla hatırlayıp ağlaşmışlardı. Fakat Bilâl-i Habeşî ezanda (Eşhedü enne Muhammeden resûlullah) derken, Peygamber efendimizin sav mübârek ismi geçince hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ezanı tamamlamak için kendini zorladı, yine gözyaşlarını tutamadı. Böylece ağlaya ağlaya ezanı bitirdi. Bu ezan Bilâl-i Habeşî’nin okuduğu son ezan oldu. Birkaç gün Medine’de kaldıktan sonra Şam’a döndü. Fakat yolda çok hastalanıp evine güçlükle varabildi. Bu hastalıkla ömrünün son günlerini geçirdi ve vefât etti. Vefât edeceği sırada büyük bir sevinç içinde “Oh ne tatlı artık Resûlullah aleyhisselâm ve arkadaşları ile buluşacağım” demiştir....... MÜBAREK RUHU ŞERİFLERİ İÇİN EL FATİHA..
BEN SİZLERİ ÇOOOK SEVİYORUM.... Büyük alim ve velilerden Fahreddin-i Razi hazretleri rahmetullahi aleyh, bir gün birkaç sevdiğiyle biraraya gelmişti. Onlara bir müddet muhabbetle baktıktan sonra;
.
-- "Şu anda çok sevinçliyim" buyurdu.
-- "Neden efendim?" dediler.
-- "Size sevgiyle baktım. Günahlarım affoldu, onun için sevinçliyim. Bir mümin, bir müminin yüzüne “Allah için” sevgiyle bakarsa, Cenâb-ı Hak onun bütün günahlarını affediyor" buyurdu.
Sonra şunu anlattı..
-- "Mahşerde, güneş bir mızrak boyu alçalacak. Herkes buram buram ter dökerken,
bir grup insanlar, Arş-ı âlâ altında gölgelenecekler. Mahşer halkı meleklere soracak:
-- Bunlar Peygamber midir?
"Hayır!" diyecekler.
-- Evliya mıdır?
"Hayır!"
-- Ya kimdir bunlar?
"Bunlar, ahir zaman ümmetinden olup, birbirlerini Allah için seven Müslümanlardır.
Ve sözlerini şöyle bitirdi:
-- Allah için olan sevgide birlik vardır, bereket vardır, kuvvet vardır, başarı vardır, her iyilik vardır.
Sohbetin sonunda;
--" Size Altından daha kıymetli bir şeyi haber vereyim mi?" diye sordu.
Cevaben;
-- "Merak ettik efendim, o nedir?" dediler.
-- "Dua almaktır" buyurdu.
Şaşırdılar:
-- Dua almak mı efendim?
-- Evet. İnsanlardan altın istemeyin, ama dua isteyin. Çünkü altın biter, ama dua bitmez. Onun için dua almaya bakın. Bu dualar, tonlarca altına bedel olur ilerde.
-- "Peki efendim, kimden dua isteyelim?" dediler.
-- "Önce anne babanızdan, sonra da herkesten"
* * *
Rabbim cümlemize Arşı Alâ’nın altında gölgelenen, Birbirine Muhabbetle bakarak günahları temizlenen, Birbirini Allah için seven, Çok Dua Alan ve Çok Dua Eden Kullar Olabilmeyi Nasib Etsin... (Âmin)
Cin tasallutu! Bazan süfli cinniler küçük çocuklara bazande büyüklere daha ziyade kadınlara ve cenâbet gezen pis insanlara musallat olurlarsa: Cin sûresinin baştan dört ayeti kırk kere okunur,başdan sona sûre Üç defa okunursa şifadır.gecmezse kuşluk ve ikindi vakitlerinde okumaya bir hafta devam edilirse şifa bulacaktır. Kur'an ayetinde mevlamiz: Kur'an , müminlere şifa ve rahmet olarak,indirildi,zalimlerin ise hasret ve zararını artırır.buyurdu.inanç başka bir şey,inanmayana birşey yok.
Hadİs-İ Şerİf . “Kİm kİ zamanIn sahİbİnİ bİlmeden ölürse cahİlİyet üzerİne ölmüştür”
Öşrün verilecek yerler, zekât verilen yerlerdir.
Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde, tapulu ve tapusuz araziden elde edilen mahsulden öşür vermek lazım
a) 26.8.1954 tarih ve 1519 sayılı
b) 19.4.1960 tarih ve 182 sayılı
c) 1.12.1976 tarih ve 185 sayılı ve
d) 21.9.1979 tarihli fetvalarda "Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde, tapulu ve tapusuz araziden elde edilen mahsulden öşür vermek lazım" denilmektedir.