29 Haziran 2020 Pazartesi

Şüphesİz, Allah adaletİ, İyİlİk yapmayI ve hIsImlara yardIm etmeyİ emreder.

Ehl-i Sünnet Hanefi ."Şüphesiz, Allah adaleti, iyilik yapmayı ve hısımlara yardım etmeyi emreder. Taşkın kötülüklerden, meşrû olmayan şeylerden, zulüm ve zorbalıktan nehyeder" (en-Nahl, 16/90). Kur'an adaleti, idare edenlerle idare edilenler, devlet başkanı ile tebea ve bütün halkın birbirine adaletli davranması esasına dayanır. İnsanlar arasında ırk, renk, dil, zenginlik ve yoksulluk ayırımı yapılmaz. Zimmet ehli olan ehl-i kitabın hakları korunur. ........ her cuma hatip hutbeden inmeden meal olarak okuyor. belki cemaat ezberlemiştir amma uygulayan yaşayan yok...

KISSADAN HİSSE ✒️Hz. Âişe (r. anhâ) şöyle anlattı: ➖“Muhammed Aleyhisselâm’ın ehl-i beyti dört günden beri neredeyse hiçbir şey yememişti, hatta küçük çocuklar açlıktan ağlıyorlardı. Peygamberimiz (s.a.v.) yanımıza geldi ve ➖‘Ey Âişe, ben gittikten sonra herhangi bir şey geldi mi?’ diye suâl ettiler. Cevaben: ➖‘Hz. Allah, senin elinle göndermez ise nereden gelebilir ki, Yâ Resûlallâh?’ dedim. Peygamberimiz (s.a.v.) abdest aldı, evden çıktı. Mescidin farklı yerlerinde namaz kılıp duâ ediyordu.


Akşama doğru Osman (r.a.) geldi, izin istedi ben de hemen perdenin arkasına geçtim. Kendi kendime,
‘O, Müslümanların içerisindeki büyük (zengin) zâtlardandır. Umulur ki Hz. Allah, bir hayırda bulunması için onu buraya göndermiştir.’ dedim. Ona izin verdim. İçeri girince,
 ‘Ey müminlerin annesi! Resûlullah nerede?’ diye sordu. Dedim ki:
 ‘Ey Osman! Âl-i Muhammed dört gündür hiçbir şey yemedi. Az önce Peygamberimiz (s.a.v.) karnı içine çökmüş bir hâlde geldi. Sana söylediğimi ona da söyledim.
’ Hz. Osman (r.a.) ağlamaya başladı ve:
 ‘Şu dünyadan nefret ediyorum. Ey müminlerin annesi, ben bunu bilmiyordum. Eğer böyle bir şey tekrar olursa bana, Abdurrahman bin Avf’a, Sâbit bin Kays’a ve bunlar gibi Müslümanların zengin olanlarına hatırlatın.’ dedi ve çıktı.
Hz. Osman (r.a.) bir müddet sonra, yüklü miktarda un, buğday, hurma ve üç yüz dirhem gönderdi. Çokça ekmek ve et getirdi,
‘Bunlar sizin açlığınızı yatıştırır. Siz bunlardan yiyiniz. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) gelince ona da hazırlayınız.’ dedi. Sonra, böyle bir şey bir daha olursa kendisine bildirilmesine dair benden yemin aldı. Bir müddet sonra Peygamberimiz (s.a.v.) içeriye girdiler ve
‘Ben gittikten sonra size herhangi bir şey geldi mi?’ diye suâl ettiler. Ben,
 ‘Evet, yâ Resûlallah! Ben biliyordum ki sen evden çıktıktan sonra Hz. Allâh’a duâ ettin. Ve yine bilirim ki Hz. Allah, senin isteğini geri çevirmez.’ dedim. Peygamberimiz (s.a.v.)
 ‘Ne geldi?’ diye suâl buyurdular. Şu kadar un, buğday, hurma ve üç yüz dirhem geldi.’ dedim. Fahr-i Kâinat Efendimiz
‘Kimden?’ diye suâl buyurdular. Ben de
Osman bin Affan’ın (r.a.) söylediklerini anlattım.
Peygamberimiz (s.a.v.) daha hiç oturmadan mescide gitti. Ellerini kaldırdı ve
 ‘Yâ Rabbi, ben Osman’dan râzıyım,
ben Osman’dan râzıyım, ben Osman’dan râzıyım. Sen de ondan râzı ol, yâ Rabbi!’ diye duâ buyurdular.”
✒️Efendimizin razı olduğu kullardan olabilmek umudu ve duasıyla..

Levha yapılıp asılacak bir hadisi şerif!

Yatarken 33 Tesbih, 33 Tahmid, 34 Tekbir, okumak,günün muhasebesi yerine geçer!

Kekik suyu ile bunun dört katı Hunnab beraber kaynatılır; içilirse, bunun kadar damarları açan ilaç olamaz.


Dalgaları kim görüyor ve üretiyor,gaybi Allah' bilir!
Birinci dalga var olmadiki ikincisi gelsin,nüfusa göre normal de ölenlerin yarısı kadar bile ölen olmadı,neden DSÖ nün kuyruğuna takıldı dünya?
Korku ve endişe pompalayarak illa 5 G ye ve aşıya dünyayı razı etmeye çalışıyorlar..
Hiç mi ülkesindeki ölümlerin yıllık veya aylık istatistiği yok bu ülkelerinde Yeni dünya düzencileri nin dumenine kapılıp onların istediği istikamette sürükleniyorlar?
Onların istediği dünya nüfusunu azaltmak.ya 5G-6G ile hasta edip oksijen siz bırakmak veya çip lerle kontrol etmek , edemediğini uzaktan kumanda ile yok etmek bunu bilen araştıran kimse yokmuki kimseden aksi ses çıkartamıyorlar.?
Üç ay maske takmaya zorlayarak kirli havayı soluyarak insanların ciğerleri hastalanacagini ve sonbaharda havaların soğumasıyla öksürük ve zâturrenin artacağını tahmin etmek zor değil.boylece biz söyledik siz maske takmadiniz ikinci dalga geldi diyecekler.
Suçlayarak korkutarak depresyona sokarak tekrar evlere sokup ekonomileri çökerterek, bağışıklık sistemini de çökertip ölüm sayılarını artırarak ve emellerine ulaşmanın yollarını arıyorlar.
Bilenlerden ses çıkmaması ne kadar manidar ve düşündürücü değilmi?

ALLÂHÜ TEÂLÂ, İSLÂM DÎNİNİ FÂSIK VE FÂCİR KİMSE İLE DE KUVVETLENDİRİR Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle anlattı: “Hayber Gazası’na hazırlandığımız sırada Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) Hazretleri, Müslüman geçinenlerden birisine işâret buyurarak “Şu kişi cehennem ehlindendir.” dediler. Harp esnasında o kişinin gayretini ve şiddetli cenk ederek yaralandığını gören Ashâb-ı Kirâm’dan bazıları: “Böyle çalışan kimse ehl-i cehennem olur mu?” diye şüpheye düşeyazdılar. Neticede o kimse, yaralarının acısına sabretmeyip tirkeşinden (ok çantasından) bir ok çıkarıp kendisine sapladı ve intihâr etti. Müslümanlar bu hâli görünce Resûlullah Efendimize (s.a.v.) varıp: “Yâ Resûlallâh! Hak Teâlâ Hazretleri senin sözünü doğru çıkardı. O kimse canına kıydı.” dediler. Sonra Peygamberimiz (s.a.v.) Hazretleri, birine: “Kalk, ya filân! Halka bildir ki; cennete, mümin olandan başkası giremez. Hak Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri hakîkaten bu İslam dînini fâsık ve fâcir kimse ile de kuvvetlendirir.” buyurdu. Murâd-ı şerîfleri şudur ki: Cennete girmeye, gerçek mümin olanlar lâyıktır. Mümin olmayanı İslâm uğrunda çalışmaz zannetmeyin. Bu din öyle bir dindir ki, Hak Celle ve Alâ Hazretleri bunu kuvvetlendirmek için fâcirleri bile kullanır. Resûlullah (s.a.v.) Hazretleri şöyle buyurmuşlardır ki: “Hakîkaten kişi, başkalarına karşı cennet ehlinin amelini işler, hâlbuki kendisi cehennem ehlindendir. Ve gerçekten kişi başkalarına karşı cehennem ehlinin amelini işler, hâlbuki kendisi cennet ehlindendir.” Diğer bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur: “Allâhü Teâlâ, sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o, sizin kalplerinize ve amellerinize bakar.” Velhasıl, Hak Teâlâ Hazretlerinin nazarı, kullarının kalplerine ve niyetlerinedir; niyetteki ihlâsadır. Yoksa Allâhü Teâlâ zengindir. Hiç kimsenin ameline ihtiyacı yoktur. Bütün ibâdetlerin faydası yine kullara aittir.

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِسْتَفْرِهُوا ضَحَايَاكُمْ فَإِنَّهَا مَطَايَاكُمْ عَلَى الصِّرَاطِ. (فيض)

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kurbanlarınızı kuvvetli ve kusursuz olanlarından seçiniz. Muhakkak onlar sırat üzerinde sizin 

KURBANA ÂİT BAZI HÜKÜMLER Bir kimse vakti içinde kurbanını kesmeyip kıymetini sadaka olarak verse kurbanı edâ etmiş olmaz. Zengin olan kimseler kurban kesmeyip kurbanın kesileceği vakti geçirseler, kurbanın kıymetini sadaka olarak vermeleri lâzım gelir.


Fakîrler ve kurban nezreden (adayan) kimseler, aldıkları kurbanı kesmeyip vakti geçerse, kurbanın kendisini sadaka olarak vermeleri vâcib olur.
Fıtır sadakası (fitre) ve kurban vâcib olduktan sonra mal zâyi olsa (sâhibi fakir düşse) ömrü içinde bunları edâ etmedikçe bunlar kendisinden düşmez. Ya kıymetlerini veya aynını (kurbanın kendisini) sadaka vermeleri vâcib olur.
Zengin olan çocuk için kendi malından kurban kesilmesinde ihtilaf vardır. İhtiyatlı olan ve tercih edilen, kurban kesilmesidir