14 Temmuz 2020 Salı

TAKVÂ : Velîlerin hepsi takvâ sâhibiydiler. Takvâ sakınmak,

TAKVÂ : Velîlerin hepsi takvâ sâhibiydiler. Takvâ sakınmak, Allah�dan korkarak, haramlardan, yasaklardan, günâhlardan sakınmaktır. Harama düşmemek için, haram veya helâl olduğu belli olmayan şüpheli şeylerden sakınmaya verâ denir. Bu bakımdan, haramlardan daha çok sakınma derecesi olan verâ takvânın mânâsı altına girer.

Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: "Allah, o takvâ sâhiblerini sever." (Âl-i İmrân sûresi: 76) Rasûlullah efendimiz; "Yâ Rabbî! Bana ilim, hilm, takvâ ve âfiyet ihsân eyle." duâsını çok söylerdi. Ebû Saîd Muhammed Hâdimî Berîka'sında bu hadîs-i şerîfi açıklarken, duâda geçen ilimden maksat faydalı ilim, yâni îmân, ibâdet, amel ve ahlâk bilgileridir. Hilm ise, yumuşaklık demektir. Âfiyetten murâd, dînin ve îtikâdın, bozuk inançlardan, işlerden, nefsin isteklerinden, kalbin vesvese ve şüphelerinden, bedenin hastalıklarından kurtulmasıdır demektedir.

Ayasofya'nın mozaikleri ve

Ayasofya'nın mozaikleri ve freskleri için bulunan çözüm ışıklandırma sistemi imiş.

Yani Namaz Vakti resimlerin olduğu bölümlerden namaz kılınan bölüme doğru spot ışıklar tutulacak ve bu şekilde namaz esnasında cemaatin bu resimleri görmesi engellenecekmiş. Namaz sonrası spotlar kapanacak ve turistler yine resimleri hayranlıkla temaşa edebilecekmiş.

Sizce bu şekilde caiz olur mu?
Düşünsenize Şeytan kıblede karşınıza dikilmiş elindeki Feneri gözünüze doğru tutuyor ve siz onu görmediğiniz için ona karşı namaz kılıyorsunuz. Ama siz onu göremesenizde o halen orada...

İnsanların Eşcinselliğini savundukları gibi, Mâbedleri de Eşdinsel yapmaya uğraşıyorlar. Bir Mâbed hem Cami hem Kilise olmaz. Hz. Allah'a secde edilen mekanlarda kafirlerin hâzır bulunması bile müslümana zulümdür.

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'HASAN-I BASRİ HAZRETLERİ BUYURDU Kİ: (ÂLİM BİR EVLADIN ANA- BABASI KAFİR OLSA, KUYUDAN SU ÇEKMELERİ İÇİN ONA MUHTAÇ OLSALAR, o DA BİRKAÇ KOVA ÇEKTİKTEN SONRA ÖF DESE, BU SEBEPLE BÜTÜN AMELLERİNİN SEVABI YOK OLUR.)'

Bunu da beceremediler.

Bunu da beceremediler. Ellerinde ki son seçim kozu olan ayasofyayı da kaybettiler. Hem cami, hem kilise ne demek? Bunların arasında aklı başında olan Bi Allahın kulu yok mu arkadaş? Şu işi doğru düzgün yapsalardı da, benim gibi milyonlarca muhaliflerini sustursalardı ya?

Ne bu şimdi? Deve desen değil, kuş desen hiç değil. İnsanlığın ortak mirasıymış. Eee siz katedral yapılıp, üstelik aslını da yok ettikleri kurtuba camisi için ne düşünüyorsunuz? Sizce orası da insanlığın ortak mirası değilmiydi? Niye orayı örnek gösterip, ayasofyayı olması gerektiği gibi, atamız fatihin yaptığı gibi, tam tekmil bir cami olarak açmıyorsunuz?

Eğer bu yaptıkları açıklamalar gerçek ise, Ayasofya bir cami olarak değil de, adeta eşcinsel bir kimlik gibi, iki dinin ortak alanı olarak açılacak sa, dinler arası diyalog projesinin zirvesi olacak demektir. Sakın oraya gidip namaz falan kılmaya kalkışmayın, imanınız gider, Allah muhafaza...

Bu kadar beceriksizlikle siz ilk seçimde nalları dikersiniz. Üç beş troll ile, partisini din, çakma reisini put edinmiş aptaldan başkası bu gaza gelmez, demedi demeyin..!

13 Temmuz 2020 Pazartesi

Fitne, içkiden daha fazla aklı baştan giderir...

Allah Teala buyurur: “Ya Muhammed! Dünyadaki Camiü’s-Suğra’da (Küçük Cami - ayasofya) bir kimse safi niyetle iki rekat namaz kılıp niyaz ederek sevabını sana bağışlarsa, o kulum günahlara batmış biri olsa bile onu cennet ehli yaparım. O iki rekat namaz yerine de kabul olunmuş yetmiş rekat namaz sevabı veririm. Ve kim kırk gün o camide, Ayasofya’da ibadetle meşgul olursa, ona dört peygamber sevabını veririm. Bu dört peygamberden birincisi Adem, ikincisi Nuh, üçüncüsü İbrahim, dördüncüsü de sensin ya Muhammed!. Hz. Muhammed SAV. Cebrail AS. ile vedalaşıp miraçtan döndükten sonra ashabına, Ayasofya makamını anlatır. Her biri kulaktan aşık olurlar ve “İnşallah ölmeden evvel o güzel makamın içine girip ibadet etmek kısmet olur” derler. Ayasofya açılmadan, Türkiye’nin felâha ermesi mümkün değildir. Eğer açılırsa kurtulur; çünkü orada Peygamberimiz (S.A.V.)’in iziyle beraber 70.000 ruhani vardır!”. .. “Allâhümme yâ müfettiha’l-ebvâb, iftah lenâ hayra’l-bâb." ..“Ey (kapalı bütün) kapıları açan Allah'ım! Bizim için de maddî-mânevî hayır kapılarını (ve bâ-husus Ayasofya’nın kapısını) açıver.” Amin... "AYASOFYA EFSANELERİ." Yrd. Doç. Dr. Ferhat Aslan .‘’ Hasan Bozkurt Eyüp Sultan Hazretleri (radıyallahu anh) diyor ki: “Bizim buraya gelmekten muradımız Ayasofya’ya girip iki rekât namaz kılmaktı. AYASOFYA MÜSLÜMANLARIN MABETİDİR ❗ BAŞKA DİNLERİN DEYİL BU BÖYLE BİLİNE

Son devrin büyük âlim ve ve müfessirlerinden Elmalılı M. Hamdi Yazır merhûm, tefsirine, Cenâb-ı Hakk’ın kullarının duâsına verdiği ehemmiyeti beyan eden,“(Resûlüm) de ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (el-Furkan, 77. ) âyet-i kerimesinin mûcibince çok hoş bir münâcât ve tazarru‘ cümleleriyle başlıyor.


Biz de bu güzel duâ ve niyâzı siz değerli okuyucularımızla paylaşmak ve önümüzdeki yaz sezonuna gaflet içinde değil, bu şuur ve idrakle yaklaşlamayı-girmeyi arzu ettik.

Şöyle yalvarıyor Cennet mekan Elmalılı merhûm:

“İlâhî!
Hamdini sözüme sertâc ettim,
Zikrini kalbime mi‘râc ettim,
Kitâb’ını kendime minhâc ettim.
Ben yoktum vâr ettin,
Varlığından haberdâr ettin,
Aşkınla gönlümü bî-karâr ettin.
İnâyetine sığındım, kapına geldim.
Hidâyetine sığındım lutfuna geldim.
Kulluk edemedim, affına geldim.
Şaşırtma beni, doğruyu söylet.
Neş’eni duyur, hakikati öğret.
Sen duyurmazsan, ben duyamam.
Sen söyletmezsen, ben söyleyemem.
Sen sevdirmezsen, ben sevemem.
Sevdir bize hep sevdiklerini.
Yerdir bize hep yerdiklerini.
Yâr et bize erdirdiklerini.
Sevdin Habîbini, kâinata sevdirdin.
Sevdin de hıl‘at-i risâleti giydirdin.
Makâm-ı İbrâhim’den Makâm-ı Mahmûd’a erdirdin.
Server-i asfiyâ kıldın.
Hâtem-i enbiyâ kıldın.
Muhammed Mustafâ kıldın.
Salât ü selâm, tahıyyet ü ikrâm, her türlü ihtirâm O’na, O’nun âline, ashâbına ve etbâına yâ Râb!”

Çocuğun ahlakını ebeveyn bozar mı?


Bir adam Abdullah'übnü Mübârek Hazretlerine gelir.Çocuğunun kendisine âsî olduğunu,söz dinletemediğini söyleyerek şikâyette bulunur.İbni Mübârek :

— Sen hiç çocuğuna beddua ettin mi? diye sorar. Adam :

— Evet,zaman zaman ederdim, cevabını verince; İbni Mübârek :

— Öyle ise ne diye kabahati çocukta arıyorsun!? Sen tâ başında onu ifsâd etmiş, âsî olmasını sağlamışsın, (ahlâkını sen bozdun)