Bilmediğimiz yerlerde yemek yemek zorunda isek ne yapmalıyız?
Dışardan yemeğe mecbur olduğumuzda, haram, mekruh ve şüphelilerden uzak durup, helâlliği kesin olan gıdalarla yetinmeye gayret etmemiz lazım. “Genel tavrımız itibariyle de ifrat ve tefritten sakınmamız, her hususta itidâl yolunu tutmamız gerektiğini unutmamalı… Vera' ve takvâ güzergâhından ayrılmamamaya çaba sarf etmeliyiz.
“Her işin hayırlısı ortasıdır malum. Aksi halde vesveseden kurtulamaz, hayatı da kendimize zindan ederiz. Bununla beraber tabii ki yediğimiz-içtiğimiz gıdalarda dikkatli ve hassas davranmamız icap eder. Mesajınızda da işaret ettiğiniz gibi, yediklerimizle ibadetlerimizin, kısacası bedenimizle ruhumuzun alakası muhakkaktır. Müsbet yönde de menfi yönde de biri öbürüne tesir eder.
“Huccetü’l-İslâm İmam Gazâlî (k.s.), Vera'yı (verâ ahlâkını) dört kısma ayırır:
“Birincisi, kişiyi adâlet vasfından düşürmeyen mertebesidir ki, açıkça haram olduğu bilinen şeylerden uzak durmaktır.
“”İkincisi, şüpheli (haram ya da mekruh olma ihtimâli) olan şeylerden uzaklaşmaktır, bu sâlih kimselerin takvâsıdır.
“”Üçüncüsü, harama düşme korkusuyla bazı helâl şeylerden uzak durmaktır ki, bu da müttakî kimselerin takvasıdır.
“”Dördüncüsü: Allah’tan başka her şeyi kalbinden çıkarıp atmaktır ki, bu da sıddîqların takvâsıdır. [İhyâu Ulûmiddîn, 2, 96]
“”Görüldüğü üzere İmam Gazali hazretleri ölçüyü vermiş, bundan ötesi de artık kendi ellerimizde… Uyduğumuzda kazançlı çıkar, uymadığımızda zararını görürüz. Bu dünyada günahlardan, haram-mekruh ve şüphelilerden tam olarak kaçınamayacağımıza göre, kavlî-fiilî-amelî tevbe ve istiğfarı hiç eksik etmemeli, manevi bünyemizi de daima temiz tutmaya çaba sarf etmeliyiz. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:
“”Mü’min bir günah işlediği zaman, kalbinde (manevî kirden-pastan) siyah bir nokta oluşur. Kişi tevbe eder, günahtan uzaklaşır, istiğfar ederse, kalbi -tekrar- cilalanmış olur. Eğer böyle yapmayıp, günah işlemeye devam ederse, kalbindeki siyah lekeler de artmaya devam edecektir.'Hayır, yaptıkları günahlar sebebiyle onların kalpleri oldukça paslanmıştır/artık cilalanma özelliğini kaybetmiştir.' [Mutaffifîn suresi, 14] ayetinin işaret ettiği paslanma budur." [İbn Mâce, Sünen, Zühd, 29)