17 Temmuz 2020 Cuma

Üstazlarımızdan birinin; yatsıdan sonra emenerrasülü okumanın gafiller için teheccüd namazı yerine geçeceğini söylediğini biliyor muydunuz ?

Gıda kanunu meclise sevk edildi.

Gıda kanunu meclise sevk edildi. Bu Kanuna göre, insanları hissettirmeden zehirleyen, genetik yapısını bozan, kısırlığa ve kansere neden olan, insan fıtratını bozan, hormonal dengeyi yerle bir eden gıdalar hakkında konuşmak yasak ve cezası var.

Düşünebiliyormusunuz; canan Karatay hoca, televizyona çıkıp, tereyağının masum olduğunu, zeytin yağının şifa deposu olduğunu ve fakat, trans yağların, tuzun, unun ve şekerin sinsi birer zehir olduğunu anlattığı için ceza alacak.

Kapitalist ahlaksızlığın işlediği gıda suçunu, toplumları toptan yok etme potansiyeli olan gıda terörünü konuşmak, insanları uyarmak suç.

Sahi, bu ve benzeri garabet işleri yapanlar; Allah aşkına, siz kimlerin adamlarsınız? Size nasıl bir menfaat sağlıyorlar ki, milletin tamamını karşınıza almak pahasına bu saçma sapan işlere imza atıyorsunuz?

İstanbul sözleşmesini imzalamak kadar büyük bir faciaya yol açacaksınız. Milletin sesine kulak verin de bu kanunu geri çekin. Bırakın da insanlar neyi yiyip, neyi yememesi gerektiğini öğrenebilsin. Bu ülkeye yaptığınız ihanetlere bir yenisini daha eklemeyin.

Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh. Lehül-mülkü ve lehül-hamdü yuhyî ve yümît. Ve hüve hayyün lâ yemûtü biyedihil-hayr. Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” Duasının çarşı ve pazara çıkarken sürekli okunması gerektiğini, okumaya devam edenlerin milyonlarca günahının mağfireti, amel defterlerine milyonlarca sevabın yazılması ve derecesinin yükselmesine vesile olacağını Peygamber efendimizin haber verdiğini , Sahihi Buhari ve diğer müfessir ve muhaddislerin bu hadise hayran olduklarını ve hatta ashaptan bazılarının bu ecre nail olabilmek maksadıyla çarşıya çıktıklarını biliyor muydunuz?

Namaz kılan kimsenin iki yerde çok uyanık olması gerektiğini, bunlardan birincisinin; iyyake na’büdü (ancak sana ibadet ederiz) ve iyyake nestein (ancak senden yardım dileriz) ayeti kerimesini okurken muhatabımızın Hz Allah olduğunu tasavvur etmemiz gerektiğini zira burada kul ile Allah arasındaki 70 bin perdenin kalkacağını, ikinci olarak da tahiyyat duasında “esselamü aleykü eyyühennebiyyü” (selam senin üzerine olsun Ey Nebi!) derken Peygamberimiz s.a.v ‘e selam verdiğimizi tasavvur etmemiz gerektiğini zira burada da kul ile Allah c.c arasındaki 7 bin perdenin kalkacağının Evliyaullahtan birinin haber verdiğini biliyor muydunuz?

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, şunu diyen bir yazı 'MÜSLÜMAN GENCİN ÂB-I HAYATI NAMAZ'

Namaz kılarken rükünleri alelacele yapıp dolayısı ile rükünlerden çalmanın hırsızlık olduğunu ve Peygamberimizin bu tür kimselere en büyük hırsız dediğini biliyor muydunuz?

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi

YETİM AĞLADIĞI ZAMAN ARŞ-I ÂLÂ TİTRER Yetim, babası vefat eden küçük çocuk demektir. Cenâb-ı Hak, Duhâ Sûresi’nin 9. âyet-i kerîmesinde şöyle buyuruyor (meâlen): “Yetime sakın kötü bir muâmelede bulunma.” Sehl bin Sa‘d es-Sâidî (r.a.) rivâyet etti: “Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şehadet ve orta parmağını biraz açarak: ‘Ben ve yetimin bakımını üstlenen kişi cennette şöyle bulunacağız.’ buyurmuş ve (ashâbına) göstermiştir.” Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Müslümanlar arasında, en hayırlı hâne, kendisinde yetime güzel muâmele yapılan hânedir. En şerli hâne ise kendisinde yetime kötü muâmele yapılan hânedir.” Ebu’d-Derdâ (r.a.), Peygamber Efendimize (s.a.v.) kalbinin katılaştığından şikâyette bulununca Peygamberimiz (s.a.v.), “Yetime merhamet et, başını okşa, ona kendi yemeğinden ikram et ki kalbin yumuşasın ve istediğine de kavuşasın.” buyurdular. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)’ın rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Yetim ağladığı zaman onun ağlamasından arş-ı âlâ titrer. Hz. Allah, meleklerine “Ey Meleklerim! Şu babası toprakta kaybolmuş olan yetimi ağlatan kimdir?” buyurur. Melâike-i Kirâm “Ey Rabbimiz, Sen daha iyi bilirsin” derler. Bunun üzerine Hz. Allah buyurur ki: “Şâhit olunuz, her kim bu yetimi susturur, hoşnut ederse, ben de onu kıyâmet günü hoşnut edeceğim.” Bundan dolayı bu hadîs-i şerîfi rivâyet eden Hazret-i Ömer (r.a.) bir yetim gördüğü zaman başını okşar ve ona bir şeyler verirdi.

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve yakın çekim, şunu diyen bir yazı 'Yetim Ağladığında Arş Titrer! Hadis-i Şerif'

Mevlânâ’nın türbesinin girişinde bu manalarda şu beyt vardır: “Lâ tahzen / Üzülme.. Çünkü hüzün, düşmanı sevindirir, dostunu üzer, haset edenin diline düşürür. Lâ tahzen / Üzülme.. Çünkü hüzün, kaybolanı geri getirmez, öleni diriltmez, kaderi değiştirmez, hiçbir fayda getirmez. Lâ tahzen / Üzülme..… Çünkü hüzün sinirleri yıpratır, kalbini yorar, gecelerini mahveder. Lâ tahzen / Üzülme.. İnsanlara ihsanda bulunduğun sürece üzülme. Çünkü mutluluğun yolu insanlara ihsanda bulunmaktan geçer. Lâ tahzen / Üzülme.. Çünkü iyiliğin mükafatı on mislinden yedi yüz misline, kötülüğün karşılığı ise sadece mislince. Lâ tahzen / Üzülme.. Dünya, ne seçim, ne geçim dünyasıdır; dünya, bugün var yarın yok, imtihan dünyasıdır. Lâ tahzen / Üzülme.. Hakk’ın rızâsına uygun düşen belâ, kulun sevgisini artırır. Lâ tahzen / Üzülme.. Altın, ateş ile; iyi kul da belâ ve musibet ile tecrübe edilir. (Hz. Ali r.a.) Lâ tahzen / Üzülme.. İnsanlar, başlarına gelen belâ ve musibetleri ondan daha büyükleriyle kıyas etselerdi, şüphesiz belâların bazısını âfiyet kabul ederlerdi. Lâ tahzen / Üzülme.. - Şunu unutma yaşadığın günün sınırları içinde yaşamazsan sıkıntı ve kaygıların artacak demektir. Biraz daha açarsak; Sabaha çıktıktan sonra artık akşamı bekleme, akşama kavuşunca da sabahı bekleme. Ne maziye takıl kal ne de gelecek kaygısı içinde ol. Yani ânı yaşa. Lâ tahzen / Üzülme.. - “İnne maal usri yüsran / Her zorlukla birlikte kolaylık vardır.” Yani kolaylık zorluğun içinde saklıdır!.. Bir başka ifade ile; kolaylık; zorluk zannettiğimiz şeyin taa kendisidir!..

Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, ayakta duran insanlar, açık hava ve yazı