16 Temmuz 2020 Perşembe

Yarabbi ansızın gelecek afetlerden yerın gögün şerrinden, şeytanlaşmış insanların şerrinden bizleri koru Allahım🤲🤲🤲🤲😥😥😥 2 dilim buğday ekmegi yediğinizde, 2 kaşık şeker yemiş olursunuz. unlu gıdalardan uzaklaşın

YA RABBİM. MÜBAREK CUMA AKŞAMI HÜRMETİNE: İŞİ, AŞI, EŞİ, YUVASI, YAVRUSU OLMAYANLARA EN KISA ZAMANDA NASİB EYLE..amin

OKSİJENLİ SU İLE MUCİZELERI YAŞAYIN

EKLEMLERİMİZ VE VÜCUDUMUZDAKİ HASTALIKLARIN GİTMESİNİ İSTİYORSAK TİTİZLİKLE UYGULAYIN DERİM m.ulaş test edin öyle alerjisi olan kullanmasın tabiki saygılar

Eklemlerimizin ve vücudumuzun drencini artırmak ve eski sağlığımızı kazanmak için mükemmel bi yöntem sunuyorum eczaneden oksijenli su alın 1 su bardağı suya 5 damla damlatın için ilk 5 gün için günde 1 sefer 5 günden sonra 10 damlaya çıkarın oksijenli su damla sayısını yine 5 gün için devam edin tekrar 15 damlaya çıkarın ojsijenli suyu damla sayısını 5 gün daha devam edin sonrası 10 günde 25 damla damlatın suya 10 gün için eklemleriniz ve tüm vücudunuzun bir çok sorunlarınızın kendiliğinden gideceğine şahit olacaksınız bu kürü 2 ayda bir yenileyin 3 kür yapın bırakın sağlığınızda şokları yaşayacaksınız uyarı troid sorunu olan ve alerjisi olanlar kullanmasınlar Allah hepimize şifa versin ŞAFİ ismiyle. Saygılar doktorunuza danışın danışmadan kullanmayın sakın

İyileştiğinizde genel durumunuzu paylaşırsanız sevinirim saygılar hepinize

M.ULAŞ

Kendi Babalarından üç karış toprak miras kalsa kimseye zınnık

 koklatmazlar. Hz. Fatihin mirası Ayasofyaya gelince "insanlığın ortak hazinesiymiş".
Hadi ordan şerefsizler, Ayasofya bir Osmanlı padişahının özel mülküdür ve bu mülkü sadece ve sadece islam ümmetine miras bırakmıştır.
Sizin o mülk üzerinde zerre tasarrufunuz yoktur.
Görüntünün olası içeriği: 3 kişi

YIL 1979. TOKAT. TALEBE KARDEŞLERİMLE BERABER TALEBELİĞİM. O GÜNLERİ ÇOK ÖZLEDİM.

Ashab ra, Fetih Hadisini duyunca sormuş: “Ya Rasulallah biz Konstantiniyye’yi aldıktan sonra bir daha Bizans bizden onu geri alacak mı?”, “Hayır” demiş Rasulullah sav. “Bir daha bizden geri alamayacaklar amma onun halkı Bizanslılaştırılacak.!”.

................... --- 

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'Benim hayatımı boş verin, eğer işgalciler İstanbul'un fetih sembolü olan Ayasofya'ya çan takmaya gelirlerse,benden emir beklemeden ateş açın ve Son nefesinize kadar Ayasofya Camii için savaşın! VI. Mehmed VAHDEDDIN'


 Muhammedün Resûlullâh yaz.’’ dedi. Resûlullâh (s.a.v.) böyle emretmemişti, fakat Allâhü Te‘âla’nın ism-î şerîfi ile Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in ism-i şerîfinin ayrı olmasını uygun görmemişti. Kuyumcu, Hz. Ebûbekir (r.a.)’in söylediği gibi yazdı. Hz. Ebûbekir (r.a.) kuyumcudan yüzüğü alıp Resûlullâh (s.a.v.)’e götürürken Hakk Te‘âla, Cebrail (a.s.)’a: “Çabuk git, Habibi­min yüzüğüne Ebûbekir ismini yaz, çünkü Ebûbekir benim ismim ile Habibimin isminin ayrı olmasını uygun bulmadı. Ben de Habibimin isminden Ebûbekir’in ismini ayırmayı uygun görmedim.” buyurdu. Cebrail (a.s.) derhal yetişip mü­barek yüzük Hz. Ebûbekir (r.a.)’in elinde iken ve haberi yok iken yüzüğe Ebûbekir ismini yazdı. Sonra Hz. Ebûbekir (r.a.) yüzüğü Sultân-ı Enbiyâ (s.a.v.)’e teslim etti. Yüzüğün üzerinde “Lâ İlâhe İllâllâh Muhammedün Resûlullâh, Ebûbekir Sıddîk” yazılı idi. Hz. Ebûbekir (r.a.)’e: “Bu yüzüğün üzerine yalnız “Lâ İlâhe İllâllâh” yazılması söylenmişti. Halbuki fazla ya­zılmış, hikmeti nedir?” diye sordular. Hz. Ebûbekir (r.a.) çok utandı, terledi. Bir cevab vermeden Cebrail (a.s.) gelip Hakk Te‘âla’nın selâmını söyledikten sonra: “Ebûbekir’in yüzükte kendi adının yazıldığından haberi yoktur, ben yazdırdım. Habibim üzülmesin.” buyurduğunu söyledi ve olanları anlattı. Aklı ve ilmi olanlar, buradan Hz. Ebûbekir (r.a.)’in Hakk Te‘âla katındaki mertebesini anlarlar. Ayrıca onun hakkında inen âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde Hz. Ebûbekir (r.a.)’in aklın almadığı üstünlüğünü göstermektedir. Nitekim camilerde de Allâh (c.c.) ve Resûlü (s.a.v.)’in isimleri ile beraber dört ha­life isimleri de yazılmaktadır.......(Şemsüddîn Ahmet Sivasi, Dört Büyük Halife, s.33-34)
Fotoğraf açıklaması yok.

Bugün bizler, kimlerle oluyoruz, kimlerle ölüyoruz! Buna çok dikkat etmeliyiz!


Hasan Bozkurt ------Allah İsra suresi 71. ayette, “O gün (mahşer günü) bütün insanları imamları (önderleri) ile çağıracağız” buyruluyor. Öyle ise herkes önderini-liderini, rehberini-kılavuzunu, arkadaşını çok iyi seçmelidir. Şu halde bugün bizler, kimlerle oluyoruz, kimlerle ölüyoruz! Buna çok dikkat etmeliyiz! Eğer bugün zâlimlere karşı tavrımızı koymaz ve haktan yana olmazsak, bir gün gelir Allah o zâlimleri getirir, bizim de başımıza musallat eder. Nitekim Peygamberimiz bu gerçeğe işaret ederek, buyurdu ki: “Kim bir zâlime yardım eder, destek olursa, Allah o zâlimi er-geç onun da başına musallat eder." (Gazali, Dalâletten Hidayete, Tercüme: A. Subhi Furat, Şamil Yayınları, s. 80, İstanbul, 1978.)

RABBİMİZİN İLK EMRİ: BESMELE “Yaratan Rabbının ismiyle oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı! Oku! Rabbın sonsuz kerem sahibidir. Ki O, kalem ile yazmayı öğretti! Ve insana bilmediği şeyleri (hep) O öğretti.” (Alak suresi) Görüldüğü üzere Hz. Allah’ın ilk emri, Rabbımızın adıyla okumak, yazmak… Günümüzde de bazı kimseler, bazı kesimler Rabbımızın ilk emri “oku” diyorlar/diyebiliyorlar ama, “Rabbının adıyla oku!” demeye bir türlü dilleri varmıyor, gönülleri elvermiyor... Dünkü o ne kader övünülesi güzel hallerden bugün ne denli dövünülesi durumlara geldik... Dün sıbyan (ilkokul) talebelerimiz okullarına Besmele alayları tertiplenerek dualarla başlarlardı. Dedelerimiz çocuklarını öyle okuturlardı. Peki ya bugün?.


KURBAN ORTAKLARINDA ARANAN ŞARTLAR : Kurban ortaklığında aranan şartları iki madde halinde şöyle tasnif edebiliriz:

a) Ortak olunacak hayvan, deve veya sığır cinsinden olmalı…

b) Ortakların hepsi Müslüman olup her biri kendi hissesine mâlik olmalı ve Allah rızası için bir ibadet niyeti taşımalıdır. Meselâ;

- Ortaklardan biri vâcip olan (udhiye) kurbana,

- Biri geçen senenin kaza kurbanına,

- Diğeri adak kurbana,

- Öbürü akika kurbana,

- Bir diğeri de nâfile kurbana niyet edebilir; caizdir, geçerli olur.

Çünkü hepsinin niyeti ibadettir. Fakat ortaklardan biri, herhangi bir ibadet değil de, et kasdiyle katılmış olsa bu sahih olmaz; diğerleri de niyet etmiş oldukları kurbanı kesmiş sayılmazlar.

Dikkat: Yalnız kaza niyetiyle katılan ortağın, kurbanın etinden faydalanması caiz değildir. Tamamını fakirlere dağıtması gerekir.

Velhâsıl; büyükbaş bir hayvan biri adak, biri akika, biri vâcip olan bayram kurbanı, biri nâfile, biri ölmüş birileri (babası veya annesi vs.) için, biri de Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) için olmak üzere kurban kesilebilir, caizdir. Yani vacip, akika, adak hepsi katılır. Yedi kişiye kadar ortak olmak caizdir. Ancak kurbanlık hayvanı ilk alınırken, yedi kişiye kadar ortak olmak niyetiyle satın alınmalıdır. Sırf kendisi için alıp da sonradan başkasını ortak etmek mekruh olur.

Görüldüğü üzere sayılan ortaklık şartları içerisinde, mutlak manada Müslüman olma kaydı var. Amelle ilgili bir şart yok. Dolayısiyle ibadet bakımından noksan olan kişinin ortaklığı, kurbanın sıhhatine / geçerli olmasına şer’an bir zarar vermez. Ama tabii ki ortakların âmil-âbid ve takva sahibi olmaları tercih edilir. O bakımdan hissededarlarınızı / ortaklarınızı tanımaya gayret etmeniz güzel olur. Özellikle hepsinin kurbanı ibadet niyetiyle kesip kesmediklerini bilmeniz icap eder. Aksi halde malumunuz, kesilen kurbanlar boşa gider.

KURBANIN RÜKNÜ

Kurbanın rüknü; yani bu ibadetin tam ve sahih (geçerli) olması için yerine getirilmesi gereken şart, kurbanlık hayvanı boğazlayıp kanını akıtmaktır. Bu olmadıkça kurban vecibesi yerine getirilmiş olmaz.

Bu sebeple kurbanlık hayvanın, kesilmeksizin yoksullara tasadduk edilmesi caiz değildir. Fakat alınan kurbanlık hayvan, herhangi bir sebeple kesilemeden bayramın üçüncü günü güneş batmış olsa, artık bunun diri olarak tasadduk edilmesi gerekir. Çünkü kan akıtma işi, tasadduka intikal etmiş (dönüşmüş) olur. Bunun etinden sahibi yiyemez.(5) “” (5) Ö. N. Bilmen, a.g.e., s. 414, md. 35

EN İHATALI - KAPSAMLI ŞÜKÜR Rahle-i tedrisinde yetişmiş hoca efendilerin beyanına göre, Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri (k.s.), “Ya Rabbi! Zatının, Sıfatının, Esmaının, Ef’alinin hudutsuzluğunca sana hamd u senalar, sana şükürler olsun” der ve bunun en muhît/kapsamlı şükür olduğunu ifade buyurmuşlardır.

BİR LATİFE

İmam Gazali hazretleri İhya’sında anlatıyor:

Fakirin biri Hocaları yemeğe davet etmiş... Hocalar da adamın fakir halini bilmeden, ziyafet var diye koşuşmuşlar.

Fakir adam önlerine pişmiş bir kelle getirip onlara ikram etmiş.

Hocalar kellenin vücudu da arkada kızarıyor, gelecek zannı ile ondan bir-iki parça alıp ellerini çekmişler ve beklemeye başlamışlar...

Fakir ev sahibi de oğluna, “Oğlum Hoca efendiler tok galiba, daha yemiyorlar, leğenle ibriği getir, ellerine su dök, sofrayı da kaldır” deyince, hocalardan biri,

“Allah gövdesiz başlar yaratmaya da kadirdir; demek ki bu da öyle bir yaratık, ne yapalım” demiş, kalkıp gitmişler...