18 Temmuz 2020 Cumartesi

Elma sirkesi yapalım mı? 1)Elmaları yıkayalım 3-5 saat ya da mümkünse bir gün kurutalım. 2) Elmalarımızı doğrayalım kavanoza alalım. 3)Enzimsel faaliyetlerinin başlaması için mümkünse kavanozda ağzı kapalı suyunu ilave etmeden 24 saat bekletelim 4) Meyve ne kadar çok olsa da bakterinin daha hızlı çalışması için meyvenin şeker oranına göre küçük bir miktar bal yada pekmez ilave edelim 5) Meyveden fazla olmamak kaydıyla suyumuzu ilave edelim Suyunuza elinizde varsa üzüm suyu Elmanız fazla ise elma suyu ile güçlendirelim. 6) Ağzına temiz pamuklu bir bez kapatarak süreci başlatalım 7) Birinci aşama alkol fermantasyonu meyve dibe inene kadar sabah akşam sürekli karıştıralım. 8)İkinci aşama meyve dibe indikten sonra sirke fermantasyonu 9) Bu süreç mevsimine meyve şeker oranın ortam oksijenine göre erken 8 ila 12 hafta

hamam böceği den kurtulmanın yolu

Görüntünün olası içeriği: mizahi görüntü, şunu diyen bir yazı 'hamam böceği den Menekşe kurtulmanın yolu evinizde hamam böceği gördünüz ve yok etmek istiyorsunuz işte size yöntemi: 1 tatlı kaşığı karbonat bir tatlı kaşığı şeker bu karışımı böcekler yediği zaman midelerinin şişmesine ve yırtılmasına yol açarak böceklerin ölmesini sağlıyor'

kadem e sert

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, şunu diyen bir yazı 'KADEM'E SERT NAFAKA TEPKİSİ "Ülkemiz son yıllarda başörtülü diktatörlerden çektiğini dinsiz feministlerden çekmedi"'

Cumadır kuldan RABBİNE Arzları ulaştıran Cumadır Tövbe kapılarını açtıran Ve Cumada öyle bir vakit vardır ki kulu RABBİNE yaklaştıran o vakte vakıf olabilme duası ile hayırlı Nurlu Gül kokulu Cuma aksamınız olsun. Kardeşlerim. İNŞALLAH RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN ADIYLA BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM ALLAHÜMME SALLİ ALÂ SEYYİDİNA MUHAMMEDİN VE ALÂ ALİ SEYYİDİNA MUHAMMED ES SELAMÜN ALEYKÜM VERAHMETULLAH VEBEREKATÜH HAYIRLI SABAHLAR Ey Rahmeti kudreti sonsuz olan ALLAHIM Huzuru ilahiyyene geldik günahlarımızı VE İNNEKE LEÂLE HÛLÛGIN AZİM, rütbesinin sahibi olan, Habibin Hz Muhammed (sav) hürmeti için af ve mağfiret eyle YARABBİ. Senden senin maneviyyatından RAHMET istiyoruz . O RAHMET sebebiyle bizlere hidayet ver. Kusurlarımızı ört, korkularımızdan emin kıl, helal ve hayırlı rızıklar nasip eyle. Ehli islama selamet ihsan eyle. Ahir ve akibetimizi hayr eyle. Cennetini cemalini ihsan eyle. ALLAHIM üzerimizdeki günah yükünün ağırlığını hafiflet. TEVEKKÜL ve itimadımızı sana döndür, ümmeti MUHAMMEDİ doğru yolda sabit kıl ALLAHIM. Tövbelerimizi kabul et, Kusur ve günahlarımızı af ve mağfiret eyle. Senden başka bizi af edecek kimsemiz yok ALLAHIM. Ey hazinesi sonsuz olan RABBİM bizleri hazinenden mahrum etme YARAB. AMİN, AMİN AMİNN SELAM VE DUA İLE

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'Ne güzeldir birbirine "Seni Allah için Seviyorum" ΕλιακιαΗ Diyebilmek"'

GÜNÜN ÖNEMLİ BİLGİSİ
AYASOFYADAKİ PARMAK İZİ

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Fâtih Sultân Mehmed Hân Hazretleri, İstanbul'u fethetdikten sonra, ilk Cum'a namâzını Ayasofya'da kılmak için kilisenin derhâl câmiye çevrilmesini emretmişdi.
Ordudaki ustalar kısa sürede Ayasofya Kilisesi'ni, kılıç hakkı olarak "Büyük Fetih Câmîi"ne çevirerek Cum'a namâzına hazırladılar.

Fâtih Sultân Mehmed Han Hazretleri toplanan cemaate;
- Aranızda ikindi namâzının sünnetini kaçırmayan var mı? Varsa cemaatin başına geçsin ve İmâmlığı yapsın" dedi.
Herkes birbirlerine ve büyüklere bakmaya başladılar.
Sultân'ın lalası da âlimlere ve sonra da Akşemseddin Hazretlerine bakdı. Herkesin başını yere eğdiğini gördü. Akşemseddin Hazretleri de başını öne eğerek;
- "Bir keresinde evime misâfir gelmişdi.
Misafiri kıramadığım ve meşgûl olduğum için ikindi vakti keraate girdi. Hayâtımda sadece bir kez ikindi namâzımın sünnetini kılamadım" dedi. Akşemseddin'in Hazretlerinin bu sözü üzerine Fâtih Sultân Mehmed Hân;
-"Ben hayâtımda hiç ikindi namâzının sünnetini kaçırmadım" dedi.

Ayasofya'da kılınacak ilk Cum'a namâzında İmâmlığa Fâtih Sultân Mehmed lâyık görüldü.
Kuşatma esnasında bile ikindi namâzının sünnetini kaçırmamışdı. Fâtih Sultân Mehmed Hazretleri, Tekbîr getirip namâza durmasına rağmen az sonra sağına soluna selâm vererek namâzını bozdu.
Tekrâr namâza durduğu hâlde yine sağa sola selâm vererek namâzdan çıkdı. Üçüncüsünde ise, tekbîr getirdikten sonra Cum'a namâzını kıldırmaya başladı.
Cemaatden bazıları:
"Padişâh büyük kibre girdi o yüzden namâzı başlatamadı" diye düşündüler.

Namâz kılındıktan sonra namâzı neden bozduğunu sordular. O da:
-"İstedim ki namâz sırasında bana ve bütün cemaate Kâbe-i Muâzzama görünsün.
Kâbe'nin önünde namâz kılalım.
Bu niyetle namâza durduğumda birinci ve ikinci Tekbîrlerde Kâbe görünmedi.
Fakat üçüncüsünde Kâbe gözümün önünde belirdi" dedi. Bunun sebebini Akşemseddin Hazretleri'ne de sordular.!
O da bu hâdiseyi şöyle anlatdı;
-"Padişâhımız üç defâ Tekbîr getirdi.
Birinci tekbîrde bakdım ki, Ayasofya'nın yönü kıbleye bakmıyor.
İçimden "İnşâ-Allâh bir yanlış yapmayız" dedim.

İkinci kez tekbîr getirdi, tekrâr namâzı bozdu, ancak; namâzı bozduğu için sevindim.
Üçüncü tekbîrde yine içimden:
"İnşâ-Allâh namâzını bozar" dedim.
Fakat o an bana manevî âlemde cemaatin en arka safı gösterildi. Bu safta, bir kişilik yerin eksik olduğunu gördüm.
Bir an bakdım ki;
Hızır Aleyhisselam, o bir kişilik yere doğru gelirken direğe parmağını sokdu ve Ayasofya'nın yönünü kıbleye doğru çevirdi.
Ondan sonrada eksik safa geçerek namâza durdu.

Böylece Padişâhımız üçüncü kez tekbîr getirdikten sonra Kâbe'yi tam karşısında gördü, bir daha selâm vermedi ve böylece fetihden sonraki ilk namâz kılınmış oldu" dedi.

Allah CC selamı ve bereketi Rahmeti üzerinize olsun.

💜 #ayasofya 💜

Görüntünün olası içeriği: gökyüzü ve açık hava

ASHÂB-I KİRÂMIN BİRİBİRLERİNE HÜRMET VE SAYGILARI


Zeyd b. Sâbit (r.a.) ata biniyordu. Yanında bulunan Abdullah b. Abbas (r.anhümâ) hemen koşup atın üzengisine sarıldı ve binmesine yardım edip hizmetinde bulundu. Bu manzara karşısında Zeyd hazretleri:

— Ne yapıyorsun ey Resûlüllâh’ın amcasının oğlu? diyerek, itirazvâri bir tarzda söylendi.
Abdullah b. Abbas (r.anhümâ) ise:
— Biz büyüklerimize hizmet ve hürmetle emrolunduk, diye karşılık verdi. [Zeyd ibn-i Sâbit hazretleri, Abdullah b. Abbas hazretlerinden yaşça büyüktü.]
Bunun üzerine Zeyd b. Sâbit (r.a.):
— Eline bir bakayım ey Abdullah, dedi ve Abdullah b. Abbas hazretleri elini uzatınca hemen dudaklarına yapıştırıp tekrar tekrar öpmeye başladı. Sonra da şöyle dedi:
— Biz de Resûlüllüh (s.a.v.)’ın yakınlarına hürmet ve ta‘zimle emrolunduk ey Abdullah!
Evet, Resûlüllah Efendimiz’in ashâbı yani ilk Müslümanlar böyleydi... Bugünün Müslümanlar’ı olan bizler hangi durumdayız? Karşılıklı münasebetlerimizde sevgi-saygı, ülfet-ünsiyet ve muhabbet mi hâkim, yoksa aksi yönde davranışlar mı?..
***
Unutmamalıyız ki;
Sevgi ve saygının yapamayacağı bir kırık gönül, nefret ve saygısızlığın da yıkamayacağı bir kalp yoktur.
Atalarımız boşuna söylememiş; "Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır!" O bakımdan saygı duyamayacağımız, tasvip etmeyeceğimiz durumlarda bile, en azından karşımızdaki insana saygısızlık etmemeyi öğrenelim, uygulamaya gayret edelim.

Bir an adalet ile hükmetmek, bin yıl nafile ibadetten hayırlıdır.

SIKINTILARIN SEBEBİ: Abdülkâdir Geylânî Hazretleri buyurdular:
Hadîs-i şerîfte: “Kul, işlediği günah sebebiyle rızkının bereketinden mahrum olur.” buyurulmuştur.
Geçiminde darlık, rızkında zorluk ve hâlinde dağınıklık gördüğün zaman, bu hâlin, Allâh’ın emrini terk edip, nefsinin hevâsına uyduğundan dolayı olduğunu bilmelisin.
Başkalarının, sana eli ve dili ile saldırdığını, zâlimlerin âilene ve malına kasdeylediğini gördüğünde; Allâh’ın haram ve yasaklarını işlediğini, üzerine düşen hukuku yerine getirmediğini, dînin hudûdunu aştığını bilmelisin.
Kalbinde hüzün, gam, şiddetli sıkıntı ve endişeler toplandığı zaman, Allâh’ın sana takdir eylediği şeye itiraz üzere bulunduğunu, senin ve diğer yaratılanlar hakkında Cenâb-ı Hakk’ın tedbîrine razı olmadığını, Hakk’a itimadında noksanlık olduğunu muhakkak bilmelisin.
Sen, bu hâllerden birini kendinde gördüğünde hemen o hâlini düzeltmeye çalış ve tevbe et.
Rabbim helalinden bol rızık verip azdırmadan kendi rızasına ve efendimizin sünneti seniyyesine uygun kendi ve sevdiklerinin yolunda harcamayı nasip etsin inşallah bizlere birlik beraberlik mehabbet ve kardeşlik nasip etsin
Mübarek cuma gününün rahmeti bereketi üzerimize olsun . !!!!!!!!
VEYSEL GÜRLER BALIKESIR
Görüntünün olası içeriği: yazı
Ali Eren
6g

Ezan okunduğu için ağlanır mı? Ağlanıyor işte…
Ali Eren

Peygamberimiz’in (sa.v.) müezzini Bilal-i Habeşî Hazretleri’ni hepimiz biliriz. Hazreti Resûlüllah’dan 10 yaş kadar küçük olan bu mübârek zat, Arabistan’da doğan, vücudu kömür gibi simsiyah, Habeş asıllı siyâhî bir köleydi. Hazreti Ebûbekir Efendimiz vasıtasıyla Müslüman oldu ve onun vasıtasıyla kölelikten ve işkencelerden kurtuldu…
Müslüman olduğu için ona çok eziyet ve işkence ettiler. Efendisi, kızgın Arabistan sıcağında yere yatırır, göğsü üzerine büyük bir kaya parçası koyarak İslâmiyetten vazgeçmeye zorlar, o ise “Rabbim Allah’dır, O birdir” diyerek bu dayanılmaz işkencelere göğüs gererdi.
Peygamberimiz’in müezzinliğini yapan ve çok güzel bir sese sahip olan Bilal-i Habeşî Hazretleri, ilk ezan okuyan kişidir. Sabah ezanında “Essalâtü hayrun mine’n-nevm/namaz uykudan hayırlıdır” ifadesini de ilave etti, bu Peygamberimiz’in çok hoşuna gittiği için, Hazreti Bilal’e buna devam etmesini buyurdu.
Hazreti Bilal (radıyallâhü anh) Mekke’nin fethi günü Peygamberimiz’le beraber Kâbe’nin içine girdi ve Resûlüllah’ın emriyle Kâbe’nin üzerine çıkıp fetih ezanı okudu.
Sonuna kadar Peygamberimiz’in yanından ayrılmadı. Resûlüllah’ın emirlerini gür sesiyle halka duyurur, abdest suyunu ve diğer şahsî ihtiyaçlarını temin eder, gelen elçileri karşılar, kadın esirleri o muhafaza ederdi.
Başta Bedir savaşı olmak üzere Peygamberimiz’in bütün savaşlarına katıldı. Geceleri Peygamberimiz’in korunma, gündüzleri gölgelenme vazifesini yerine getirirdi. Veda haccında da bulundu.
Bir defasında Peygamberimiz, “Yâ Bilal! Bu gece cennette önümde senin pabuçlarının tıkırtılarını duydum” buyurarak onun cennettik olduğunu müjdelemiş ve buna sebep olan ne amel işlediğin sormuş, o da “Her abdestten sonra2 ret’at namaz kılmayı âdet edindiğini” söylemişti.
Peygamberimiz’in vefatından sonra ezan okumayı bıraktı. “Resûlüllah’sız Medine’de yaşayamam” diyerek, Şam’a gitmek için, halife olan Hazret-i Ebûbekir Efendimiz’den izin istedi. Ancak onun israrı üzerine Medine’de kaldı. Hazreti Ömer halifeliği zamanında Şam’ın idârî işleri için bazı kimseler gönderilecekti. Hazret-i Bilal de onlarla beraber gönderildi. Böylece bu isteği yerine gelmiş oldu.
Hazreti Bilal’in ezan okuması meşhurdu. Suriye’de bazı Müslümanlar, onun ezan okuması için Hazreti Ömer’e müracaat ettiler. Halifenin isteği üzere Hazreti Bilal bir ezan okudu, dinleyenler göz yaşına boğuldular…

TAMAMLANAMAYAN EZAN
O’nun okuduğu daha doğrusu okuyamadığı yani tamamlayamadığı hüzünlü bir ezan daha var:
Şam’dayken, bir gece rüyasında Peygamberimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) “Yâ Bilal! Beni hâlâ ziyaret etmeyecek misin!” buyuruyor. Hazreti Bilal, bunun üzerine Medine yollarına düşüyor. Günlerce sonra Medine’ye ulaşıyor. Peygamberimiz’in şerefli kabirlerine varıyor. Göz yaşları akıta akıta ziyaret ediyor…
Hazreti Bilal’in insanın içini yakan ezanı biliniyor ya… Peygamberimiz’in torunları Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin efendilerimiz kendisinden bir ezan okumasını rica ediyorlar. Hazreti Bilal onların isteklerini kıramıyor. “Ey Resûlüllah’ın reyhanları! Mübârek dedenizin vefatından sonra, hiç ezan okumadım. Fakat sizin isteğinizi geri çeviremeyeceğim” diyerek ezan okumaya başlıyor. O dâima Peygamberimiz’le beraber olduğu için “Allâhü Ekber, Allahü Ekber” der demez, Medineliler “Hazreti Resûlüllah dirilmiş” diyerek ağlaşarak evlerinden dışarı fırlıyorlar…
Hazreti Bilal ezana devam ediyor… Hayır! Edemiyor… “Eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah”a gelince, devam edememek bir tarafa, ayakta duramıyor ve ezanı tamamlayamadan ağlayarak yere düşüyor…
Sonra tekrar Suriye’ye dönüyor ve orada vefat ediyor. Uzun boylu, zayıf ve kuru yüzlü, gür ve kır saçlı idi. 60 küsür yaşında vefat etti. Kendisinden 44 hadis rivayet edildi. Nesli devam etmedi. Etmedi ama, kömür gibi simsiyah olan bu şanlı sahâbînin siyahlığından, cennette her müslümanın vücudunda bir ben bulunacak…
***
Değerli okuyucular! Bilal-i Habeşî’nin (r.a.) Medine’de ezan okuduğunda akıtılan o göz yaşları, ezan için akıtılan son göz yaşları olmadı. 58 sene önce memleketimizde de ona benzer, ezana hasret göz yaşları sel oldu:
Bu ülkede, 76 sene önce 29 Ocak 1932’den itibaren, ezanın aslî ifadeleriyle yani “Allâhü Ekber, Allâhü Ekber…” diye okunması yasaklandı. Yasağın tatbiki için câmilerde ve minare kapılarında polisler bekletildi. Yasağa uymayanlar para ve hapis cezalarına çarptırıldılar, dövüldüler, akıl hastanelerine kapatıldılar… Bu sıkıntı 18 sene sürdü.
O günleri yaşayanlardan çok dinledik. Anlatanlardan birisi de rahmetli annemdir. Millet 18 sene boyunca “Allâhü Ekber” sesine hasret kalmıştı. 1950’de bu yasak kalkıp ezan asli lâfızlarıyla, “Allâhü Ekber” diye okunmaya başladığında, bu sesi duyan Müslümanlar dışarı fırlamışlar, kadın, çoluk-çocuk pencerelere koşmuş, ezanı göz yaşlarıyla dinlemişlerdi. Sabah ezanını dinlemek için gelenler yeri öpüyorlardı… Bu millet nasıl 18 sene ezan hasreti çektiyse, ezan ve namazla alâkasız bazıları ise hâlâ o yasağın hasretini çekmekte, “Ezan Türkçe okunmalı” demektedirler.
Rahmetli annem, “O günler bir daha geri gelmesin” derdi. Biz de aynı duâyı tekrarlıyoruz…

#AYASOFYACAMİİ

Ayasofya Camii'ndeki figürlerin sadece namazın sıhhati açısından değerlendirilmesi yeterli değildir. Asıl soru şu: Mescid de şirk alametleri bulunması caiz midir? Haşa ve kella! Allah'ın oğlu ve karısı diye tasvir edilen figürlerin altında "Kul hüvallahu ehad" demenin "la ilahe illallah" demenin mantığı nedir?

Görüntünün olası içeriği: yazı