21 Temmuz 2020 Salı

CAMİLERDE FARKLI DİNİ FİGÜRLER ve AYASOFYA (2) “MESELENİN İTİKADÎ YÖNÜ”


Yazımızın bu son kısmında meselenin itikadî vechesine de temas edip, ulemanın konuyla ilgili görüşlerinden ve bu görüşlerin dayandığı ayetlerden örnekler verelim.

İmam Rabbanî, küfrü ve şirki çağrıştıran sembol ve alametlerden uzak durulmasının zaruretini şöyle anlatır:

“İman, inanılması zorunlu olan bilgileri kalbin tasdik etmesi, yani inanması demektir. Bu tasdikin alameti, küfürden uzaklaşmak ve kâfirlikten sakınmaktır. Kâfirlikten sakınmak da, küfre mahsus şeylerden, mesela zünnar bağlamak gibi küfür alametlerini kullanmaktan sakınmak … demektir. Tasdik edip de, zaruret olmadığı halde, küfürden sakınmayan Müslüman mürted olur.” (Mektubat, 1. Cilt, 266. Mektup, 3. Cilt, 16. Mektup)

İmam Rabbani burada küfür alameti olarak zünnarı örnek vermiştir. Haç da, teslisi ifade eden diğer sembol ve şekiller de, tanrılaştırılan İsa ve Meryem figürleri de benzer şekilde Hıristiyanların şiardır. Dolayısıyla aynı fetva bunlar için de geçerlidir.

Büyük Osmanlı âlimi, müfessir ve fakih Ebussuud Efendi de fetvalarında “457. Mesele” olarak “Bir kilise, fethedilip Müslümanların mülkü olduktan sonra, Hıristiyanların onu satın alıp tekrar kilise yapmaları mümkün müdür?” sorusuna “Hayır, mümkün değildir” cevabını vermektedir.

Hıristiyanların paralarıyla satın aldıkları durumda bile camiye çevrilmiş bir kilisenin tekrar kiliseye döndürülmesi mümkün (caiz) değilken, Müslümanların mülkünde olan (Fatih’in tapulu vakfiyesi olan) bir camide Hıristiyanlara teslis ifade eden ayin veya dua imkânı verilmesi hiç mümkün olmaz.

Bu, İslam’ın sair dinlere verdiği din ve inanç hürriyeti çerçevesinde düşünülebilecek bir konu değildir.

Gerek Hıristiyanlar, gerekse diğer gayrimüslimler kendi ibadethanelerinde serbestçe ayin yapma hürriyetine sahiptirler. Bu konuda İslam’ın “Dinde zorlama yoktur” prensibi geçerlidir. Müslümanların mülkünde (camisinde) teslis şirkini ifade eden sembol ve resimlerin barındırılması ve Hıristiyanlara şirk anlamına gelen tapınma müsaadesi verilmesi ise asla Kuran’la ve İslam’la bağdaşmaz.

Bundandır ki Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u fethettiğinde Ayasofya’daki teslis ifade eden bu sembol ve resimleri kapattırmış, orayı ancak bu şekilde cami olarak kullanmıştır.

Şimdi bugün Ayasofya gerçekten aslına rücu ediyorsa, bunun Fatih’in vakfiyesinde yazdığı gibi, “fetih ruhuna mutabık olarak” yapılması gerekir. Aksi halde fetih ruhuna ters düşülmüş, tevhidin asliyetine ve safiyetine zarar verilmiş olur.

Ulemanın yukarıda verdiğimiz fetvaları mahiyet olarak Kuran’daki bazı ayetlere dayanmaktadır.

Hz. İsa’nın Hıristiyanlarca (hâşâ) Allah’ın oğlu olarak telakki edilmesi ve bunu da içine alan teslis akidesi, Kuran’a ve İslam’ın tevhid akidesine göre şirktir. Şu ayetler bu gerçeği anlatmaktadır:

“Yahudiler ‘Üzeyir Allah’ın oğludur’ dediler, Hıristiyanlar da ‘Mesih (İsa) Allah’ın oğludur’ dediler. Bunlar, daha önceki inkârcıların söylediklerine benzer biçimde ağızlarından çıkan sözlerdir. Allah onları kahretsin! (Gerçeklerden) nasıl da yüz çeviriyorlar!” (Tevbe: 30.)

“ Allah ‘Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara sen mi ‘Allah’ın dışında beni ve annemi birer tanrı kabul edin’ dedin?’ buyurduğu zaman o şu cevabı verir: ‘Hâşâ! Seni tenzih ederim. Hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim şüphesiz sen onu bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, ama ben senin zâtında olanı bilmem. Gizlileri tam olarak bilen yalnız sensin.’” (Maide: 116.)

Konumuzla ilgili olarak en vurucu ayet-i kerime ise, bir mescid içinde Allah’tan başkasına dua edilemeyeceğini haber veren şu mealdeki ayet-i kerimedir:

“Şüphesiz ki mescidler Allah’ındır; o halde (oralarda) Allah ile beraber hiç kimseye ibadet / dua etmeyin!” (Cin:18.)

Bu ayetin tefsirinde İmam Kurtubi şöyle demiştir:

“Mücahid şöyle der: Yahudi ve Hıristiyanlar kilise ve havralarına girdiklerinde oralarda Allah’a ortak koşarlardı. Yüce Allah, Peygamberine (s.a.v.) ve müminlere bütün mescidlere girdiklerinde sadece Allah’a ibadet etmelerini emretti.” (Kurtubi, 19 / 21; M. Ali es- Sabunî Saffetü’t Tefasir c: 7, s: 77.)

Görüldüğü üzere bir cami, bir mescid içinde Allah’tan başkasına ibadet veya dua etmek açık bir şirktir.

O halde cami olarak açılan bir mekânda Hıristiyanlığın üçlü teslis akidesinin, şirk telakkisinin sembollerinin bulunması, orayı ziyaret edenlerin o minval üzere ayin yapmaları ve kendilerince dua etmeleri, tam da ayette buyrulan “Allah’tan başkasına ibadet veya yalvarma” anlamına gelmektedir.

Sonucu şirk olan bu büyük akaid tehlikesine dikkat edilmesi büyük önem arz etmektedir.

Ayasofya İstanbul’umuzun fethinin sembolüdür, fetih camiidir, kıyamete kadar da böyle kalacaktır.

Ayasofya’nın ibadete açılması yolunda kat edilen bu mesafede, bu yönde çalışan, kamuoyu oluşturan kardeşlerimizin emekleri çok büyüktür ve takdire şayandır; bu emekler asla heder edilmemelidir.

Şayet Ayasofya Hıristiyanlık sembol ve resimleriyle açılacak olursa, bu fetih ruhunu bulandırmak, tevhidle şirki karıştırmak anlamına gelecektir.

İnşallah Ayasofya fethin ruhuyla mutabık olarak gereği gibi açılır da sevincimiz ve heyecanımız kursağımızda kalmaz. Bu konuda yetkili ve sorumlulara büyük görevler düşmektedir.

Ali Değermenci
15 Temmuz 2020

En büyük ahmaklık hainden iyilik beklemektir...


RESİM BULUNAN YERDE NAMAZ Namaz kılınan yeri, zihni meşgul edecek şeylerden temiz tutmak lazımdır. • Namaz kılanın bulunduğu yerde çizilmiş veya asılmış canlı resminin bulunması mekruhtur. Arka cihetinde bulunması da mekruhtur. • Karşıdan bakıldığında uzuvları seçilemeyecek derecede küçük olan, başları kesilmiş veya yüzleri büsbütün silinmiş olan bir resim veya fotoğrafın, namaz kılanın ayakları altında veya oturduğu yerde bulunması mekruh değildir. • Namazda (cepteki) kese, cüzdan gibi şeyler içindeki paralar üzerinde küçük bir resim bulunması veya yüzük taşına nakşedilip belirsiz bir hâlde duran resim veya fotoğraf bulunması mekruh değildir. • Namaz kılınan mahalde ağaç, bina, çiçek, güneş gibi cansız resimlerinin veya fotoğraflarının bulunması mekruh değildir. • Kuştan daha küçük olan veya yerde dururken, ayakta durarak bakıldığında âzâları belirsiz olan resim yanında namaz mekruh olmaz. • Üzerinde canlı resimleri bulunan bir elbise ile namaz kılınması veya onun üzerine secde edilmesi mekruhtur. Yere serili olup üzerinde canlı resimleri bulunan bir serginin, sûret bulunmayan kısmında namaz kılınması, oraya secde edilmesi mekruh değildir. Mâlumdur ki: Öteden beri birçok kavimler, tevhid akidesini bırakıp şirke düşmüş, hayâlî, canlı mâbudlarının resimlerini, heykellerini yaparak onlara tapınmışlardır. Bugün maddeten pek yüksek görülen nice milletler de hâlâ kendilerini böyle putlara tapınmaktan kurtaramıyorlar. İslâm dîni ise insanlara tevhid akîdesini tebliğ ve tâlim etmiş, müşrik kavimlerin bu putperestâne hâllerini pek ziyâde çirkin görmüştür. Artık yalnız Allâhü Teâlâ’ya ibâdetle iftihar eden İslâm milletinin bu putperestlere karşı bir muhâlefet alâmeti göstermesi lazımdır. Mâbedlerini, namaz kılacakları yerleri bu gibi taklit ve tazimi andıracak şeylerden korumaları (sakınmaları) bir vecîbedir. Hakikaten hiçbir Müslümanın bu gibi tasvirlere, heykellere tapınmak hatırından geçmez. Fakat şu putperest milletlere karşı muhâlefet etmek ve zihni az çok meşgul edecek şeylerden namazgâhımızı berî bulundurmak, dinimizin yüksek hikmetleri îcâbıdır. (B. İslam İlmihali)


Hasan Bozkurt ... bu madde her şeyi özetliyor..İslâm dîni ise insanlara tevhid akîdesini tebliğ ve tâlim etmiş, müşrik kavimlerin bu putperestâne hâllerini pek ziyâde çirkin görmüştür. Artık yalnız Allâhü Teâlâ’ya ibâdetle iftihar eden İslâm milletinin bu putperestlere karşı bir muhâlefet alâmeti göstermesi lazımdır. Mâbedlerini, namaz kılacakları yerleri bu gibi taklit ve tazimi andıracak şeylerden korumaları (sakınmaları) bir vecîbedir.

ZİLHİCCE AYI VE İLK ON GÜNÜNDE NE YAPILIR Hicrî-Kamerî ayların 12’ncisi olan Zilhicce ayı, İslâm’ın beş esâsından biri olan hac farîzasının îfâ edildiği umûmî af ayıdır. Arafat’a çıkıldığı, Allah için milyonlarca kurbanın kesildiği ve bir senelik hesapların görülüp amel defterlerinin kapandığı mukaddes bir aydır. Zilhicce ayının ilk on gecesi “leyâli-i aşere” yâni 10 mübârek gecedir. Bu ayda, noksanların tamamlanması için istiğfâr-ı şerîf, salevât-ı şerîfe, diğer duâlar ve tesbih namazına devamda hayır vardır. Hacca gidemeyen müminlerin bu günlerde oruç tutmaları çok büyük fazîlettir. Kurban Bayramı’ndan evvel dokuz gün oruç tutmak ve 10’uncu günü kurban kesilinceye kadar bir şey yemeyip kurban etinden yemek mendubdur. Hiç olmazsa 8’inci günü ile beraber 9’uncu günü (Arefe günü) oruçlu olmak lâzımdır. Arefe günü sabah namazından bayramın 4’üncü günü ikindi namazına kadar, bütün farz namazların arkasından teşrik tekbîri (Allâhü Ekber Allâhü Ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü Ekber ve lillâhil-hamd) okumak kadın-erkek her mükellef Müslümana vâciptir. Zilhicce ayının birinden onuna (yani Kurban Bayramı’nın ilk gününe) kadar, her gün sabah namazlarından sonra: 10 salevât-ı şerîfe: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed. 10 istiğfâr-ı şerîf: “Estağfirullâhe’l-Azîm el-Kerîm ellezî lâ ilâhe illâ Hüve’l-Hayyü’l-Kayyûmü ve etûbü ileyk ve nes’elühü’t-tevbete ve’l-mağfirete ve’l-hidâyete lenâ innehû hüve’t-Tevvâbü’r-Rahîm.” 10 tevhid: “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in Kadîr” okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Kiminle evlenileceğin ezelde muayyen olup, hic bir surette değişmeyeceğini hatta, Eshab-ı Kiram’dan bir zatın Peygamberimize (s.a.v.) “Falan kadınla evlenmek istiyorum, dua buyurun” demesi uzerine: “Eğer sana, İsrafil, Mikail, Cebrail, ve Hamele-i Arş, (A.S.) dua etse, aralarında ben de bulunsam, gene sen ancak senin icin yazılan kadınla evlenirdin.” (Ramuz:357/9) diyerek bu hakikate işaret ettiğini biliyor muydunuz ?

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'kurban ibadeti mü'min için Hak yolunda fedakârlığın bir alâmeti, Allah Teâlâ'nın verdiği nimete karşılık bir şükür ifadesidir. Bunun neticesi de, âhirette sevaba ve rızâ-i İlâhi'ye nâiliyet, dünyada ise bir takım felâket ve belâlardan korunup muhâfaza olunmaktır. Bu dünyevî ve uhrevî mükâfatlara kavuşabilmek için, kurbanımızı ihmal etmememiz gerekiyor.'Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'Peygamberimiz (s:a.v.) buyurdular "İnsanların gördüğü yerde namazını güzel kılıp da kimsenin olmadığı yerde namazın kılınışına dikkat etmeyenin bu yaptığı, namazı hafi fe almaktır."'

Ehl-i Sünnet Hanefi bu güne kadar beddua alındı bu günden sonra beddua ile beraber belalara hazır olunuz.hristiyan figür- resimleri altında ibadet olmaz ıslah içinde hidayet içinde bir şey diyemem. bilinçli yapılıyor. yorum dan

SADAKANIN BÜYÜK GÜCÜ.. Mısırlı bir adamın kalp hastalığı vardı. Doktorlar hastalığının çok ağır olduğunu, ameliyatın yalnız yurt dışında yapılabileceğini söylediler. Adam zaman kaybetmeden Londra'ya gitti ve kendine iyi bir doktor buldu. Doktoru hastalığının ağır olduğunu ve ameliyat olursa da %1 yaşam şansı olduğunu söyledi. Adam ne yapacağını bilemedi. Düşündü taşındı ve doktora ameliyattan önce memleketine dönerek, vasiyetini yazacağını, işlerini yoluna koyarak on günün içinde geri geleceğini söyledi. Adam memleketine geldi, on günün içinde düzene koydu her şeyi, yakınlarıyla helallaşıp evden ayrıldı. Yolu pazarın karşısından geçiyordu. Pazarda bir kasap etlerin kötü yerlerini ayırıp çöpe atıyordu. Bir taraftan da genç bir kadın kasabın çöpe attığı etleri topluyordu. Kadına yaklaştı, etlerin kötü kısımlarını neden çöpten topladığını sordu. Kadın utanarak beş çocuğu olduğunu, çocuklarının yalnız yılda bir kez Kurban Bayramı'nda et yediklerini söyledi. Adam duyduklarına çok üzülmüştü. Kasaptan 5 kilo et alıp kadına verdi, sonra ise kasabın her ay bu kadına 5 kilo et vermesi içi 5 yıllık et parasını önceden ödedi. Kadın gözleri yaşlı ve sevinç içinde ellerini göğe açarak "Allah'ım dedi, sen bu adamın bütün zorluklarını kolaylaştır!" Kadın içten öyle dua etmişti ki duası bütün arşı salladı.. Adam Londra'dakı hastaneye gelmişti. Ameliyyat öncesi yeniden muayene olunması gerekiyordu. Muayene eden doktor şaşırmış durumdaydı, üç kez yeniden adamı muayene etti, sonra adama bakarak "Bu bir mucize, kalbin tam sağlam." dedi. Adam kadının onun için ettiği duayı hatırladı ve doktora: - "Mucize değil, bir kadının gözyaşları sebebi ile Allah'ın verdiği şifadır bu." dedi. Taberani : Peygamber Efendimiz Sav. buyurdular: ''Mallarınızı zekatla koruyunuz. Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz. Belaları da dua ile karşılayıp savınız.'' #Alıntı Rabbim sen hepimizin zorluklarını kolaylaştırır. Hastalarımıza şifa dertlilerimize deva ver. Aminnn

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, şunu diyen bir yazı 'Kul hakkıni yiyenlere Allah Cennet yüzü göstermesin inşaAllah...'
Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'Nitekim Rasûl-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.), yukarıda bir cümlesini naklettiğimiz hadis-i şeriflerinin tamamında aynen şöyle buyurmaktadır: "Mallarınızı zekât ile koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedâvi ediniz, belâ dalgalarını duâ ve niyaz ile karşılayınız." Bu Nebevî ikazı hiç hatırımızdan ve hayatımızın hiçbir safhasından çıkartmamamız lâzım.'

Dua yaparken öncelikle Allah’a hamd, Rasülüllah s.a.v efendimize de salavat getirilmesi icap ettiğini binaen aleyh “Elhamdülillahi Rabbil alemin, vessalatü vesselamü ala seyidine Muhammedin ve ala elihi vesahbihi ecmain ” diyerek duaya başlamanın adaptan olduğunu biliyor muydunuz?

Yemek yiyene ve Kur’an okuyana selam verilmemesi gerektiğini biliyor muydunuz?

Altı şey cehaled ve bedbahtlık eseridir.

1- Sebepsiz yere kızmak,
2- Gereksiz ve faydasız konuşmak,
3- Sırrını ifşa etmek,
4- Herkese güvenmek,
5- Dostunu düşmanını ayıramamak,
6- Yersiz ve zamansız nasihatte bulunmak.


DİZ SIVISI VE KIKIRDAĞIN YENİLENMESİ İÇİN..
Yaradılışımızda vücudun kendi kendini temizleme ve tamir etme özelliği var.
Deri devamlı kendini yeniler, kan, hücreler vs.
Diz kıkırdağı ve sıvısıda.
Doktorların insanı panikleterek diz ameliyatları yapmasına, platin takmasına bakmayın.
Yeterki vücuda katkılı, kimyasal yiyecek,gluten gönderme.
Vücudun yaradılışına ve formatına aykırı gıda sokma.
Vücut sıvısını artıran, vücudu temizleme ve tamirde yardımcı gıdalar alınmalı.
Özellikle dizin kendini yenilemesi ve tamir etmesi için.
DIŞTAN;

Sarı kantaron yağı sür.
Çörek otu yağı sür.
Kuyruk yağı ve siyah çekirdekli üzümü robottan geçir bir gün sar.
Bamyayı az haşla veya çiğ lapa halinde zeytinyağıyla sar.
Zeytinyağı, limon sar.
Lahana haşla dize sar.
Elma sirkesi sür.
Acı kavun suyu ve yağı sür.
BESLENME;
Magnezyum Sülfat.
Zeytinyağı, limon ikilisi iç.
1 ay, çiğ bamya salatası ye.
Kuru dut.
Zerdeçal.
Isırgan tohumlu bal.
Kemik suyu.
1 ay Hibiskus çayı iç.
Kuşburnu çayı.
Akgünlük.
Yumurta kabuğu ve zarı.
Sade madensuyu, meyveliler katkılı.
Diz sorunu, romatizma sıkıntısı olan glutenli beslenmeyecek, buğdaydan yapılan herşeyden uzak duracak.
Ekmek olarak, çavdar tüketecek.
Hamurlu tatlılar, bulgur vs tüketmeyecek.
Ne kadar güzel beslenip, hacamat sülükte yapsan,eğer vücuda gluten giriyorsa dizdeki sıkıntı tekrarlayacak.
Önce girişi durdur.
Gluteni, kimyasalı, katkılıyı kes.
Yukardaki çay vs de kür halinde en az 21 gün yapılmalı.
Yukarda yazan yiyeceklerin herbirinin ayrı faydası var.
Mesela, elma sirkesi dizlerdeki zararlı toksinleri , şişliği giderir, haliyle oksijen de artar.
Magnezyum sülfat kireç eritir, kanı temizler.
Hibiskus çayı, bamya diz sıvısını artırır.
O bölgedeki, toksin, kireç atılmadan o bölgeye yeterli oksijen gitmez ve sıvı da oluşmaz.
O yüzden yukardakilerin hepsini yapmaya çalışalım, yetişmiyorsa beşini bir ay yapalım.
Sonra diğerlerini.
Ama öncelik def-i mefasid de olsun, önce zararlıyı at sonra ekle.
Tabiki burda da bir ay toksin vs atanları yapıp diğer ay sıvı artıranları yapmayacağız, atanlarla birlikte ekleyenleride aynı anda başlayacağız.
İlk evvela hacamat, sülük, M. sülfat, elma sirkesini başladığımız zaman, bamya, hibiskus çayı vs de başlıyoruz.
Dizdeki zararlıları atanlar.
Hacamat, sülük, m. Sülfat, elma sirkesi..
Bu aradada ağır işten, dizi, beli zorlayacak şeylerden kaçınmalı.
Bol istirahat etmeli.
Dualarınızı bekler💖💖