3 Ağustos 2020 Pazartesi

.......Düşmanlarınızla oturup kalkan, sizin dostunuz olamaz...Sadi Şirazi

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'Düşmanlarınızla oturup, kalkan sizin dostunuz olamaz Sadi Şirazi (K.S) (K.S)'

“YÜN” NE BÜYÜK NİMETMİŞ MEĞER Koyun, deve, keçi tüyleri YÜN ismini alır. Hakiki yün koyun yünüdür. Koyun derken de dişi davar anlaşılır. Koç, yani erkek koyun yünü ile dişi arasında fark vardır. Dişi koyun yününde olan maddî ve mânevî hassalar diğer yünlerde yoktur. Koyunların üzerine güneş doğmaz. Namaz vakti uyanırlar. Koyun beslemek büyük mânevî bir uğurdur. Bereketdir… Rızkın bollaşmasını mucip olur. FAYDALARI SAYMAKLA BİTMEZ 1) Koyun yünü sinyal ve radyasyon emicidir. Evimizde yoğun kullandığımız, cep telefonu, modem, kumanda gibi elektronik cihazların yaydığı radyasyonu emerek vücudumuza zarar vermesine mani olur yün. Bunun için bilhassa yorgan, yastık ve döşeğimizin koyun yününden olmasına itina göstermeliyiz. Çünkü uyuduğumuz zaman boyunca, cep telefonu ve internet cihazları devamlı sinyal alır verir ve radyasyon üretir. Vücudumuz ve bilhassa da beynimiz bu radyasyondan ciddi zarar görür. Eğer uyku setimiz koyun yününden yapılmış ürünlerden oluşuyorsa bu zarar en aza iner. 2) Koyun yünü dinlendiricidir ve rahat uyku sağlar. Koyun yününden yapılmış yorgan, yastık ve döşekle uyursanız, sabaha dinlenmiş olarak kalkarsınız. Çünkü koyun yünü, vücutta biriken statik negatif enerjiyi alır. Böylece bedenimizde oluşan yorgunluk ve rehavet üzerimizden kalkmış olur. Aslında gün boyunca koyun yününün dinlendirici etkisinden faydalanabiliriz. Bunun için evlerimizde, iş yerlerimizde, arabalarımızda koyun yününden yapılmış minderler ve postları kullanabiliriz. Koltuğumuzun, kanepemizin üzerine sererek üstüne oturmamız son derece faydalı olacaktır. Bilhassa yerinde uzun süre oturanlar için bu çok faydalı olacaktır. Ofis çalışanları, işi masada olanlar, uzun yol şöförleri bu hususa dikkat etmeliler. 3) Koyun yünü ısıyı dengeleyicidir. Soğuğu geçirmez. Koyun yününden yapılan ürünler yazın serin, kışın sıcak tutma hususiyetine sahiptir. Çoğumuz yazın sıcaktan dolayı üzerimize yorgan örtmeden uyumaya çalışır. Ancak yorganımız koyun yünündense rahatlıkla üzerimize örtüp uyuyabiliriz. Çünkü yün nefes alıp verme hususiyetine sahiptir. Isıyı tutmaz. 4) Koyun yünü; yağmuru ve suyu çekmez. Dolayısıyla kolay ıslanmaz, ama ortamdaki fazla nemi emer ve rutubet oranını tabii bir şekilde düzenler. 5) Yün yanmaz. Ateşe, aleve karşı dirençli ve dayanıklıdır. 6) Alerjik değildir ve alerjik ortamların oluşmasına fırsat vermez. 7) Koyun yünü uzun ömürlüdür. 😎 Yün terletmez, teri emer, ter yapmaz. 9) Ağrıları alır. Bir çok romatizma ağrılarına iyi gelir. 10) Bit, pire, karınca, akrep, yılan ve bir çok haşarat yüne yanaşamaz. 11) Yüne cinniler yanaşmazlar. 12) Yün elektriği ref eder. Yünden elektrik cereyanı geçmez, yalıtkandır. Çobanlar kepenek içinde yağmurdan, doludan, kardan, her türlü soğuktan müteessir olmadıkları gibi kepenek içinde iken yıldırım isabet etmez. 13) Birçok mikroplar ve hastalık mikropları yünden kaçarlar. Yalnız yün lifleri içinde “güve” mevcuttur. Dışarıdan gelme değildir. Güveyi yok etmek imkânsızdır. Faaliyete geçmemesi için bir petrol mahsulü olan NAFTALİN kullanmak lazımdır. Naftalin kokusunda faaliyet yapamazlar. Umumiyetle sıcak mevsimlerde faaliyete geçerler, soğukta faaliyetleri durur. NETİCE Yün çorap, fânile, gömlek giymeli, yün eldiven takmalı… Yün kuşak muhakkak kullanılmalı. Kış yaz saf yün kazak. Saf yün battaniye kullanılmalı… Yünden başkasına iltifat edilmemeli. Sağlığınız, sıhhatiniz için pek lâzımdır. Ruhî ve mânevî hayatımız için de elzemdir. Sağlıklı, hayırlı uzun ömür dileklerimizle…

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'HEMHAL GRUBU Yün yorganlari biraktik hasta olmaya başladik, bakin yün ne nekadar faydaliymiş'

ALLAH YOLUNDA YARIM GÜN YÜRÜMEK


ALLAH YOLUNDA YARIM GÜN YÜRÜMEK

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimizin mihmendârı, İstanbul’umuzun mânevî sultânı Ebû Eyyûbi’l-Ensârî (r.a.) hazretleri anlatıyor:

“Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ‘Allah yolunda bir sabah ya da bir akşam yürüyüşü, Güneş’in, üzerine doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır.”(4)

Allah Teâlâ insanı ve cinni, yalnız kendisine kulluk etsinler diye yaratmıştır. Bu mükellefiyetlerine zemin olmak üzere de, dünya ve nimetlerini onların hizmet ve ihtiyacına âmâde kılmıştır.

İşte bu nimetlerden istifade süresi demek olan hayat ise, çok çeşitli faâliyetlerin yanında bedenî-ilmî-mâlî cihâda da sahne olmaktadır.

İnsan, muhtelif âmillerin tesiri ile hangi işinin en önemli, en kârlı veya en zararlı olduğunu her zaman doğru olarak tâyin edemez. Bu, inanan insanlar için de aynıdır; inandıkları ve yapmak istedikler işlerin, hakikaten hangisinin daha mühim olduğunu her zaman isâbetli olarak tesbit ve icrâ etmeleri mümkün olmayabilir.

Dünyada insanı, değer olarak kendine bağlayan bir çok şey vardır. Herkes ehemmiyet verdiği hususla daha sıkı, daha ciddî ve ısrarlı bir şekilde meşgul olmak ister. Yaptığı işin değeri mevzuunda kendi içinde belli bir kanaate sahip olmayan insan ise, işinde kâr etse bile huzursuzdur, memnun değildir. Başka işler ve mesleklere karşı daima açık bir ilgi içinde olmaktan kendini kurtaramaz.

Hadîs-i şerifte, Allah yolunda yani insanların İslâm’ın getirdiği hidâyetten nasibedâr olabilmeleri, iki cihan saâdetine kavuşabilmeleri maksadıyla yarım günlük bir hizmetin, “üzerine Güneş’in doğup battığı her şeyden”, bir başka rivâyette ise, “dünya ve dünyadakilerden” daha hayırlı olduğu açıklanmakta... Böylece Müslümanlar, bütün insanlığın saâdeti için, Allah yolunda hizmete teşvik edilmektedir.


Bir başka hadîs-i şerifte ise Resûlüllah Efendimiz, Hz. Ali’ye hitâben, “Senin vesîlenle bir kişinin hidâyete kavuşması, kırmızı develerden teşekkül eden sürülerin sahibi olmandan senin için daha hayırlıdır” buyuruyor.

Bu ve benzeri ifadeler, anlatılan meselenin kıymet ve ehemmiyetinden kinâyedir.

Ayrıca, mânevî meselelerin önemini anlatabilmek için, maddî değerler ile temsiller-tasvirler ve teşbihler yapmanın cevâzı yanında, bunun bir hizmete teşvik üslûbu olduğunu da göstermektedir.

Allah'ım eşin dostun üzerimize toprak atarak kararttığı kabrimizi nurlandıracak olanın, salih ameller olduğunu unutturma bize..


EHL-İ SÜNNET VE CEMÂAT’E TÂBİ OLMANIN LÜZÛMU İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Hazretleri buyurdular: “Ey saâdete muvaffak kılınmış evladım. Hepimize lazım olan, E

EHL-İ SÜNNET VE CEMÂAT’E TÂBİ OLMANIN LÜZÛMU
İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Hazretleri buyurdular:

“Ey saâdete muvaffak kılınmış evladım. Hepimize lazım olan, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat âlimlerinin, Kitab ve Sünnet'ten lâyık olduğu şekilde anlayarak çıkardıkları hükümlerle îtikâdımızı tashih etmek (düzeltmek)tir. Ehl-i Sünnet büyüklerinin görüşlerine muvâfık olmadığı müddetçe hiç birimizin görüşü muteber değildir. Görmez misin ki, her bid'at ve dalâlet ehli, bâtıl olan hükümlerini kitap ve sünnetten aldığını ve o hükümleri kitap ve sünnetten anladıklarını iddia ederler...” (1/ m. 157)

“Kurtuluş yolu fiillerde, sözlerde, îtikadda ve amelde Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat Mezhebine uymaktır. -Allâhü Sübhânehû onların adedini çoğaltsın- Çünkü kurtuluşa erecek olanlar -bugün birileri bilsin veya bilmesin- ancak bunlardır. Diğerleri ise helâk olacaklardır. (Bu hakîkatı) yarın herkes anlayacak, amma faydası olmayacaktır. Allâh'ım, ölüm bizi uyandırmadan sen bizi uyandır.” (1/ m. 169)

“Îtikad kirliliği -ki bu Ehl-i Sünnet îtikâdına muhalefettir- öldürücü zehirdir, insanı ebedî ölüme ve sonsuz azaba götürür. Amelde meydana gelecek gevşeklik ve tembelliklerin mağfiret olunması ümid edilir. Ancak îtikattaki gevşekliğin mağfiret (bağışlanma) ihtimâli yoktur.” (2/m. 67)

“Ubeydullah Ahrâr (k.s.) Hz.'nin şöyle buyurdu:

“Bütün manevi haller ve vecdler bize verilse de îtikâdımız Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat akîdesi üzere olmasa biz bu hallerin mahrûmiyetten başka bir şey olmadığına inanırız.

Yine, kusur ve noksanlar bizim üzerimizde toplansa, îtikâdımız Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat akîdesi üzere dosdoğru ise, biz bunda bir beis görmeyiz.

Cenab-ı Hak Seyyid-i Beşer (sallallâhü aleyhi ve sellem) Efendimiz hürmetine, bizi ve sizi, Peygamber Efendimizin râzı olduğu Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat'in yolunda sâbit kılsın.” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/ m. 193)

SAKIN ÖNYARGILI OLMAYIN Uzaklarda bir köyde, kocası, çocuğu dogmadan ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın kendisine arkadaş olması açısından dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye baslar. Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşır. Bir kaç ay sonra kadının çocuğu doğar. Tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak zorundadır. Günler geçer ve kadın bir gün birkaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kalır. Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır. Aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir. Gelinciği ve kanlı ağzını görür. Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırır ve oracıkta öldürür hayvanı. Tam o sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyulur. Anne odaya yönelir... Ve odada beslediği beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür. Einstein’ in bir sözü vardır; “ İnsanlardaki önyargıyı parçalamak benim atomu parçalamamdan çok daha zor.”

Salât-ı Fethiyye ......................... اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْفَاتِحِ لِمَا اُغْلِقَ وَالْخَاتِمِ لِمَا سَبَقَ نَاصِرِ الْحَقِّ بِالْحَقِّ وَالْهَادِى اِلَى صِرَاطِكَ الْمُسْتَقِيمِ وَعَلَى آلِهِ حَقَّ قَدْرِهِ وَمِقْدَارِهِ الْعَظِيمِ "Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedini'l-fâtihi limâ uğlika ve'l-hâtimi limâ sebeka nâasıri'l-hakkı bi'l-hakkı ve'l-hâdî ilâ sirâatıke'l müstakıym ve alâ âlihii hakka kadrihî ve mikdârihi'l-azıym." ..........Mânâsı: "Allâh'im salât ve selâm eyle ve mübarek kıl; kilitlenmişlerin açıcısı, öncekilerin sonuncusu, Hakk'a hak ile yardımcı, doğru yoluna hidâyet eden Efendimiz Muhammed'e ve onun ehl-i beytine onun kadrince ve azîm mikdarınca." .....(Muhtasar İlmihal, Hasan Arıkan, Fazilet Neşriyat, İstanbul, yyy., s. 168-170)

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'Üstazı: Ah evladım Şamil, keşke ne yapıp edip hatimlere devam etmiş olsa idiniz. ruslar sizi asla esir alamazdı..'