3 Ağustos 2020 Pazartesi

Hem dünyada, hem âhirette dost, ancak Allah için olandır. Menfaat için olan dostlukların sonu mutlaka hüsrandır. Âhirette, bizi kurtaracak olan, ancak Allah için sevgidir. Kıyamet kopar, terazi kurulur, herkesin hesabı görülürken, bir Müslümanın günahları ve sevabları tartılır, ama hikmet-i ilahi, tam eşit gelir. Melekler, (Yâ Rabbi, buna ne yapacağız?) derler. Allahü teâlâ, (Gitsin, akrabalarından bir sevab alsın, teraziye koyun, Cennete gitsin!) buyurur. Melekler, (Git, akrabalarından bir sevab al gel!) deyince, hemen sevinçle, anne, baba, kardeş, evlat, amca gibi akrabalarına gider. Çok az bir sevab lazım olduğu için pek ümitlidir. Durumu anlatır, (Çok küçük bir sevab verirseniz kurtulacağım) der, hepsine teker teker yalvarır, ancak zerre kadar sevab veren çıkmaz. Hepsi de, (Biz kendi durumumuzdan korkuyoruz) derler. O Müslüman, şaşkın, üzgün, boynu bükük gelir, (Bulamadım) der. Melekler durumu arz edince, Allahü teâlâ, (Dünyadayken onun din kardeşleri de vardı. Gitsin, bir de onlardan istesin!) buyurur. Melekler, (Git, bir din kardeşinden al gel!) deyince, gider bir arkadaşını bulur, (Vaziyetim kötü, çok az bir sevab verirsen kurtulacağım) diye durumunu anlatır. O Müslüman da, (Çok az da ne demek, al, hepsi senin olsun) der. Müslüman hemen sevinerek gelir, sevabları verir ve cennetlik olur. Melekler merak ederler, (Yâ Rabbi, buna sevablarının hepsini hediye eden Müslümanın hâli ne olacak? Bunun hiç sevabı kalmadı) derler. Allahü teâlâ, (Ben o sevgili kulumdan daha cömerdim, ona da hiç hesap sormayın! Kol kola Cennetime girsinler) buyurur.

Görüntünün olası içeriği: yazı

Hadis-i Şerif : "Üç kişiden hesap sorma kaldırılmıştır: Aklını kaybetmiş kimse akıllanana kadar; uyuyan uyanana kadar ve çocuk, bulûğa erene kadar. Bu üç zümreden kalem kaldırılmıştır ve yaptıklarından sorumlu tutulmazlar" (Ebu Davud, Hudûd, 17; Tirmizi, Hudud,1; Nesai, Talak, 21; İbn Mâce, Talak, 15).

bİr adama herhangİ bİr sünnetİ haber verdİğİnde o bIrak BUNU. sen bİze kurandan haber ver derse bİlkİ o kİşİ sapIktIr
Hadis-i Şerif : "Üç kişiden hesap sorma kaldırılmıştır: Aklını kaybetmiş kimse akıllanana kadar; uyuyan uyanana kadar ve çocuk, bulûğa erene kadar. Bu üç zümreden kalem kaldırılmıştır ve yaptıklarından sorumlu tutulmazlar" (Ebu Davud, Hudûd, 17; Tirmizi, Hudud,1; Nesai, Talak, 21; İbn Mâce, Talak, 15).

Allah'a ve Rasûlüne küfreden kimse de tevbe etmeye çağrılmadan öldürülür. Böyle bir kimse tevbe etse dahi durum değişmez. Çünkü, Allah'a ve rasûlüne küfretmek haddi gerektirir. Tevbe ise haddi düşürmez ...(İbn Kudame, el muğni 125 )

................Peygamber Efendimiz sav, şöyle buyurmuşlardır: “Allah’ın kulları arasında bir grup var ki, onlar ne peygamber ne de şehidlerdir. Üstelik Kıyamet günü, Allah indindeki makamlarının yüceliği sebebiyle, peygamberler de, şehitler onlara gıpta ederler. Orada bulunan Sahabe-i Kiram sordular: “Ey Allah’ın Rasülü kimdir onlar, bize haber verir misin? Peygamber Efendimiz: “Onlar, aralarında ne kan bağı ne de birbirlerine bağışladıkları bir mal olduğu halde, Allah rızası için birbirlerini sevenlerdir. Allah’a yemin ederim ki, onların yüzleri mutlaka nurdur. Onlar bir nur üzerindedirler. Halk korkarken, onlar korkmazlar, insanlar üzülürken, onlar üzülmezler.”
Sözlerinin bitiminde şu ayet-i celileyi okudular: “Haberiniz olsun ki, Allah’ın dosları var ya! Onlara ne korku var, ne de onlar üzülecekler”

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve oturan insanlar

Her amelde olduğu gibi seferde de niyet önemlidir. Seferilik sınırlarını içine alan veya aşan bir yere gitmeye niyet etmeden, yani böyle bir yolculuk düşünmeden rastgele dolaşıp şuraya da buraya da uğrarken 90 km’nin dışana çıkan-aşan kişi seferi sayılmaz.


................Kerametle tayy-i mekân ederek bir anda başka yerlere-ülkelere giden evliya da, Müslüman cinniler seferi olarak namazlarını kılar.


Rasulullah SAV : Bunlar ahİr zamanda sönmek üzere olan dİn-İ celİl-İ İslami ümmetİ Muhammedİn evladina aŞIlayan mücahİdlerdİr.

İmam-I Rabbanİ (k.s.) hazretlerİ : “Bİr şeyİn tamamI elde edİlemİyorsa, tamamen de terk edİlmez”

........ ARİF OLAN ANLADI.......

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'Ağaç baltaya demiş ki; Ben senin beni kestiğine değil, sapının benden olmasına üzülüyorum.. Gönül ost ατ Candan bildiklerimizin İhanetidir bizi yoran!'

Müslüman, Müslüman olarak kaldIkça, kendİsİnden sİhİr sâdIr olmaz..

Ehl-i Sünnet Hanefi ........‘Müslüman, Müslüman olarak kaldıkça, kendisinden sihir sâdır olmaz.’ .Ondan iman yok olduğu zaman ki bundan Allah sübhânehûye sığınırız kendisinden sihir sâdır olabilir. Sihir ve imandan her biri, sanki birbirinin nakîzı (zıddı) gibidir. Sihir vâki olunca, iman kalmaz. O bakımdan, bu işin kötülüğü sebebiyle imana bir halel (bozukluk) gelmemesi ve İslâm’ın elden çıkmaması için, bu inceliğe riâyet etmek gerekir.

yani gerçek müslüman sihir, büyü ile uğraşmaz uğraşanında imanı giderse yaptığı sihir, büyü tesir eder. tabiki Allahüteala izin verirse.

HZ.MİMAR SİNAN R.Aleyh. : “Bütün Ustalığımı Bu (edirne selimiye) Camide Sarf Ettim” “Kalfalığımı İstanbul’daki Şehzade Camii’nde yaptım, ustalığımı da Süleymaniye Camii’nde tamamladım. Amma bütün kudretimi bu Selim Han Camii’nde sarf edip, hünerimi açık seçik ortaya koydum. Bildiğimiz cihanın mimar ve mühendisleri var. Bütün kabiliyetlerini ortaya koysalar, böyle büyük bir eser vücuda getirmekten âciz kalacaklardır.”. “Peygamber Efendimiz’in doğduğu gece Ayasofya’nın kıble tarafındaki kubbesinin bir tarafı çökmüştür. Sonra Peygamberimiz’in tükürüğüyle harcı tutturulmuştur. O yüzden Mimar Sinan Edirne’de Selimiye kubbesini yaparken, Ayasofya kubbesinin, Hazret-i Resulullah’ın tükürüğüyle bina edilen mahallinden bir miktar kireci kazıyıp Selimiye kubbesi kirecine karıştırıp, bu Selim Han’ın kubbesini Mimar Sinan bu şekilde inşa etmiştir ki inşâallah ilâ mâşâallah müebbed olur.


Ehl-i Sünnet Hanefi

Salât-ı Münciye...(doğrusu böyle okunur) اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلاَةً تُنْجِينَا بِهَا مِنْ جَمِيعِ اْلاَحْوَالِ وَاْلآفَاتِ وَتَقْضِى لَنَا بِهَا جَمِيعَ الْحَاجَاتِ وَتُطَهِّرُنَا بِهَا مِنْ جَمِيعِ السَّيِّئَاتِ وَتَرْفَعُنَا بِهَا عِنْدَكَ اَعْلَى الدَّرَجَاتِ وَتُبَلِّغُنَا بِهَا اَقْصَى الْغَايَاتِ مِنْ جَمِيعِ الْخَيْرَاتِ فِى الْحَيَاتِ وَبَعْدَ الْمَمَاتِ اِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ "Allâhümme salli alâa seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâa Muhammedin salâten tünciinâa bihâa min cemîi'l-ehvâli ve'l âfâat. [Arapça metinde "ehvâl" kelimesi, "ahvâl" olarak dizilmiş; doğrusu burada yazıldığı gibi "ehvâl"dir. Düzeltir özür dileriz.] Ve takdıy lenâ bihâ cemî'alhâcât ve tütahhirunâ bihâ min cemîi's-seyyi'ât ve terfeunâ bihâ indeke a'led-derecâat ve tübelliğunâ bihâ aksa'l gâyâti min cemîi'l-hayrâti fi'l-hayâti ve ba'del-memât. Inneke alâa külli sey'in kadiyr." .....Mânâsı: "Allâh'ım, Efendimiz Muhammed'e ve ehl-i beytine bizi bütün korku ve âfetlerden kurtaracağın, bütün ihtiyaçlarımızı göndereceğin, bütün günahlarımızdan temizleyeceğin, nezdindeki derecelerin en yücesine yükselteceğin, hayatta ve ölümden sonra bütün hayırların nihâyetine ulaştıracağın şekilde râhmet eyle. Muhakkak sen her şeye kaadirsin.".... hasan arıkan. muhtasar ilmihal.


........................... Salât-ı Fethiyye .........................

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الْفَاتِحِ لِمَا اُغْلِقَ وَالْخَاتِمِ لِمَا سَبَقَ نَاصِرِ الْحَقِّ بِالْحَقِّ وَالْهَادِى اِلَى صِرَاطِكَ الْمُسْتَقِيمِ وَعَلَى آلِهِ حَقَّ قَدْرِهِ وَمِقْدَارِهِ الْعَظِيمِ
"Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedini'l-fâtihi limâ uğlika ve'l-hâtimi limâ sebeka nâasıri'l-hakkı bi'l-hakkı ve'l-hâdî ilâ sirâatıke'l müstakıym ve alâ âlihii hakka kadrihî ve mikdârihi'l-azıym." ..........Mânâsı: "Allâh'im salât ve selâm eyle ve mübarek kıl; kilitlenmişlerin açıcısı, öncekilerin sonuncusu, Hakk'a hak ile yardımcı, doğru yoluna hidâyet eden Efendimiz Muhammed'e ve onun ehl-i beytine onun kadrince ve azîm mikdarınca." .....(Muhtasar İlmihal, Hasan Arıkan, Fazilet Neşriyat, İstanbul, yyy., s. 168-170)



..... Salât-ı Nâriye... ( doğrusu sadece bu şekilde okunur)

اَللَّهُمَّ صَلِّ صَلاَةً كَامِلَةً وَسَلِّمْ سَلاَمًا تَامًّا عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الَّذِى تَنْحَلُّ بِهِ الْعُقَدُ وَتَنْفَرِجُ بِهِ الْكُرَابُ وَتُقْضَى بِهِ الْحَوَائِجُ وَتُنَالُ بِهِ الرَّغَائِبُ وَحُسْنُ الْخَوَاتِمِ وَحُسْنُ الْخَوَاتِمِ وَيُسْتَسْقَى الْغَمَامُ بِوَجْحِهِ الْكَرِيمِ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ فِى كُلِّ لَمْحَةٍ وَنَفنسٍ بِعَدَدِ كُلِّ مَعْلُومٍ لَكَ
"Allâhümme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen alâ seyyidinâ Muhammedini'l-lezii tenhallü bi-hil'ukadü ve tenfericü bihi'l-kürabü ve tükdâ bihi'l-havâicü ve tünâlü bihi'r rağâibü ve husnü'lhavâtimi ve husnü'l-havâtimi ve yüsteska'l ğamâmü bi-vechihi'l-kerîm ve alâ âlihii ve sahbihî fîi külli lemhatin ve nefesin bi-adedi külli ma'lûmin lek." ....Mânâsı: "Allâh'ım, kendisi hürmetine dügümler çözülen, gamlar-kederler açılan, ihtiyaçlar giderilen, isteklere, hüsn-i hâtimelere güzel âkibetlere nâil olunan, kerem (cömertlik) sahibi yüzü-suyu hürmetine bulutların sulandığı, Efendimiz Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) ve onun âl ve ashâbına; her bakış ve her nefeste ve zâtınca mâlum olanların sayısınca, kâmil bir rahmet ve tam bir selâmet ihsan eyle."........ hatimi 4444