9 Ağustos 2020 Pazar

Hasan El Benna Mezhepsizdir. ☝️ Seyid Kutup ile aynı cemaattedir. Fitne çıkarıp Müslümanların ölmesine sebep olmuştur..!

 

Müziksiz ilahiler Ben Olaydım ������

Udu hindinin yağının faydaları Boğaz iltihabına burundan damlatılarak hasta 5-10 dakika yatırılırsa ilk 10 dakikada iyileşmeyi başlatır. Balgamı attırır Sabah akşam bir tatlı kaşığı içilirse akciğere ve bronşlardaki iltihaba şifadır . Boğaz ağrısına şifadır. İdrar yollarındaki iltihabı söker erkeklik ve kadınlık hücrelerindeki canlı organizma sayısını arttırır. Bunu aynı zamanda toz halinde ılık su ile karıştırarakta sağlayabilirsiniz. Beldeki , böbrekteki , midedeki , karaciğerdeki , akciğerdeki iltihabı temizler Damarlardaki kanı temizler Guatr tedavisinde etkilidir Yüksek olan tsh ( troid değerini düşürür ) Manevi hastalıklara şifadır. Mide ağrılarında faydalıdır Vücuda kuvvet verir. İdrarını tutamayan kimseler için faydalıdır ( çocuklarda alt ıslatma için etkendir. ) Gut , romatizma ve felç hastalıklarında kullanılır. tozu Zehirlenmeye karşı faydalıdır. Yılan ve akrep sokmasında panzehir olarak kullanılır. Sırt ağrısına faydalıdır. Titreme siyatik Mafsal ağrılarını giderir. tozu suya katılıp içilirse bağırsak kurtlarını döker. Udu hindi yağı bebeklerde gaz söktürücüdür. Güneş yanıkları hafif yanıklar ve egzamaya karşı şifalıdır. Allah Resulü (sav) şöyle buyururdu: Şu Ûdi Hindî'ye dikkat ediniz. Çünkü onda yedi şifa vardır. Boğaz hastahğından dolayı burna çekilir. Zatülcenp (akciğer zarı iltihabı) hastalığında çok etkilidir..

 Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'Rasulullah Efendimiz Şöyle Buyuruyor; 'Üç ses vardır ki Allah-u Teâla onları sever: -Horoz sesi, -Kur'an okuyan kişinin sesi, -Seher vakitlerinde istiğfar edenlerin sesi." (Deylemi, Müsnedü'l Firdevs, Hadis no: 2361; Ali el-Muttaki, Kenzü'-I-Ummâl, H. no: 35285)'

Helal gıda alanla! haram gıda ile beslenenin dine (hakikate) bakış açısı farklı olurmuş. Akdeniz Toros iyiki varsın.

 Mustafa Arabacı

GIYBET Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Gıybetin ne olduğunu bilir misiniz?” buyurunca Sahâbe “Allah ve Resûlü daha iyi bilir.” dediler. Buyurdu ki: “Din kardeşin hakkında onun hoşlanmayacağı şeyler söylemendir.” “Söylediklerim onda varsa?” diye sorulduğunda, “Onlar din kardeşinde varsa gıybet etmiş olursun. Şâyet onda yoksa iftirâ etmiş olursun.” buyurdular. Câbir bin Abdullah (r.a.) naklediyor: Resûlullah (s.a.v.) zamanında kötü kokulu bir rüzgâr esti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Bazı münâfıklar, Müslümanları gıybet ettiler. Bu kötü kokunun sebebi işte budur.” buyurdular. Hikmet ehli bir zâta, ‘Resûlullah (s.a.v.) zamanında gıybetin kötü kokusu ortaya çıkıyordu. Fakat günümüzde bu koku ortaya çıkmıyor. Bunun hikmeti nedir?’ denildi. Şöyle cevap verdi: ‘Günümüzde gıybet o kadar çoğaldı ki, burunlar o kokularla doldu, artık kötü koku belli olmuyor.’ Bu şuna benzer: Derilerin işlendiği tabakhaneye ilk defa giren adam, derilerin pis kokusundan orada duramaz. Hâlbuki oranın çalışanları, burunları o kokuyla dolup ona alıştığından bu kötü kokuyu hissetmezler. İşte günümüzde gıybet böyledir. Meclisleri, günah meclisine dönüşmesin diye, insanların gıybet etmelerine izin vermeyip, o kapıyı sonuna dek kapatmak selef-i sâlihînin ahlâkındandır. Onlar, okudukları hadîs-i şerîfin, yaptıkları sohbetin veya zikrin, aynı mecliste yapılacak olan tek bir gıybete mukâvemet edemeyeceğini düşünürlerdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyorlar: “…Mirac gecesinde cehenneme baktığımda leş yiyen bir topluluk gördüm. Cebrâil’e ‘Bunlar kimdir?’ diye sordum. Cebrâil (Aleyhisselâm) ‘Bunlar (gıybet yapmak suretiyle) insanların etlerini yiyenlerdir…’ cevabını verdi.” Fudayl bin Iyâz (rah.) şöyle buyurdu: “Başkalarını çekiştirmek, sevaplarını mancınığa koyup dört bir yana saçmak demektir.” Vekî’ bin Cerrah (rah.) şöyle buyurur: “Gıybete bulaşmamanın ne kadar şerefli bir şey olduğu, ondan, çok az kişinin âzâde kalmasından anlaşılmaktadır.”

 Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'Alışverişte; "Vallahi böyledir, billahi öyle değildir." diye yemin edenlere yazıklar olsun. Hadîs-i Şerîf OSHAN CELIK M'


Kas zayıflığı, iflic olanlar, Karaciğer sorunu olanlar,bayanlarda hormon dengesizliyinde,doğal maya ile mayalanmış peynir suyun buz dolabında bekletin.Her gün 2-3 bardaq için

 Tehran Turqutlu

Hızır as'ın Ayasofya'yı kıbleye çevirdiği direk ve parmak izi! Fatih sultan Mehmed İstanbul'u fethettikten sonra, ilk cuma namazını Ayasofya'da kılmak için kilisenin derhal camiye çevrilmesini emretmiş, ordudaki ustalar kısa sürede Ayasofya Kilisesi'ni, Büyük Fetih Camii'ne çevirmişler ve cuma namazına hazırlamışlar. Cemaat toplanmış Fatih Sultan Mehmed etrafındakiler: - Aranızda ikindi namazının sünnetini hiç kaçırmayan var mı? diye sormuş. - Eğer kaçırmayan varsa bütün cemaatin başına o geçecek ve imamlığı o yapacak, demiş. Herkes büyüklere bakmaya başlamış. Fatih Sultan Mehmed'in orada bulunan lalası da diğer alimlere ve en son da Akşamseddin'e bakmış. Ama herkes başını yere eğmiş. Akşamseddin bile başını yere eğmiş ve: - Bir keresinde evime misafir geldi. Misafirleri kıramadığım ve çok meşgul olduğum için ikindi vakti keraate girdi. Hayatımda sadece bir kez ikindi namazının sünnetini kılamadım, demiş. Akşemseddin'in bu sözü üzerine Fatih Sultan Mehmed: - Ben hayatımda hiç ikindi namazının farzını ya da sünnetini kaçırmadım, demiş. Bunun için de oradaki heyet tarafından İstanbul'un fethinden sonra Ayasofya'da kılınacak ilk cuma namazına imamlık yapmaya Fatih Sultan Mehmed layık görülmüş. Yani hem padişah olduğu için hem de o kadar savaşın arasında ikindi namazının sünnetini kaçırmadığı için imamlığa geçmiş. Fatih Sultan Mehmed imamlığa geçtikten sonra namaza başlamak için tekbir getirir ama hemen sonra durmuş ve sağına soluna selam vererek namazını bozar. Sonra tekrar tekbir getirmiş ve tekrar durur sağa sola selam vererek namazını bozar. Üçüncüsünde de tekbir getirdikten sonra ellerini bağlar ve ilk cuma namazını kıldırmaya başlar. Cemaatten bazıları: "Padişah büyük kibre girdi o kibrinden dolayı namazı başlatamadı" diye düşünmüşler. Namaz kılındıktan sonra Fatih Sultan Mehmed'e namazı neden üç kere bozduğunu sormuşlar o da: - İstedim ki namaz sırasında bana ve bütün cemaate Kabe görünsün, yani biz Kabe'nin önünde namaz kılalım. Bu niyetle birinci tekbiri getirdim fakat Kabe görünmedi. İkincisinde de tekbir getirdim Kabe görünmedi. Fakat üçüncüsünde tekbir getirdim ve Kabe gözümün önünde belirdi, demiş. Bunun sebebini de Akşemseddin Hazretleri'ne sormuşlar o da bu hadiseyi şöyle anlatmış. Demiş ki: - Padişahımız üç defa tekbir getirdi. Birinci tekbirde baktım ki, Ayasofya'nın yönü kıbleye bakmıyor. İçimden "İnşallah bir yanlış yapmayız" dedim. İkinci kez tekbir getirdi, tekrar namazı bozdu, namazı bozduğu için sevindim. Üçüncü tekbirde yine içimden: "İnşallah namazını bozar" dedim. Fakat o an bana manevi alemde cemaatin en arka safı gösterildi. En arka safta, bir kişilik yerin eksik olduğunu gördüm. Bir an baktım ki Hızır Aleyhisselam, o bir kişilik yere doğru saf tutmak için gelirken terler direğe parmağını soktu ve Ayasofya'nın yönünü kıbleye doğru çevirdi. Ondan sonrada bir kişilik yerin eksik olduğu o safa geçti ve namaza durdu. Böylece padişah üçüncü kez tekbir getirdikten sonra Kabe'yi tam karşısında gördü, bir daha selam vermedi ve böylece İstanbul'un fethetinden sonraki ilk cuma namazını kıldırdı...

 

Fotoğraf açıklaması yok.