1 Eylül 2020 Salı

Meşe palamutu FAYDALARI NELERDİR?

 

Meşe palamutu FAYDALARI NELERDİR?
- Cildin deforme olmuş yüzeyini kısa sürede onarır ve iyileşmesini hızlandırır. Kaynar suyun içerisine bir avuç meşe palamudu atıp bir gün sonra o suyu şifa olarak kullanabilirsiniz.
- Lif bakımından zengin olan bu besin sindirim problemlerini gidererek mide ve bağırsak hastalıklarının riskini önler. Bu besin hem kabızlığa hem de ishale iyi gelir.
- Doymamış yağ bakımından oldukça zengin olduğundan kötü kolesterol seviyesini düşürür. Böylece kalp sağlığını tehdit eden damar tıkanıklığını ve obezite rahatsızlıklarının riskini azaltır.
- Aynı zamanda Kandaki glikoz seviyesini düzenlendiğinden diyabete neden olan riskleri azaltır.
- Kemik sağlığı ve gelişimi için önemli olan potasyum, fosfor ve kalsiyum maddeleri bakımından zengin olan meşe palamudu kemik erimesi gibi rahatsızlıkların riskini azaltır. Aynı zamanda şifa deposu olan meşe palamudu beyin sağlığını da destekleyerek unutkanlık gibi hastalıkları önler.
- B vitamini bakımından zengin olduğundan metabolizma ve bağışıklığı güçlendirir. Bu sayede vücutta oluşma ihtimali olan kanserli hücrelere karşı kalkan oluşturur.
NASIL KULLANILIR?
- Kuru öksürük, boğaz, göz ve karaciğer iltihapları için meşe palamudu kabuklarını kaynatıp balla tatlandırıp tüketebilirsiniz.
- Sık ishallerde 1 yemek kaşığı meşe palamudu tozu tüketildiğinde hem ishali engellemiş hem de bağırsak florasalarını dengelemiş olursunuz.
- Egzama rahatsızlıkları için meşe yaprakları ve kabukları kaynatıp suyu ile o bölgeleri yıkayabilirsiniz.
- Doğal yollarla diş çürüklerini engelleyip dişleri beyazlatmak istiyorsanız. Pelit otu, karabiber, kurutulmuş limon tozu ve meşe palamut tozunu karıştırıp kaynatınız. Elde ettiğiniz macun ile günde iki defa dişlerinizi fırçalayınız.
- Yarım bardak pekmez ve balı karıştırınız içerisine meşe palamut tozu ekleyip bir litre su ile beraber kaynatınız. Mide yanması esnasında bu karışımdan tüketebilirsiniz.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ana-babasına asi olan, vefatlarından sonra, onlar için dua etse, Allahü teâlâ, onu, ana-babasına itaat edenlerden yazar.) [İbni Ebiddünya]

 (Kendinize, evladınıza ve malınıza beddua etmeyin! Duaların kabul olduğu bir saate rastlar da bedduanız kabul olur.) [Müslim]

İmam-ı Rabbani Hazretleri (k.s) hanımıyla pencere kenarında oturup dışarıyı seyrederken gülümsedi. Hanımı ne gördüğünü merak edip sorduğunda anlattı: ''Dışarıdan biri geçiyordu,şeytan sağ tarafından saldırmak istedi,yanındaki melek kafasına bir topuz vurdu, şeytan öbür tarafa geçti,tam oradan içeri girecekti,melek bir daha vurdu,arkadan saldırıp kalbine vesvese vermek istedi,bir tokmak daha yedi,öne geldi,yine bişey yapamadı...!'' Hanımı merak etti, neden bir şey yapamadığını sordu. İmam-ı Rabbani Hazretleri (k.s) açıkladı:''Mübarek adam evden çıkarken Ayete'l-kürsî okumuş...Ayete'l-kürsî bir duvar gibi örmüş etrafını.!

 

Teşekkürler sevda hanımın sodyum bi karbonat kullanımı ile şifa bulması saygılar hepinize

 

sabah namazı

19s · Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Hanımını anasından üstün tutana lanet olsun! Onun farz ve diğer ibadetleri kabul olmaz.) [Şir’a] (Rabbin rızası, ana-babanın rızasında, gazabı da, ana-babanın gazabındadır.) [Buhari

 

12s
 
Herkese Açık ile paylaşılıyor
Herkese Açık
Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'OKUYANA CENNETLERİN ÂŞIK OLDUĞU DUÂ... Allah'ım! Senden daimi bir iman dilerim. Allah'ım! Senden korkan bir kalp niyaz ederim. Allah'ım! Senden yararlı ilim isterim. Allah'ım! Senden doğru bir yakin,derinden inanmak dilerim. Senden afiyetin tamamını ve devamını dilerim. Senden afiyetin gereği gibi şükretmeye beni muvaffak kılmanı dilerim. Ayrıca beni kimseye muhtaç etmemeni de dilerim.''
Allâhümme innî es’elüke îmânen dâimen
Ve es’elüke kalben hâşian,
Ve es’elüke ılmen nâfian,
Ve es’elüke yakînen saadikan,
Ve es’elüke dînen gıyemen,
Ve es’elükel-âfiyete min külli beliyyeh,
Ve es’elüke temâmel-âfiyeh,
Ve es’elüke devâmel-âfiyeh,
Ve es’elükeş-şükra alel âfiyeh,
Ve es’elükel-ğınâ alennâs’.
OKUYANA CENNETLERİIN ÂŞIK OLDUĞU DUA…
MUTLAKA BU DUAYI OGRENELIM.
CUMAMIZ MÜBAREK OLSUN..
Hz.Ali (k.v.) anlatıyor:
“Bir ara Cebrail aleyhisselam, Rasûlullah’a (s.a.v.) gelmiş. Onlar henüz birlikte iken Ebu Zerr (r.a.) çıkagelmiş. Cebrail aleyhisselam onu görünce;
"Ebu Zerr” demiş. Bunun üzerine Allah Rasûlü şöyle demekten kendini alamamış:
“Ey Allah'ın Emîni (Cebrail)! Siz Ebu Zerr'i tanıyor musunuz?” Cebrail aleyhisselam:
“Evet. O göklerde yerdekinden daha ünlüdür. Oralarda onu tanımayan yoktur. Bu da her gün iki defa yaptığı duadan ileri gelmektedir. Melekler ona hayrettedirler. İstersen çağır da ona o duayı soruver” deyince, Rasûlullah (s.a.v.), Ebu Zerr'i (r.a.) çağırmış ve şöyle demiş:
- “Ey Ebu Zerr! Her gün yaptığın dua var mıdır?” Ebu Zerr (r.a):
“Evet, anam-babam sana feda olsun, ey Allah'ın Rasûlü! O duayı herhangi bir insandan işitmedim. O, sadece Rabbimin bana ilham ettiği on cümledir. Her gün iki kere onu söylerim. Bunu da şöyle yaparım:
Önce kıbleye karşı yönelerim. Allah Teala'yı bir miktar tesbih (sübhânallah derim), bir miktar tehlil (Lâ ilâhe illallah derim) ve bir miktar da hamdederim (el-hamdülillah derim). Sonra da bir miktar tekbir getiririm (Allâhu ekber derim). Daha sonra şu on cümlelik duayı yaparım:
..
‘Allâhümme innî es’elüke îmânen dâimen
Ve es’elüke kalben hâşian,
Ve es’elüke ılmen nâfian,
Ve es’elüke yakînen saadikan,
Ve es’elüke dînen gıyemen,
Ve es’elükel-âfiyete min külli beliyyeh,
Ve es’elüke temâmel-âfiyeh,
Ve es’elüke devâmel-âfiyeh,
Ve es’elükeş-şükra alel âfiyeh,
Ve es’elükel-ğınâ alennâs’.
Manası: ‘Allah'ım! Senden daimi bir iman dilerim.
Allah'ım! Senden korkan bir kalp niyaz ederim.
Allah'ım! Senden yararlı ilim isterim.
Allah'ım! Senden doğru bir yakin,derinden inanmak dilerim.
Senden afiyetin tamamını ve devamını dilerim.
Senden afiyetin gereği gibi şükretmeye beni muvaffak kılmanı dilerim.
Ayrıca beni kimseye muhtaç etmemeni de dilerim.’
Bunun üzerine Cebrail aleyyisselam şöyle dedi:
"Ey Muhammed! Seni Hak olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki;
Ümmetinden her kimi bu duayı okursa, denizlerin köpüğü, yeryüzündeki toprağın sayısı kadar günahı olsa bile bağışlanır. Ümmetinden rastladığım herhangi bir kimsenin kalbinde bu dua bulunursa, Cennetler ona âşık olur. İki melek de devamlı olarak onun bağışlanmasını diler. Cennet kapıları ona açılır ve melekler ona şöyle seslenir:
'Ey Allah'ın velîsi, hangi kapıdan istersen gir Cennet’e.”..

HZ. MUS’AB BİN UMEYR R.A. Mus’ab bin Umeyr (r.a.), Mekke’nin varlıklı ve yakışıklı delikanlılarındandı. Babası ve annesi onu çok seviyordu. Annesi çok zengindi ve ona en güzel elbiseleri giydirirdi. Mekke’nin en güzel kokularını sürünürdü. Hadramut’tan gelen en kıymetli ayakkabıları giyerdi. Hz. Mus’ab (r.a.), Peygamber Efendimizin (s.a.v.), Erkam bin Ebû Erkam’ın evinde insanları İslâm’a davet ettiği haberini alınca, hemen huzûruna çıkıp İslâm ile müşerref oldu. Berâ bin Âzib’in (r.a.) şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Peygamberimizin (s.a.v.) ashâbından bize ilk ulaşan -yani Medîne-i Münevvere’ye ilk hicret eden- Mus’ab bin Umeyr ve İbn-i Ümm-i Mektûm’dur (r.anhümâ).” Bir gün Peygamberimiz (s.a.v.), ashâbıyla otururken Mus’ab (r.a.) geldi. Üzerinde yamalı bir kumaş parçası vardı. Ona bir de tabaklanmamış hayvan derisi eklemiş ve onu elbisesine yen yapmıştı. Ashâb-ı Kirâm, onun Müslüman olmadan önce içinde bulunduğu imkânlar ile şimdiki hâlinden dolayı gözyaşlarını tutamadılar. Zîrâ yanlarında onun bu hâlini değiştirecek hiçbir şeyleri de yoktu. Mus’ab (r.a.) selâm verdi. Peygamberimiz (s.a.v.), selâmını aldılar ve onu medheden güzel sözler söyledikten sonra şöyle buyurdular: “Mus’ab’ı görmüştüm. Mekke’de, Kureyş delikanlıları arasında, ondan daha çok imkâna sahip kimse yoktu. Sonra Allâh’a ve Resûlüne olan muhabbeti, ona bu imkânları terk ettirdi.” Habbâb bin Eret (r.a.), şöyle buyurmuştur: “Allâhü Teâlâ’nın rızâsını talep ederek Resûlullah (s.a.v.) ile berâber Allah yolunda hicret ettik. İnşâallah Allâhü Teâlâ’nın vadettiği ecrimize kavuşacağız. Bizden âhirete irtihal eden öyle kimseler vardı ki (dünyâda iken) ecirlerinden hiçbir şey almadılar. Mus’ab bin Umeyr de onlardandır. Uhud Harbi’nde şehîd edildi. Yamalı bir kumaş parçasından başka, onu kefenleyecek bir şey bulamadık. Onunla başını örttüğümüz zaman ayakları açıkta kalıyor, ayaklarını örttüğümüz zaman ise başı açıkta kalıyordu. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz (s.a.v.): ‘Onun baş tarafını örtün. Ayakları tarafını da ızhır otu ile kapatın. Bizden öyle kimseler var ki, muradlarına eriştiler.’ buyurmuşlardır.” Radıyallâhü anhüm. (et-Tabakâtü’l-Kübrâ, İbn-i Sa’d)

 

İlmin evveli soğandan acı, Ahiri baldan tatlıdır.
Tembelliğin evveli baldan tatlı, Ahiri soğandan acıdır.