“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
3 Eylül 2020 Perşembe
Silsile-i Saadatın 4. halkasını teşkil eden, imam-ı azam ebu hanife r.aleyhin mürşid-i kamili olan Cafer-i Sadık ks. hz.lerinden nakil edilir.. İbrahim as. Allahütealaya münacaat edip, İsmail as.ın kurban olmamasının sebebini sordu. Allahüteala buyurdu ki, alnında Habibimin nuru vardır. Ben onu boğazlatmam. İbrahim as. : - Ya Rabbi o hazretin mertebesinden bir nebze bildir, diye niyaz etti. Allahüteala aradaki perdeleri kaldırıp Habibinin sav. ve Eshabının derecesini Haliline gösterip , bunlar senin evlatlarındır, buyurdu. Bunların arasında Hz. Hüseyin ra.ın şehadet mertebesini gördü. İlahi bu derece kimindir? dedi. Allahüteala buyurdu ki: - Habibimin kız evladından İmam Hüseyinin mertebesidir. İbrahim as. Ya Rabbi Hüseyini oğlum İsmailden daha çok seviyorum dedi. Allahüteala ben onu (hüseyini) ismaile kurban kabul ettim buyurdu.......mearıcu'n nubuvve altıparmak peygamberler tarihi. berekat y.evi. 1978. 4.baskı, sayfa 178. a.faruk meyan.
“Sünnet üzere az amel, bid‘atlarla işlenen çok amelden hayırlıdır.” Serî-i Sakatî (k.s) Peygamberimiz (S.A.V.) buyuruyor ki: Namaz, büyük günâhlardan sakinmak sarti ile, vakit aralarindaki günahlari siler.» Dİn kardeşİnİzle sofraya oturduĞunuzda oturmayI uzatIn. Zİra o, ömrünüzden sayIlmaz. CAFER-İ SADIK KS.
ÖSÜRÜ VERİLMEYEN TARIM ÜRÜNÜ VEDE ZEKÂTI VERILMEMIS HER TÜRLÜ MAL HARAM OLUR COK CIDDI UYARIMIZDIR
18s
· 15s
· Sadece ben ile paylaşılıyor
Kust-i Bahri Ûd-î hindî
BIR AN ÖNCE TANIŞMANIZ GEREKEN BİTKİ UDİHİNDİ! Bilinmeyen şifa
*Boğaz ağrısına iyi gelir,
* Bademcik iltihabına çok faydalıdır,
* Akciğer rahatsızlıkları için yararlıdır,
* İdrar tutukluğuna iyi gelir,
* balgam söktürücü olarak etkilidir,
* gut hastalığı,
* karaciğer ve safra kesesi ağrıları,
* kansızlık,
* karaciğer temizleyici,
* kaşıntı ve egzama,
* sarılık,
* gastrit,
* zorlukla işeme ve kan işeme,
* dalak hastalıkları,
* küçük çocuklarda solucan ve şerit,
* bronşit ve öksürük için de faydalıdır.
* Merkezi sinir sistemini sakinleştirici etkisi vardır.
* Mikropları öldürücü etkisi de vardır.
* Epilepsi ve Manevi Rahatsızlıklar
*Diyabet,şeker,Tansiyon kalp damar rahatsızlıkları
*Hücre yenileyici ve tüm onkolojik rahatsızlıklarda
Şifanıza vesiledir.
Daha nice şifa kaynagı olan
Dogal Antibiyotik udi hindi yagı, tozu ve macunu için iletişime geçebilirsiniz
Peygamberimiz (S.A.S) buyuruyor ki: «— Namaza karsi titiz davrananlara Allah (C.C) su bes ikramda bulunur: 1 — Geçim darligini üzerinden kaldirir. 2 — Kabir azabindan kurtulur. 3 — Amel defteri sag taraftan verilir.
23s
· Peygamberimiz (S.A.S) buyuruyor ki:
«— Namaza karsi titiz davrananlara Allah (C.C) su bes ikramda bulunur:
1 — Geçim darligini üzerinden kaldirir.
2 — Kabir azabindan kurtulur.
3 — Amel defteri sag taraftan verilir.
4 — Sirat\'i simsek gibi geçer.
5 — Hesaba çekilmeden cennete girer.»
Namazi savsaklayanlara da Allah (C.C) besi dünyada, üçü ölürken, üçü kabirde ve üçü kabirden yeniden çikarken olmak üzere onbes çesit ceza verir.
Dünyadakiler sunlardir:
1 — Ömrünün bereketi kaldirilir.
2 — Yüzünden «iyiler» simasi silinir,
3 — Allah (C.C) hiç bir amelinin mükâfatini vermez,
4 — Duasi göge yücelmez,
5 — Iyilerin dualarinda payi bulunmaz.
ölürken çekilen cezalar sunlardir:
1 — Boynu bükük ölür.
2 — Aç olarak can verir.
3 — Bütün dünya denizleri girtlagina akitilsa kanmayacak sekilde susuzluk çeke çeke ölür.
Kabirde basina gelenler sunlardir:
1 — Kaburgalari birbirine geçecek sekilde sikisir.
2 — Kabrinde üzerine ates yakilir ve sabah - aksam bu atesin karalar üzerinde daglanir.
3 — Kabirde üzerine «Sucâul Akra» adinda gözleri ates ve tirnaklan demirden bir yilan salinir, her tirnaginin uzunlugu bir günlük yol kadar olur. Kulak zarini titreten gök gürültüsü gibi bir ses ile dile gelerek ölüye der kî:
«— Ben Sucâul Akra\'im. Rabb\'im bana sabah namazini günesin dogusuna kadar, ögle namazini ikindiye kadar, ikindi namazini aksama kadar, aksam namazini yatsiya kadar, yatsi namazini tan yeri agarana kadar geciktirerek savsaklamana karsilik seni her biri için ayri ayri dögmemi emretti.»
Yilanin her darbesi ile adam yetmis arsin boyu daha yere gömülür. Kiyamet Gününe kadar kabir azabi çekmeye devam eder.
Yeniden dirilip mezardan çiktiginda Kiyamet duraginda basina gelenler sunlardir:
«— Agir hesablasma, 2 — Rabb\'in gazabi. 3 — Cehenneme girmek.»
Eşinizin Mutlu Olması İçin Bazen Kaybedin… Efendimiz bir gün Hz. Aişe Validemiz ile çölde yürüyorlar. Aişe Validemiz genç ve son derece heyecanlı. Peygamberimiz bunu fark ediyor ve “Haydi Aişe seninle bir yarış yapalım” diyor. Aişe Validemiz çoktan hazır, “Hemen” diyor ve efendimizi yarışta geçiyor. Beyi tarafından takdir edilmek de Aişe Validemiz’i ayrıca mutlu ediyor. Bir sene sonra, aynı çölden yine geçerlerken Efendimiz, “Ya Aişe geçen yıl burada sen beni geçmiştin. Yine yarışalım mı?” diye sorar. Hz. Aişe kabul eder. Bu sefer Efendimiz Hz. Aişe’yi geçiyor. Ama Efendimiz, Hz Aişe mahzun olunca bu durumu kullanmak yerine, “Üzülme üzülme geçen sefer sen geçmiştin şimdi de ben geçtim. Eşit olduk ödeştik” diye eşini taltif ediyor. Ne önceki durumunu kullanarak geri kaldığını üzüntü vesilesi yapıyor ne de ileri geçtiğini şımarma vesilesi yaparak eşini incitiyor. Duygusallık zayıflık değil Çölde hanımını geçemeyen Efendimiz Miraç’ta yaptığı yolculukta bir noktadan öteye gidemeyen Cebrail’i geçiyor. Gökte Cebrail’i geçen Efendimiz yerde hanımını geçemiyor. Burada şöyle bir mesaj veriyor Efendimiz: “Hanımınızı ezmeyiniz, üzmeyiniz. Onun duygu dünyasına şefkat dünyasına girin hatta bazen onun mutlu olması için kaybedin. Bazen de siz kazanırsanız onu teselli edin ki onun duygu dünyasına hitap edin.” Biz beyler Efendimiz’in bu mesajını alıyor muyuz? En ufak bir meselede hanımınızla tartışmaya giriyor musunuz? Hanımlar şefkat yüklü yaratılmıştır. Eğer bu duygu olmasaydı, içinde çocuklarının bütün sıkıntısını çekemez, katlanamazdı. Beyefendiler hanımın bu yüklerinden dolayı Rabbi tarafından verilen duygusallıktan ötürü onu eleştirmemeli tam tersine anlayışla hürmet etmelidir. Bir atasözünde “Erkekte akıl kadında his hâkimdir” denilir. Bazı erkekler bunu üstünlük olarak görürler. Hâlbuki bu üstünlük değil bir yükümlülük getirir. Bu yüklendikleri görevin neticesidir. Eğer erkekte akıl hâkimse akıllı davranıp muhatabını rencide etmemelidir. Duygusallığına hürmet gösterip “Yüklendiği görevi icabıdır” demelidir. Her zaman eşitlik Peygamberimizle ilgili bir başka hatıraya geçmek istiyorum. Efendimiz Bedir Savaşı’na gidiyor. Ama yolda deve sayısı yüz ise insan sayısı üç yüz. Peygamberimiz devesi olanlar devesi olmayanlardan adam alsın diyor ve hesap ediliyor ki deve başına üç adam düşüyor. Peygamberimizin devsine de üç adam düşüyor ve sırası gelince adamları çağırıp kendisi yaya yürüyor. Sırası gelen diğer iki kişi binmek istemiyor ve “Ya Rasulallah biz senin yanında yürüyelim” diyorlar. Efendimiz de, “Eğer yürümek insanı yorarsa siz de insansınız siz de yorulursunuz. Yok, eğer yürümede bir sevap varsa ben de insanım benim de sevaba ihtiyacım var.” Her iki halde de kendisine ayrı bir muamele yapılamasını istemiyor. Burada çok önemli bir mesaj var: “Ey ümmetim çevrenizle olan münasebetinizde eşitlik ölçüsünü kaybetmeyin.” O her zaman halkı ile eşitlik örneği vermiştir. Bu örnekte de kendimize ne kadar hak tanıyorsak başkalarına da aynı hakkı kullandırmamızın gereğine dikkat çekiyor. “Vahiy mi, sizin emriniz mi?” Bedir’e vardıklarında bir dağın dibinde konaklamak üzere yükler indirilirken Bedir’de çobanlık yapan Habbab isimli bir adam geliyor. Çoban, “Ya Resulallah burayı seçmeniz vahyin emri ile mi yoksa sizin emriniz midir” diyor? Resulullah, “Bu benim fikrimdir” deyince, “Ya Resulallah ben burada çobanlık yaptım. İleride su var. Biz oraya gitmezsek oraya düşman gider ve su ile de kuvvet bulur. Biz gidelim orada konaklayalım hem bizim için faydalı olur hem de düşmanı kuvvetsiz bırakmış oluruz.” Peygamberimiz çobanın dediği yere gidiyor ve suyun yanına konaklıyorlar. Düşman orayı işgal niyeti ile geldiği için sudan da mahrum kalıp kuvvetsiz kalıyor. Burada dikkat çeken husus, Peygamberimiz’in herhangi bir önyargıya sahip olmaksızın çobanın fikrini dinlemesi ve hatta makul görerek uygulamasıdır. Çevresindeki insanları dinlemek ve makul olan fikirleri uygulamak da sünnettir. İnsan hep enaniyetini desteklememeli. Sünnet sadece namazların önünde kıldığımız sünnetler değil peygamberimizin hayatındaki uygulamaları da sünnettir.
GÖZ İLE CİNSİ MÜNASEBET ŞEHVETLERİNE UYMAMANIN ÜSTÜNLÜĞÜ Şehvetlerin en büyüğü cinsi münasebette bulunma şehvetidir. Bu şehvet kabardığı zaman isyan akıl zincirini kırar ve isyan eder. Neticesi çirkin olup duyulması halinde insan rezil ve perişan olmaktan korkar. Genellikle insanların buna yaklaşmaması ve acizliklerinden, ya korkularından ya utanmalarından ya da kalb ve vücutlarını korumak içindir. Zira bütün bunlar nefsin bir arzusunu diğer bir arzusuna tercihten ibarettir. Bununla beraber hangi sebepten dolayı olursa olsun kötülükten kaçınmakta fayda vardır.
Yukarıda saydığımız engellerin faydaları açıktır. İnsanı günahtan korur. Hangi sebepten olursa olsun zinayı terketmekle insan günahtan kurtulmuş olur. Ancak asıl fazilet ve büyük mükafat , maddi şartlar müsait olduğu halde sadece Allah korkusundan dolayı günahlardan vazgeçmektir.
Hele bütün şartlar uygun olup da şehvet galeyana geldiği sırada sadece Allah korkusu yüzünden zinadan kaçınmak, en büyük fazilet ve en büyük derecedir. Bu derece sıddıkların dereces idir.
Peygamberimiz buyuruyor ki:
“Aşık olduğu halde utandığı için bunu gizliyen ve arkasından bu yüzden ölen kimse şehittir.“
Peygamberimiz buyuruyor ki:
“Kıyamet günü yedi gurup kimse, arşın gölgesi altında olacaklardır. Bu yedi guruptan birisi de genç, asil ve mevki sahibi bir kadının zina davetini,”Ben Allah’tan korkarım” diyerek reddeden kimsedir.”
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Yusuf’un bütün imkanlar mevcut iken Zeliha’ya yaklaşmamasını övmekte ve şehvet hususunda şeytan ile yapılan bu mücadeleyi herkes için örnek teşkil etmiştir.
Çok yakışıklı bir delikanlı olduğu söylenen Süleyman b. Yesar diyor ki:
“Bir gün hanımın biri yanıma gelip yakınlık istedi. Kadını reddettim ve ondan uzaklaştım. O gece rüyamda Yusuf’u (A.S.) gördüm. Ben kendisine “Sen Yusuf musun?” diye sordum. O da: “Evet , ben azmeden Yusuf, sen de azmetmeyen Süleymansın” dedi.
Peygamberimiz buyuruyor ki:
“Bir zamanlar üç arkadaş yola çıktılar. Akşam oldu, bir mağaraya girdiler.
Mağaranın ağzına bir taş düştü çıkış yolunu kapadı. İçerde kalan üç arkadaş kendi aralarında “Yapmış olduğumuz iyi amellerle Yüce Allah’a yalvarmaktan başka hiçbir kuvvet bizi buradan çıkaramaz, dediler ve birincisi dua etmeye başladı:
“Allahım, bilirsin çok yaşlı bir anne ve babam vardı. Akşamları onların yemeğini yedirip ihtiyaçlarını görmeden önce hiç kimseye bakmazdım. Bir akşam ot ve ağaç toplamak için gittiğim merada geciktim. Vaktinde yetişemediğim için onlar uyuya kalmışlardı.
Akşam içecekleri sütü sağdım.
Onları uyur bulduğum için onlardan önce ailemin diğer fertlerine yedirmeği uygun bulmadım. Elimde sütleri baş uçlarına sabaha kadar bekledim. Oysa çocuklar ayaklarıma dolanıp süt istiyorlardı. Sabah olunca ana-babam uyandılar, sütlerini içirdim sonra diğer işlerime baktım. Allahım, bunu senin rızan (hoş nutluğun) için yaptım. Şayet rızana uygun düştüyse bizi bu taştan kurtar.” dedi. O anda taş biraz kaydı ve bir ışık deliği açıldı.
Ancak çıkmak için yeterli değildi.
İkincisi:
Allahım, amcamın çok sevdiğim bir kızı vardı. Onunla münasebet kurmak istedim fakat kabul etmedi. Bir yıllık kıtlık olup darda kalınca bana geldi.
Ben de bana teslim olması şartıyle yüzyirmi altın verdim. Tam temasa geçeceğim sırada: “Allah’tan kork, nikahsız olarak mührü bozma” dedi. Bu sözü üzerine ben de çok sevdiğim halde ona yaklaşmaktan vazgeçtim. Allah ‘ım bunu senin rızan için yaptım. Eğer rızana uygun ise bizi burdan kurtar.” dedi. Taş biraz daha açıldı fakat yine açıklık çıkmaları için yeterli değildi.
Üçüncüsü:
“Allahım ben ücretli işçi çalıştırır ve ücretlerini öderdim. Ancak bir tanesi ücretini azımsayıp almadı. Ben de onun parasını değerlendirdim onun namına çoğaldı. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra adam geldi ve hakkını istedi. ben de: “İşte şu gördüğün deve, inek, koyun ve köleler senindir. Al götür.” dedim. Adam inanmadı “Benimle alaymı ediyorsun. Hakkımı ver” dedi. Ben “Hayır alay etmiyorum. Bu mallar senin yevmiyenden meydana gelmiştir. Al götür” dedim. Adam da hepsini alıp götürdü. Allahım bu işi rızan için yaptım. Eğer rızana uygun düştüyse bizi buradan kurtar” dedi ve taş kayıp açıldı. Onlar da çıkıp yollarına devam
ettiler.”
Ebu b. Abdullah diyor ki:
“Bir kasap komşusunun cariyesine aşık olmuştu. Bir gün cariyeyi köye birinin evine gönderdiler. Kasap cariyenin arkasından gidip uygun bir yerde ona sarıldı. Cariye: “Senin beni sevmenden daha çok ben seni seviyorum. Fakat Allah’tan korkuyorum.” dedi.
Kasap:
“Sen Allah’tan korkuyorsun da ben niçin korkmayayım” dedi ve tövbe edip geri döndü. Yolda bayılacak derecede susadı. O sırada bir peygamberlerin elçisine rastladı ve ciğerlerinin hararetten yanmakta olduğunu söyledi. Elçi “Gel dua edelim. Belki bir parça bulut gelir de gideceğimiz yere kadar başımızın üzerinde gölge olur.” dedi. Kasap: “Benim makbule geçecek bir ibadetim yok. Sen dua et ben de amin derim” dedi. Öyle yaptılar ki bulut geldi yollarının sonuna kadar onları güneşten korudu. Ayrıldıkları sırada
bulut kasabın gittiği tarafa yöneldi. Elçi kasaba: “Hani taatim yok diyordun. Oysa senin taatin varmış . Çünkü bulut seninle geliyor. Bunun hikmeti nedir bana anlat” dedi. Kasap durumunu anlatınca elçi şöyle dedi:
“Kabul edilen tövbenin derecesi her mevkiden üstündür.”
Ahmet Ebu Said diyor ki:
“Kufe de yanımızda yakışıklı bir genç vardı. Beş vakit namazını camide kılar, ibadetini ihmal etmezdi. Güzel bir kadın bu gence aşık oldu. Bir gün camiye giden gencin yoluna çıkar:
Sana söyleyeceklerim var. Dinle sonra git” der. Genç dinlemez Camiye gider. Camiden dönerken kadın yine yoluna çıkar. “Sana söyleyeceklerim var, beni dinle” der. Delikanlı: “Seninle konuşmam şüphe uyandırır. Böyle işlerden hoşlanmam der.” Kadın: “Ben seni biliyorum. Fakat seni seviyorum. İkimizi de Allah’a havale ediyorum.” dedi. Genç eve dönünce namaz kılamadı. Oturup kadına Allah’a dönmesi için mektup yazdı. Kadın ölünceye kadar ibadete devam etti.
Kaynak : Kimyay-ı Saadet – İmam Gazali
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)