11 Ekim 2020 Pazar

1927 yılında

 

2s 
1927 yılında
"İki yüz bin" Yahudi,
"Sekiz yüz bin" Ermeni'ye kimsenin ruhu duymadan isim, soy isimleri Türkçe'ye çevrilerek Türk kimliği verildi.
Bugün ülkenin idaresi , bürokrasisi, ticareti, sanayisi, üniversitesi , sanatçısı aydını yazarı çizerinin büyük bölümü bunlardan .
Ondan milletin iki yakası bir araya gelmiyor.
Bu azgın dinleri ve kanları bozuk sapıklar, neslimizi ve ekinimizi fesada verdiler.
Kendilerinden olmayan tüm bir milleti kendilerine köle ettiler..

“haccı ve umreyi de Allah için tam yapın.” Bakara 196 İşte, Cenab-ı Hak bu ayeti kerimeler ile kullarını o muazzam beyti farz yahut nafile olarak ziyaret etmeye davet ediyor. Bu davet öyle muazzam bir davettir ki; bakınız: Ali bin muvaffak hazretleri 60 defa haccediyor. Buyuruyorlar ki; “altmışıncı haccımdan “Hacer-i Esved”de idim. Halimi düşünüyordum. Kendi kendime: Bu mübarek mekana gidip gelmem çok olmuştu acaba haccım kabul oldu mu, olmadı mı? Diye tefekkür ettim. beni uyku bastı. Rüyamda gördüm. Biri bana şöyle sesleniyordu; Ey Muvaffak’ın oğlu! Sen ancak sevdiklerini evine çağırmaz mısın? Uyandım, çok sevindim. (ruhul beyan 3/638)

 وَاَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلّٰهِۜ



Kâbe öyle muazzam bir binadır ki; yırtıcı kuşlar gübre ve pisliklerini asla Mescid-i Haram’a düşürmezler.

 Ehl-i Sünnet Hanefi

......Kâbe öyle muazzam bir binadır ki; asırlar boyunca kuşlar Kâbe’nin üzerine gelince sağa veya sola kayarak uçmuşlar, yırtıcı kuşlar gübre ve pisliklerini asla Mescid-i Haram’a düşürmemiş ve Allah teala hazretleri, Mescid-i Haram’a kötülük ile saldıran her kötü zorbayı kahretmiştir. Ashab-ı Fili kahretmesi gibi… (ruhul beyan 3/630)

Daima iyi niyet sahibi olunuz. Çünkü niyete riya karışmaz. Allahu Teala, kulun ameline vermediği mükafatı niyetine verir, zira niyette riya olmaz.. İkrime (r.a.)


 


Bir mecliste yüz münafık bir mümin bulunsa, o meclise sonradan gelen mümin, müminin yanına, bir mecliste yüz mümin ve bir münafık bulunsa oraya gelen münafık, münafıkın yanına oturur." Hadis i Şerif... "Her kuş kendi cinsi ile uçar.." ( Her insan kendine benziyen ile yakınlık kurar) Abdulkadir Geylani

 








Herkes fıtratına uygun kişilerle olması gereken yerdedir. Ne kargayı gül bahçesine, ne de bülbülü çöplüğe alıştırabilirsin.
Mevlana

SÖZ VERİNCE SÖZÜMÜZDE DURALIM. VEYA YERİNE GETİREBİLECEĞİMİZ SÖZÜ VERELİM..

 Ehl-i Sünnet Hanefi

.....Bir genç, peygamberliğinden önce Allah Rasûlü (sav) ile bir alışveriş yapmış, biraz beklerse hemen getireceğini va’dederek oradan ayrılmış, ama sözünü unutmuş. Üç gün sonra hatırlayıp konuştuğu yere geldiğinde, onu aynı yerde beklerken bulmuş. Allah Rasûlü (sav), bu yaptığı karşısında kendisine serzenişte bulunmayıp sadece: “Ey delikanlı! Bana zahmet verdin, üç gündür burada seni bekliyorum.” demiştir. (Ebu Davud, Edeb, 82, h. No: 4996, İhya, 3/130)
İhlâsla Allah yolundaki hizmetlerde bulunmak, talebe-i ulûma yardımcı olmak İsm-i A’zam’dır. O kişinin dua, niyaz ve istekleri nezd-i İlahi’den geri çevrilmez. O halde gece-gündüz demeden hizmetlerden geri kalmamaya gayret edeceğiz.


*{ Ön Yargı ve sûizan nedir.?}*

 *{ Ön Yargı ve sûizan nedir.?}*

Eşinin ölümünden sonra, köydeki evinde tek başına yaşamak zorunda kalan hamile bir kadın vardı. Kadın, gündüzleri tarlada çalışır; akşam olunca da, evinin yolunu tutardı.
Bir gün, eve dönerken, yol kenarında bulduğu yaralı bir gelinciği (sincap gibi bir hayvandır gelincik) acıyarak kucağına aldı ve eve götürdü.
Evcil bir hayvan olmayan ve etcil olan gelincik, zamanla uysallaştı. Eve ve kadına o kadar çok alışmıştı ki, kadının yanından bir an bile ayrılmaz olmuştu. Birkaç ay sonra, kadının çocuğu doğdu.
Eve, neşe ve mutluluk getiren bu küçük yavrucağı gelincik de çok sevmiş, artık, ailesi olarak gördüğü bu anne ile yavrucağa gönülden bağlanmıştı.
Kadın, tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak zorunda olduğunu biliyordu. Tüm zorluklara rağmen, günler geçti. Eve yiyecek alabilmek için çalışmak zorunda kalan kadın, bir gün yavrusunu gelincikle evde yalnız bırakarak, çalışmak üzere tarlaya gitti.
Yorucu bir günün ardından, akşam eve dönen kadın, *gelinciği ağzı kanlı bir halde yerde yatarken bulunca,* beyninden vurulmuşa döndü. Çıldırmışçasına, yerde yatan gelinciğe sarılıp, oracıkta hayvanı öldürdü.
Tam o sırada, bebeğin odasından bir ağlama sesi gelince, anne, doğruca odaya yöneldi ve heyecanla odaya girdi.
*Odada, beşiği, beşiğin içinde gülücükler dağıtan bebeğini ve bebeğin yanında duran parçalanmış yılanı gördü…*
*_ İşte.! Peşin hükümlü, saman alevi, iyi niyetten mahrum, ön yargılı, sabırsız vb kimselerin yaşadıkları ve yaşattıkları.._*