27 Kasım 2020 Cuma

ECDADIMIZIN FAZLA BİLİNMEYEN EŞSİZ BİR HAZİNESİ...... EDİRNE ESKİ CÂMİ(edirne ulu camii)


Halk arasında Ulucâmi adıyla da bilinen Eski Cami’nin inşası 1403 yılında Emîr Süleyman Çelebi tarafından başlatılmıştır.
Emîr Süleyman bir gece rüyasında Peygamber Efendimiz (s.a.v) ile müşerref olur. Resûlullah Efendimiz ona:
“Ey Süleyman! Benim için ümmetime bir cami-i şerîf inşâ et” diye emir buyurur. Emîr Süleyman Çelebi de bir cami inşa edilmesini emreder. Caminin inşası henüz tamamlanmamışken Emîr Süleyman şehid olur ve cami inşaatını kardeşi Sultan Mehmed Çelebi tamamlatır. (1413)
Camiin birisi iki, diğeri tek şerefeli olmak üzere iki minaresi vardır. Avlusu bulunmayan caminin üç farklı giriş kapısı vardır. Taç kapısının sağ tarafında, duvar üzerine celî sülüs hattıyla “Allah” lafz-ı şerîfi ve sol tarafına “Muhammed” (s.a.v.) ism-i şerîfi yazılmıştır. Taç kapının kitâbesinde Çelebi Sultan Mehmed’in adını, câmiin inşa tarihini veren ve bir hadîs-i şerîfle başlayan Arapça, mensur bir kitâbe mevcuttur. Kitâbedeki hadîs-i şerifin meâli şöyledir: “Her kim Allah için bir mescid yaparsa, Allah da ona Cennet’te bir köşk yaratır.”
Eski Cami kendine has olan kalem işi süslemeler cihetinden zengindir. Cami içinde 1611 (H. 1020) yılında Filibeli Ramazan Ağa tarafından yaptırılan Edirnekârî süslemeli ahşap mahfil bulunmaktadır. Caminin iç duvarları ve sütunları, Allâhü Teâlâ’nın ism-i şeriflerinin, Besmele-i Şerîfe’nin, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ve dört halifesinin mübârek isimlerinin celî sülüs hattı ile yazılmasıyla müzeyyen kılınmıştır.
Mihrabın sağındaki duvarda, Rüknü Yemânî’den bir parça olduğu rivâyet edilen bir taş mevcuttur. Halk arasında Kâbe taşı diye isimlendirilmiştir ve husûsiyle mübârek gecelerde ziyâret edilmektedir.
Evliyâdan Şeyh Hâmid-i Ekber, bu Câmi-i Şerîf’te namaz kılıp şöyle demiştir: “Otuz yıldan fazla Hak Teâlâ’dan velâyette bir makâmı bahşetmesini niyaz ederim. Müyesser olmamış idi. Allâhü Teâlâ’ya hamd olsun şimdi bu Câmi-i Şerîf’te kabul eyledi.”
Camide, Sultan İkinci Murad Han tarafından Edirne’ye davet edilen Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretlerine ait vaaz kürsüsü yer almaktadır. Hâtırasına hürmeten kendisinden sonra kullanılmayan kürsü, onun makâmı kabul edilmiştir.

Şeyh Ebu İshak el Müvelled buyurdu ki: "Kul sabahladığında Allah kendisinden itaat ister, nefsi şehvet ister, şeytan da günah ister. Ancak Allahu Teala bu kişiye merhamet eder de fecir vaktinde bir emir buyurur ve kendisine seslenip onu Hakk'ın emrine sevk edecek birini gönderir. Bunlar müezzinlerdir ki ezanlarında ardı ardına "Allahu ekber, Allahu ekber" diyerek tekbir getirirler. Böylece kulun kalbinde, Efendisinin emri daha bir ehemmiyet kazanır ve kul hemen itaate koşup nefsinin ve şeytanın isteklerine muhalefet eder. Şayet kul bu davete icabet ederse, Allah ona nefsine karşı zaferi, şehvetine karşı galibiyeti nasip eder ve kalbinden vesveseleri söküp atmak suretiyle şeytanına karşı ona yardım eder. Zira Hakk'ın kapısına koşan ve himayesine sığınan mağlup değil galip olur."

 

HANIM KARDEŞLERİM BİLHASAA OKUMALI-
.
Bir gün Efendimiz Resulullah (Sallallâhû
Aleyhi ve Sellem) kalkıyor, kızı Fatıma'nın
evine geliyor...
Eve girdiğinde görüyor ki, Fatıma Validemiz
(Radıyallahû Anhâ) oturmuş elinde beyinin
elbisenin söküğünü dikiyor.
Ayağıyla da Hz. Hasan'ın beşiğini sallıyor,
ağzıyla da Kur'ân-ı Kerim okuyor.
Bu haldeyken Efendimiz (Aleyhissalâtü
Vesselâm) içeri girince hemen Fatıma
Validemiz, "Buyur Babacağım" diye ayağa
kalkıyor...
Ama Efendimiz (Aleyhissalâtü Vesselâm
"Kalkma kızım, otur otur" diyor, ısrar ediyor,
ama Fatıma Valedimiz ayağa kalkıyor.
Efendimiz (Aleyhissalâtü Vesselâm) buna
rağmen, "Keşke otursaydın" diye ısrar edince,
Fatıma Validemiz de merak ediyor:
"Babacığım, sen gelirsin de ben sana ayağa
kalkmaz olur muyum? Niye otursaydım ki?"
Efendimiz (Aleyhissalâtü Vesselâm)
Fatıma'nın oturma sebebini şöyle anlatır:
"Kızım, hanımlar çok bahtiyardırlar,
mesutturlar, kazançlıdırlar.
Ben kapıdan içeri girdiğim zaman buranın
meleklerle dolu olduğunugördüm.
"Babacığım, bu kadar melek niçin gelmiş
buraya?"
Herbirisi de bir başka sebeptengelmişti senin
evine.
Sen elinle kocanın elbisesinin yırtığını
dikiyorsun, hizmet ediyorsun, işte meleklerin
bir kısmı senin kocana hizmet edişinden dolayı
gelmişlerdi.
Bir hanımın gönül rızasıyla kocasına hizmet
etmesi meleklerin tebrik edeceği bir ibadettir.
Diğer bir kısmı da elinle kocanın elbisesini
dikerken, ayağınla da oğlunun beşiğini
sallıyordun.
Bir hanımın çocuğuna bakması, isteyerek,
severek, şefkatle, sevgiyle hizmet etmesi
meleklerin gelip seyredebileceği bir hizmettir.
Meleklerin bir kısmı da oğlun Hasan'ın
beşiğini salladığın için gelmişlerdi.
Diğer bir kısmı da, sen ağzınla da boş
durmuyor, Kur'ân-ı Kerim okuyordun, İşte
büyük bir kısmı da senin okuduğun Kur'ân-ı
Kerimi dinlemek için gelmişlerdi" diyor ve ilave
ediyor:
Kızım, hanımlar çok şanslıdırlar, eğer
niyetlerini düzeltirlerse, eğer duygularını
düzeltirlerse, eğer bu saydığım hizmetleri
şuurla, ibadet kasdıyla yaparlarsa, onların
yaptığı bütün işler ibadet yerine geçer.
Bir hanımefendi İslâm şuuruyla hayatına
bakarsa, zengin bir din kültürüyle hayatını
zinetlendirirse, kendi dünyasını İslâmî ölçülerle
böyle güzelleştirirse bu hanımın ev hizmeti de
ibadettir. Daha doğrusu hanımların Cennete
gitmeleri beylere nisbetle daha öncelikli, daha
kolaydır. Bu da hanımlar için çok sevindirici,
memnuniyet verici bir müjdedir…

ŞEFÂAT Şefâat, âhiret günü bir kısım günahkâr müminlerin affedilmeleri ve itâatli müminlerin de yüksek mertebelere ermeleri için Peygamber Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) ve sâir büyük zâtların Allâhü Teâlâ’dan niyaz ve istirhamda bulunmalarıdır. Âhirette bütün insanlara âit muhâkeme ve muhâsebenin bir an evvel yapılması için en büyük şefâatte bulunacak zât, Peygamber Efendimizdir (s.a.v.). Onun bu şefâatine “şefâat-i uzmâ” (en büyük şefâat) denir. Onun böylece sâhip olduğu yüksek makâma ve imtiyâza da “Makâm-ı Mahmûd” denir. Yarın mahşer âlemine gidileceği zaman herkesten evvel Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mübarek kabri açılacak ve herkesten evvel mahşere vararak bütün peygamberleri ve resulleri, livâ-i saâdeti altında toplayacaktır. Şefâate lâyık olanlar hakkında ilk şefâatçi de kendisi olacaktır. Resûl-i Ekrem (sallallâhü aleyhi ve sellem) Efendimiz “Şefâatim, kıyâmet gününde haktır (muhakkak olacaktır). Buna inanmayanlar şefâatime nâil olamazlar.” buyurmuşlardır. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz son derece şefkatli, merhametli ve cömert olduğu için kıyâmet gününde bütün ehl-i îman için ve bilhassa kendi ümmeti için şefâatte bulunacaktır. Bunlardan bazılarının hiç cehenneme girmemeleri için, bazılarının da azablarının hafif olması veya cehennemden bir an evvel çıkması için Cenâb-ı Hak’tan af ve merhamet niyazında bulunacak ve bu niyazı kabul edilecektir. Peygamberimizin şefâat edeceğine inanmayanlar ise bu şefâate nâil olmayacaklardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ey Enes! (Sadık) dostlarını çoğalt. Zîrâ (kıyâmet günü) sizin bazınız bazınıza şefâatçidir.” buyurmuşlardır. İnsanın sadâkatli, fazîletli dostları kendisine dünyada yardım edebilecekleri gibi âhirette de şefâatte bulunabilirler. Artık o gibi sâlih zâtların dostluğunu kazanmak, büyük bir muvaffakiyet demektir.

 


25 Kasım 2020 Çarşamba

gözünde tümör

olan bir adam geldi adamın gözünü alacaklarmış ben gözü alınacak adama bir beze ardıç yağı döktüm verdim,gözünün üzerine koydu baktık birazdaha kalmış bir daha koymasını söyledim toplam 15   16 dakika da amaliyat olacak gözü  ufak bir pansumanla halletti gözdeki tümörü temizledi alıntı 

İslam’a Göre Evde Köpek Besleme "İçinde köpek ve canlı resmi bulunan eve melekler girmez..!” (Buhâri)

SİNÜSLERİNİZDEKİ İLTİHAPLARINIZDAN KURTULUN BASİTÇE m.ulaş

 SİNÜSLERİNİZDEKİ İLTİHAPLARINIZDAN KURTULUN BASİTÇE m.ulaş

Sağlığımızın müthiş şifreleri

göze ve burun içine kantaron yağı 2 damla günde 1 sefer damlatılırsa dıştanda burun ve üstüne sürülürse kırmızı veya sarı kantaron yağı göz kanallarından sinüslere ulaşıyor ve ödemleri.çözüp atıyor. 5 gün yeterli

Ayrıca sinüzüt için sayfa ve gurupta at kestanesi tedaviside var okuyun şifa Allah tan kul vesile saygılar m.ulaş

BÖBREK TAŞINI DOĞAL YOLLARLA DÜŞÜREN 2 TARİF:


4-6 mm büyüklüğündeki taşlar bu tariflerle hemen düşürülebilir. Daha büyük taşlar Eşkina balığı ile içten eriyebilir ama yine de mesane kanalına düşerse acil müdahale gerektirir. Bu yüzden bu mutlaka doktora danışmalısınız.
BİRİNCİ TARİF:
Malzemeler: 2-3 adet limon- 3 yemek kaşığı zeytinyağı
Öncelikle 2 limonu yıkadıktan sonra kabuğuyla küp küp keserek cam kavanoza koyun. 1 limonun suyunu sıkarak ilave edin. Ardından 3 yemek kaşığı sızma zeytin yağını (soğuk sıkım en iyisi) üzerine ilave edin. 1 gün bekletin. Karışımı tülbentle süzün ve kahvaltıdan 30 dakika önce için. Her gün taze hazırlayın. 3 gün kür halinde uygulayın. Gün boyu 2,5 litre su içmeyi ihmal etmeyin.
UYARI: Limon suyu tansiyon düşürücü etki yapabilir.

İKİNCİ TARİF:
Malzemeler: EŞKİNA ya da MİNEKOP balığının kafasından çıkan beyaz taşlar.
Balıkçılardan bu taşları temin edebilirsiniz. 3-4 adet Minekop/Eşkina taşı havanda ezilerek toz haline getirilir. Daha sonra 4 adet limon sıkılır ve toz haline getirdiğiniz taşlarla karıştırılır. Cam kavanozda 4 gün buzdolabında bekletilir. Bu karışımı 4 gün boyunca ara ara karıştırmak gerekir. 4 günün sonunda her sabah aç karnına 1 tatlı kaşığı içilir.
DOĞAL ANTİBİYOTİKLERİN EN GÜÇLÜSÜ:
ZERDEÇAL VE BAL KARIŞIMI
ZERDEÇAL-BAL KARIŞIMI TARİFİ:
Malzemeler:
1 yemek kaşığı toz zerdeçal
100 gr. bal

Hazırlanışı: Tek yapılması gereken bu iki malzemeyi bir kavanozda karıştırmak

Kullanılışı: Her gün bir yarım yemek kaşığı yenebilir. Karışımı suyla yutabilir veya çaya ya da süte karıştırarak içebilirsiniz.

SOĞUK ALGINLIĞI İÇİN KULLANILIŞI: Yarım yemek kaşığı zerdeçal bal karışımını ilk gün sabah öğlen akşam için. İkinci ve üçüncü gün sabah ve akşam için.

NELERE İYİ GELİR?
1- Soğuk algınlığı ve grip
2- Bakteri ve virüsleri yok etme
3- Boğaz ağrısını giderme
4- Bağışıklık sistemini güçlendirme