1 Aralık 2020 Salı

Peygamber efendimizden sonra insanların en yücesi sahabe-i Kiram efendilerimizdir. Onlarında en yücesi Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali efendilerimiz yani hulefai raşidindir. Peygamber efendimizden sonra insanların en üstünü Hz. Ebu Bekrinis Sıddıktır. P.E ‘e hiç şeksiz şüphesiz iman etmiştir. Miraç sabahı bir kafir demesine rağmen….Ondan sonra ömerul faruk gelir. Hakkı batıldan ayırdığı için kendisine “Faruk” denilmiştir. Ondan sonra Osman-ı zinnureyn gelir. Zinnureyn yani iki nurun sahibi, denilmesinin sebebi, rasulullahın iki kızıyla evlenmesidir. Başta Hz. Rukiye ile evlendi. O vefat edince, ümmü gülsüm ile evlendi. Bu da vefat edince, rasulüllah “üçüncü bir kızım olsaydı onu da sana tezvic ederdim.” Buyurdu. Ondan sonra alüyyül Mürteza radıyallahü anhtır. (mevıze-i hasene 77-88)

 


Behlül Dânâ Hazretleri, bir mezarlıkta bulduğu üç kurukafayı zembiline koymuş ve para getirip 'Satıyorum'diye bağırmaya başlamış. 'Satıyorum, alan var mı?' Meraklılar başına toplanıp fiyatını sormuşlar: ' Birincisi parasız, ikincisi ise sudan ucuzdur, demiş. Ama üçüncüsünü hiç sormayın... O, ağırlığınca paradır. Sebebini merak etmişler. Birincisini gösterip: ' Bu gördüğünüz 'Taşkafa'dır demiş, nasihata bile yanaşmazdı. O yüzden beş para etmez. İkincisi de 'Boşkafa'dır, nasîhat istemesine rağmen onları tutmazdı; üç-beş kuruş verenin elinde kalır. Üçüncüsü ise 'Hoşkafa'dır ki, buna 'Kâmil kafa' da diyebiliriz. Hem ameli, hem de ihlâsı vardı; hedefi ise Allah rızâsıydı. O yüzden kurusu bile Altın değerindedir. Alıntı: (Fazilet Takvimi 1997)

 


Bir gün Ebu Bekir Sıddık (r.a) Resulüllah(S.A.V)'ın evine geldi. İçeri gireceği sırada, Hz. Ali Bin Ebi Talib (r.a) da geldi. Hz. Ebu Bekir (r.a.) (Geri çekilip) : -Ya Ali sen buyur, gir dedi. O da cevap verip, aralarında, aşağıdaki uzun konuşma oldu: -Ya Ebu Bekir! Sen önce gir ki, her iyilikte önde olan, her hayırlı işte ileri olan, herkesi geçen sensin. Hz. Ebu Bekir (r.a.) : - Sen önce gir ki! Resulüllah'a (s.a.v) daha yakın sensin. Hz. Ali (r.a) : -Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v)'tan işittim. "Ümmetimden, Ebu Bekir'den daha üstün bir kimsenin üzerine güneş doğmadı" buyurdu. Hz. Ebu Bekir (r.a.) : - Ben, senin önüne nasıl geçebilirim ki, Resulüllah (s.a.v) kızı Fatıma(r.a)'yı sana verdiği gün, "Kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine verdim" buyurdu. Hz. Ali (r.a) : - Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v): "İbrahim(a.s)'ı görmek isteyen Ebubekir'in yüzüne baksın" buyurdu.


Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah(s.a.v):
'Adem (a.s)'ın hilm sıfatını ve Yusuf (a.s)'ın güzel ahlakını görmek isteyen Ali Mürteza'ya baksın' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Senin önünde gidemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v):
"Ya Rabbi! Beni en çok seven ve ashabımın en iyisi kimdir? dedi. Cenab-ı Hak:Ya Muhammed! Ebu Bekir Sıddıktır," buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) Hayber'de:
"Yarın sancağı öyle bir kimseye veririm ki, Allahü Teala onu sever. Ben de, onu çok severim" buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v)
"Cennetin kapıları üzerinde 'Ebu Bekir Habibullah' yazılıdır" buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) Hayber gazasında, bayrağı sana verip
'Bu bayrak Melik-i Galibin, Ali Bin Ebi Talib'e hediyesidir' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Ya Eba Bekir, sen benim gören gözüm ve bilen gönlüm yerindesin".
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Kıyamet günü Ali cennet hayvanlarından birine binmiş olarak gelir. Cenab-ı Hak buyurur ki 'Ya Muhammed!(s.a.v) Senin baban İbrahim Halil, ne güzel babadır. Senin kardeşin Ali Bin Ebi Talib ne güzel kardeştir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin geçemem. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Kıyamet günü, Cennet meleklerinin reisi olan Rıdvan adındaki melek Cennete girer. Cennetin anahtarlarını getirir, Bana verir. Sonra Cebrail (a.s) gelip, Ya Muhammed (s.a.v)! Cennetin ve cehennemin anahtarlarını, Ebu Bekir Sıddık'a(r.a) ver, istediğini Cennete, dilediğini Cehenneme göndersin der."
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki:
"Ali kıyamet günü benim yanımdadır.Havz ve Kevser yanında, benimledir. Sırat üzerinde benimledir. Cennette, benimledir. Allahü Teala'yı görürken, benimledir."
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senden önce giremem. Çünkü Resulüllah(s.a.v)
"Ebu Bekir'in imanı, bütün mü'minlerin imanı ile tartılsa, Ebu Bekir'in imanı ağır gelir" buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır."
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Ben sadıklığın şehriyim.Ebu Bekir onun kapısıdır."
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Kıyamet günü Ali bir ata biner, görenler, acaba bu hangi peygamberdir? Derler.Allahü Teala, bu Ali Bin Ebi talib'dir, buyurur."
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Ben ve Ebu Bekir, bir topraktanız. Tekrar bir olacağız."
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Allahü Teala, ey Cennet! Senin dört köşeni, dört kimse ile bezerim.Birir Peygamberleri üstünü Muhammed'dir(s.a.v).Biri, Allah'dan korkanların üstünü Ali'dir.üçüncüsü kadınların üstünü Fatımat'üz Zehra'dır. Dördüncü köşesindeki de temizlerin üstünü Hasan ve Hüseyin'dir."
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Sekiz Cennetten şöyle ses gelir'Ebu Bekir! Sevdiklerinle birlikte gel, hepiniz Cennete girin."
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Ben bir ağaca benzerim,Fatıma bunun kökü,Ali gövdesi, Hasan ve Hüseyin meyvesidir."
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Allahü Teala Ebu Bekirin bütün kusurlarını affetsin. Çünkü O kızı Aişe'yi bana verdi.Hicrette bana yardımcı oldu.bilal-i Habeşi'yi, benim için azad etti."
Resulüllah(s.a.v')in bu iki sevgilisi, kapıda böyle konuşurlarken, kendileri içeriden dinliyorlardı. Hz. Ali'nin sözünü kesip içeriden buyurdu ki:
-Ey kardeşlerim Ebu Bekir ve Ali! Artık içeri girin.Cebrail (a.s) gelip dedi ki, yerdeki ve yedi kat göklerdeki melekler sizi dinlemektedir.kıyamete kadar birbirinizi övseniz, Allahü Teala yanındaki kıymetinizi anlatamazsınız.
İkisi birbirine sarılıp, birlikte Resulullah'ın(s.a.v) huzuruna girdiler.
Resulullah'ın(s.a.v):
-Allahü Teala ikinize de yüzbinlerce rahmet etsin. İkinizi sevenlere de, yüzbinlerce rahmet etsin ve düşmanlarınıza da yüzbinlerce lanet olsun, buyurdu.
Hz. Ebu bekir Sıddık dedi ki:
-Ya Resulallah(s.a.v) Ben Ali kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem.
Hz.Ali dedi ki:
-Ya Resulallah(s.a.v) Ben de Ebu Bekir kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem ve başını kılıç ile bedeninden ayırırım.
Hz. Ebu bekir Sıddık(r.a):
-Ben, senin düşmanlarına Kevser havzından su vermem, buyurdu.
Hz. Ali de:
-Ben, senin düşmanlarını Sırat üzerinden geçirmem, buyurdu.
Hz. Ali (r.a.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.) taraftarlarının ve düşmanlarının kulakları çınlasın.
Kaynak :Dört Büyük Halife (Şemsüddin Ahmed Efendi) Bedir Yayınevi,1974

Rasúlullah s.a.v şöyle buyurdu: "Allah'ın lâneti, rüşvet verenin ve rüşvet alanın üzerinedir.

 





Habbâb bin Eret’ten (r.a.) rivâyet olundu: Bir gün Kureyş’in ileri gelenlerinden Akra’ bin Hâbis ve Uyeyne bin Hısn geldiler. Peygamber Efendimizi (s.a.v.); Ammâr, Suheyb, Bilâl, Habbâb gibi müminlerin fakirleri ile otururken buldular. Bu fakirleri hakir gördüler ve Peygamberimize (s.a.v.): “Namlı Arap kabilelerinin temsilcileri sana geliyorlar. Onların bizi şu kölelerle otururken görmelerinden utanıyoruz, onları yanından uzaklaştırsan.” dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Ben, müminleri yanımdan uzaklaştırmam.” deyince “Hiç değilse biz böyle eşraf ile geldiğimizde uzaklaştır, bizim için husûsî bir meclis olsun -ki Araplar şerefimizi anlasınlar-. Sonra dilersen yine onlarla oturursun” dediler ve bu hususu yazması için Peygamberimize ısrar ettiler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir sahife getirtti ve yazması için Hazret-i Ali’yi çağırdı. Biz, bu esnada bir köşede oturmaktaydık. Bu sırada Cebrâîl Aleyhisselâm gelerek: “Ve öyle Rablerinin cemâlini isteyerek sabah akşam ona duâ edenleri yanından kovayım deme, sana onların hesâbından bir şey yok, senin hesâbından da onlara bir şey yok ki bîçâreleri yanından uzaklaştırıp da zâlimlerden olacaksın...” meâlindeki En’âm Sûresi’nin 52. âyet-i kerîmesi nâzil oldu. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) kâğıdı kaldırdı, bizi yanına çağırdı, yaklaşınca ‘selâmün aleyküm’ diyerek bizi karşıladı. Ona iyice yaklaştık, hatta dizlerimizi mübârek dizlerine bitiştirdik. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) bizimle oturur, dilediği zaman da kalkıp yanımızdan ayrılırdı. Cenâb-ı Hak: “...O kullarla beraber sabret ki sabah akşam (her vakit) Rablerine duâ eder, cemâlini isterler…” meâlindeki Kehf Sûresi’nin 28. âyet-i kerîmesini indirdi. Bundan sonra Peygamberimizle oturduğumuzda onun kalkacağı saat gelince biz kalkıp huzurundan ayrılır, onu yalnız bırakırdık. Yoksa biz kalkmadan, yanımızdan asla ayrılmazdı. (Hilyetü’l-Evliyâ)

 


SAĞLIĞINIZDA YEŞİLLİKLERİN SUYU İLE MUCİZELERİ YAŞAMAK İSTERMİSİNİZ

 SAĞLIĞINIZDA YEŞİLLİKLERİN SUYU İLE MUCİZELERİ YAŞAMAK İSTERMİSİNİZ m.ulaş

Sağlığımızın müthiş şifreleri
Yapacağınız Maydanoz havuç ve limon nane suyunun vücudumuza neler yaptığını biliyormusunuz mükemmel ödem ve karaciğeri desteklediğine enerji verdiğine şok olacaksınız
20 dal maydanoz yarım limon kabuklu 6 yaprak nane 1 adet havuç bir dal semiz otu 1 dal dere otu yeşil olsun rondodan geçirin suyunu çıkarın üzerine su ekleyin 1 su bardağı olsun aç olarak sabah akşam taze hazırlayın için mucizeyi görün derim 20 gün vücudunuzda şokları yaşayın şifa Allahtan saygılar m.ulaş

Beyt-ul mâl (Hadis-i Şerif'ler ışığında) Hazret-i Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “Hayber savaşının vukû bulduğu gün Resulullah (asm)'in ashâbından birkaç kişi gelerek ‘Filân şehit, filân şehittir!..’ dediler. Nihayet bir kişinin yanına vararak ‘Bu da şehittir!’ dediler.

 

Beyt-ul mâl
(Hadis-i Şerif'ler ışığında)
Hazret-i Ömer (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
“Hayber savaşının vukû bulduğu gün Resulullah (asm)'in ashâbından birkaç kişi gelerek ‘Filân şehit, filân şehittir!..’ dediler.
Nihayet bir kişinin yanına vararak ‘Bu da şehittir!’ dediler.
Bunun üzerine Resulullah (asm):
“Hayır! Ben onu aşırdığı bir hırka yahut yağmurluktan dolayı cehennemde gördüm.” buyurdu. (Müslim, Îmân 182, Dârimî, Siyer 48.)
Ebu Hüreyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
“Resulullah (asm) ile birlikte Hayber savaşına çıktık.
Allah da bize fethi müyesser kıldı. Ganimet olarak altın ve gümüş almadık.
Sadece eşya, yiyecek ve giyecek aldık.
Sonra Vâdil-kurâ’ya çekildik. Resulullah (asm)'in kölesi gölgeliğe girmek için ayağa kalktı.
Bu esnada kendisine bir ok isabet etti, eceli de bundan oldu.
Resulullah (asm):
"Hayır! Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Hayber’de taksim edilmemiş olan ganimetlerden almış olduğu şu hırka ateş olmuş, onun üzerinde alev alev yanmaktadır." buyurdu.
Herkesi bir korku almıştı. Derken bir kimse bir veya iki adet pabuç tasması getirdi ve: ‘Yâ Resulellah! Bunu Hayber’de almıştım.’ dedi.
Resulullah (asm) şöyle buyurdu:
“Ateşten bir pabuç tasması, yahut ateşten iki pabuç tasması!” (Müslim, h.no: 115)
“Kimin ruhu şu üç şeyden uzak olarak bedenini terkederse cennete girer: Kibir, hâinlik ve borç.”
(Tirmizî - İbn-i Mâce)
Abdullah bin Amr İbni Âs (r.a.)'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Resulullah (asm)'in seferde eşyasına bakan Kirkire adında biri vardı, günün birinde öldü. Resulullah (asm) onun için:
‘Bu adam cehennemliktir!’ buyurdu.
Ashâb: ‘Acaba neden ki?’ diye bakmaya gittiler.
Ganimet malından aşırmış bir abayı yanında buldular.”
(Buhârî, Cihâd 190. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cihâd 34.)
“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kimsenin, Müslümanların ganimetinden (devlet malından) olan bir hayvana, zayıf düşürüp de öyle geri verecek şekilde binmesi helâl değildir.
Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kimsenin bir elbise eskitip de öyle geri verecek şekilde giymesi helâl değildir.” (Ebu Dâvud)
Rivayet edildiğine göre Resulullah (asm) Efendimiz Selmân-ı Fârisî -radiyallahu anh-ı ganimetleri korumakla vazifelendirmişti.
Derken bir kimse gelerek:
“Selman! Elbisem yırtık idi. Ganimetten bir iğne iplik alıp onu diktim. Bana günah var mı?” diye sordu.
Selman (r.a.): “Her şey miktara göredir.” diye cevap verdi.
Bunun üzerine o kimse elbisesinden o ipliği çekip çıkararak, ganimet malının içine kattı.
Bir kimse ganimet içinden bir veya iki ayakkabı bağı alıp: “Bunları Hayber günü ben ele geçirmiştim.” dedi.
Bunun üzerine Resulullah (asm) Efendimiz:
“Cehennemde olan bir veya iki ayakkabı bağı!” buyurdu.
(Buharı, Meğâzî 38, Eymân 33; Ebu Dâvud, Cihad 2711; Nesâî, Eymân 38)
*******
Devlet malını derya deniz görenler, fırsatını buldukça sömürenleri varın siz düşünün..