Yedi Sırlı Ayet ve Havassı
قُل لَّن يُصِيبَنَا إِلاَّ مَا كَتَبَ اللّهُ لَنَا هُوَ مَوْلاَنَا وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
Kul len yüsıybena illa ma ketebellahü lena hüve mevlana ve alellahi fel yetevekkelil mü’minun
Anlamı: De ki: “Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler.” (Tevbe Suresi 51)
Ayet 2
﷽
وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلاَ رَآدَّ لِفَضْلِهِ يُصَيبُ بِهِ مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Ve in yemseskellahü bi durrin fe la kaşife lehu illa hu* Ve in yüridke bi hayrin fe la radde li fadlihi yüsiybü bihi men yeşaü min ıbadihi ve hüvel ğafurur rahiym
Anlamı: Eğer Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu, O’ndan başka giderebilecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. O, bunu kullarından dilediğine eriştirir. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. (Yunus Suresi 107)
Ayet 3
﷽
وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ إِلاَّ عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا كُلٌّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
Ve ma min dabbetin fil erdı illa alellahi rizkuha ve ya’lemü müstekarraha* Ve müstevdeaha küllün fi kitabin mübin
Anlamı: Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır. (Hûd Sûresi 6)
Ayet 4
﷽
إِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّهِ رَبِّي وَرَبِّكُم مَّا مِن دَآبَّةٍ إِلاَّ هُوَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا إِنَّ رَبِّي عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
İnni tevekkeltü alellahi rabbi ve rabbiküm* Ma min dabbetin illa hüve ahızün bi nasıyetiha*İnne rabbi ala sıratın mustekıym
Anlamı: “İşte ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz olan Allah’a dayandım. Yeryüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir.” (Hûd Sûresi 56)Ayet 5
﷽
وَكَأَيِّنْ مِنْ دَابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَا اللَّهُ يَرْزُقُهَا وَإِيَّاكُمْ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Ve ke eyyin min dabbetin la tahmilü rizkahellahü yerzükuha ve iyyaküm ve hüves semiy’ul alim
Anlamı: Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah’tır. O, her şeyi işitir ve bilir. (Ankebut Suresi 60)
Ayet 6
﷽
مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِن بَعْدِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Ma yeftehıllahü lin nasi min rahmetin fe la mümsike leha ve ma yümsik fe la mürsile lehu min ba’dihi ve hüvel azizül hakiym*
Anlamı: Allah, insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak (engelleyecek) yoktur. Neyi de tutarsa, bundan sonra onu gönderecek yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Fatir Sûresi 2)
Ayet 7
﷽
وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ قُلْ أَفَرَأَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ إِنْ أَرَادَنِيَ اللَّهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهِ أَوْ أَرَادَنِي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهِ قُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ
Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda le yekulünnellah* Kul efe raeytüm ma ted’une min dunillahi in eradeniyellahü bi durrin hel hünne kaşifatü durrıhi ev eradeni bi rahmetin hel hünne mümsikatü rahmetihi kul hasbiyellahü aleyhi yetevekkelül mütevekkilun*
Anlamı: Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan elbette, “Allah”, derler. De ki: “Peki söyleyin bakalım? Allah’ı bırakıp da ibadet ettikleriniz var ya; eğer Allah bana herhangi bir zarar dokundurmak isterse, onlar Allah’ın dokundurduğu zararı kaldırabilirler mi? ya da Allah bana bir rahmet dilese, onlar O’nun rahmetini engelleyebilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter. Tevekkül edenler ancak O’na tevekkül ederler.” (Zümer Sûresi 38)
Bu Ayetlerin Sırları ve Havâssı
Ka’bül Ahbar (r.a.) buyuruyor ki: “Bu ayetleri okuduğun takdirde yer ve gök afetlerinden, belalardan, düşmanın şerrinden, sihirbazın sihrinden bu duanın bereketiyle emin olursun.” (Mecmeatü’l-Ahzab)
Muaz bin Cebel Hazretleri’nden naklolunan bir rivayete göre;
--Kur’an’da yedi âyeti kerîme vardır.Herhangi bir mü’min bunları tahâreti kâmile ile üzerinde taşır ise, bütün canlı mahlûkatın dili o kimseye karşı bağlanmış olur ve o kimse hakkında herhangi kötü bir kelime sarf edemezler.
--Ayrıca bu âyetleri taşıyan kimseyi her gören sever, onu taltif eder ve taleplerini de severek yerine getirir.
--Üzerinde bulunan dünya ve ahrete ait her çeşit üzüntü gam ve kederleri yok olur.
--Kimse ona zarar veremeyeceği gibi bu ayetlerin bereketiyle bütün düşmanlarına galip gelir.
İmam Şehabettin Hazretleri’nin ise “Fevâid” isimli eserinde Kâ’b el-Ahbar (r.a) dan naklettiği bir rivayete göre; “Ben bizzat kendim bu ayetleri olduğum zaman gökyüzü yere inse ve yer ile gök birbiri üstüne kapansa bana herhangi bir zarar olur diye hiç endişe duymam ve Allah bana bu âyetler bereketiyle bir imdat yolu gösterip beni kurtarır”
Yine hadisi şerifte nakledildiğine göre “Bir mü’min inanç ve tahareti kamile bu 7 ayeti okumaya devam eder ise gökten dünyaya Uhud dağı büyüklüğünde azap ve belalalr yağsa, bu ayetleri okuyan kimseye bu ayetlerin bereketiyle hiçbir zarar erişmez ve o kişi bütün belaları üzerinden def eder”
Yine İmam Şehabettin hazretlerinin Hz. Ali (r.a) den yaptığı bir rivayet şöyledir: “Her kim bu ayetleri sabah ve akşam okumaya devam eder ise Allah o kimseyi zamanın hileleinden düşmanların ve hasetçilerin kurdukları tuzaklardan ve her çeşit şer ve belalardan koruru ve kendini himayesi altına alır”
Ey Allahın azizi kulu! Sen bu âyetleri okumakla yada en azından mesut bir saatte güzelce temiz bir kağıt üzerine yazarak yanında bulundurmakla kendini fani dünyanın akla hayale gelen ve gelmeyen bin türlü fitne fesat ve belalarına karşı kale içerisine almış olursun.Bu ayetler inanan her insan için zırhtır.