5 Ocak 2022 Çarşamba

Sabah namazından sonra uyuyan kişilerde, zamanla kararsızlık ve iletişim problemi ortaya çıkmaya başlıyor. Tiroid bezi enerjisiz hale geliyor. Öğle namazının vaktinde kılınmaması ya da kaçması;kişide duygusal probleme delalet ediyor.Mide ve sindirimde düzen bozulmaya başlıyor.


İkindi namazının gecikmesi veya terki,insandaki maddi-manevi üretkenliği azaltır.Bedende de köklerde sorun meydana getirir.
Akşam namaz vaktindede;habis ruh,şeytan,cin hareket frekans başlangıç anlarıdr.İnsanda dağınıklık meydana getirir. Frekans çarpışma zamanıdır.
(Efendimiz s.a.s: "Akşam ezanından sonra sokaktaki çocuklarınızı artık evlerinize alınız çünkü bu vakit, habis ruhlar ortalığa çıkmaya başlar." buyurmuştur.)
Yatsı namazının vaktinde kılınmaması ve terki;insanda zamanla endişeli hal oluşumuna zemin hazırlar.Beyin ve sinir sistemi için denge vaktidir.
Teheccüd vaktinde devamlılık oldukça,zihinsel atıklardan arınma ve psikolojik tedaviye şifadır. Hipofiz ve hipotalamus için faydalıdır.
Yazar: Rauf Atilla Pola. Ruh psikolojisi

Mezarlıklardaki cesetler normalde hızla bir çürüme sürecine girerler. Kemikler dışında her şey toprak altında çürüyerek yok olur. Mezarlıklarda bu anlamda yeni gelenlere yer açılır. :


Ancak son yıllarda görülen insanları hayrete düşürmektedir.
Açılan mezarlarda cesetlerin mumyalanmış olarak aynı kalması şaşırtıcı bir durumdur.
.
Tek açıklaması vardır bunun.
.
İnsanlara o kadar çok kimyasal verilmektedir ki bunun neticesinde mumyalanma durumu gerçekleşmektedir.
.
Sentetik olarak bir çok yiyecek ve içeceklerle alınan bir çok çeşitte kimyasal önce metabolizmada canlılığı yok etmektedir.
Canlı mikroorganizmaların yok olduğu her yere sentetik kimyasallar dolmaktadır.
:
Bizi yaşarken öldüren ,öldüğümüzde de terketmeyen bu kimyasalları zevkle yemekte ve içmekteyiz.
:
Bize tatlı,acı,ekşi,baharatlı ,renklendirici ,doğal kokulu gıda hissi veren her şey kimyasaldır.
.
Bu kimyasallar bizi doğal olmaktan çıkararak sentetik bir forma sokmaktadır.
:
Endüstriyel gıda üretim teknikleri ,yaptıkları buluşlarla ve ortaya çıkardıkları yeniliklerle sürekli ileri adımlar attıklarında bizler o kadar doğal formlarımızdan çıkmakta ,sentetik formlara dönüşmekteyiz.
:
ŞİMDİ HER ŞEYİ SORGULAMA ZAMANIDIR.
SENTETİK GIDALARDAN
SENTETİK VİTAMİNLERDEN
SENTETİK MİNERALLERDEN
SENTETİK PROTEİNLERDEN
KURTULMA ZAMANIDIR.

Güneş ve yaşlılık lekelerini gideren deva terkibi şöyledir:

Bir miktar soya fasulyesini kırmızı renge dönene kadar 20 – 25 dakika kaynatıp sonra bu su pamuk ile o lekeli olan bölgelere sürülürse en kısa zamanda yok olup şifa bulur.

Şeker hastalığına bağlı olarak meydana gelen yaralara deva terkibi şöyledir:
Şeker hastalığına bağlı olarak meydana gelen ayak yaraları için 6 – 7 gr. ağırlığındaki beyaz dut bitkisinin yaprağını kaynatıp ılık olarak yaraların üstüne damlatılırsa yaralar yok olur.

29 Aralık 2021 Çarşamba

İmam-ı Bûsirî bir gün evine giderken yolda rastladığı güzel yüzlü yaşlı bir zat ona: -Yâ Bûsirî, Bu gece rüyanda Resûlüllah'ı gördün mü? Diye sorar. İmam-ı Bûsirî:


-Hâyır görmedim! Diye cevap verir. Bu konuşmadan sonra O yaşlı zat başka bir şey söylemeden ayrılır. Ne var ki İmam-ı Bûsirî'nin gönlüne, o anda Hazret-i Peygamberin aşk ve muhabbeti düşer. O gece, rüyasında Hazret-i Peygamberi görür ve içinin neşe ve huzurla dolduğunu fark ederek uyanır. Bunun üzerine Peygamber Efendimizi öven ve nice Peygamber âşıklarını sevgi deryasında yıkayan Mudariyye, Hemziyye gibi birçok övgüler yazar. Kasîde-i Bürde'nin 149. Beytinde bunu şöylece dile getirir:
Düşüncemi övgüsüne, yönlendirdiğimden beri,
Başı darda her insana, O Resulü buldum hâmi.
Daha sonraki yıllarda vücudunun yarısı felç olur. Yürüyemez ve hareket edemez duruma düşer. İşte o zaman bu Kasîde-i Bürde'yi yazıp bununla Cenâb-ı Hakk'tan şifâ dilemeye yönelir. Kasîdeyi tamamladığı gece rüyasında Hazret-i Peygamber'i görür. Hz. Peygamber Bûsîrî'den kendisi için yazdığı kasideyi okumasını ister; O
"Yâ Resûlallah! Ben sizin için çok kasideler yazdım, hangisini emredersiniz?" deyince, Hz. Peygamber kasidenin matla' beytini okuyarak bu kasideyi işaret eder. Bûsîrî kasidesini okurken Hz. Peygamber iki yana doğru sallanarak zevkle dinler. Tamamı 161 beyitten ibaret bulunan Kasîdenin 51. Beytinin birinci mısraını
Hakkında ilmin son hükmü; "O da bir insandır ancak,
olarak okuduktan sonra ikinci mısrasını hatırlayamayarak takılır kalır. Bunun üzerine Resûl-ü Ekrem Hazretleri: Oku yâ İmam! Diye buyurur. İmâm-ı Bûsirî: -İkinci mısrayı hatırlayamadım yâ Resûlüllah! der. Bunun üzerine mucize içinde mucize üzere Peygamber Efendimiz:
"Yaratmıştır O'nu Allah, en hayırlı kul olarak"
şeklinde ikinci mısrasını ikmal buyurarak beyti tamamlar. Kasîdenin tamamının okunmasından sonra Resûlüllah mübârek avuçları ile İmâm-ı Bûsirî'nin felçli uzuvlarını ovuşturur. Ne derin muhabbetin eseridir ki, İmâm-ı Bûsirî uyandığı zaman hastalığının zâil olduğunu görüp Allah'a şükreder. O gecenin sabahında sıhhatine kavuşmuş ve sürûr içinde camiye giderken yolda Şeyh Ebu'r- Recâ Hazretlerine rastlar. Ebu'r- Recâ ona:
- Yâ Bûsirî!. Fahr-i Âlem'i övdüğün kasîdeyi getir! der.
İmâm-ı Bûsirî; Resûlüllah Efendimizi övdüğüm kasîdelerim pek çok. Hangisini istiyorsunuz? Diye sorunca, Şeyh Ebu'r- Recâ:
Gönül yakan o hasret mi? Selemdeki komşuları,
Gözünden akan yaşlara, karıştırıyor kanları.
Diye başlayan kasîdeyi istiyorum. Çünkü sen onu Peygamber efendimizin huzurunda okurken işittim ve O'nun çok memnun olduğunu gördüm der. Bu kasideyi daha hiç kimsenin duymadığını zanneden İmâm-ı Bûsirî hayretler içinde kalır.
161 kıt'a dan meydana gelen Kasîde-i Bürde on bölüm üzere dizelenmiştir:
1 -- 12 Hz. Peygamber'e duyulan aşk ve özlem.
13 -- 28 Nefsin kötülüğü ve terbiye edilmesinin gereği.
29 -- 58 Hz. Peygamber'e övgü.
59 -- 71 Hz. Peygamber'in doğumu.
72 -- 87 Hz. Peygamber'in mucizeleri.
88 -- 104 Kur'ân-ı Kerîm'in yücelik ve erdemleri.
105 -- 117 Hz. Peygamber'in Mi'racı.
118 --139 Hz. Peygamber'in Cihadları.
140 --151 Hz. Peygamber'den şefâat dileme.
152 --161 Allah'a yakarış ve dua
Coşkun bir peygamber aşığı olan Bûsîrî'yi şöhretin zirvesine taşıyan bu kasideye kendisi "el-Kevâkibü'd-dürriyye fî medhi hayri'l-beriyye" adını verdiği halde, "Kaside-i Bürde" ismiyle tanınması gördüğü rüyâdan kaynaklanmaktadır. Dünyada en meşhur ve en çok okunan kasideler arasında yer alan bu eser, belli başlı bütün kültür dillerine tercüme edildiği gibi, Afrika, Güneydoğu Asya ve Balkanlardaki mahalli dillere de çevrilmiştir. Çeşitli bölge ve ülkelerde genellikle sünnet, nişan ve düğün merasimlerinde, mübarek gün ve gecelerde, ayrıca haftalık evrad olarak okunmakta, son münacât kısmı ise felçli hastalar üzerine yedi gün süreyle okunup Cenâb-ı Hakk'tan şifa niyaz edilmektedir.
KASÎDE-İ BÜRDE
Sonsuz salât ve selâmlar, eyleriz Mevlâm dâimâ
En hayırlı yarattığın, O mübarek Habîbine


ŞEFÂ'AT YÂ RESÛLALLAH Bâb-ı lutfun uşşâkına küşâde Vuslatın se'âdet yâ Resûlallah Merhamet kıl lutfet dil-i nâşâde Rahmetin selâmet yâ Resûlallah Bir nigehin câna minnet bilirim Kovsan bile hiç utanmam gelirim Ben uğruna cânımı da veririm Aşkıma alâmet yâ Resûlallah Ol ravza-i pâke sürsem yüzümü Hâk-i ıtırnâke sersem özümü Sırr-ı "levlâk"e erdirsem sözümü Sıdkıma delâlet yâ Resûlallah "Rahmeten-lil-âlemîn"sin lâ-cerem Hem "şefîu'l müznibîn"sin kıl kerem Erişmezse himmetin ben neylerem Fakîre inâyet yâ Resûlallah AŞKÎ âzâd kabul etmez kulundur Kulu Hakk'a ileten yol yolundur Mahrûm etme civârında bulundur Umarım şefâat yâ Resûlallah

 


Teheccüd kapısı hücrei saadetin dört girişinden biri olan teheccüd kapısı efendimizin teheccüd namazlarını kılmak için cıktıkları ve teheccüd mihrabına yakın olma hasebi ile teheccüd kapısı denmiştir,hucrei saadetin kuzey kısmına bakan kapının ,üzerinde zümer suresinin 73 ayetini okumaktayız, وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ Vesîkallezînettekav rabbehum ilel cenneti zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ ve futihat ebvâbuhâ ve kâle lehum hazenetuhâ selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ hâlidîn(hâlidîne). Rab’lerine karşı takva sahibi olanlar (cehennemi gördükten sonra) zümre zümre cennete sevkedilirler. Oraya (cennete) geldikleri zaman onun (cennetin) kapıları açılır. Ve onun (cennetin) bekçileri, onlara: “Selâmun aleykum, siz temize çıktınız (aklandınız) ve öyleyse ebedi olarak ona (cennete) girin” derler

 


Salavat getirmenin fazileti hakkında İmam-ı Şarani Hazretleri şöyle buyuruyorlar: “-Büyük veli Aliyyül Havass’ın şöyle konuştuğunu duymuştum”: “Allah’tan bir şey isteyeceğiniz zaman,Allah Resulü(s.a.v.)’in adıyla o şeyi isteyiniz ve şöyle dua ediniz”: “Ey Allah’ım! Sevgili Peygamber’in Muhammed Mustafa(s.a.v.) hürmetine senden şunu isterim.” Şeklinde dileğinizi arz ediniz. Çünkü Allah’ın bir meleği vardır ki, bu isteğinizi anında Efendimiz (s.a.v.)’e bildirir ve O’na: “Filanca kişi, şu haceti için senin Allah katında aracı olmanı istemektedir.” der. Hazreti Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in dua ve istekleri Allah Teala tarafından geri çevrilmez

 NEBÎ (S.A.V.) İLE TEVESSÜL

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ile tevessül, ya’nî Resûlullah Efendimiz (s.a.v.)’i Allahü Teâlâ katında vesîle etmek, O’nun yardımını ve şefâatini istemek câizdir. Tevessül, ihtiyâç sâhibinin Allahü Teâlâ’dan, Resûlullah (s.a.v.)’in hürmetine, O’nun Allahü Teâlâ katındaki hürmetine veya O’nun bereketiyle Allahü Teâlâ’dan istemesidir. Bu üç hâlde de tevessül câizdir. Resûlullah (s.a.v.) yaratıldıktan sonra hayatta iken (s.a.v.) ile tevessül yapılabilir. Osman bin Huneyf (r.a.) şöyle rivâyet etti: “Bir a’mâ Resûlullah (s.a.v.)’e gelerek; “Yâ Nebîyyallah! Gözümü kaybettim. Bana duâ et” dedi. O zaman Resûlullah (s.a.v.) o şahsa; “Abdest al, iki rek’at
namaz kıl, sonra; Allahümme innî es’elüke ve eteveccehû
ileyke binebiyyike Muhammedin nebiyyirrahmeti yâ Muhammed! İnnî eteşeffeu bike fî reddi basarî Allahümme” de!” buyurdu. O şahıs buyurulanı yaptı. Allahü Teâlâ, ona gözünün görmesini tekrar ihsân etti. (Tirmizî) Tevessülün ikinci nev’i: Tevessülün, duâ isteme
ma’nâsında olmasıdır. Bu da birkaç hâldedir. Bunlardan birisi, Resûlullah (s.a.v.’in hayâtında olmuştur. Müslümanlar, başlarına herhangi bir sıkıntı geldiği zaman, durumu Resûlullah (s.a.v.)’e arz ederler, ondan yardım isterlerdi. Böyle haberler Buhârî ve Müslim’de mevcuttur. Şöyle anlatılır: “Cum’a günü birisi Mescid-i Nebevî’ ye
girdi. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), ayakta hutbe okuyorlar idi. O zât ayakta olarak Resûlullah (s.a.v.)’e döndü; “Ey Allah (c.c.)’nun Resûlü! Mallarımız, ekinlerimiz helâk oldu. Hiçbir çâremiz de yok. Bize yardım etmesi için Allahü Teâlâya duâ et” dedi. Resûlullah (s.a.v.), mübârek ellerini kaldırdı ve; “Allahım! Bize yardım et.Allahım! Bize yardım et” diye duâ etti. O sırada Resûlullah (s.a.v.)’in arka tarafında, semâda bir bulut ortaya çıktı. Semânın ortasına gelince, dağıldı ve yağmur yağmaya başladı. O sırada
güneş dahî görülmedi”
(İmâm-ı Sübkî, Şifâüs-sikâm fî ziyâreti hayr-il-enâm)