31 Aralık 2020 Perşembe

MUHTAR ÇAKMAĞI...!

 


Eski zamanda köyün birine bir çakmak getirmişler. Çakmak o kadar kıymetli ki sağı-solu yakmaması ve yanlış işlerde kullanılmaması için güvenilir birine teslim etmek gerekiyormuş.
Köylüler toplanıp bu ateş aletini kime emanet edelim diye düşünmüşler ve muhtarda karar kılmışlar. İhtiyaç duydukça alır, ateşimizi yakarız, demişler.
Muhtar, çakmağı alınca ateşin sahibi olarak giderek saygınlığı artmış, etrafında dalkavuklar, yağcılar toplanmaya başlamış. Saygı arttıkça muhtarın kibiri de büyümüş. Etrafından daha çok saygı, daha çok korku beklemeye başlamış. Ateşi kendine verenin köylüler olduğunu unutmuş. Dalkavukların da tahrikleri ile ateşi baskı ve korkutmak için kullanmaya başlamış. Kiminin evini, kiminin tarlasını yakmış. Tarlalar sürülemez, evler yaşanamaz hale gelmiş. Muhtarın baskısından köylüler yavaş yavaş köyden ayrılmaya başlamışlar. Ticaret durmuş, köye gelen çerçilerin ayağı kesilmiş. Çevre köyler gelişirken, muhtarın köyü giderek gerilemiş. Muhtarın köylülerinden biri kendileri gerilerken, çevre köylerin niçin geliştiğini merak edip çevre köylerden birine gitmiş. Oradaki zenginliği, bağı bahçeyi görünce sormuş;
- Sizde çakmak yok mu?
- Köylüler; var, demişler.
- Peki sizin köy böyle nasıl gelişti? Bağınız, bahçeniz yanmadan nasıl böyle kaldı, bizim köyde her şey tarumar oldu?
- Köylüler; Yoksa siz çakmağı bir kişiye mi verdiniz?
- Evet, muhtara verdik.
- Eyvah! büyük yanlış yapmışsınız, hiç çakmak bir kişiye verilir mi?
- Siz öyle yapmadınız mı?
- Hayır, biz öyle yapmadık. Biz çakmağı bir kişiye verdik, çakmak taşını başka bir kişiye, benzinini başkasına verdik. Ateş yakmak için üçünün bir araya gelmesi gerekiyor. Biri yanlış bir şey yapmaya kalksa, ötekiler izin vermiyor.
- Desenize biz hepsini bir kişiye vermekle kendi kendimizi yakmışız...

Yılbaşı kutlamaları(!) Gayrimüslimlere ait Yılbaşı kutlamaları Müslüman için kesinlikle caiz olmaz. Bizimle ne dünya ne ahiret, ne asıl ne şekil ne de uygulama itibariyle hiçbir alakası olmayan bir kutlama...

 

Yılbaşı kutlamaları(!)
Gayrimüslimlere ait Yılbaşı kutlamaları Müslüman için kesinlikle caiz olmaz.
Bizimle ne dünya ne ahiret, ne asıl ne şekil ne de uygulama itibariyle hiçbir alakası olmayan bir kutlama...
Müslümanların yılbaşı malum; 1 Muharrem... Onun da ihya (kutlama) usûlü dinimizin, din âlimlerimizin bize talim ve tarif ettiği ölçüler çerçevesindedir.
Ayrıca bilmemiz lazımdır ki, bu gibi özentilerle gayrimüslimleri hoşnut da edemeyiz. Elimize manevi-uhrevi husran ve pişmanlıktan başka bir şey geçmez!
Cenâb-ı Mevlâ-yi zû’l-Celâl ve’l-Kemâl hazretleri buyuruyor ki:
(Rasûlüm!) Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” [Bakara sures, 120]
Hâtemü’l-Enbiyâ ve’r-Rusül Fahr-i Âlem Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz de, "Kim bir kavme (topluluğa) benzemeye çalışırsa o, onlardandır." [Ebu Davud, libas 4] buyurdular.
Gayrimüslimlere benzemek ve onlarca kutsal sayılan, değer verilen gün ve gecelerde onlar gibi hareket etmek caiz değildir, dinimizce bid'at kabul edilmiştir.
Maalesef bazı gafillerin, İslâmî şuur ve idrâk yoksunu Müslümanların birçoğu Hıristiyanların en büyük bayramı olan Paskalya'da, Noel’de, Yılbaşı’nda kutlamalar yapmak, havai fişek gösterileri yapmak, ateş yakmak, hindiler alıp kızartmak, alkolli içkiler-kuruyemişler almak, mum vb. şeyler hazırlamak suretiyle onlara katılıp, yaptıklarını yapmaya özeniyorlar!..
Çok büyük bir yanlış! Fevkalade tehlikeli bir hareket! Sonucu itibariyle Cehennem ateşini istihkak eden bir benzeme ve benzeşme! Hakiki iman erbabının şiddetle kaçınması gereken bir davranış!
Bakınız âlemlere rahmet Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz buyuruyorlar ki; "Bizden başkasına benzemeye çalışan, bizden değildir." [Tirmizi, Sünen, İsti’zân, 7] Dolayısıyla Yahudi ve Hıristiyanlar bizden olmadıklarına, gayrimüslim bulunduklarına göre, kesinlikle onlara benzemeye özenmemeliyiz. Nitekim Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiği bir hadis-i şeriflerinde Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), "Yahudi ve Hıristiyanlara benzemeye özenmeyiniz" [Tirmizi, Sünen, İsti’zân 7, edep 41] buyururlar.

Vakitleri ibâdetle ihya edip, oyun ve oyuncaktan uzak olunuz. Dünyanın vefasız olduğu, kabir ve kıyamet halleri düşünülsün. Kurtuluş, sünnete tâbî olmak ve bidatlerden uzak kalmağa bağlıdır

"KİBİR, bele bağlanmış taş gibidir, Onunla ne yüzülür, ne de uçulur... İmam-ı Azam hz.leri talebelere ders verirken kendini bir akrep sokar.

  İmam-ı Azam hz.leri talebelere ders verirken kendini bir akrep sokar. Talebeleri, akrebi öldürmek ister. İmam-ı Azam hz.leri mani olur. Akrebi bir yere kaçırmayın muhafaza edin. Peygamberimiz (sav) buyurdu ki: "Mü'minin kanı munzura zehirdir" Hakiki mü'mini sokan akrep, bu hadîse göre zehirlenmesi lazım. – Biz hakiki mü'min isek, akrep zehirlenmeli, dedi. Akrep kendiliğinden öldü...........aslında zamanımızdaki itikadi sapık, mezhebsiz hoca müsveddelerini akrebe sokturmalıyız.

Alıntı Ehli sünnet hanefi.

H.Ş.: (Resûlüllah S.A.V.) zaruretsiz kadın elbisesi giyen erkeklere ve erkek kıyafeti giyen kadınlara lânet etti. (Riyâzussâlihin 1663) (Rasûlü'nün lânetine uğrayan insan iki cihanda iflâh olmaz.)

 

Hadisi şerif
Allah’ın Rasûlü, Kendilerini kadınlara benzetmeğe özenen erkeklere ve kendilerini erkeklere benzetmeğe özenen kadınlara lânet etti. (Riyâzussâlihin 1662)

Ne ekersen onu biçersin. (Hayır yapan hayır, şer işleyen şer görür.)

 Orta Çağ için karanlık demek küfürdür çünkü bu zaman efendimiz sav zamanıdır

(MKBA)
28 Aralık, 22:01 


Dinden sapmış mülhitler ve bidat ehli ile sohbet etmeyiniz. Onlar Dîn-i Mübin'in düşmanlarıdır

Sehl bin Abdullah Tüstüri hazretleri buyuruyor ki: Sahabenin hepsini büyük bilmeyen Resulullaha iman etmiş olmaz. (Redd-i revafıd) Gümüşhanevî hazretleri de şöyle buyuruyor: “Ehl-i sünnet ve’l-cemaat mezhebine göre, bütün sahabeler, Resulullah’ın (aleyhisselam) övdüğü gibi tezkiye edilir ve övülürler. Hz. Ali ve Hz. Muaviye arasında meydana gelenler bir ictihad meselesidir. Bunun aksini iddia edenler doğru yoldan sapmış olurlar.” ..(Ehl-i Sünnet İtikadı, Bedir Yayınevi, 7. Baskı, s.84, 73 nolu dipnot)

 İhtiyarlık gelip de imkânlar elden gidince hiç bir nedâmet fayda vermez, ve çok olur ki, o zamana ulaşmak da nasip olmaz