“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
10 Nisan 2019 Çarşamba
Edille-i Şer’iyye
Edille-i Şer’iyye
Edille-i ser’iyye, dînî ve ser’î hükümlerin çikarildigi ve dayandiklari kaynaklardir ki, bunlar da dörttür:
1. Kitap: Kur’an-i Kerîm.
2. Sünnet: Peygamberimizin mübârek sözleri, isle-dikleri ve baskalari tarafindan yapilan islerde o isi tasvip mâhiyetindeki sükûtlaridir.
3. Icmâ-i ümmet: Bir asirda, Ümmet-i Muhammed’in müctehidlerinin bir mesele hakkinda ittifak etmeleridir.
4. Kiyâs-i Fukahâ: Bir hâdisenin kitap, sünnet ve icmâ-i ümmetle sâbit olan hükmünü; ayni illete, ayni sebebe ve ayni hikmete dayandirarak o hâdisenin tam benzerinde de isbat etmekten ibârettir.
2. Sünnet: Peygamberimizin mübârek sözleri, isle-dikleri ve baskalari tarafindan yapilan islerde o isi tasvip mâhiyetindeki sükûtlaridir.
3. Icmâ-i ümmet: Bir asirda, Ümmet-i Muhammed’in müctehidlerinin bir mesele hakkinda ittifak etmeleridir.
4. Kiyâs-i Fukahâ: Bir hâdisenin kitap, sünnet ve icmâ-i ümmetle sâbit olan hükmünü; ayni illete, ayni sebebe ve ayni hikmete dayandirarak o hâdisenin tam benzerinde de isbat etmekten ibârettir.
Ictihad: Ser’î hükmü, ser’î delîlinden çikarma hususunda olanca ilmî kuvvetini sarfetmektir.
Müctehid: Herhangi bir ser’î hükmü âyet-i kerîme ve hadîs-i seriflerden çikaran, kiyas yapabilen büyük âlimdir. Müctehid olabilmek için, bütün islâmî ilimlere vakif olduktan sonra mevhibe-i ilâhî (Allâh vergisi) olan ledünnî ilme de mazhar olmak lâzimdir.
. Muhtasar Ilmihal
Peygamberimizi İyi Tanıyalım Gerek dünya ve âhirette şerefli, faziletli ve iyi insan olabilmek; âlemlere rahmet olan Peygamberimiz Muhammed Mustafa’yı (s.a.v.) iyi bilmek, iyi anlamak ve ona hakîki ümmet olmakla mümkündür. Bir insan, Peygamberimizi bilmedikten, tanımadıktan, sevmedikten sonra hiçbir şeyle şerefli ve faziletli olamaz.
Peygamberimizi İyi Tanıyalım
Gerek dünya ve âhirette şerefli, faziletli ve iyi insan olabilmek; âlemlere rahmet olan Peygamberimiz Muhammed Mustafa’yı (s.a.v.) iyi bilmek, iyi anlamak ve ona hakîki ümmet olmakla mümkündür. Bir insan, Peygamberimizi bilmedikten, tanımadıktan, sevmedikten sonra hiçbir şeyle şerefli ve faziletli olamaz.
Peygamberimizin adı Muhammed, babasının adı Abdullah, annesinin adı Âmine’dir. Ana rahminde yedi aylık iken babası vefat etmiştir. Milâdî 571 senesi Nisan ayının yirminci gecesine tesadüf eden, Rebîulevvel ayının onikinci (Pazartesi) gecesi sabaha karşı Mekke’de doğmuştur. Doğduğu zaman hiçbir çocuğa benzemiyordu. Onda gözüken peygamberlik nûru, bakan gözleri kamaştırıyordu.
Dört yaşına kadar süt annesi Halîme’nin yanında kaldı. Sonra âilesine teslim edildi. Altı yaşında iken annesi Âmine vefat etti. Dedesi Abdü’l-Muttalib onu yanına aldı. Fakat annesinden iki sene sonra, sekiz yaşında iken de dedesi vefat etti. Bu defa da amcası Ebû Talib’in yanında kaldı.
Peygamberimizin çocukluk ve gençlik zamanları, bekârlık-evlilik devirleri, hâsılı bütün hayatı hiç bir insana nasip olmayan fazilet ve kemâlât ile geçmiştir.
Yirmibeş yaşında Hadicetü’l-Kübrâ vâlidemiz ile evlendi. Hiç bir zaman putlara tapmadı. Çocukluğundan beri onları hiç sevmezdi. Hazret-i İbrahim aleyhisselâm’ın dini üzere Allâh’a ibâdet ederdi. Zaman zaman Mekke’nin yanında bulunan Hira dağına gider, Allâh’ın kudret ve büyüklüğünü düşünürdü. Allâh’ın kendisine tâ ezelde ihsân ettiği aşk ile muhabbet denizine açılır, kalbinde yanan tevhid nurunun pırıltıları içinde Allâh’ı zikrederdi.
Peygamberimiz yine bir gün, Hira mağarasında kendisine hâs lâhûti âleme dalmışken, Cebrâîl aleyhisselâm Allâh’ın emri ile ona peygamberlik vazifesini bildirmeye geldi. İnsanlığın kurtarıcısı, Allâh’ın sevgilisi Hazret-i Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem’e:
� – Oku!� dedi. Peygamberimiz:
� – Ne şey okuyayım? � dedi. Cibrîl-i Emîn:
� – Oku!� diye tekrar etti. Hz. Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem) aynı cevabı verdi. Bunun üzerine Cibrîl-i Emîn, Peygamberimizi tutup mübârek göğsünü üç defa sıktı. Böylece Peygamberimize mânevî bir ameliyat tatbik edilmiş oldu. Ve Peygamberimiz büyük bir mûcize olarak birden okumaya başlayıverdi. Melek üçüncü emri verdi. Ve ilk olarak vahy olunan âyeti okudu. Âyetin yüksek meâli şu idi:
� – Seni yoktan var eden, tedrîcen terbiye edip büyüten, kemâle ulaştıran Rabbi’nin ism-i şerîfi ile oku. O, insanı pıhtılaşmış kandan yarattı. Oku! O çok kerîm olan Rabbinin hakkı için ki, O, kalemle tâ’lim etti; insana bilmediğini öğretti.�
Böylece Hazret-i Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem)’e Peygamberlik vazifesi verildi. Kur’ân-ı Kerîm, yirmi üç senede tamam oldu. Onüç sene insanları Mekke’de hak yola dâvet etti. Büyük meşakkatlar ve ızdıraplar çekti. Her şeye sabredip Allâh’ın varlığını, birliğini yaymaya çalıştı. Sonra Medîne-i Münevvere’ye hicret etti. On sene de orda peygamberlik vazifesini bütün gücü ile yerine getirmeye çalıştı. İnsanlara insanlığı öğretti, medeniyeti belletti. Karanlık gönülleri İslâm’ın nuru ile aydınlattı. Böylece vazifesini tamamladı. Altmış üç yaşında vefat etti. İnsanlık âlemine de hidâyet rehberi olan Kur’ân-ı Kerîm’i ve sünnet-i seniyyesini tavsiye ve emânet etti.
Salât sana, selâm sana ey Allâh’ın Resûlü. Seni hakkı ile bilen ve öven âlemlerin Rabbı Allâhü Teâlâ’dır. Sen Rahmeten lil’âlemînsin. İns ü cinnin peygamberisin. Sen Hâtemü’l-Enbiyâ’sın. Sen �Levlâke Levlâk, lemâ halaktü’l-eflak� hitâb-ı izzetinin muhatabısın. Sen Muhammed Mustafa’sın (sallallâhü aleyhi ve sellem).
Peygamberimiz yine bir gün, Hira mağarasında kendisine hâs lâhûti âleme dalmışken, Cebrâîl aleyhisselâm Allâh’ın emri ile ona peygamberlik vazifesini bildirmeye geldi. İnsanlığın kurtarıcısı, Allâh’ın sevgilisi Hazret-i Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem’e:
� – Oku!� dedi. Peygamberimiz:
� – Ne şey okuyayım? � dedi. Cibrîl-i Emîn:
� – Oku!� diye tekrar etti. Hz. Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem) aynı cevabı verdi. Bunun üzerine Cibrîl-i Emîn, Peygamberimizi tutup mübârek göğsünü üç defa sıktı. Böylece Peygamberimize mânevî bir ameliyat tatbik edilmiş oldu. Ve Peygamberimiz büyük bir mûcize olarak birden okumaya başlayıverdi. Melek üçüncü emri verdi. Ve ilk olarak vahy olunan âyeti okudu. Âyetin yüksek meâli şu idi:
� – Seni yoktan var eden, tedrîcen terbiye edip büyüten, kemâle ulaştıran Rabbi’nin ism-i şerîfi ile oku. O, insanı pıhtılaşmış kandan yarattı. Oku! O çok kerîm olan Rabbinin hakkı için ki, O, kalemle tâ’lim etti; insana bilmediğini öğretti.�
Böylece Hazret-i Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem)’e Peygamberlik vazifesi verildi. Kur’ân-ı Kerîm, yirmi üç senede tamam oldu. Onüç sene insanları Mekke’de hak yola dâvet etti. Büyük meşakkatlar ve ızdıraplar çekti. Her şeye sabredip Allâh’ın varlığını, birliğini yaymaya çalıştı. Sonra Medîne-i Münevvere’ye hicret etti. On sene de orda peygamberlik vazifesini bütün gücü ile yerine getirmeye çalıştı. İnsanlara insanlığı öğretti, medeniyeti belletti. Karanlık gönülleri İslâm’ın nuru ile aydınlattı. Böylece vazifesini tamamladı. Altmış üç yaşında vefat etti. İnsanlık âlemine de hidâyet rehberi olan Kur’ân-ı Kerîm’i ve sünnet-i seniyyesini tavsiye ve emânet etti.
Salât sana, selâm sana ey Allâh’ın Resûlü. Seni hakkı ile bilen ve öven âlemlerin Rabbı Allâhü Teâlâ’dır. Sen Rahmeten lil’âlemînsin. İns ü cinnin peygamberisin. Sen Hâtemü’l-Enbiyâ’sın. Sen �Levlâke Levlâk, lemâ halaktü’l-eflak� hitâb-ı izzetinin muhatabısın. Sen Muhammed Mustafa’sın (sallallâhü aleyhi ve sellem).
-Muhtasar Ilmihal
(İnsanların en hayırlısı asrımdaki müslümanlar [Eshab-ı kiram]dır. Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenler [Tabiin] dir. Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenler [Tebe-i tabiin] dir. Artık bunlardan sonra yalan yayılır. Bunların [Eshabımın yolunda olmayanların] sözlerine ve işlerine inanmayınız!) [Buhari]
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)