22 Nisan 2019 Pazartesi

ARARAT YALANI - Hz Nuh`un Gemisi Nerde?

Tufan olayının, Kur’ân-ı Kerîm’de ve Tevratta yer alması, geminin üzerine oturduğu dağın isminin bile verilmesi, nihayet arkeolojik bulgular bir çok araştırmacıyı bu geminin bulunmasına sevketmiştir. Babilonya kayıtlarına göre gemi Nisir dağına, Tevrat’a göre Ararat dağları üzerine, Kur’ân-ı Kerîm’in buyurduğu şekliyle Cûdî dağına oturmuştur.

Kurtuluş anlamına gelen Nisir, Asur topraklarının doğusunda bulunan bir bölgedir ki; Musul şehrinin kuzeyinde yer almaktadır. Yeni bulgularla, Babilonyalıların hangi dağa Nisir adı verdikleri tespit edilebilir. Hahamlarca tahrif edilmiş Tevrat’ta ise Ararat dağları kaydı vardır. Metinler üzerinde çok oynanmış olmasına rağmen bu isimlendirme doğrudur. Zira Ararat, Urartu kelimesinin İbranice transliterasyonudur ve MÖ. 1.000 yıllarında Van bölgesinde hakim olan Asya menşeli Urartuların yaşadığı topraklar için kullanılmaktadır.

Asurlular bu bölgeye Uruadri adını vermişlerdir ki; Ararat ve Urartu kelimelerinin değişik söylenişidir. Manası ise yüksek dağlar ülkesi veya yüksek ülkedir. Arkeolojik verilere ve tahrif edilmiş Tevrat’a göre gemi; Ağrı dağına değil “yüksek ülke”ye, yani Ararat-Uruadri-Urartu bölgesinde bir dağın üzerine oturmuştur. Yine aynı Tevrat’ta geminin, suların (Fırat-Dicle) doğduğu bölgeye yürüdükleri bildirilmektedir. Kısacası eldeki bütün belgeler bizi Ağrı dağından çok daha aşağılara götürmektedir.

Ağrı dağında görülen gemi silueti ve bulunduğu yeri gösteren kroki. 1950’li yıllarda Türk Hava Kuvvetlerine mensup bir pilot binbaşının çektiği bu fotoğraf zihinleri bir hayli meşgul etmişti.

Bunun basit bir yeryüzü şekli olduğu anlaşıldı.

Zaten bir asrı aşkın bir zamandır Ağrı dağında yapılan onca araştırmaya rağmen hiç bir ize rastlanılamamıştır. Böylesine karış karış taranmış bir ikinci dağ yeryüzünde yoktur. Tabiatiyle yabancıların Ağrı’yı seçmelerinin sebebi politiktir. Nitekim araştırmacıların yüzde 70’inin Ermeni asıllı olması da bunca çabanın sebebini açıkça göstermektedir. Maksat Ermenileri Nuh aleyhisselama bağlamak suretiyle Anadolunun en eski Ermeni toprakları olduğunu güya ispat etmektir.

HANGİ CÛDÎ?
Havadan çekilen objenin yerden görünüşü Geminin Ağrı dağıyla bir alakası olmadığı kesindir. Kur’ân-ı Kerîm Cûdî dağı ismini vermiştir. Katade’den gelen bir habere göre ilk müslümanlar yani eshab-ı kiram gemi enkazını gördüklerine göre Arap yarımadasına en yakın yükseltilerde kalıntılarını aramak gerekmektedir. Cûdî adında iki dağ vardır. Birincisi Cizre yakınlarındaki Cûdî dağıdır. İslam tarihçilerine göre Cizre, Tufandan sonra kurulan ikinci şehirdir. Mu’cemul Buldan; Cûdî dağında Nuh aleyhisselamın mescidinin, Herevi ise evinin bulunduğunu yazmaktadır. Halen Cizre’de, Nuh aleyhisselama nisbet edilen bir türbe vardır. Anadolunun en eski kavimlerinden olan Gutilere ait olan ve halen Londra’da bulunan tabletlerde de Nuh aleyhisselamın mezarının “Rayat” bölgesinde olduğu yazılıdır. Rayat, Dicle nehrinden itibaren, Cizre ovasının Silopi’ye kavuştuğu bölgenin adıdır ki, bu noktada Cûdî dağı bulunmaktadır. Daha eski bir kaynak olan ve MÖ. 250 yıllarında Babilli bir rahip olan Berossus’un yazdığı tufan kayıtlarına göre gemi, Cordiyan dağlarında durmaktadır ve yöre halkı, geminin dışını kaplayan katranı kazıyıp muska şeklinde kullanmaktadır. Berossus’un bahsettiği bölge Van gölünün güneyinde bulunmaktadır. 2 bin metrelik Cûdî, Mezopotamya ile Ararat arasındaki sınır dağdır. Bu dağ, Ağrı gibi kapsamlı bir şekilde araştırılmamıştır. Ancak bu dağda yürütülen araştırmalardan biri sırasında, geminin izlerine rastlandığı öne sürülmüşse de bu keşif ilmi açıdan kesin sonuca bağlanamamıştır. 1949 yılında batılı bir ekip tarafından yapılan araştırmanın sonuçları France Le Soir gazetesinin 31 Ağustos 1949 tarihli sayısında; “Nuh’un gemisini gördük fakat Ağrı’da değil” şeklinde sansasyonel bir başlıkla verilmiştir. Bu yazıya göre geminin boyu 150 metre, genişliği 24 metre, yüksekliği ise 15 metredir.

23 yıl önce de, Cûdî dağında bazı antik tahta parçaları bulunduğu iddia edilmiş, 6 Şubat 1972 tarihli Türk gazeteleri bu keşfi; “Nuh’un gemisinin Cûdî dağında olduğu tespit edildi” başlığıyla vermişlerdir. Keşfi yapan, Alman Devletler Araştırma Enstitüsü ilim adamlarından Friedrich Bender’dir. Bender, Cûdî dağında bulduğu katrana benzer bir madde ile birbirine yapışmış kalın tahta parçalarını Almanya’ya götürerek analiz ettirmiştir. Sonuçta katranımsı maddenin 50 bin, tahta parçalarının ise; 6630 yıllık olduğu açıklanmıştır. İlim adamları bu tarihlemedeki hata payının 300 yılı geçmeyeceğini söylemişlerdir. Bender’in, çalışmaya başlamadan önce Kur’ân-ı Kerîm’i ve Tufanı anlatan Gılgamış destanını incelediği ve geminin Dicle ile Zap suyu arasında karaya oturduğu kanaatine vardığı da bildirilmiştir.

Cûdî adını taşıyan ikinci yer ise, Doğu Beyazıt bölgesindeki Cûdî tepesidir. Halen bu tepede gemiye benzeyen bir kütle mevcuttur. Buradan alınan örneklerde, silisleşmiş ağaç kırıntıları ve saf demiroksitten ibaret parçacıklar bulunmuştur. Kütlenin yapısı, etrafındaki topraktan son derece farklıdır ve civarda yapılan jeolojik araştırmalar bu bölgede bir su baskınının meydana geldiğini doğrulamaktadır. Ancak buraya Cudi adının verilmesi son yıllarda olmuştur. Bu bakımdan burayı, Kur’an-ı Kerim’de bildirilen Cudi olarak göremeyiz.
Özetle; araştırmalar sürüp gidiyor ama dişe dokunur bir mesafe alındığını söylemek hala mümkün değil. Avrupa gazetelerinde geminin Cûdî’de bulunduğu şeklindeki haberler aniden ve şüpheli bir şekilde kesilivermişti. Bundan sonra yapılacak iş, tufanla ilgili bütün belge ve dökümanların Kur’ân-ı Kerîm ve hadis-i şerifler ve bunları yorumlayan İslam alimlerinin değerli kayıtları ışığında tekrar incelemektir. Bu verilerin ehil kişilerce etraflıca gözden geçirilmesi daha sağlıklı araştırmalara zemin hazırlayacaktır. Böylece dünya tarihinin en büyük keşiflerinden biri için önemli bir adım atılmış olacaktır.

Görüntünün olası içeriği: dağ, doğa, açık hava ve yazı

20 Nisan 2019 Cumartesi

Berat Kandilinin şuuruna erenlerden olalım inşaALLAH yaşayacağımız güzel günler için dualar edelim. Bu gecede Allh'ın verdiği nimetlere şükredip, günahlarımıza tövbe ederek islam dünyasındaki emperyalistlerin ve onların maşalarının tasviyesi için dua edelim.Şehitlerimize, akrabalarımıza Fatihalar, Yasinler gönderelim. Bu mübarek geceyi bu şekilde ifa edenleri muhabbetle selamlıyorum. Bu gecenin ülkeme ve tüm islam alemine hayırlara vesile olmasın Rabbimden niyaz ediyorum. Salih Kozan.

Görüntünün olası içeriği: çiçek, bitki ve doğa

Cenâze Bahsi Vefat etmek üzere olan müslüman sağ tarafı üzerine yatırılarak yüzü kıbleye çevrilir. Yanında Kelime-i Şehâdet getirilir ve Yâsîn sûresi okunur.

Cenâze Bahsi
Vefat etmek üzere olan müslüman sağ tarafı üzerine yatırılarak yüzü kıbleye çevrilir. Yanında Kelime-i Şehâdet getirilir ve Yâsîn sûresi okunur.
Vefat edince, bir bez ile çenesi başı üzerinden bağlanır. Gözleri kapatılıp elleri iki tarafına uzatılır. Şişmemesi için karnı üzerine bir demir parçası konulur. Yıkanıncaya kadar yanında Kur’ân okunmaz. Yıkanılacağı zaman, ayakları kıbleye gelecek şekilde teneşir üzerine yatırılır. Avret yeri açılmadan elbisesi çıkarılır ve ısıtılmış su ile yıkanır.
Vefat eden, namaz kılmakla mükellef birisi ise, yıkayıcı eline bir bez sararak örtüyü açmadan taharet yaptırır. Ağzına, burnuna su vermeden abdest aldırır. Cünüp olduğu biliniyorsa ağzına ve burnuna da su verilir. Cünüp değilse; dudaklarının içini, dişlerini, burnun deliklerini ve göbeğinin çukurunu meshetmek kâfidir.
Başı ve sakalı sabunlu su ile yıkanır. Fakat saçları taranmaz. Yıkayıcı daha sonra cenâzeyi sol tarafı üzerine yatırıp sağ tarafını, sağ tarafı üzerine yatırıp sol tarafını yıkar. Sonra, belden yukarısını doğrultup, kendisine dayayarak karnını mesheder. Cenâzeden necâset çıkarsa su ile temizler, yeniden abdest vermesi icâbetmez. Temiz bir bezle kurulayıp kefenler.
.
Muhtasar Ilmihal
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, oturuyor ve yazı

CENAZE NAMAZINDA DİKKAT DİKKAT Mühim Hatırlatma

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve açık hava
CENAZE NAMAZINDA DİKKAT DİKKAT
Mühim Hatırlatma

1. Bir çok kimseler, cenâze namazının dördüncü tekbirinde, ya hiç ellerini bırakmadan selâm vermekte veya sağ tarafa selâm verince sağ elini, sol tarafa selâm verince de sol elini yana bırakmaktadır.
Bu hareketlerin her ikisi de yanlıştır. Doğrusu, dördüncü tekbiri aldıktan sonra her iki eli yana bırakıp selâm vermektir. Çünkü kendisinde sünnet olan bir zikrin bulunduğu kıyamlarda eller bağlanır. Sünnet olan bir zikrin kalmadığı kıyamlarda ise, eller bağlanmaz, yana salınır. (Dürer, 1/ 53)
2. Cenâze namazı içinde imam açıktan “Allâhü Ekber” diye tekbir aldıkça bazı kimseler kafalarını kaldırmaktadırlar. Bu da yanlış ve tehlikeli bir harekettir. Doğrusu, ne kafa ile ve ne de başka bir azâ ile namaz müddetince hiçbir harekette bulunmamaktır.
3. Cenâze namazı kılınıcak yer veya ayakkabı temiz değilse, ayakkabıyı çıkarıp üzerine basmalıdır.
.
Muhtasar Ilmihal

Kadir Gecesi


Kadir Gecesi

Kadir gecesinde 4 rek’at namaz kilinir. Iki rek’atte bir selâm verilir.
1’nci rek’atte: 1 Fâtiha, 3 Innâ enzelnâhü,
2’nci rek’atte: 1 Fâtiha, 3 Kulhüva’llâhü ehad…
3. ve 4. rek’atlar da aynen kilinir. Bu namaza söyle niyet edilir: “Yâ Rabbi! Bu gece hürmetine, Efendimiz hürmetine, rahmet-i ilâhiyen hürmetine, benim tevbelerimi kabul eyle. Afv-i ilâhiyene, feyz-i ilâhiyene mazhar eyledigin zümreye ilhak eyle.”
Namazdan sonra, bir defa:
.
اَللهُ اَكْبَرُ اَللهُ اَكْبَرُ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ واللهُ اَكْبَرُ اَللهُ اَكْبَرُ وَِللهِ الْحَمْدُ
“Allâhü Ekber, Allâhü Ekber. Lâ ilâhe ille’llâhü vAllâhü Ekber. Allâhü Ekber ve lillâhi’lhamd.”
100 Innâ enzelnâhü…
100 Elem nesrahleke…
100 defa:
.
اَللَّهُمَّ اِنَّكَ عَفُوٌّ كَرِيمٌ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّى
“Allâhümme inneke afüvvün kerîmün tühibbül afve fâ’fü annî”
Muhtasar Ilmihal

Kabirleri Ziyâret

Kabirleri Ziyâret

Erkek ve kadınlar için kabirleri ziyâret menduptur. Zi-yaret esnasında, 1 Fâtiha, 11 İhlâs-ı Şerîf okunur ve hediye edilir. Bununla birlikte Yâsîn-i Şerîf ve Elhâkümüt-tekâsür sûrelerini de okumak müstehabdır. Okumak için kabirler üzerine oturmakta kerahet yoksa da, okumaksızın geçmek, üzerlerinde uyumak veya kirletmek mekrûhtur. Eğer kabirlere basmak zarûreti varsa, 1 Fâtiha,11 İhlâs-ı Şerîf okunup, o kabristanda yatan müslümanların ruhlarına hediye edildikten sonra basılıp geçilebilir. Kabir üzerindeki otları yolmak ve ağaçları kesmek mekruhtur. Çünkü ağaç ve otlar yaş olarak devam ettiği müddetçe, altında yatanların günahlarına keffârettir. Kurumuş olan ağaçları kesmek ve otları yolmakta beis yoktur. Evlâ olan, ondan da kaçınmaktır. Bilhassa insan kendi evine götürüp yakmamalı buna çok dikkat etmelidir.
Muhtasar Ilmihal
Görüntünün olası içeriği: bitki, ağaç, açık hava ve doğa

Kabir Suâli İnsan öldükten sonra kabre konulunca ona iki melek gelip; rabbinden, dininden, peygamberinden, kitabından, suâl sorarlar. Îman, itaât ve iyi amel sahiplerine Cenâb-ı Hakk orada meleklerin suâline cevap verecek bir kudret verir. Böylece meleklerin suâllerini cevaplandırmaya muktedir olurlar. Fakat kâfirler ve isyan ehli, Münker ve Nekir adlı suâl meleklerini görünce, heybetlerinden korkarak tutulup kalırlar, cevap veremezler.

Kabir Suâli

İnsan öldükten sonra kabre konulunca ona iki melek gelip; rabbinden, dininden, peygamberinden, kitabından, suâl sorarlar. Îman, itaât ve iyi amel sahiplerine Cenâb-ı Hakk orada meleklerin suâline cevap verecek bir kudret verir. Böylece meleklerin suâllerini cevaplandırmaya muktedir olurlar. Fakat kâfirler ve isyan ehli, Münker ve Nekir adlı suâl meleklerini görünce, heybetlerinden korkarak tutulup kalırlar, cevap veremezler.
Melekler, suâllerine cevap verebilen mü’minleri cennetle müjdeler ve o andan itibaren bu mü’mine ilâhi ihsan ve mükâfatlar başlar.
Cevap veremeyen kâfirlere ve günahkârlara ise: “Vah, yazıklar olsun sana” derler. Ve o kimsenin vücûduna cehennemden derhal mânevi bir hat bağlanır. Artık kabrinde sıkıntı içinde âzâb çekmeye başlar.
.
Muhtasar Ilmihal
Görüntünün olası içeriği: yazı