28 Nisan 2019 Pazar

Rasûlullah Efendimiz(Aleyhisselam) buyurdular; “Bir kimse Müslüman olarak kırk yaşına vardığı zaman Allah(Celle Celalühü) ondan üç türlü belâyı kaldırır.

Delilik, cüzzâm ve baras (alaca) .Bir kimse Müslüman olarak elli yaşına erdiğinde günahlarını hafifletir. Bir kimse Müslüman olarak altmış yaşına geldiğinde Allahüteala ona inâbeyi (gafletten dönmeyi) ihsân eder. Bir kimse Müslüman olarak yetmiş yaşına erdiğinde semada meleklerine sevdirir. Bir kimse Müslüman olarak seksen yaşına geldiğinde, sadece hasenatı yazılır, sevapları yazılır, günah yazılmaz. Bir kimse Müslüman olarak doksan yaşına erdiğinde geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar ve “Esîrûllah fi’l-arz: yeryüzünde Allah’ın esîri” diye isimlendirilir, âilesine şefaat hakkı verilir.” .....kaynak. (Marifetü’l Hısâli’l-Mükeffire,İbn-i Hâcer)
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve yazı

Helâlleşirken :“Senin benim üzerimde olan bütün haklarını ve benimle senin aranda olan husûmetlerin hepsini bana helâl et!”denir.

 Zina Eden – Kul Hakkını Nasıl Öder ? ..Âlimler (r.h.) Hazerâtı buyurdular: “Kocası olan bir kadına zina edildiği zaman, bu (zina eden) adam (kadının kocasına) hakkını helâl ettirmedikçe mağfiret olunmaz! Çünkü onun hasmı Âdem oğludur. Günahından tevbe etmesi için, kadının kocasıyla helâlleşmelidir. Eğer kadının kocası kendisine helal ederse, affolunur. Zina eden kişi, zina ettiği kadının kocasıyla helâlleşirken, zinayı zikretmez. Lakin: “Senin benim üzerimde olan bütün haklarını ve benimle senin aranda olan husûmetlerin hepsini bana helâl et!” der. Bu, “Malûm sebebiyle meçhul üzerine sulh” denilir. (Bilinmeyen şeyler üzerine bilinen bir anlaşma yapmak.) Bu caizdir. (Efendimiz s.a.v. Hazretlerine hürmeten ve) bu ümmete kerâmeten caizdir. Çünkü geçen eski ümmetler, günahlarını ismiyle zikretmedikçe, bağışlanmazlardı..... : İsmail Hakkı Bursevi, Rûhu’l-Beyan Tefsiri: 4/499.

MÜNAFIKLIK TESTİ

“Onlar, namaza kalktıkları zaman, üşene üşene kalkarlar, insanlara sürekli gösteriş yaparlar. Ve Allah’ı da çok az zikrederler.” (Nisa 4/142)

“Onları gördüğün zaman kalıpları (dış görüntüleri, cüsseleri) hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Ancak onlar sanki elbise giydirilmiş kütükler gibidirler.” (Münafikun 63/4)

“Münafık iyiliği konuşur ama kötülüğü işler. Ümmetim için en çok bu ağzı iyi laf yapan münafıklardan korkarım.” (Râmuz el-Ehadis)

“Konuştuğu zaman hayâlı, edepli ve sadece gerektiği zaman konuşmak imanın göstergesidir. Açık saçık, (müstehcen), lüzumsuz ve fazlaca konuşmak ise münafıklığın kısımlarındandır.” (Tirmizi)

“Kim ki, kendisini insanlara olduğundan daha fazla Allah’tan korkan ve takvalı göstermeye çalışırsa o, münafıktır.” (Camiussağir)

“Mü’min, yiğittir, zekidir, dikkatlidir, itaatlidir, acele etmeyendir, âlimdir, takva sahibidir. Münafık ise, insanları arkalarından çekiştiren ve yüzlerine karşı dil uzatan bir cehennem odunudur. Şüpheli şeylerden uzak durmaz, harama, helale önem vermez, tıpkı gece odun toplayan kimse gibi, nereden kazandığına, nereye harcadığına ehemmiyet vermez.” (Râmuz el-Ehadis)

“Mümin omuzları yumuşak kimsedir. (İyi geçimlidir) O, din kardeşine rahatlık ve ferahlık verir. Münafık ise kardeşinden uzak durur. Kardeşine sıkıntı ve huzursuzluk verir. Mümin selam vermekte atılgandır. Münafık ise bakar ki önce kendisine versinler.” (Râmuz el-Ehadis)

“Üç kimse vardır ki, münafıklardan başkası onları hafife almaz: İslam’da saçını ağartmış olan kişi, ilim sahibi ve adaletli bir önder.” (Taberânî)

“Kimde dört vasıf bulunursa halis münafık olur O dört şeyden biri kendisinde bulunan kişi ise onu terk edinceye kadar münafıklıktan bir haslet bulunur Bunlar: Kendisine bir emanet bırakıldığı zaman ihanet eder; konuştuğunda yalan konuşur, anlaştığı zaman sözünde durmayıp bozar. Bir kimseyle tartıştığı zaman haddi aşıp, aşırı giderek karşısındakine kötülük yapar.” (Buhari)

“Bizimle münafıkları ayıran alamet, yatsı ile sabah namazını cemaatle kılmaktır. Münafıklar, yatsı ve sabah namazına devam edemez. Onlara sabah ile yatsı namazlarından daha ağır gelen hiçbir namaz yoktur. Hâlbuki bu iki namazın cemaatinde olan sevabı bilselerdi, emekleye emekleye de olsa, onlara gelip hazır olurlardı.” (Buhari)

“İşte bu, münafıkların namazıdır. « (Üç kere tekrarladı ve ekledi;) «Onlardan biri güneş sararıncaya kadar oturur, (namazı erteler) o anda (sanki) güneş şeytanın boynuzları arasındadır. En son kalkar, hızla dört rekat kılar ki burada da Allah’ı çok az zikreder.” (Ahmed bin Hanbel)

“Mü›min, günahını üzerine düşüverecek bir dağ gibi görür ve günahtan böylece korkar. Münafık ise, günahını burnunun üzerine konmuş uçan bir sinek gibi görüp günahlarını hafife alır.” (Buhari)

“Onlar için namaz aşikâre oldu, onu kabul ettiler. Zekât gizli oldu, onu yediler. İşte bunlar münafıktır.” (Râmuz el-Ehadis)

“Mü›mine hastalık gelip, Allah onu iyi ettiğinde, bu müminin günahlarına kefaret ve ilerisi için ders olur. Münafık ise, hasta olup iyi olduğunda, bağlanıp salıverilen deve gibi kalkar. O niçin bağlandığını ve niçin salıverildiğini bilmez.” (Râmuz el-Ehadis)

“Şu iki özellik asla münafıkta bir araya gelmez. Güzel ahlak ve dinde anlayış, kavrayıcılık.” (Camiussağir)

Allah’ımız, tüm bu münafıklık özelliklerini üzerimizde toplamaktan bizi muhafaza eylesin.

Görüntünün olası içeriği: yazı

Mars’ta hayat var!


Birinci Kat Semâ Keşfedilecek Herkes İman Edecek Ama… A.B.D.’nin çok büyük masraflarla Ay’a gitmeye hazırlandığı sıralarda keşif sahibi bir veli (k.s.) İstanbul’da Topçular Camiinde kürsüye çıkıp insanlığa sesleniyordu: A.B.D. Ay’a gitmeye hazırlanıyor. Fakat bu masraflara yazık. Bu gayret Mars için olsa çok isabetli olurdu… Çünkü Ay’da hayat yok. Ay kupkuru.Fakat Mars’ta hayat var!… Orada insanlar var…Su var…Orada Hz.Kur’an aynen var!?…Hz.Muhammed (s.a.v.) oradakilerin de peygamberi…Yani; orada Ümmet-i Muhammed var…Hatta orada varisi Resullerin evlatları var…Ve yine orada İslamiyet’e sarılma bizden çok fazla. Orada Kur’an ahkamı hakim…Ve nihayet o insanlar Hz.Kur’an’a sarıldıklarından dolayı teknolojik olarak bizden çok öndeler!… Size bir haber daha vereyim;Bu iki insanlık buluşmadan Kıyamet kopmayacak…Fakat;Dünya insanları Marslılarla buluştuklarında Hz.Kur’an’ın orada da aynen var olduğunu görünce İslam’ı inkar mümkün olmayacak…Fakat bu iman (İman-ı yeis) ve (Suri İman) olacak…Yani; vakit çok geç olmuş olacak.” Birinci Kat Semâ Keşfedilecek Herkes İman Edecek Ama… Kafirler birinci kat… semayı keşfettikleri zaman orada Vahy’in indiği yeri ve ayet-i kerimelerde haber verilen bazı emareleri görürler. Dünyaya gelip gördükleri o hakikatleri bütün insanlara haber verdiklerinde herkes “La ilahe illallah” diyerek imana gelir. Lakin hiç birinin imanı kabul olmaz. Çünkü imanın şartı gayba iman etmektir.(gayb gözle görülemeyen akılla anlaşılamayan duyu organları ile hissedilemeyen şeylerdir.)..Bu dünyaya en uzak yıldız ne kadar mesafede ise oradan birinci kat semaya da o kadar mesafe vardır. Fenciler henüz birinci kat semayı keşfedemediler. Ne zaman bu Türkiye’nin büyüklüğü kadar ayna yaparlarsa belki o zaman birinci kat semayı öğrenebilirler. Batıl bir görüş olan “sonsuz uzay boşluğu” iddialarının ne kadar yanlış olduğunu gözleri ile görürler. (kuddise sirruhu)Allah onun sırrını mukaddes etsin demektir)...

Dondurma diye içeriğini bilmediğiniz buzları yemeyin

https://yukarikayalar.wordpress.com/2008/05/14/dondurma-diye-icerigini-bilmediginiz-buzlari-yemeyin/?fbclid=IwAR0o5B6XvKnBRlPWYS7InrK-hj-sprT9rd4ew_ubWLDRImPOUuQGRBc75JQ

Gurur ve Kibir Kibir, kişinin kendisinde bulunan ilim, mevkî ve doğruluk gibi hususiyetleri başkasından üstün görmesidir. Bu, Allah’ın kızgınlığına, insanların hoşnutsuzluğuna sebep olduğu için sahibini felâkete götüren bir hastalıktır (et-Tâc, V, 31).

Görüntünün olası içeriği: çiçek ve doğa