13 Haziran 2019 Perşembe

Sürekli ÜZERLİK TOHUMUNU soruyorlar. Bu sorunun cevabı çok uzun. Hangi faydasını anlatayım ki... İşin manevî boyutu var ki anlatmaya kalksam bitmez. Hem zahirî hem batınî hastalıklara şifadır üzerlik tohumu.

Sürekli ÜZERLİK TOHUMUNU soruyorlar.
Bu sorunun cevabı çok uzun. 
Hangi faydasını anlatayım ki...
İşin manevî boyutu var ki anlatmaya kalksam bitmez. Hem zahirî hem batınî hastalıklara şifadır üzerlik tohumu.
İçteki hastalıkları temizler. Bakteri virüs parazit vs... 
Bedene kuvvet verir süper bir enerji verir. Mutluluk iksiridir bu.
Serotonin ihtiva eder yani mutluluk hormonu. Vücudumuz üretemiyor her zaman. Ama üzerlikte dolu dolu var, varsın üretmesin vücut.
Üçüncü göz dediğimiz kalp gözünü açıyor.
Resulullah efendimiz sav övmüş üzerliği..
Evliyalar evlatlarına tavsiye etmişler.
"Sabahlari aç karnına 40 gün 5 er Gr üzerlik tohumu yutanların kalbinde hikmet pınarları kaynar" buyurmuş efendimiz.
Hz Mevlana :" her yer karanlık oldu. Üzerlik tohumu karanlığı dağıttı ortalık apaydınlık oldu" demiş. Hikmet ehli zatlar bilirler üzerligin kadrini kıymetini..
Psikolojik hastalıkların cümlesine tek başına yeter üzerlik tohumu. Başka ilaç kullanmasınlar. Tabi zahirî ilaç olarak. Manevî ilaç Kur'andır, namazdır, zikrullahtır.
Ama size bişey söyleyeyim mi namaz kılmayan, Kur'an okuyamayan, zikrullaha devam edemeyenler kırk gün üzerlige devam etsinler. İlahi aşkın meczupları gibi her an her saniye ilahi duygularla nuraniyet kesbedecekler. Kötü enerjiler dağılıp gidince ibadet aşkı ve şevkiyle mutluluğun doruklarında olacaklar. Yerde yaşamayacaklar. Her yer bir tefekkür ufkunda Rahman'ın tecelligâhı olacak. Kur'an'ın o şerefli yakınlığına ve feyizlerine mazhar olacaklar. O zaman ibadetiin kadrini kıymetini bilecekler, hakikati görecekler.
Bizim batınımızdan gaflet perdesi kalkmamış ki. Bir açılsa...
Bir an bir saniye Rabbimizden uzak olmaya tahammül edemeyeceğiz.
Bizim basiretimizi haram gıdalarla kör ettiler. Doymadilar diş macunlarındaki florürle, sudaki klorla direk epifiz bezimize saldırdılar. Nedir epifiz bezi?
Ruh ile bedeni birleştiren, üçüncü gözün görmesini sağlayan hormonu üreten epifiz bezidir. O bez kireçleşmis bizde. Hak'tan hakikatten uzağız.
Hele üzerlik tohumu için bir göresiniz.. O bezin ürettiği maddeyi size direk olarak veriyor. Ve o bezi aktif ediyor.
Bedende zararlı ne varsa üzerlik hepsini bedenden tardediyor, kovuyor. Haramları, zehirleri, kimyasalları hepsini...
Ruh iksiridir bu. Hangisini anlatayım kurban üzerlik tohumu dedin mi bütün sular coşar.
Ne mübarek bitkidir ki nazar girmiş bedenden habis nazarı yakıyor yok ediyor. Manevî hastalara üzerliği yak tütsüsünü ver. Nazar değmişse iyileşir, cin musallat olmuşsa bedeni terkeder anında, büyünün ağırlıklarını alır atar.
Allerjik astım bronşit olmuşsa biri, kaynat tohumu buharını içine çeksin hemen nefes yolları açılır. Bu mübarek bitki mistik bir bitkidir. Eski şamanların Kam dedikleri din adamları bile kullanırlardı habis ruhları kovuyor diye. Astral seyahatlere çıkarlardı. Neyse bunları boşverin. Resulullah efendimiz sav tavsiye etmiş muhakkak ki hikmetleri vardır.
Alıntı
Görüntünün olası içeriği: yazı

12 Haziran 2019 Çarşamba

H.Ş.: Kadın beş vakit namazını kılar, yılda bir ay orucunu tutar, ırzını muhafaza eder ve kocasına itâat ederse, Cennet’in kapılarından dilediğinden girsin. (Mişkâtü’l-Mesâbih, C.2, S.202) ... Hakîkat ehline göre sâliha hanımın alâmetleri: *Güzelliği, Allah korkusu; *Zenginliği, kanâat; *Ziyneti, iffet; En mühim ibadeti (farzlardan sonra) kocasına hizmet; Hizmeti, ölüme hazırlanmaktır. (Rûhul Beyân, C.2, S.164)


Mustafa Arabacı İnsanın dostu şunlardır :
Uyumlu hanım,
İyi evlat

ve halis arkadaş.
Câfer-i Sâdık r.a.

15 haziran c.tesi - 20 haziran perşembe, yani şevvalin 12 sinden itibaren 17.gün dahil tutulduğunda eyyami biyz de oruçlu geçirilmiş olacağından çok büyük sevabı vardır. Resülullah efendimiz, şevval ayından 6 gün oruç tutanların, senenin tamamını oruçlu geçirmiş olacağı müjdesini vermistir. ( Dua ve Ibadetler, fazilet nesriyat)........Ali el-Havvâs hazretleri buyurdu ki: “Şevvâl ayında tutulan bu altı günlük oruca da, Ramazân-ı şerîfteki saygıyı göstermelidir. Çünkü, Şevvâl ayında tutulan oruçlar, Ramazân ayındaki oruçların eksikliklerini tamir durumundadır.”

Fotoğraf açıklaması yok.
Hasan Bozkurt
 Hz. Ali kv. : "Tövbe şu altı şeyle mümkün olur" : 
1- Geçmişte işlenmiş olan günahlardan pişman olmak ve yerine getirilmemiş farzları iade etmek, 
2- Başkalarına haksızlık ve eziyet etmeyi bırakmak, 
3- Husumet ve düşmanlığı kaldırmak, 
4- Günah ve kabahatler içerisinde büyüyen nefsi, Allah'a olan itaat içerisinde küçültüp ona hiçliğini kabul ettirmek, 
5- İtaatsizlik ve günah işlemenin sözde tadını çıkaran nefse, itaat edip günahlardan uzak durmanın acılığını da tattırmak,
6- Gülüşlerinden her birine bedel olmak üzere, ağlamak."
Fotoğraf açıklaması yok.
Hadis-i şerif :
(Gizli işlediğin günaha gizli, açık işlediğin günaha açık tevbe et!) ..[Taberani]

H.Ş.: İlk çocuğun kız olması kadının bereketindendir. Çünkü, Cenâb-ı Hak âyet-i celileye “Dilediğine kız verir ...” diye başlamıştır. H.Ş.: Kimin kızları olur da onlara iyi bakar ve ev-bark sahibi yaparsa, o kimse için bu, Cehennemle arasına perde olur. .H.Ş.: Allahü Teâlâ’dan beni zahmetsiz rızıklandırmasını istedim. Beni kızlarla rızıklandırdı......H.Ş.: Kızları kerih görmeyiniz. Çünkü ben de kızlar babasıyım. (Rûhu’u-Beyân, C., S. 342-343)
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, gülümsüyor, ayakta ve yakın çekim

ŞEYTANIN HİLELERİ İbn-i Abbas (RA) Hz.leri’nden naklen Muaz b. Cebel (RA) rivâyet ediyor. — Bir gün Resûlullah (SAV) ile beraberdik. Ensârdan (RA) birinin evine toplanmıştık… Tam bir cemaat olmuştuk. Ev sahibi: — İçeridekiler… Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir dileğim var görülecek bir işim var…

ŞEYTANIN HİLELERİ
İbn-i Abbas (RA) Hz.leri’nden naklen Muaz b. Cebel (RA) rivâyet ediyor.
— Bir gün Resûlullah (SAV) ile beraberdik. Ensârdan (RA) birinin evinetoplanmıştık… Tam bir cemaat olmuştuk.
Ev sahibi:
— İçeridekiler… Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir dileğim var görülecek bir işim var…
Bunun üzerine, herkes Resûlullah (SAV) Efendimizin yüzüne bakmaya başladı.
Orada ve her zaman büyük O’ydu (SAV). İzin O’ndan (SAV) çıkacaktı…
Resûlullah (SAV) Efendimiz duruma vâkıf oldu ve:
— “Bu seslenen kimdir, bilir misiniz?” buyurdu.
Biz hep birden şöyle dedik:
— En iyi bilen Allah (CC) ve Resûlüdür (SAV).
Bunun üzerine Resûlullah (SAV) Efendimiz:
— “O, lâin iblistir. —Şeytandır.— Allah’ın (CC) lâneti onun üzerine olsun…”
Buyurunca hemen Hz. Ömer (RA):
— Ya Resûlâllah (SAV), bana izin veriniz onu öldüreyim, dedi.
Resûlüllah (SAV) Efendimiz bu izni vermedi; şöyle buyurdu:
— “Dur ya Ömer (RA), bilmiyor musun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir… Öldürmeyi bırak.”
Sonra şöyle buyurdu:
— “Kapıyı ona açın gelsin… O buraya gelmek için emir almıştır. Diyeceklerini anlamaya çalışınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz…”
Bundan sonrasını ondan dinleyelim; yani râviden. Şöyle anlattı:
— Kapıyı ona açtılar. İçeri girdi ve bize göründü. Bir de baktık ki; şekli şu: Bir ihtiyar. Şaşı. Aynı zamanda köse. Çenesinde altı veya yedi kadar kıl sallanıyor. At kılı gibi. Gözleri yukarı doğru açılmış. Kafası büyük bir fil kafası gibi. Dudakları da bir manda dudağına benziyordu.
Sonra şöyle bir selâm verdi:
— Selâm sana ya Muhammed (SAV)! Selam size ey cemaat-ı müslimin.
Onun bu selâmına Resûlullah (SAV) Efendimiz şu mukabelede bulundu:
— “Selâm Allah’ındır (CC) ya lâin.”
Sonra ona şöyle buyurdu:
— “Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş?”
Şeytan şöyle anlattı:
— Benim buraya gelişim, kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim.
Resûlullah (SAV) efendimiz sordu:
— “Nedir o mecburiyet?”
Şeytan anlattı:
— İzzet sahibi Rabbin (CC) katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki:
— Allah-ü Teâlâ (CC) sana emir veriyor. Muhammed’e (SAV) gideceksin. Ama düşük ve zelil bir halde. Tevazu ile. O’na (SAV) gideceksin ve Ademoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın. Onları nasıl aldattığını söyliyeceksin bir bir O’na (SAV). Sonra O (SAV) ne sorarsa doğrusunu diyeceksin. Sonra… Allah-ü Teâlâ (CC) buyurdu ki:
—Söylediklerine bir yalan katarsan, doğruyu söylemezsen… Seni kül ederim. Rüzgâr savurur… Düşmanların önünde seni rusvay ederim.
İşte böyle ya Muhammed (SAV), o emir üzerine sana geldim. Arzu ettigini bana sor. Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem; düşmanlarım benimle eğlenecek. Şu muhakkak ki düşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey yoktur.
Bundan sonra Resûlüllah (SAV) Efendimiz şöyle sordu:
— “Madem ki sözlerinde doğru olacaksın. O halde bana anlat: Halk arasında en çok sevmediğin kimdir?”
Şeytan şu cevabı verdi:
— Sensin ya Muhammend (SAV)… Allah’ın (CC) yaratıkları arasında Senden daha çok sevmediğim kimse yoktur. Sonra, senin gibi kim olabilir ki?
Resûlullah (SAV) Efendimiz sordu:
— “Benden sonra en çok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin?…”
Şeytan anlattı:
— Müttaki bir gence ki… varlığını Allah (CC) yoluna vermiştir.
Bundan sonra, sual-cevap aşağıdaki şekilde devam etti. Resûlüllah (SAV) Efendimiz sordu; şeytan anlattı.
— “Sonra kimi sevmezsin?”
— Kendisini sabırlı bildiğim, şüpheli işlerden sakınan âlimi.
— “Sonra?…”
— Sabırlı olan bir fakiri ki; ihtiyacını hiç kimseye anlatmaz… Halinden şikayet etmez.
— “Peki bu fakirin sabırlı olduğnu nereden bilirsin?”
— Ya Muhammed (SAV). İhtiyacını kendi gibi birine açmaz, her kim ihtiyacını kendi gibi birine üç gün üst üste anlatırsa, Allah (CC) onu sabredenlerden saymaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez. Hasılı onun sabrını; halinden, tavrından ve şikâyet etmeyişinden anlarım.
— “Sonra kim?…”
— Şükreden, zengin.
— “Peki ama o zenginin şükreden olduğunu nereden anlarsın?”
— Onu görürsen ki aldığını helal yoldan alıyor ve mahalline harcıyor. Bilirim ki o şükreden bir zengindir.
Resûlüllah (SAV) Efendimiz bu defa mevzuu değiştirdi ve ona başka bir sual sordu:
— “Peki ümmetim namaza kalkınca senin halin nice olur?”
— Ya Muhammed (SAV), beni bir sıtma tutar. Titrerim.
— “Neden böyle olursun ya lâin?…”
— Çünkü bir kul, Allah (CC) için secde ederse bir derece yükselir.
— “Peki va oruç tuttukları zaman nasıl olursun?”
— O zaman bağlanırım. Ta, onlar iftar edinceye kadar.
— “Peki ya hac yaptıkları zaman nasıl olursun?…”
— O zaman da çıldırırım.
— “Peki ya Kur’an okudukları zaman nasıl olursun?…”
— O zaman da eririm, tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm.
— “Peki ya sadaka verdikleri zaman halin nasıldır?”
— Ha işte o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren, bir testere alir eline ve beni ikiye böler.
Resûlüllah (SAV) Efendimiz sebebleni sordu:
— “Neden öyle testereyle ikiye biçilirsin ya Ebâ Bürre?…”
Bunun üzerine iblis:
— Onu da anlatayım… dedikten sonra anlatmaya başladı:
— Çünkü sadakada 4 güzellik vardır. Şöyle ki:
1) Allah-ü Teâlâ (CC), sadaka verenin malına bereket ihsan eyler.
2) O sadaka veren kimseyi halkına sevdirir.
3) Allah-ü Teâlâ (CC), onun verdiği sadakayı cehennemle arasında bir perde yapar.
4) Allah-ü Teâlâ (CC), belâyı, sıkıntıyı ve âhları ondan defeder.
Bundan sonra Resûlullah (SAV) Efendimiz Ashâbı (RA) hakkında ona bazı sorular sordu:
— “Ebû Bekir (RA) için ne dersin?…”
İblis buna şu cevabı verdi:
— O (RA) bana, cahiliyet devrinde bile itaat etmedi… İslam’a girdikten sonra nasıl bana itaat eder?
— “Peki Ömer b. Hattab (RA) için ne dersin?…”
İblis buna şu cevabı verdi:
— Allah’a (CC) yemin ederim ki, her gödüğüm yerde O’ndan (RA) kaçtım.
— “Peki Osman b. Affan (RA) için ne dersin?”
— O’ndan (RA) utanırım… Hem de cok… Nasıl ki, Rahman’ın (RA) melekleri de O’ndan (RA) utanırlar.
— “Peki Ali b. Ebû Tâlib (KV) için ne dersin?”
İblis şu cevabı verdi:
— Ah O’nun (KV) elinden bir kurtulsam… O (KV), kendi başına kalsa, ben kendi başıma kalsam… O (KV), beni bıraksa… ben de O’nu (KV)bıraksam; ama O (KV) beni bırakmaz.
Resûlüllah (SAV) Efendimiz yukarıdaki soruları sorduktan ve şeytanın verdiği cevapları da kısmen bitirdikten sonra, şöyle buyurdu:
— “Ümmetime saadet ihsan eden, seni de tâ, belli bir vakte kadar şâki kılan Allah’a (CC) hamd olsun.”
Resûlüllah (SAV) Efendimizin o cümlesini duyan lâin şöyle dedi:
— Heyhat, heyhat… Ümmetin saadeti nerede? Ben, o belli vakte kadar diri kaldıkça, sen ümmetin için nasıl ferah durursun? Ben onların kan mecralarına girerim. Etlerine karışırım. Ama onlar benim bu halimi göremez ve bilemezler. Beni yaratan ve baas gününe kadar bana mühlet veren Allah’a (CC) yemin ederim ki, onların tümünü azdırırım. Cahillerini ve âlimlerini, ümmîlerini ve okumuşlarını… Fâcirlerini ve âbidlerini… Hasılı, bunların hiç biri elimden kurtulamaz.
Fakat… Allah’ın (CC) hâlis kullarını… Evet, bunları azdıramam.
Bunun üzerine Resûlullah (SAV) Efendimiz sordu:
— “Sana göre ihlâs sahibi muhlis kullar kimlerdir?…”
Bu suale İblis şu cevabı verdi:
— Bilmez misin ya Muhammed (SAV)? Bir kimse ki, dirhemini ve dinarını sever… O, Allah (CC) için bir ihlâsa sahip değildir. Bir kimseyi görsem ki; dirhemini ve dinarını sevmez; övülmekten, medhedilmekten hoşlanmaz… Bilirim ki o ihlâs sahibidir… Hemen onu bırakır kaçarım. Bir kul, malı ve ovülmeyi sevdiği süre kalbi de dünya arzularına bağlı kaldığı müddet o size vasfını yaptığım kimseler arasında bana en çok itaat edendir. Bilmez misiniz ki; mal sevgisi, büyük günahların en büyüğüdür. Bilmez misiniz ki; ya Muhammed (SAV), baş olma sevgisi büyük günahların en büyükleri arasındadır.
İblis anlatmaya devarn etti:
— Ya Muhammed (SAV), bilmez misin?… benim yetmiş bin tane çocuğum var. Bunların her birini, bir başka yere tayin etmiştir. Sonra… O her çocuğumla birlikte yine yetmiş bin tane şeytan vardır.
Onların bir kısmını ulemaya gönderdim. Bir kısmını gençlere yolladım.
Bir kısmını meşâyiha saldım. Bir kısmını da ihtiyar kadınlara musallat ettim.
Gençlere gelince; aramızda hiç bir anlaşmazlık yoktur. Onlarla gayet iyi geçiniriz. Cocuklara gelince… Onlarla da bizimkiler istedikleri gibi birlikte oynarlar. Bızimkilerin bir kısmını da âbidlerin başına dert ettim. Bir kısmını da zâhidlerin.
Onlar bunların yanına girer; halden hale sokarlar. Bir tepeden diğerine hep dolaştırıp dururlar. Öyle bir hal alırlar ki başlarlar, sebeplerden herhangi birine sövmeye…
İşte böylece onlardan ihlâsı alırım. Onlar bu halleri ile yaptıkları İbadeti İhlâssız yaparlar gayri… Ama bu hallerinin farkında olamazlar.
İblis, bundan sonra, aldattığı bir rahibin hikâyesini anlatmaya geçti. Ve şöyle dedi:
—Bilmez misin ya Muhammed (SAV), Rahip Barsisî; tam yetmis, yıl ihlâs ile Allah’a (CC) ibadet etti. Bu ibadetleri sonunda ona öyle bir hal ihlâs edilmişti ki: Her dua ettiği hasta duası bereketiyle şifâyab oluyordu.
Onun peşine takılıp hiç bırakmadım…Zina etti. Katil oldu. Sonunda da küfre girdi. Bu o kimsedir ki; Allah-ü Teâlâ (CC), aziz kitabında, onu şöyle anlatır:
— “…Şeytanın hali gibidir ki; o insana:
— Kâfir ol…Dedi…
Vaktaki o kâfir oldu; bu defa da ona şöyle dedi:
— Ben senden uzağım… Ben. Âlemlerin Rabbi olan Allah’tan (CC) korkarım.”
İblis bundan sonra, bazı kötü huylar üzerinde durdu. Ve onların her birinden nasıl istifade ettiğini anlattı…
YALAN
— Bilmez misin ya Muhammed (SAV), yalan bendedir ve ilk yalan söyleyen de benim. Her kim yalan söylerse… O benim dostumdur. Her kim yalan yere yemin ederse O da benim sevgilimdir.
Bilmez misin ya Muhammed (SAV), ben Adem’e (AS) ve Havva’ya yalan yere Allah (CC) adına and içtim.
— “Muhakkak ben size nasihat ediyorum…”
Dedim… Bunu yaparım, çünkü yalan yere yemin gönlümün eğlencesidir.
GIYBET – KOĞUCULUK
— Gıybet ve koğuculuğa gelince… Onlar da benim meyvelerim ve şenliğimdir.
NİKAH ÜZERİNE YEMİN ETMEK
— Her kim talâk üzerine yemin ederse, günahkâr olacağından endişe edilir, isterse bir defa olsun isterse doğru bir şey üzerine olsun, her kim talâkı ağzına alırsa, bu hakikat belli oluncaya kadar karısı ona haram olur. Onlar bu halleri ile kıyâmete kadar meydana getirecekleri çocuklar da hep zina çocuğu olur. Ağıza alınan o talâk kelimesi yüzünden hepsi cehenneme girer.
NAMAZ
— Ya Muhammed (SAV), namazı an bean tehir edene gelince… Onu da anlatayım.
O, her ne zamanki namaza kalkmak ister; tutarım. Ona vesvese veririm.
Derim ki:
— Henüz vakit var. Sen de meşgulsün; hele şimdilik işine bak. Sonra kılarsın. Böylece o vaktinin dışında namazını kılar… Ve bu sebepten onun kıldığı namazı yüzüne atılır. Şayet o kimse beni mağlup ederse ona insan şeytanlarından birini yollarım… Böylece onu vaktinde namaz kılmaktan alıkoyar. O bunda da beni mağlup ederse… Bu sefer onun hesabını namazda görmeye bakarım. O namazın içinde iken…
— Sağa bak… Sola bak…
Derim… O da bakar… O ki öyle yaptı… yüzünü okşar, alnından öperim. Bundan sonra ona:
— Sen ebedî yaramaz bir iş yaptın. Derim ve böylece onun huzurunu bozarım.
Sen de bilirsin ki ya Muhammed (SAV)! Her kim namazda sağa ve sola çokca bakarsa Allah (CC) onun namazını kabul etmez. Yüzüne atar.
Bunda da ona mağlûp olursam… Yalnız başına namaz kıldığı zaman yanına giderim. Ve ona: çabuk çabuk kılmasını emrederim. O da başlar namazını çabuk kılmaya. Tıpkı horozun gagası ile yerden bir şeyler topladığı gibi.
Bu işi ona yaptırmakta da başarı kazanamazsam, bu sefer cemaatla namaz kılarken, onun yanına varırım. Orada onun başına bir gem takarım. Başını imamdan evvel secdeden ve rükûdan kaldırırım. İmamdan evvel de, secde ve rükû yaptırırım.
İşte… O böyle yaptığı için kıyâmet günü, Allah (CC) onun başını eşek başına çevirir. O kimse, bunda da beni yenerse bu defa ona namazda parmaklarını çıtırdatmasını emrederim. Böylece o beni tesbih edenlerden olur. Ama ona bu işi namazda yaptırmaya muvaffak olursam, şayet o bu esneme esnasında elini ağzına kapamazsa… Onun işine küçük bir şeytan girer, dünya hırsını ve dünyevî baglarını çoğaltır. İşte bundan sonra o kimse, hep bize itaat eder. Sözümüzü dinler. Dediklerimizi yapar.
Şeytan bundan sonra konuşmasına devam etti:
— Sen, ümmetin hangi saadetinden ferah duyarsin ki?…
Ben onlara tuzaklar kurarım… Ne tuzaklar…
Miskinlerine, çaresizlerine ve zavalıllarına giderim. Namazı bırakmalarını emrederim. Ve onlara derim ki:
— Namaz size göre değil. O, Allah’ın (CC) afiyet ihsan ettiği ve bolluk verdiği kimseler içindir. Sonra hastalara giderim:
— Namaz kılmayı bırak. Derim… Cünkü Allah-ü Teâla (CC) “Hastalara zorluk yok” buyurdu… İyi olduğun zaman çokca kılarsın. Ve böylece, o namazını bırakır. Hattâ küfre de girebilir. Şayet o hastalığında namazı terkederek olüp giderse… Allah’ın (CC) huzuruna cıkarken Allah-ü Teâla’yı (CC) öfkeli bulur.
Sonra şöyle dedi:
— Ya Muhammed (SAV), eğer bu sözlerime yalan kattımsa, beni akrep soksun…
Sonra… Eğer yalan varsa… Allah’tan (CC) dile; beni kül eylesin. İblis bundan sonra konuşmalarına devam etti ve şöyle dedi:
— Ya Muhammed (SAV) , sen ümmetin için ferah mı duyuyorsun? Halbuki, ben onların altıda birini dinden çıkardım.
Bundan sonra… Resûlullah (SAV) Efendimiz ona, yani İblis’e aşağıdaki şekilde bazı kısa sorular sordu. O da bunlara cevap verdi.
— “Ya lâin, senin oturma arkadaşın kim?”
— Faiz yiyen.
— “Dostun kim?”
— Zina eden.
— “Yatak arkadaşın kim?”
— Sarhoş.
— “Misafirin kim?”
— Hırsız.
— “Elçin kim?”
— Sihirbazlar.
— “Gözünün nuru nedir?”
— Karı boşamak.
— “Sevgilin kim?”
— Cuma namazını bırakanlar.
Resulullah (SAV) Efendimiz bu defa başka bir mezvua geçti ve şöyle sordu:
— “Ya lâin, senin kalbini ne kırar?”
— Allah (CC) yolunda cihada giden atların kişnemesi…
— “Peki senin cismini ne eritir?”
— Tevbe edenlerin tevbesi.
— “Peki ciğerini ne parçalar, ne çürütür?”
—Gece ve gündüz Allah’a (CC) yapılan istiğfar.
— “Peki yüzünü ne buruşturur?”
— Gizli sadaka.
— “Peki gözlerini kör eden nedir?”
— Gece namazı.
— “Peki başını eğdiren nedir?”
— Çokca cemaatle kılınan namaz.
Resûlülllah (SAV) Efendimiz tekrar bir başka mevzua geçti ve söyie sordu:
— “Sana göre insanların en saadetlisi kimdir?”
— Namazını bilerek, kasden bırakanlar.
— “Peki sana göre insanların en şakisi kimdir?”
— Cimriler.
— “Peki seni işinden ne alıkoyar?”
— Ulema meclisleri.
— “Peki yemeğini nasıl yersin?”
— Sol elimle parmaklarımın ucu ile.
— “Peki sam yeli estiği zaman ve ortalığı sıcaklık bastığı zaman çocuklarını nerede gölgelendirirsin?”
— İnsanların tırnakları arasında.
Resûlüllah (SAV) Efendimiz, bundan sonra, başka mevzuu sordu. İblis de cevap verdi.
— “Rabbinden neler talep ettin?”
— On şey talep ettim.
— “Nedir onlar ya lâin?”
1) Allah’tan (CC) dilerim ki beni Ademoğullarının malına ve evlâdına ortak ede…
Bu ortaklık talebimi yerine getirdi ki, bu;
— “Onlara ortak ol… Mallarına ve çocuklarına. Onlara vaadet. Halbuki şeytan onlara en çok gurur vaadeder.” Ayet-i celîlesi ile sabitti.
Her besmelesiz kesilen hayvan etinden yerim. Faiz ve haram karışan yemekten de yerim. Şeytandan, Allah’a (CC) sığınılmayan malın da ortağıyım. Cinsî münasebet ânında da; Allah’a (CC) şeytandan sığınmayan kimse ile birlikte hanımı ile birleşirim… Ve o birleşmeden hasıl olan çocuk, bize itaat eder, sözümüzü dinler. Her kim hayvana binerken helâl yola gitmeyi değil de, aksini isteyerek binerse, ben de onunla beraber binerim. Yol arkadaşı ve binek arkadaşı olurum.
Bu da âyet-i kerîme ile sabittir. Allah-ü Tealâ, bana şu emri verdi:
— “Onlar üzerine süvarilerinle, piyadelerinle yaygara çıkart…”
2) Allah-ü Tealâ’dan (CC) diledim ki: Bana bir ev vere… Bu dileğim üzerine hamamları bana ev olarak verdi.
3) Diledim ki Bana bir mescid vere. Pazar yerlerini bana birer mescid yaptı.
4) Benim için bir okuma kitabı vermesini istedim. Şiirleri bana okuma kitabı yaptı.
5) Diledim ki: Benim için bir ezan vere. Mezmurları verdi.
6) Diledim ki: Bana bir yatak arkadaşı vere… Sarhoşları verdi.
7) Diledim ki: Bana yardımcılar vere. Bunun için de kaderiye mensuplarını verdi.
8) Diledim ki: Bana kardeşler vere. Mallarını boş yere israf edenleri verdi.
Bir de masiyet yolunda para harcayanları. Bunlar da şu âyet-i kerime ile sabittir:
— “O kimseler ki: Mallarını boş yere harcarlar. Onlar şeytanın kardeşleri olmuşlardır.”
Bir ara Resûlüllah (SAV) Efendimiz şöyle buyurdu:
— “Eğer söylediklerini, Allah’ın (CC) kitabındaki ayetlerle isbat etmeseydin seni tasdik etmezdim.”
Bundan sonra İblis devam etti:
9) Ya Muhammed (SAV)! Allah’tan (CC) diledim ki, Ademoğullarını ben göreyim; ama onlar beni göremezler. Bu dileğimi yerine getirdi.
10) Diledim ki: Ademoğullarının kan mecralarını bana yol yapa… Bu da oldu.
Böylece ben, onlar arasında akıp giderim… gezerim… Hem nasil istersem… Bütün bu istediklerimi verdi. Hepsi sana verildi buyurdu… Ve ben bu hallerimle iftihar ederim. Sonra… şunu da dileyeyim ki; benimle beraber olanlar seninle beraber olanlardan daha çoktur. İşte… Böylece kıyâmete kadar. Ademoğullarının ekserisi benimle beraber olurlar.
Bundan sonra İblis şöyle anlattı:
— Benim bir oğlum vardır… Adı ATEME’dir. Bir kul, yatsı namazını kılmadan uyursa, gider; onun kulağına bevleder. Eğer böyle olmasaydı; imkan yok insanlar namazlarını eda etmeden uyumazlardı. Benim bir oğlum daha vardır ki: onun adı da MUTEKAZI’dir. Bunun vazifesi de; yapılan gizli amelleri yaymaya çalışmaktır.
Meselâ:
Bir kul, gizli bir itaat işlerse… Ve bu yaptığını da gizlemeye calışırsa… MUTEKAZI onu dürter… En sonunda o gizli amelin yayılmasına ve açığa çıkartmaya muvaffak olur. Böylece: Allah-ü Teâla (CC) o amel sahibinin yüz sevabının doksan dokuzunu imha eder. Biri kalır… Çünkü, bir kulun yaptığı gizli bir amel için tam yüz sevap verilir.
Sonra;
Benim bir oğlum daha vardır ki: Onun adı da KUHAYL’dır. Bunun işi de insanların gözlerini sürmelemektir. Bilhassa ulema meclisinde ve hatip hutbe okurken. Bu sürme onların gözüne çekildi mi, uyuklamaya başlarlar. Ulemanın sözlerini işitmezler. Böylece hiç sevap alamazlar.
Bundan sonra, İblis şöyle anlattı:
— Hangi kadın olursa olsun, onun kalktığı yere şeytan oturur. Her kadının kucağında mutlak bir şeytan oturur… Ve onu bakanlara güzel gösterir. Sonra, o kadına bazı emirler verir. Meselâ:
Elini kolunu. dışarı çıkar göster, der. O da bu emri tutar… Elini kolunu açar, gösterir. Bundan sonra, o kadının haya perdesini tırnakları ile yırtar. İblis bundan sonra; Resûlüllah (SAV) Efendimize kendi durumunu anlatmaya başladı.
—Ya Muhammed, bir kimseyi delâlete sürüklemek için elimde bir imkân yoktur. Ben ancak vesvese veririm ve bir şeyi güzel gösteririm, o kadar. Eğer delâlete sürüklemek. elimde olsaydı, yeryüzünde Allah’tan (CC) başka ilah yoktur ve Muhammed (SAV) Allah’ın (CC) Resûlüdur (SAV), diyen herkesi. Oruç tutanı ve namaz kılanı hiç bırakmazdım, hepsini delalete düşürürdüm. Nasıl ki, senin elinde de hidayet nev’inden bir şey yoktur. Sen ancak Allah’ın (CC) Resûlüsün (SAV). Ve tebliğe memursun. Şayet hidayet elinde olsaydı; yeryüzünde tek kâfir bırakmazdın. Sen Allah’ın (CC) halkı üzerine bir hüccetsin… Ben de, kendisi için ezelde şekavet yazılan kimselere bir sebebim. Said olan kimse, ta, ana karnında iken, saiddir. Şaki olan da, yine ana karnında iken şakidir. Saadet ehli kılan Allah (CC), şekavet ehli kılan da Allah (CC).
Bundan sonra… Resûlullah (SAV) Efendimiz şu iki âyet-i kerîmeyi okudu:
— Bunlar, ta, sonuna kadar böyle değişik şekilde devam edecek, ancak Rabbin (CC) esirgedikleri hariç… Allah’ın (CC) emri behemahal yerini bulan bir kaderdir…
Bundan sonra, Resûlullah (SAV) Efendimiz, İblis’e şöyle buyurdu:
— “Ya Ebâ Mürre! Acaba senin bir tevbe etmen ve Allah’a (CC) dönmen mümkün değil mi? Cennete girmene kefil olurum. Söz veririm.”
Bunun üzerine İblis şöyle dedi:
— Ya Resûlallah (CC). İş verilen hükme göre oldu. Kararı yazan kalem de kurudu… Kıyamete kadar olacak işler olacaktır. Seni Peygamberlerin efendisi kılan cennet ehlinin hatibi eyleyen ve Seni halkı içinden seçen ve halkı arasında bir gözde yapan, beni de şakilerin efendisi kılan ve cehennem ehlinin hatibi eyleyen Allah (CC), bütün noksan sıfatlardan münezzehtir.
Ve İblis cümlelerini şöyle tamamladı:
— İşte… Bu söylediklerim, sana son sözümdür… Ve bütün söylediklerimi de doğru söyledim.
Kaynak : Şeceret-ül Kevn (Hayat Ağacı)- Muhyiddin-i Arabi (k.s.)

Gelin sofradakileri tek tek karşılaştıralım ;

Fotoğraf açıklaması yok.

Peygamber Efendimiz Cebrail (as) a sordu: Ey cebrail hiç 7 kat semadan yeryüzüne korku ve dehşet içinde hızlıca indin mi? Cebrail : evet Ya Muhammed sav 3 kez dediğin şekilde indiğim oldu bunun üzerine Peygamberimiz sordu : nasıl oldu anlat 1 si dedi Cebrail Hzİbrahim ( as ) ateşe atılırken Allah (cc) bana dediki : Sor bakalım İbrahim'in bizden bir dileği varmıdır? O sırada ibrahim ateşe atılmış şekilde havada ilerliyor(o zaman mancınık yöntemiyle ateşe atmışlardı İbrahim Peygamberi) Cebrail : hemen süratle indim yeryüzüne ve hz. İbrahim e sordum ;varmıdır Rabbinden istediğin birşey İbrahim peygamber cevapladı: Çekil çekil Rabbim den geldiyse başım üstüne Bunun üzerine Yaradan emretti ateşe serin ol yere yumuşak ol dedi Peygamber efendimiz ya 2 si diye sordu Cebrail'e Cebrail (as) : yine İbrahim(as) oğlu ismaili(As) kurban edeceğinde bıçagın keskin yerini değil sırt tarafını ismailin boğazına sürtüyordu kesmek için tam farkına vardı ve bıçağı ters çevirip ismailin boğazına değdireceği sıra Rabbim emretti Yetiş cebrail al şu iki koçu İbrahim bunları kurban etsin dedi işte o sırada çok korktum yetişemeyeceğim diye ama şükürler olsun yetiştim dedi Peygamberimiz sordu :ya 3 sü Cebrail onuda anlat Cebrail (as) : Ya RasulAllah onu ne sen sor ne ben söyleyeyim Rabbime en yakın olduğum yerdeydim kendi mekanımda ve 7 kat semanın en tepesi denebilir Sen uhud savaşındaydın ve devam etmesini söyler Peygamberimiz : Cebrail : Savaş sırasında darbe aldın darbe alınca miğferinin demiri yanağına battı Ashab geldi yanına ve sana olan terbiyesinden dirki o demiri eliyle değil ağzıyla yanağından hafifçe çekti çıkardı İşte tam o sırada yanağından süzülen bir damla kan yere düştü düşecek Alemlerin Rabbi şöyle dedi: Yetiş Ey Cebrail eğer Resulümün Kanı yere düşerse andolsunki yerde ve gökte bir tek canlı bırakmam Cebrail: işte o anda tüm gücümle yeryüzüne Uhud'a yöneldim O kadar hızla indim ki yanağından süzülen kan tam yere damlamak üzereyken yetiştim ve kanadımın üzerine düşürdüm Hamd olsun Rabbime... ŞEYTAN PAYLAŞMA DİYECEK Okuduysan paylaşarak başkalarınında okumasına vesile olur musun..

Görüntünün olası içeriği: yazı
İsmail Yilmaz

''Bir milleti savaş olmaksızın yıkmak isterseniz,çıplaklığı ve zinayı genç nesilde yayın.'' SELAHADDÎNÎ EYYÛBÎ


İsmail Yilmaz
dikeni röntgen ile kolayca teşhis edili
Koşu, yürüyüş gibi egzersizler sırasında oluşan ağrıların yanı sıra sabahları uyanır uyanmaz ayaklarda oluşan ağrılar topuk dikeninin başlıca belirtileridir. Topuk dikeninde uzun süre yürümek ayaktaki ağrıları artırır.çözüm önerileri arasında ameliyatla birlikte bir çok öneri sunulmaktadır.5 günlük tedavi neticesinde bu rahatsızlıkta ortadan kalkmış oluyor.
1- Pul biber,vazelin biraz kaliteli pul biberi bir havanda güzelce dövdükten sonra bir miktar vazelinle karıştırıp bölgeye 5 gün sürülecek vazelinin bunda tedavi etkisi yok yapıştırıcı özelliğinden dolayı karışıma ilave edilir.
2- 5 adet asprini yine un haline getirip vazelinle 5 gün sürülecek.