15 Haziran 2019 Cumartesi

Artık aklımızı zorlayacak ve hakikaten "tepki vermezsek" eski kavimler gibi helakımızı bekleyeceğimiz günlerin eşiğindeyiz. Eskiden "sağlıklı yaşam" için yazıyordum ama bugün "Nasıl insan kalabiliriz?" Sorusunun cevabını arar oldum. Neslimizi ve ümmetimizi tehtid eden "eş cinsellik" belası artık kirli eller tarafından öyle normalleştirildi ki, artık önünü alamaz bir hale geldik toplum olarak.

Zehra Yıldırım
Artık aklımızı zorlayacak ve hakikaten "tepki vermezsek" eski kavimler gibi helakımızı bekleyeceğimiz günlerin eşiğindeyiz.
Eskiden "sağlıklı yaşam" için yazıyordum ama bugün "Nasıl insan kalabiliriz?" Sorusunun cevabını arar oldum.
Neslimizi ve ümmetimizi tehtid eden "eş cinsellik" belası artık kirli eller tarafından öyle normalleştirildi ki, artık önünü alamaz bir hale geldik toplum olarak.
İnanın özelden bana atılan mesajların bir bölümünü paylaşmaya kalksam, dudaklarınızı uçuklatmaya yeter.
Evlendikten sonra kocasının eş cinsel olduğunu, erkek kardeşinin erkek sevgilisi olduğunu, hafız olacak kadar dinde ilerleyen kızlarımızın hem cinslerine ilgi duydukları şuan buraya "yazabildiklerim.." yazamadıklarımı ise artık siz tasavvur edin.
Her defasında şunu sordum kendime;
-Ne oluyor ismi "Muhammed, Aişe" olan evlatlarımıza?
Bu çocuklar gökten zembille inmiyor ki, bizim kucaklarımızda büyüyorlar.
Bunun analizini yapmaya çalışırken bir nokta dikkatimi çekti. Şuan sosyal medyada büyük bir algı operasyonu var. Ne kadar cinsiyetsiz insan varsa popüler olmuş bir durumda.
Ve hepsinin bir tek ortak noktası var "görkemli hayat ve zenginlik!"
Nerede bir eş cinsel tip görsek hepsi havuzlu villalarda oturuyor, son model giyiniyor, şoförler ile geziyor.
Tamda gençlere özendirilen o hayatın sefasını sürüyorlar.
Peki nasıl oluyor bu?
Nereden geliyor bu suyun kaynağı?
Elbette tankla, topla giremedikleri ülkelerin ahlakını çökertip, biyolojik olarak savaş açan eller, her türlü imkanı sağlıyor.
Bunu finanse edenler lağımı çiçek bahçesi gibi göstererek süslemektedirler.
Bu insanlar birer proje olarak sunuluyor ve büyük paralar ile destekleniyorlar.
Hemde öyle ki medya bu kişileri "ince, naif, yardımsever, mazlum, masum" insanlar gibi paketleyip bizlere sunuyor.
İşte şeytanın en büyük aldatması ise burada başlıyor.
Netflix batağına saplanan ve bir sezonu neredeyse 3 günde izleyecek kadar bağımlı olan gençlere sunulan yabancı dizilerin %90'ında eşcinsel karakterler işleniyor.
Nereden çıktığı belli olmayan "Kore" akımında eşcinsel ilişkiler had safhada değil mi?
Evet televizyon ve sosyal medyada büyük bir algı operasyonu var lakin bunlar sadece son vuruşlar emin olun.
Asıl vuruş doğumla başlıyor.
Biz ilk söylediğimizde "yobazlar, cahiller, bağnazlar uyduruyorlar" diyorlardı lakin Who verilerini sunduğumuz ve prospektüslere ulaştığımız anda bir takım sözde sağlıkçılarda artık kabul etmek zorunda(!) Kaldılar bu gerçekleri ki; doğumla başlayıp ilk iki sene aşılanan çocuklara zerk edilen kimyasalların içerisinde ve özellikle Rotavirüs aşısı domuz derisinden ve insan derisinden yapılır-mış!
Insan derisi yani kürtaj fetuslarından alınan genler varmış,mış,mış.. !
Evet evet..
Hangi anne bilgilendirildi acaba?
Allah bizi affetsin artık domuzu geçtik, bari insan Dna'sı koymayın aşıların içine diye yalvarır hale geldik!
Fetuslardan alınan dna'lar aşı yoluyla bebeklere enjekte ediliyor peki sonuç?
-GEN ÇAKIŞMASI!
Kız bebekten alınan gen, erkek bebeğe yüklendiğinde bu genler çakışır ve oğlunuz 7 yaşında bebeklerle oynamaya başlar, 18inde ben hemcinslerimden hoşlanıyorum der!
Kızınız; erkeksi hareketler sergiler, ben kız gibi hissetmiyorum diye birgün isyan eder!
Kaç tane cinsiyet değiştirme davası var hiç adliyelere gidiyor musunuz?
Bu işin şakası yok artık.
Inkarda etmeye kalkmasın kimse!
Görmüyor mu gözlerimiz yeni neslin halini?
90 neslini kısır, 2000 neslini eşcinsel ettiler!
Çünkü ağa babaları, Rockefeller ailesi böyle buyurdu!
Ve büyük resmi görmememiz içinde herşeyi küçük parçalara böldüler.
Anlamadık, anlayamadık.
Hakkı söyleyenler ya taşlandı, ya öldürüldü!
Çünkü hakikaten bu meseleler "sağlıklı beslen, grip olma, kilo alma" dertlerinden çoook ötede artık.
Bugün parkinson ilaçlarından tutun bir çok ilacın prospektüsünde yan etki olarak "kişilik değişimi" yazar.
Kim oturup düşünüyor bu ibare üzerinde Allah aşkına?
Nedir bu "kişilik değişimi?"
Bu ilacı kullandıktan sonra eşcinsel olabilirsin, zinakar olabilirsin, kumarbaz olabilirsin kişiliğin değişir artık "sen, sen olmaktan çıkarsın" deniliyor.
Berbat bir nesille karşı karşıyayız.
Dört bir yanımız ateş altında değil mi? Kaldı mi Türkiye'den başka işgal edilmemiş, yakılıp yıkılmamış bir ülke?
Bu ülkenin üzerine bomba atamadılar ama alttan öyle bir balyoz darbeleri indirdiler ki, genç nesli; temellerini yıktılar.
Bir nesil nasıl ifsad olur gördük mü?
Bir ülke nasıl bitirilir öğrendik mi?
Özel konuşmalarımda şunu söylüyorum yakınlarıma;
-15 sene sonra Türkiye'de asker kalmayacak, o güne kadar ölürsem demişti dersiniz..
Erkeklerin bir çoğu lgbt akımına kapıldı.
Sağ kalanlar genç yaşta tiroid, insülin, kalp hastalıklarıyla mücadelede..
Ve en önemlisi; şuan doğan 58 çocuktan 1'i ise otizm oluyor. Bunu ben değil istatistikler söylüyor.
Günden güne ise bu oran düşmekte.
Eğer anneler uyanmazsa 10 sene sonra 5 çocuktan 1'i otizm olacak.
Tamda istenilen gibi!!!
Bunların ise %70'i erkek!
Kalır mı sanıyoruz bu ülkede er oğlu er?
Bırakırlar mı bizim yakamızı?
Orta doğuyu yak yık, Afrika'yı sömür, Yemen'i susuzluktan kır, Arakan'ı katlet ama Türkiye'dekilere şifa dağıt..
En ağır darbe bize inmekte..
Rabbim gözlerimizi açsın!
Dimdik durun ve korkmayın.
Son sözümüz olacak onlara;
-BİZDE SİZE YEDİRECEK EVLAT YOK!
Yağmur Mirzayeva/ 06.05.2019
Görüntünün olası içeriği: bitki, çiçek, ağaç, açık hava ve doğa

(⚠EVLİLİK KADERMİDİR⚠)

Fotoğraf açıklaması yok.
Beşir Mübeşşir
(EVLİLİK KADERMİDİR)
👉Evlilik kader midir?” sorusu çok garip bir sorudur.
Bu soruyu, ancak Hz.Allah’ın (cc) ezeliyetini ve ilminin nihayetsizliğini bilmeyenler sorabilir.
Çünkü “Evlilik kader midir?” demek; “Allah(cc) bu iki kişinin evleneceğini ezelde biliyor muydu?” demektir.
Zira kader, Hz.Allah’ın (cc) ilminin bir ünvanıdır. Evliliğin kader olmaması için, Hz.Allah’ın (cc) evlenen o iki kişiden -haşa- habersiz olması gerekir. Bu ise ilmi her şeyi, her mekânı ve her zamanı kuşatan Hz.Allah (cc) hakkında düşünülemez. O halde sorumuzun cevabı, “Evlenmek elbette kaderdir.” olacaktır.
Allah(cc), ezeli ilmi ile evlenecek kadın ve erkeğin, kendi cüz’i iradelerini kullanarak birbirleriyle evlenmek isteyeceklerini bilmiş ve zamanı geldiğinde onların bu arzularını külli iradesiyle yaratacak olduğundan dolayı, ezelde kader defterlerine birbirleriyle evleneceklerini yazmıştır.
“İlim maluma tabidir.” kaidesiyle, bu yazı onların arzu ve iradelerine tabidir.

SİGARA !! Şeyhülislâm Ebussuud Efendi, Amerika kıtasının keşfinden sonra keşfolunup bütün dünyayı saran tütün iptilâsı üzerine şu sözleri söylemiş: Bir acayip bid’at gelmiş cihana, Aman ha değmesin ehl-i îmana! Duhan diye isim vermişler ona, Tütsü verir çıksın diye îmana! Bazı imamlar nûş edip içerler, İçip de mihraba niçin geçerler? Melekler istikrâh edip kaçarlar, Şikâyet ederler varıp Rahmân’a Enbiyâdan hiçbir kimse içmedi

İçin diye tembih dahî etmedi
Seleften hiç kimse alıp-satmadı,
Ticareti haramdır bezirgâna...
--------///----------//---------
Kötülüğü, sıhhate zararı henüz yeterince bilinmeyip, hükmü verilmediğinden sigaraya alışmış hem de çok sigara içen bir zat olan Şeyh Altıparmak’ın eline bu manzûme ulaşınca, manzûmenin yazılı olduğu kâğıdı çevirmiş o da şunu yazmış:
Ey tütüne haramdır diyen ahmak,
Niçin haram olsun bir yeşil yaprak?
Tütün yetiştirmedi mi bu mukaddes toprak?
Haram olsaydı içer miydi Şeyh Altıparmak!
ve bunu özel bir postayla göndermiş. O gece Şeyh Altıparmak bir rüya görmüş: Rüyasında kıyâmet kopmuş, hesaplar görülmüş, Şeyh Altıparmak da cennete girmeye hak kazananlar arasında cennete girmiş. Kendisine yerini göstermişler, mükemmel ikramlar, serirler, koltuklar hazır... Geçmiş oturmuş.
Tiryakilerin canı iki yerde çok sigara istermiş. Biri; çok sıkıntılı anlarda. Diğeri; çok keyifli anlarda.
Altıparmak’ın da cennete varıp oturunca canı sigara istemiş. Hemen cebinden tabakasını çıkarmış, sigarayı sarmış, ağzına götürmüş, fakat yakmak için ateş yok. Etraftaki sormuş:
“–Bunu yakacağım, ateş yok mu?”
“–Yâ Şeyh! Biliyorsun burası cennet, cennette ateş olmaz. Bunu tutuşturmak istiyorsan, bi yol cehenneme gidiver!”
O an sigara içme arzusu öyle bastırmış ki, Altıparmak elinde sigarası cennetten çıkmış ve cehennemde sigarayı yakıp tekrar cennetin kapısına yönelmiş. Yine o çok özlediği dumanlar içerisinde cennetin kapısına varmış, bakmış ki, kapı kapanmış. Kapıyı vurmuş. İçeriden seslenmişler:
“–Kim o?”
“–Ben Şeyh Altıparmak! Ben cennetlikler arasındayım! Açın kapıyı!”
“–Ne istiyorsun?”
“–Yerime geçmek istiyorum.”
“–Yâ Şeyh eğer cennete girmek istiyorsan, at ağzındaki ateşi, çünkü cennet ateş yeri değil!”
Şeyh Altıparmak bu cevabın sıkıntısı ile kan-ter içerisinde uykusundan uyanmış hemen abdest almış. Yetmiş defa tövbe secdesine kapanıp,
«Tövbe yâ Rabbi, tövbe yâ Rabbi!..»
diye istiğfar etmiş, ondan sonra da;
«Hâlda hâldaşım, sinde sindaşım, tarikatta yoldaşım, dünya ve âhirette kardaşım Ebussuud Efendi’ye» diye başlayan bir mektup yazmış.
Mektubunda; «Size gönderdiğim berbat-nâmeden dolayı sizden özür diliyor, affınızı istirham ediyorum.» diye bu büyük âlimden bağışlanmasını dilemiş. Bu hâdiseden sonra Şeyh Altıparmak bir daha sigara içmediği gibi mürîdanını da sigaradan men‘ etmiş..
Allah'ın ve Resul'ün bütün enbiya ve evliyanın sevmediği, aynı safta namaz kıldığı din kardeşini, aile efradını pis kokusuyla tiksindiren, içildiği yerlerde etrafı zehirleyen bu illetten Rabbim mübtelalarını kurtarsın.
Konya'da ahbabımdan biri, Kapu Camiine sabah namazlarında Hızır aleyhisselâmın teşrîfinden bahisle beni oraya davet etti.
Beraberce gittik. Namazda saf tuttuğumuz cemaatten secdede başımızı koyduğumuz halıya kadar rahatsız edici sigara kokusuna maruz kaldık.
Öksürüğün her çeşidi, tiksindirici ve kesintisiz namaz boyu devam ettiğinden huşudan nasîbimiz olmadı.
Sonraki gün Erenlerde Kur'an talebeleriyle sabah namazı kılmak üzere anlaştık.
Seherin sükuneti ile vardığımız mescitte talebeler toplanmaya başlamıştı. Huzur ve huşu içinde, cemaatı-kübrâ (100'den fazla kişi) ile eda ettiğimiz namazdan sonra arkadaşım;
- Hocam, Hızır aleyhisselâm da mutlaka farkındadır. Allahu-alem onun teşrîf ve iştirakiyle kıldık bu namazı demişti.
Sigaranın sağlık ve ibadete verdiği zarara şahit olduğum hadiselerden sadece biri.
Fotoğraf açıklaması yok.

Kiminle oturup kalkarsan, onun sıfatı sana sirâyet eder ve senin bundan asla haberin olmaz. Gâfil kimselerle oturup arkadaşlık eden kimselerin tabiatı, farkında olmadan onların tabiatından birçok günahların tohumunu alır. /İmam Gazâlî hz. (rah.)

Görüntünün olası içeriği: yazı