30 Haziran 2019 Pazar

"Ayetü'l-Kürsi'nin Fazileti" Efendimiz (s.a.v.) hazretleri şöyle buyurdular: "Âdem Aleyhisselam, insanların efendisidir. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Arabların efendisidir. Övünmüyorum. Rumların efendisi Suhayb'tir. Fars'in efendisi Selman'dir. Habeşin efendisi Bilal'dir. Dağların efendisi Tur-i Sina'dir. Günlerin efendisi Cuma günüdür. Kelamin efendisi Kur'an-i Kerimdir. Kur'an-ı Kerimin efendisi, Bakara süresidir. Bakara süresinin efendisi de Ayetü'l-Kürsi'dir."

"Bu ayet-i kerime (Ayetü'l-kürsi) bir evde okunduğu zaman, şeytanlar oradan kaçarlar. Otuz gün oraya yaklaşamazlar. Erkek ve kadın sihirbazlar (ve onların sihir ve büyüleri) kırk gece o eve giremez. Ey Ali! Onu, (ayetü'l-kürsi) çocuklarına, ehline ve komşularına öğret. Bundan daha büyük bir ayet inmedi."
Yine Hazret-i Ali (r.a.) Efendimizden rivayet olundu, buyurdular:
"Ben sizin peygamberiniz (Efendimiz s.a.v.)den işittim. Minberin üzerinde şöyle dediğini işittim:
"Kim, Ayetü'l-Kürsiyi her farz namazın arkasından (hemen) okursa, cennete girmekten onu ancak ölüm men eder. Buna ancak sıddıklar ve abid olan kişiler devam edebilirler. Kim yatağına gireceği zaman, Ayetü'l-Kürsi okursa, Allahü Teâla Hazretleri onun kendisini, komşularının komşularını ve çevresinde bulunan evlere emniyet verir."
"Ayetü'l-Kürsi Cinlerden Korur"
Muhammed bin Übey bin Ka'b O'da babasından rivayet etti. Babası kendisine haber verdi.
Kendisinin yeşil hurmaları kurutma harmanlığı vardı. Onları taahhüt ediyordu yani koruyordu. Hurmalarının eksilmekte olduğunu gördü. Bir gece hurmaların bekçiliğini yapıp beklerken, erginlik çağına eren bir genç gibi olan bir varlık gördü.
Buyurdular:
"O bana selam verdi. Selamını aldım.
Ve ona sordum:
"Sen kimsin? İnsan mısın yoksa cin mi?"
O: "Cinim!" dedi.
"Elini bana uzat dedim."
Elini uzattı. Eli köpek eli (ayağı) gibiydi. Kılları, köpek kılına benziyordu.
Kendisine sordum:
"Cinlerin yaratılışı böyle mi?"
"Cinler bilirler, onların içinde benden daha şiddetlisi yoktur."
Ona yine sordum:
"Bu yaptığın işe seni hamleden (mecbur edip iten) sebep nedir?"
O:
"Senin sadaka'yı seven bir kişi olduğun haberi bana ulaştı. Senin yiyeceklerinden bir nasip alıp yemek istedim" dedi.
Babam ona sordu:
"Bizi sizin (şer ve zararınızdan) ne korur? (Hangi ayet ve duayı okusak cinlerin şerrinden muhafaza ediliriz?)"
O:"Bakara süresinde olan şu ayeti Kerime:(Ayet ül-kürsiyi.) Kim bu Ayeti akşamleyin okursa, sabaha kadar bizden korunmuş olur. Ve kim bu ayeti sabahleyin okursa akşama kadar bizim zararımızdan korunmuş olur." dedi.
Sabah olduğunda babam gelip bunu Efendimiz (s.a.v.) hazretlerine haber verdi.
Efendimiz (s.a.v.) hazretleri şöyle buyurdular:
Habis (olan şeytan) doğru söylemiştir."
"Ayetü'l-Kürsi Cinni Ağaçtan İndirdi"
Rivayet olundu. Adamın biri bir ağaç veya hurma ağacına geldi. Orada bir hareket (ses) işitti. Adam seslendi. Adam Ayetü'l- Kürsi okumaya başladı. Bunun üzerine şeytan ağaçtan inip onun yanına geldi.
Adam şeytana (cine) sordu:
"Bizim bir hastamız var; onu ne ile tedavi edelim?"
Şeytan:
"Beni ağaçtan indirdiğin ayetle!" dedi.
Cinlere kıtlık isabet etmesi
Sahabelerden Zeyd bin Sabit (r.a.) hazretleri kendisine ait olan bir duvara cıktığında, orada gürültü ve kargaşa sesleri işitti.
Zeyd bin Sabit (r.a.) sordular:
"Nedir bu?"
Cinlerden bir adam cevap verdi:
"Efendim! Bize kıtlık isabet etti. Sizin meyvelerinizden nasiplenmek ve yemek istiyoruz! Meyvelerinizden yiyebilir miyiz?"
Zeyd bin Sabit (r.a.):
"Evet!" dedi.
Ve sordu:
"Bana haber verin! Sizin şerrinizden korunmak için ne okumalıyız?"
Cin:
"Ayetü'l-kürsi..." dedi.
Ayetü'l-Kürsi'nin Faydaları
Evet, Ayetü'l-Kürsi, cinlere karşı kendisinden istifade edilen ve yardımı görülen ayetlerin en büyüğüdür.
Sayılmayacak kadar birçok kişi tecrübe ettiler. Tecrübe edenler. Ayetü'l-Kürsi'nin (maddi ve manevi birçok) faydasını gördüler. İnsanın nefsinden ve sârâya tutulmuş olan kişilerden şeytanı tart etmek (kovmak), şeytanın (cinlerin kendisine musallat olup) göründüğü kişileri bu durumdan kurtarmak veya şeytanların emirlerine aldığı kişilerin ıslahı için Ayetü'l-Kürsi'nin çok beliğ bir tesiri vardır.
Mesela: Şehvet ehli, zevk ve sefa'ya dalanlar, kötülükleri dinleme erbabını, saz ve caz ehlini, zulüm ve gazap ehli (ve onların arkalarında gidenler) için de faydalıdır. Sıdk (samimi bir kalp ve iyi niyetle) bunların üzerine okunduğu zaman faydası görülecektir.
(Ruhü’l Beyan Tercümesi C:3 S:66-67-68-69-70-71)
[Ruhu'l Beyan Tefsirinden Kıssalar.]
Fotoğraf açıklaması yok.

28 Haziran 2019 Cuma

“Dostunu ölçülü sev, günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da ölçülü buğz et, günün birinde dostun olabilir.” Hz.Muhammed(s.a.v)


👉Kimse kimseyi küçümseyecek kadar büyük değildir. bilmelisin küçümsediğin her şey için gün gelir önemsediğin bir bedel ödersin.☝️

insanı bedenen ameliyat etmek için uyutmak, ruhen ameliyat etmek için ise uyandırmak gerekir.

DEFNE TOHUMUNUN MÜTHİŞ FAYDALARI OKUYUN
Baş – migren ataklarının azaltılması
İştah açıcı özellikleri
Kilo alımına yardımcı olması
Yemek kıvam ve tatlarının arttırılması
Cilt problemlerinin önlenmesi
Çil – lekelerin giderilmesi
Çamaşırların etkili temizlenmesi ve koku sağlaması
Boğaz enfeksiyonları
Soğuk algınlığı
Öksürük
Balgam
Eklem – romatizma ağrılarının azaltılması
Ağız kokusunun giderilmesi
Diş – diş eti ağrılarının azaltılması
Mide sorunlarının önlenmesi
Sindirim sisteminin desteklenmesi
Mide yanması * ekşimesi
Gastrit – ülsere iyi gelmesi
Reflü
İdrar söktürücü etkiler içermesi
Adet dönemi sancılarının azaltılması
Ödem sökücü
Sistik enfeksiyonların giderilmesi
Saç ve saç uzamasının desteklenmesi gibi pek çok olumlu etkilere sahiptir.
Kullanılması:
Tohum tozunu yemeklere azar azar ilave edebilirsiniz.
Demleme usulü tüketebilirsiniz.
Ağızda gargara yapabilirsiniz.
Yağ formunu temiz – kuru saç ve cilde masaj yaparak yedirebilirsiniz.
Bal ile karıştırarak öksürük –balgam giderme özelliklerinden yararlanabilirsiniz.
Saç bakımı için kaynatıp suyla saçlarınızı doğrulayabilirsiniz veya Defne yağını saçlarınıza kullanabilirsiniz
Havanda döverek veya toz haline getirdiğiniz Defne tohumu günlük 2 çay kaşığı yemeklerden sonra yiyin nice sağlıklı yıllara hep beraber

Sizden öncekilerin mahvolmasının sebebi şudur: zayıf ve fakir bir kimse hırsızlık yapınca, onu cezalandırıyorlardı.

Hasan Bozkurt ------------- Bir gün Kureyş kabilesinden asil bir kadın hırsızlık yapmıştı. O kadını cezalandırmaması için Ashabdan Üsameyi Peygamberimize gönderdiler. Bu duruma kızan ve üzülen Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdular:
• أَتَشْفَعُ فِي حَدٍّ م
ِنْ حُدُودِ اللَّهِ، ثُمَّ قَامَ فَاخْتَطَبَ“Nasıl oluyor da bazı kimseler, Allah’ın kanunu karşısında aracı olmaya kalkışıyorlar.” Sonra ayağa kalkarak orada bulunanlara şöyle hitap ettiler:
إِنَّمَا أَهْلَكَ الَّذِينَ قَبْلَكُمْ، أَنَّهُمْ كَانُوا إِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الشَّرِيفُ تَرَكُوهُ، وَإِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الضَّعِيفُ أَقَامُوا عَلَيْهِ الْحَدَّ، وَايْمُ اللَّهِ لَوْ أَنَّ فَاطِمَةَ بِنْتَ مُحَمَّدٍ سَرَقَتْ لَقَطَعْتُ يَدَهَا
“Sizden öncekilerin mahvolmasının sebebi şudur: İçlerinden asil, ileri gelen birisi hırsızlık yapınca, onu serbest bırakıyor, zayıf ve fakir bir kimse hırsızlık yapınca, onu cezalandırıyorlardı. Allah’a yemin ederim ki Muhammed’in kızı Fatıma hırsızlık yapsaydı, onun da cezasını verirdim.”....Buhari, Müslim.

Nuşirevan 49 sene Sasani devletinin başında bulunmuş, hükümdarlığında hiç kimsenin zulmen ve cebren bir şeyini almamıştır. Adaletiyle ve doğruluğuyla meşhur olmuştur. Nuşirevan Müslüman değildi. Peygamber Efendimiz ’in, Müslüman olmadan ölmesine üzüldüğü bir kimseydi.

Fotoğraf açıklaması yok.
Timur Han : “Ülkeler kılıçla alınır ama ancak adaletle korunur.”

ANIZ YAKMAK DİNEN KESİNLİKLE CAİZ DEĞİLDİR. KANUNENDE YASAK VE ÇOK AĞIR CEZASI OLMALI.

Çok kötü ve bir o kadar da zararlı bir âdet; buğday-arpa-çavdar-yulaf vb ürünler biçildikten sonra, kalan anızların yakılması… Gerek o arazide yaşayan canlılar gerekse diğer insanlara verdiğimiz sıkıntılar açısından hukuki mahzuru ortada… O bakımdan zararlı âdetten şiddetle kaçınmak, uzak durmak gerekiyor. Anızların yanması sırasında, öldürülmesi câiz olmayan -ve hatta karınca gibi öldürülmesi açıkça yasaklanmış olan- nice hayvan itlaf edilmektedir. Hayvanlar hukuku açısından ancak zulüm kelimesiyle ifâde edilebilecek bu davranışın cezası, öncelikle dünyada ‘tabiî denge’nin bozulması felâketi ile verilmektedir. Denge bozukluğunun getirdiği mahzurları telafi etmek için yapılan nice harcamalar, sarfedilen emekler, maruz kalınan zehirlenmeler, çevre kirliliği ve saire de birbirini zincirleme tâkip eden cezalar olmaktadır. Kaldı ki bütün bunlar dünyada çektiklerimiz… İşin bir de ahiret yönü var; can yakıcı, acı ve ıztıraplarla dolu büyük Cehennem azabı!.. Rabbim bizleri “zalimler” güruhundan eylemesin.
Velhasıl; bu meselenin halli/çözümü duruma göre değişmekle birlikte, eğer orman yakınsa ve yangına sebebiyet verecekse, dumanının bile başkasının tarlasına veya yuva yapmış faydalı bir hayvana en ufak zararı dokunacaksa, “anız yakmak “ kesinlikle caiz değildir. Ancak, tarladaki sapları bir yere toplayarak kontrollu şekilde yakmak mümkünse, bu yapılabilir. Bundan ötesi büyük vebâl olur.

Görüntünün olası içeriği: yazı, açık hava ve doğa

Yâkûb Aleyhisselâm’ın kardeşinin ayak topuklarından tutarak doğması şöyle olmuştu:

Yakûb Aleyhisselâm’a Yakûb diye isim verilmesinin sebebi: Yâkûb Aleyhisselâm kardeşi, İys ile beraber ikiz doğdular. îys, Yâkûb Aleyhisselâm’dan önce annesinin karnından çıktı. Yakûb Aleyhisselâm, ondan sonra onun ayaklarının topuklarındantutmuş bir halde doğdu. İşte bundan dolayı kendisine Yakûb denildi. Bu (yani Yâkûb Aleyhisselâm’ın kardeşinin ayak topuklarından tutarak doğması şöyle olmuştu:) Yâkûb Aleyhisselâm’ın annesi bir batında iki çocuğa hamile kalmıştı. Hamli ikizdi. Ayların süresi tamam olup, hamilelik müddeti tam olunca, anne karnındaki iki kardeş konuşmaya başladılar. Anneleri onların sesini işitiyordu. Biri: -“Bana yol ver senden önce çıkayım,” dedi. Diğeri: -“Eğer sen benden önce çıkarsan, bende annemizin batnını deler ve bende bu şekilde karnından çıkarım,” dedi. Bunun üzerine diğeri; -“Benden önce çık. Annemi öldürme?” dedi. Bunun üzerine ilk çıkan çocuğa adını verdiler. Çünkü o daha annesinin karnında iken isyan etti. Sonra ikinci çocuk doğdu. O da birincisinin ayak topuklarını tutmuş bir halde doğdu. Bu durumdan dolayı ona da: Yakûb adını verdiler. Büyüdüklerinde lys, sertlik, düşmanlık, vurmak, kırmak ve katılık gibi şeylerle uğraştı. lys’in mesleği avdı. Hep av hayvanları ile uğraştı. Yâkûb ise, rahmet, şefkat, sevgi ve saygılı bir kişiydi. Yufka yürekliydi. Yumuşak huyluydu. Ziraat ve hayvancılık ile uğraştı. Rivayet olundu: Yâkûb Aleyhisselâm ile kardeşi İys bir günde vefat ettiler. Aynı kabre defnedildiler. (Bâzı rivayetlerde) buyuruldu: Yâkûb Aleyhisselâm, yüz kırk yedi (147) sene yaşadı. Mısır’da vefat etti. Arzı mukaddese taşınmasını ve orada babası İshâkaleyhisselâm’ın yanına defnedilmesini vasiyet etti. Yâkûb Aleyhisselâm’ın vefatı üzerine, oğlu Yusuf Aleyhisselâm, onu yükleyip arzı mukaddeseye götürdü. Orada İshâk Aleyhisselâm’ın yanına defnetti.. : İsmail Hakkı Bursevi, Rûhu’l-Beyan Tefsiri: 2/88-89.