4 Temmuz 2019 Perşembe

Dr. Aidin Salih hanım; *-Kuran okunan yere erzak koyun* ! derdi.

Dr. Aidin Salih hanım;
*-Kuran okunan yere erzak koyun* !
derdi.
Suya
*şifa ayetleri oku* yun,
Kuran okuyun
*•alın size doğal antibiyotik,*
*•canlı hücre* li,
*•anne nefesi değmiş gibi*
Çünkü
kişi,
*iman gücünü yükselt* tikce
*Manevi mizacı*
tüm hücrelerine
*galip olmaya başlar* .
*Manevi haliniz güçlendikçe;*
• ~geçmişiniz,~
•• ~sıkıntılarınız,~
••• ~bunalımlarınız~ *Siliniyor demektir..*
*~Kaygılarımıza,
*~ves_vese_ler_imize takılıp ~kal_dık_ça~*
*yada*
*o niye öyle dedi*
*bu niye böyle yaptı*
diye *düşün_dük_çe*
*•biz farkında olmasak* ta
*önce Ruhumuz*
*Sonrasında •bedenimiz ve ••beynimiz hasta oluyor.*
Bu sebebledir ki
*biz davamızda yol alamıyoruz,*
bırakalım davayı
*Ailemizde dahi ~huzuru bulamıyor~ uz.*
*Herkes *
*~şeker gibi~*
*Antidepresan tüketir hale gelmiş~*
neden?
*Mevlamız iLe aramızı açtığı-mıZ-dan..*
~Dua etmeyi unuttu~ğum_uz~ dan,
*Mevla'mıza DERTLEN-meyi BİL-mediğim-izden,*
Tevbemizi ~azalttığıM-ız~ dan..
Sadece
*ama sadece*
bir
*Besmele'nin manevi gücünü yazsak sayfalar yeter mi?*
Hangimiz *avuçlarımızın içine dualar,*
*~Felak-Naslar oku~* yup bedenimizi
*~Mesh ED-iyoruz,~*
*çocuklarımıza bunu yapıyor-mu-yuz?*
Biz
*manevi ~huzurumuzu kaybettiğimiz AN~ beden sağlığımızıda kaybetmeye başladık kardeşler..*
Bakın
bunu misallendirmek istiyorum.
*Yakub Aleyhisselam Yusuf'unu kayb* ettiğinde
~ne yaptı?~
•Kaygılandı,
••vesveselendı,
•••buhranlara düçar oldu..
Streslendi
~düşüne düşüne~ ağlaya ağlaya sonunda
~bu haller onu hasta etti.. ~
Gözleri görmez oldu!
*Ama ne zaman* ki vazgeçti,
*manevi unsurunu kuvvetlendir* di,
*tamamen TESLİM OL* -du
*işte o zAman*
Allah cc
*Yusuf'unu ona geri verdi..*
*~Kaygısı ÇOKken~*
evinin yakınındaki
Kenan kuyusundaki Yusuf'unu görmüyor,
hiss-etmiyor-du.
*Kaygılarını AT- ın* ca
10 günlük mesafeden Yusuf'unun kokusunu almaya BAŞLAdı.
SubhanAllah..
Bizde bu misalden *çok nasihat çıkarmalıyız* kardeşlerim..
İçine düştüğümüz buhranlardan *sağlıklı dü_şü_ne_mi_yor* neticesinde
*sağlıklı kararlar ala_mı_yor* ve
son olarak
beden sağlığımızı da kaybediyoruz.
Sonrasında *~Antidepresan Ağına düşüyor kendi ellerimizle kendimizi DELİRTiyoruz.~*
Oysa
Allah
*bize bir susam tanesini bile şifa olsun diye göndermedi mi* ?
*~N E D E N~*
Yahudi' nin
*KORTiZON ilacına inandık-TA*
*İslam'ın*
*her derde deva çörekotunu şifadan saymadık* *?*
Biz iyileşmek için
*şifayı temiz yollardan ARA* ma dık ki..~*
Keyfimize göre *~zarurettir zaruret dedik ve her türlü şeyi nefsimize helal saydık..~*
Oysa
ALLAH cc
*•Haram kıldığı hiçbirşeyin içine şifa koy_ma_mış•* tır!
Gelin
*evvela manevi olarak İslam mizacımızı kuvvetlendir* elim.
Size
*en tatlı reçeteyi yazıyorum;*
•••Vaktinde kılınan namaz,
•••Allaha yalvarırcasına okunan bir cüz Kuran,
•••içine dua okunup içilen bir bardak su,
•••gözyaşlarıyla ıslanmış bir elbise;
Emiin OLun ki
*Ruh ve Beden sağlığınız için en şifalı* sıdır.
Hemde hiç
~yan etkisi~ ve komplikasyonu *yok*
Allahümme salli alâ Seyyidinâ ve Nebiyyinâ Muhammed..!.."

Top sakal bırakmak bir Firavun âdetidir. Mısır tarih boyunca ihtişam ve sefaletin kol kola gezdiği bir coğrafyadır. Firavunlar halkla aralarındaki farkı ortaya koymak için, sınıf farklarını daha da belirginleştirmek için bir takım statü sembollerine ihtiyaç duydular. Bu statü sembollerinden bir tanesi de top sakal bırakmaktır. Bu halleriyle kendilerini sıradan halk yığınlarından ayıracaklardı.İmam Birgivî’ hz.lerine ait Burhan-ul Muttakin adlı eserden tarihte ilk defa top sakal bırakma âdetinin Firavunlara ait olduğunu öğreniyoruz. Mısır medeniyetini keşfeden batı aydınlarının onlardan bu âdeti aldıkları da kuvvetli bir kanaat olarak önümüzde duruyor. Bu gün Yahudi ve Hıristiyan kültüründe kendine yer bulan bu adet sadece şekil olarak değil muhteva olarak da etkisini kuvvetli bir biçimde gösteriyor. Firavun misali insanlara tepeden bakan Yahudi ve Hıristiyan elitleri, aydınları sadece top sakalı değil top sakalın ifade ettiği manayı da hayatlarına taşımış durumdadır. Aslında içindeki Firavunu dışarı taşımak isteyen modern insan çenesinde anlamsız bir şekilde kıl bırakmaktadır. Unutmayalım ki kalıbı Firavuna benzeyenlerin zamanla kalbi de firavuna benzeyecektir. Ve yine unutmayalım ki; top sakal bırakmak bir Firavun âdetidir.

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi

2. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi ve Peygamberimizin üzüntüsü

İmam-ı Rabbani hazretlerinin torunlarından, son devir İslam büyüklerinden Ebül Hasen Zeydi, 1974’te Hindistan’da basılan “Faruki Makamatı Ahyar” kitabında şunu anlatmaktadır: Babam, Peygamber Efendimizi rü’yada görmüş. Çok üzüntülü imiş. Üzüntülerinin sebebini sorduğunda da Efendimiz, “Türkler, benim halifemi bugün makamından ayırdılar. Bunun cezasını çok acı çekeceklerdir” buyurmuş…
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yazı

KURUTILMUŞ 100 GR HURMANIN BESİN DEĞERİ

Görüntünün olası içeriği: yazı

BALIK BAŞTAN KOKAR .... .Balık satıcısı, tezgahındaki balıklara hem su serpmekte hem de “taze balık bunlar, denizden yeni yakalandı” diye bağırmaktadır. Balıkçı tezgahına yaşlı bir adam yaklaşır. Balıklara şöyle bir baktıktan sonra, iri bir balık alır eline ve balığın kuyruğunu koklar. Bunu gören balıkçı “Ne yapıyorsun amca, balık koksa başından kokar sen neden kuyruğundan kokluyorsun?” diye bağırarak sorar. Balığı kuyruğundan koklayan adamın cevabı hazırdır: “Bu balığın baştan koktuğu belli. Ben kokuşma kuyruğa kadar gelmiş mi diye ona bakıyorum.” ...

Dörtyüz sene ibadetmi,kırksene ibadetmi degerli!
Rivayet: Kıyamet günü İsrail oğullarından dört yüz sene Allah’a ibadet eden bir şahıs getirilir. Bir de Ümmet i Muhammed’den kırk sene ibadet eden bir şahıs getirilir. Ümmeti Muhammed’den olanın sevabının daha çok olduğunu gören İsraili “Ya Rab! Sen âdilsin, onun sevabının benimkinden çok olduğunu görüyorum. Hâlbuki benimki daha çok olmalıydı. Zira; ben daha çok ibadet ettim der.” Allah-ü Tealâ : “Siz dünyada hemen sizi yakalayıverecek acil cezalardan korkup ta ibadet ediyordunuz. (Hınzır ve maymun suretine çevirilmek gibi) Ümmet-i Muhammed ise böyle bir cezadan emin oldukları hâlde ibadet ediyorlardı. Onun için onların sevabı daha çoktur” buyurur. Ayet Meali: Hâlbuki sen, içlerinde iken Allah onlara azab verecek değildi. İstiğfar ettikleri halde de Allah onları azablandırıcı değildir.(EL- Enfal- 33) Eğer denilirse ki: “Sevgili Peygamberimiz bir Hadis-i Şeriflerinde “Ecrin, yorgunluğun kadardır.” buyuruyor. Bin ay ibadet etmek, bir gece ibadet etmekten daha meşakkatli olduğu bilinen bir şeydir. Öyle ise nasıl müsavi olabilirler?” Cevaben denilir ki: Bazen aynı iş güzel ve çirkinlikte farklı durumlar arz edebilir. Mesela: Namaz cemaatle kılındığı zaman, münferit kılınmasından yirmi yedi derece daha farklıdır, üstündür. Allah-ü Tealâ’nın kasdı, mahlûkatı ibadete sevk etmektir. Onun için bazen ibadetin sevabını, ecrini iki kat, bazen on kat ve bazen da yedi yüz kat olarak verir. Hepsinden maksat; kulları dünyaya dalıp gitmekten alıkoymaktır. (Tefsir-i Kebir’den özet)

Ah yalan dünya,bizi bizden çalan dünya!
Kandırma bizi!
Dünya; hiç bitmeyecek, ölünmeyecek, sonsuza dek yaşanacak bir mekan değildir. Mahdut bir zaman dilimi için, dünyada hayatımızı ikame ettiriyoruz.
Dünya; çekici, cazibesi yüksek gibi görünse de kelime anlamı itibari en alçak anlamına gelir. Bütün imkanlara sahip olsak, hiç derdimiz sıkıntımız olmasa, dünya yalandır, bir gün bakmışız ki bitivermiş.
Dünyaya bel bağlamış, ona odaklanmış, kendisini ona vakfetmiş; kimler ayakta kalabilmiş, dünya onlara yar olabilmiş midir?
Dünya inananlar için sadece ve sadece ahiret yurdunun tarlasıdır. Uzun emeller, bitmek bilmeyen hevesler, adeta dünyaya çivi çakmak hiç akılcı olmayıp, bizleri aldatan dünyanın sahte yüzüne kanmak, ahiretimizi heba etmekten başka bir şey değildir.
Dünya güzel olsaydı. Efendimiz hiç aramızdan ayrılır mıydı? Sultan Süleyman’a mülk olan “rüzgar dahi O’nun emrine verilen, ordusunu havadan nakleden” dünya O’na bile kalmadığına göre bize mi yar olacak? Adı üstünde yalan dünya… Bu kadar bel bağlamak, dünyaya kul köle olmak niye?
Kendilerini ilahlaştıran Firavunlar, Nemrutlar… nerede? Her gün kesesini biraz daha dolduranlar, kesesini götürebileceğini mi zannediyor acaba? Dünyayı yaşanabilir olmaktan çıkaran zalimler, dünyayı kan gölüne döndürenler, size mi kalacak, koca yalan dünya?
Vazgeçilmezim diyenler; dünya o kadar yardan, anadan, babadan, serden vazgeçti ki; şimdi isimleri bile okunmuyor, mezar taşlarının yerinde yeller esiyor. Unutulmuş, bedenleri toprak olmuş; sadece azığında götürebildikleri, uzun yolculuk için önceden hazırladıkları müstesna…
Dünya sadece imtihan alanıdır, başarabilmek için yoğun çaba sarf etmek, dünyanın sahte cazibesine aldanmamak gerekir. Dünyada kalacağımız kadar dünyaya, ahirette kalacağımız kadar ahirete çalışmak, bizim için en akılcı, en kârlı yoldur.
Dünya dışı tatlandırılmış, içi ise zehir dolu şeker gibidir. Dışının cazibesi bizi aldatmamalı, zaruret miktarı değer verilmeli, adı üstünde yalan dünya…
Hasıl-ı kelam; “ Şu yalan dünyanın sonu hiç imiş, akşam gelip konan sabah göç etmiş.” “ Dünya yalan, var mı yalan dünyada baki kalan? Mal da yalan, mülk de yalan var biraz da sen oyalan.” “Ah yalan dünya, beni benden çalan dünya
Ahmet koksel

İkindi ve yatsı nin ilk sünnetlerini terk etmek,iki rekât kılmak, dört kılmak,iki de selâm verip iki daha kılmak sünnettir! Neden ikindinin ve yatsının ilk sünnetinin ilk oturuşunda salli-barik dualarını okuyoruz? Unutma durumunda sehiv gerekir mi? -İkindi ve yatsı namazlarının ilk teşehhüdünde salli ve barik dualarını okumak sünnettir. Okumamaktan dolayı her hangi bir şey gerekmez. Sünnet terkedildiği için sevabından mahrum kalınmış olur. Sehiv secdesi gerekmez. İkindi ve yatsı namazının ilk sünnetleri iki rekat olarak da kılınabilmektedir. Peygamberimiz (asv) bazan iki rekatta bir selam vererek de kılmıştır. Bu sebepten ikindi namazının ve yatsı namazının ilk sünnetlerinin ilk oturuşlarında salli-barik duaları da okunmaktadır. Ebû Dâvud’ta rivayet edilen bir hadis-i şerife göre, Resul-i Ekrem Efendimiz (asv) ikindinin sünnetini dört rekât kılar, her iki rekâtın arasını da selâmla ayırırdı. Yine Hazret-i Âişe’nin rivayetine göre, “Resul-i Ekrem (a.s.m.) yatsının farzından önce dört rekât, farzından sonra da dört rekât kılar, sonra yatarlardı.” Peygamberimizin (a.s.m.) ikindi namazının sünnetini sadece iki rekât kıldığına dair rivayetler de mevcuttur. Neseî’nin Hz. Ali (ra)’den rivayetine göre, “Resulullah (a.s.m.) ikindi namazının farzından önce iki rekât kılardı.” Bu hadislere göre, ikindi ve yatsı namazından önce dörder rekât kılmak menduptur. Sevabı ve fazileti yüksek bir ibadettir. İmam Muhammed, ikindiden ve yatsıdan sonra kılınan sünnetlerde iki rekâtla dört rekât arasında serbest kalmıştır. Yani ikindi namazının sünneti iki rekât olarak da kılınabilir. Fakat Hanefi mezhebinin diğer imamları dört kılmayı efdal görmüşlerdir.

Şeyh Edebali (k.s.) dan
EY OĞUL!
Besmelesiz yemek yeme.
... Sırrın var ise sakın kimseye söyleme.
Cünüp iken yemek yeme.
Elbisenin söküğünü üstünde dikme.
İyi adını kötüye çıkaracak davranışlarda bulunma.
Kötüyle arkadaş olma, pişman olursun.
Daima ileri hedefin olsun, geriye takılıp kalma.
Harama tevessül etme.
Kimsenin payına/hakkına göz dikme.
Bir şey koymadığın yere el uzatma.
İki kişi konuşurken dinleme.
Ekmek ve tuz hakkını gözet.
Namahreme bakıp ihanet etme.
Davetsiz bir yere gitme.
Gidersen emin olduğun yere, namuslu kimseye git.
Sır sakla.
Her mecliste duyduğun şeyleri/sözleri aklında tut.
Evden eve söz taşıma.
Kötülemekten, fenalıktan uzak ol.
Ahlaklı ol.
Herkesle iyi geçin.
İnat ve kötü sözlü olma.
Senden büyüklerin önünden gitme.
İhtiyarlara hürmet et.
Daima temiz ol.
Haram ve yasak edilen şeylere yaklaşma.
Beş vakit namaza devam edip iyi hâl ile tanınarak, ilim ve faziletle meşgul ol.
Her zaman geniş kalpli ve hoş meşrep ol.
Beraber olduğun, tanıştığın kişilerden asla bir şey isteme.
Buna riayet etmezsen seni küçük görürler, itibarını kaybedersin.
Rıza lokmasıyla yetin.
Elindeki imkânları israf etme.
Kanaatkâr ol. Çünkü kanaat tükenmez bir hazinedir.
- SEYH EDEBALI —

Fotoğraf açıklaması yok.

Egzama için

Görüntünün olası içeriği: yazı