“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
26 Ağustos 2019 Pazartesi
İmam-ı Rabbani Hazretleri (k.s) hanımıyla pencere kenarında oturup dışarıyı seyrederken gülümsedi. Hanımı ne gördüğünü merak edip sorduğunda anlattı: ''Dışarıdan biri geçiyordu,şeytan sağ tarafından saldırmak istedi,yanındaki melek kafasına bir topuz vurdu, şeytan öbür tarafa geçti,tam oradan içeri girecekti,melek bir daha vurdu,arkadan saldırıp kalbine vesvese vermek istedi,bir tokmak daha yedi,öne geldi,yine bişey yapamadı...!'' Hanımı merak etti, neden bir şey yapamadığını sordu. İmam-ı Rabbani Hazretleri (k.s) açıkladı:''Mübarek adam evden çıkarken Ayete'l-kürsî okumuş...Ayete'l-kürsî bir duvar gibi örmüş etrafını.!
Huccetü’l-İslâm İmam Gazâlî (k.s.), Vera'yı (verâ ahlâkını) dört kısma ayırır:
Birincisi, kişiyi adâlet vasfından düşürmeyen mertebesidir ki, açıkça haram olduğu bilinen şeylerden uzak durmaktır.
İkincisi, şüpheli (haram ya da mekruh olma ihtimâli) olan şeylerden uzaklaşmaktır, bu sâlih kimselerin takvâsıdır.
Üçüncüsü, harama düşme korkusuyla bazı helâl şeylerden uzak durmaktır ki, bu da müttakî kimselerin takvasıdır.
Dördüncüsü: Allah’tan başka her şeyi kalbinden çıkarıp atmaktır ki, bu da sıddîqların takvâsıdır. [İhyâu Ulûmiddîn, 2, 96]
Nazar değen insanla büyü yapılan insanın hali aynı olmaz... Nazar değen kişinin üzerinde taşınmaz bir yük/enerji olur. Bu enerji sanki bütün vücudunu kaplamış gibidir. Aynı anlarda çok çok şiddetli baş ağrısı olur. Bir anda bütün gücü kesilir. Ayakta duramaz, oturur. Sonra oturamaz, yatar. Sonra yatarken bile çatlayacak gibi olur. Şuurunda bir sorun olmaz, düşüncesinde, idrakinde hiçbir sıkıntı olmaz.
Nazar değen insanla büyü yapılan insanın hali aynı olmaz...
Nazar değen kişinin üzerinde taşınmaz bir yük/enerji olur. Bu enerji sanki bütün vücudunu kaplamış gibidir. Aynı anlarda çok çok şiddetli baş ağrısı olur. Bir anda bütün gücü kesilir. Ayakta duramaz, oturur. Sonra oturamaz, yatar. Sonra yatarken bile çatlayacak gibi olur. Şuurunda bir sorun olmaz, düşüncesinde, idrakinde hiçbir sıkıntı olmaz.
Büyü yapılan insanlar ise, büyüler başka başka maksatlarla yapılıp bunlar başka başka haller yaşasalar da, temelde hep aynı etkileri yaşadıkları görülür. Bedenlerini tam aklademezler, fark edemezler. Hemen, ilk anlardan itibaren hareket kabiliyetlerini ciddi oranda kaybederler. Çok yavaş, zorlanarak hareket etmeye başlarlar. Oturdukları yerden kalmak istemezler. Kalmak zorunda olduklarında bu, onlara çok zor gelir. Çünkü zihinleri gibi, bedenlerinin kontrolünün de büyük kısmı cinlerin kontrolüne girmiştir. Bedenine bir kendi ruhu, bir de cinler emir vermektedir. Bu da sorunlara sebep olur ve bunu hemen hareketlerinin ağırlaşması takip eder.
Gözlerinin önüne saydam ama yine de karanlık bir perde iner. Bu, sadece etrafı karartılmış şekilde görmek gibi anlaşılmasın. Bu perde, zihindeki merkezlerden indirilir onun üzerine ve her ne ile meşgul olsa, karamsar bakmaya, olumsuz görmeye, değerlendirmeye başlar.
Her şeyi karanlılar içinde görürler. Baş ağrıları olsa da nazardaki gibi olmaz. Genelde sol kulaktan ve başın tepe noktalarından acı, ısı, enerji hissederler. Çoğu, yıllarca büyülü halde yaşasalar bile, bir bilene denk gelmeden bu ısının, çınlamanın, enerjinin farkına varamazlar. Zira kuvvetli bir büyü yapıldı ise bu tesir/ısı çok yüksek olur ama kuvvetli bir büyü altında iken eş zamanlı olarak zihinleri de daha ileri seviyede kontrole alınır. Bu da idrak kabileyetlerinin iyice sınırlandığını, fark edemeyeceklerini gösterir. Büyünün şiddeti ne kadar zayıf ise, kişinin bunu fark etme ihtimali o kadar yüksektir. Ne kadar kuvvetli ise, bedeninde olağan dışı şeyleri gözleri ile görse bile, bunları idrak etme ve değerlendirip mani olma ihtimali o kadar zayıftır. Büyü ile intihar görünümü verilip de ölüme sevk edilen kimseler, cinnet geçiren kimseler, ölümü gittiklerini bile akla demezler. Nasıl öldürdüklerini de öldüklerini de bilemezler. Kurtulabilirlerse, kendilerine geldiklerinde, yaşananların çok azını hatırlayabilirler.
Zamanı, mekanı, etraflarını, etrafında yaşanan olayları tam anlamı ile idrak edemezler. Bu, hiç idrak edemezler demek değildir. Gerçek hayatı da gördükleri, işittikleri, fark ettikleri halde, arasına gerçek hayattan nesneler, olaylar, sesler, görüntüler de eklenmiş bir sanal/kurgulanmış hayat yaşarlar. Aynı anlarda beyinleri yüksek kapasite ile çalıştırılır cinler tarafından ve takip edip anlayabildiği hayatın çoğu zihninde oluşan sanal hayattır. O anlarda eş zamanlı olarak beyninde gerçek hayatla bağı olmayan duygular, korkular, sevgi, nefret, kin, panik, aşk, şehvet, gerçek olmayan sesler ve görüntüler, her şey oluşturulur. Bir korku filmi izlerken, oradaki karakterin yaşayağı duygu durumuna sizi sokan bir makinenin geliştirilmiş olduğunu, sanal bir görüntü izlerken ona uygun duyguların size yüklendiğini farz edin. Buna çok benzerdir yaşadıkları... O sanal duyguları ve duyuları gerçek sanması istenir cinler tarafından...
Bu haldeki kişi gerçek hayatta önünde duran bir arabanın, gerçek hayatta patladığını, etrafında onlarca insanın parça parça olduğunu görebilir. Görüntü mükemmeldir. Sesler mükemmeldir. Kurgu mükemmeldir. Onlarca farklı ve gerçek duran insan gözlerinin önünde parça parça olmuştur ama bu sadece beyninde oluşmuştur da o anda fark edemez. Benzeri tekniklerle cinnet geçirtilen birisi, havuza atladığını zan ederek, tam zamanlaması ile koca trenin önüne ya da bir uçuruma atlayabilir. Bunun zihin kontrolü olduğunu anlayamaz.
Nazar değmesinde ise bunların hiçbiri yoktur. Zihin kontrolü yoktur. Sanal duyular, duygular, görüler yoktur. Nazarla cinlerin bir alakası da yoktur.

Nazar ile büyü yapılan insanın halinin aynı olmayacağı.Nazar değen insanların cinlerden etkilenmeyeceği vb. Ayrıca bunu yazan yalnızca kendi tespitleri üzerinden yazmış .Yazılanlar sadece teoriden ibaret.Ha arada doğru bilgiler var ama bütüne bakılınca doğru kabul edilemez. alıntı
MÎRAÇ KANDİLİMİZ MÜBAREK OLSUN
Kapatın gözlerinizi
Ve karanlığı seyredin.
İşte böyle bir gece.
Mekke’de bir gece
Yorgunluk havada
Gariplik suda
Simsiyah bir sessizlik
Uyku bile uykuda.
Kâbe’nin hatîm kısmında
Yanı üzre yatan biri var
Yıl hüzün yılı
Ebu Talib yok
Yıl hüzün yılı
Vefakâr eş
Haticetül kübrâ yok.
Kâbe’nin hatîm kısmında
Yanı üzre yatan biri var
Teselli arayan kalp
Hüzünle çarpan kalp
O’nun kalbi.
Ve ayak sesleri
Yıldızlar ışıldıyor.
Bu ayak sesleri göklerden
Yol veriyor yıldızlar.
Semâdan inenler var.
İzin verseydi Allah
Kâinat inerdi yere
Çünkü kâbe’nin hatîm kısmında yatan
Sultân-ı levlâk’tır.
Habîb-i zîşândır o
Nur-u hüda’dır.
Merhamet ufkunun nazlı güneşi
Kainatın biricik çiçeğidir o.
İzin verseydi allah
Âlemler inerdi yere
Oysa emir yalnız cebrail’e
Ve yalnız cebrail iner yere
Kalk ya rasulallah
Semada melekler seni bekler
Taif’te taşlanan yüzüne hasret
Alaya alınan sözüne hasret
Seni bekler melekler.
Yer yüzünde vefa yok mu?
Seni teselli edecek birini mi arıyor kalbin.
Sevdiklerin bir bir uçuyor mu elinden?
Davetini hafife mı aldılar?
Üzülme ve aç gözlerini
Öteler bekliyor seni
Bu gece kainat adını anacak,
Aç gözlerini ki alemler nazarına kanacak.
Burak, senin için uçacak.
Aç gözlerini ya habiballah
Bu gecenin adına isra diyecek allah.
Ey yedi kat sema aç kapılarını,
Ve haber ver hasretle bekleyen peygamberlere
Deki hazreti Adem’e;
Cennetin kapısına adı yazılan
İsminin hatrına af istediğin
Salih oğul geliyor.
Söyle İsa’ya:
Kuytu köşelerde
Havarilerinle Allah’a sığınırken,
Bir adım ötedeymiş gibi kokusunu aldığın
Ve insanlığa gelişini müjdelediğin
Ahmet geliyor.
Yusuf’a, İdris’e, Harun’a söyle
Musa’ya deki:
Vasıflarına hayran olup da
Ümmetinden olmak istediğin
Salih kardeş geliyor.
Müjde ver İbrahim Peygamber’e:
Dua dua yalvarıp
Gelmesini istediğin oğul geliyor
Aç kapılarını ey yedi kat sema
Bu gelen Muhammed Mustafa
Cebrail yol gösterir
Ve yürür sultanlar sultanı
Bu nasıl bir yürüyüştür.
Bu nasıl bir eda?
İnci inci ter mübarek alınlarında
Baştan ayağa edep var
Attığı her adımda.
Sultanım,
Cennetler gösterilirken o gece
Ümmetini hayal ettin mi cennette?
Cehennemin alevleri selamlarken seni,
Gözyaşlarını gördü mü Cebrail?
Ümmetim dedin mi?
Sen unutmazsın bizi bunda kuşku yok
Tahiyyat duası haber verdi bize
Sen bizi hiçbir yerde
Hiçbir zaman unutmadın
İnşallah biz de seni unutanlardan olmayız.
Allah seni unutturmasın bize.
Bir söz sultanının dediği gibi
Eğer günahlarımızdan dolayı girersek cehenneme
Ve Allah biran olsun açarsa ufkumuzu
Talaal bedru aleyna diyeceğiz.
Miraç gecesi
Yürüdü rasulullah
Cebrail önde
Bir gece yürüyüşüyle
Yürüdüler… Yükseldiler.
Yükseldikçe yükseldiler.
Cebrail durdu birden,
Ya rasulallah, benimle buraya kadar.
Efendimiz niçin diye sordu
Burası sidre-i münteha’dır
Bir adım daha atarsam, yanarım, kavrulurum.
Allah rasulu, sordular:
Nasıl gidilir sidre-i münteha’da?
Cibril-i emin cevap verdi:
Aşkla!
Aşkla gidilir ya rasulallah
Aşkla gidilir ya habiballah
Aşkla gidilir ya nebiyyallah
Yürü sultanım yol senindir!
Aşk vadisinde mühür senin.
Söz senindir hal senindir.
Muhabbetin adı sensin.
Varlıkların tadı sensin
Yürü ve selamını ilet
Gözü yaşlı ümmetinin
Sensiz bunca yetimin
İlet selamını
Ahir zamanın ahını
Yüceler yücesine ilet
Sultanım
Dursun Ali Erzincanlı
PEYGAMBERİMİZİN DİĞER PEYGAMBERLERİN MÛCİZELERİ MUKABİLİNDE BAZI MÛCİZELERİ

PEYGAMBERİMİZİN DİĞER PEYGAMBERLERİN MÛCİZELERİ MUKABİLİNDE
BAZI MÛCİZELERİ
Ehl-i tefsir buyurdular ki:
–Allahü Teâlâ bütün peygamberlerine ihsan ettiği fazîlet ve kerâmetin tamamını Hz. Muhammed S.A.V. Efendimize fazlasıyla ihsan buyurmuştur. (Şifâ-i Şerif 1/130)
Zira, bütün peygamberler tarafından getirilen mûcizeler, Peygamberimiz S.A.V.’in nûruna bağlı olarak onun himmetiyle gösterilmiştir. Peygamberimiz S.A.V. bütün âlemleri aydınlatan güneş, diğer peygamberler o güneşten nur alıp eşyayı aydınlatan yıldızlar gibidir. (Kasîde-i Bürde Şerhi, Harputî 98)
* İdris A.S.’ın emriyle bulutlar istediği yere gelip gittiği gibi, Peygamberimiz S.A.V.’de Tâife giderlerken emri üzerine etraftaki bulutlar gelerek gölge oldular. (S. 18)
* Nuh A.S.’ın kavmi, beldelerinde bulunan taşların toprak olasını istemiş, taşlar toprak olmuştu.
Peygamberimiz S.A.V. huzuruna gelip köylerinin darlığından şikâyet eden Akik ahâlisini isteği üzerine, o beldeye gidip işâret buyurdular. Bunun üzerine taşların tamamı toprak oldu, arazileri genişledi bereket hâsıl oldu. (S. 19)
* Salih A.S.’ın kavmi, taştan,yavrusuyla birlikte bir deve çıkmasını istemişlerdi, Salih A.S. duâ etmiş, taş yarılmış, içinden bir dişi deve ile yavrusu çıkmıştı. Ancak, o kavim yine iman etmemiş, deve ile yavrusunu öldürdüklerinden hepsi helâk olmuşlardı.
Peygamberimiz S.A.V. de, seferde iken Zeyd bin Eslem’in devesi kaybolmuştu, duâ buyurdular. Dağda bulunan bir taş yarıldı, içinden Zeyd’in devesine benzer bir deve çıktı Zeyd’e teslim edildi. (S. 29)
* İbrahim A.S.’ın duâsı bereketiyle Allahü Teâlâ ölü kuşları diriltmişti.
Benî Temim kabilesi, Peygamberimiz S.A.V.’e gelip ellerindeki ölü bir kuşu gösterip: “Bu kuşu diriltirsen iman ederiz” dediler. Efendimiz kuşu mübârek ellerine alıp “Bismillâhirrahma-nirrahîm ” diyerek uçurdu. Benî Temim kabilesi de iman ettiler. (S. 31)
* İsmail A.S.’ın duâsıyla dikenli ağaçlar meyve vermişti.
Efendimize, Half bin Esed’le üç kişi “Mekke haricinde dikenli bir ağaç gösterip meyve vermesi hâlinde iman edeceğiz” dediler. Peygamberimiz duâ buyurdu. O dikenli ağaçtan türlü meyveler zuhur etti. hepsi Müslüman oldular. (S. 39)
* Lût A.S. kavmini dine dâvet ettiğinde iman etmeyip bilâkis Lût A.S.’ın koyunlarını otlaklarından men ederek çorak bir araziye sürdüler. O çorak toprak, Lût A.S.’ın duâsıyla yeşerdi. Kâfirlerin koyunları ondan yerse ölürdü. Lût A.S.’ın bu mûcizesinden sonra kavminden kırk kişi Müslüman oldu.
Cidde halkı, dağların otsuzluğundan şikâyet ettiler. Efendimiz duâ buyurdu, dağlar otla doldu. (S. 42)
* İshak A.S.’ın kavmi, getirdikleri tilki, keçi ve ceylanı gösterip, “Bunlar iman etmedikçe biz iman etmeyiz” demişlerdi. İshak A.S. işâret etmiş,hayvanlar lisana gelip “Biz şahâdet ederiz ki, Allah birdir ve sen O’nun Peygamberisin” demişler, kavminden bazıları Müslüman olmuştu.
Benî Temim kabilesinin büyükleri, Huzur-u Saâdete gelip “Hayvanlar iman etmedikçe biz iman etmeyiz” dediler. Peygamberimiz Efendimiz onların arzuları üzerine getirilen koyun, geyik ve güvercine hitâben: “Ben kimim, biliyor musunuz?” buyurdu. O hayvanlar Kelime-i Şahâdet getirdiler. Bu mûcizeyi görenlerin bir çoğu iman etti. (S. 44)
* Yakup A.S. Kenan halkını imana dâvet ettiğinde, onlar, yerlerinin darlığından şikâyetle arazilerinde bulunan dağların kaldırılmasını, onların düzlük arazi olmasını mûcize olarak istemişlerdi. Yakup A.S. duâ etmiş, dağlar bir anda eriyip düz ova olmuş ve kavminden çokları iman etmişti.
Tâif halkı, dağlardaki küçük tepe ve taşlıkların düz arazi olmasını istediklerinde Efendimiz S.A.V. duâ buyurdu, o yerler düz arazi oluverdi. (S. 49)
* İhtiyar olan Züleyhâ, Yusuf A.S.’ın duâsıyla genç kız hâline gelmişti.
Benî Hüzeyme kabîlesinin reisi, “Ey Muhammed, Ben ihtiyarım, âilem de yüz yaşında... Eğer bizi gençleştirirsen, kabilemle birlikte iman ederiz” demişti. Rasûlüllah Efendimiz duâ buyurdu. O ihtiyarlar bir anda gençleştiler ve kabîle halkının tamamı Müslüman oldu. (S. 50)
* Yunus A.S. odun olmadığı halde su üstünde ateş yakma mûcizesi göstermişti.
Benî Haris kabilesi de, yaş toprak üzerinde, odunsuz ateş yakılmasını istediler. Efendimiz S.A.V. duâ buyurdu, hemen ateş yanıverdi. (S. 54)
* Eyüp A.S.’ın mübârek vücûdu yaralardan iyi olup yıkanırken, üzerine çekirgeler gibi altınlar yağarak zengin olmuştu.
Hz. Ali R.A. borcundan bahisle yardım istedi. Efendimiz S.A.V. duâ buyurdu. O anda Hz. Ali üzerine çekirge şeklinde otuz adet altın yağdı. (S. 55)
* Şuayb A.S. bir arazide dolaşırken oradaki taşlar bakır hâline gelmiş, bundan bir çokları zengin olmuştu.
Peygamber Efendimizin de Hicaz’da kayalara ellerini sürmesiyle hepsi bakır olup çok kişi bundan istifade etmiştir. (S. 58)
* Musa A.S.’ın mübârek asâsı ejderha olup, Firavunun sihirbazları tarafından gösterilen yılanların hepsini yutmuş, sihir yapanlar da iman etmişti.
Kelde isimli kâfir, kılıcı ile hücum edince Peygamberimiz A.S. elindeki Kadip isimli asâsını onun üzerine attı. Asâ ejderha olup o kâfire saldırdı. Efendimiz tekrar eline aldığında eski hâline döndü. Bu mübârek asâda bir çok kerametler olmakla beraber Uhud harbinde Zülfikâr isimli kılıca döndüğü de rivâyet edilmiştir. (S. 60)
* Davud A.S. Câlût isimli kâfirle muharebe ederken civarındaki taşlar lisana gelip, “Ey Davud, bizi al ona at” diye seslenmişler, Davud A.S. da üç taş alarak birini Câlût’a atıp onu öldürmüştü.
Hıra dağında, bir taş lisana gelip, Resûl-i Ekrem Efendimize “Yâ Rasûlallah! Beni yanınıza lanı; ileride size mûcize olacağım” demiş; efendimiz de yanına almıştı. Dört yıl sonra Tebük harbinde bir kâfirin hücumunda o taş lisana gelip “Beni buna at” demiş, Peygamberimiz de atmış, kâfiri öldürmüştür. (S. 72)
* Süleyman A.S. geçmek istediğinde denizin suyu çekilir, yol olurdu.
Efendimiz de Habeşistan’a gönderdiği Câfer R.A. ve yanındakilere duâ buyurdu. Denize vardıklarında orasını yol olarak gördüler ve geçip gittiler. (S. 76)
* Zekeriya A.S. yetmiş Ashabıyla birlikte Tevrat’ı yazarken kâfirler, “Sen Peygamber olaydın yanındakiler gibi elinle yazmazdın” dediler. Kalem kendi kendine on iki sure yazmıştı.
Peygamberimiz S.A.V. bazı memleketlere mektup yazarken kaleme emretmiş, kalem o belde halkının lisanıyla kendi kendine mektubu yazdı, bazı müşrikler de iman ettiler. (S. 79)
* Yahya A.S., Yahudilerin hücumundan gizlenmek için bir kaya çağırdı. Oda saklanmıştı, Yahudiler oraya yaklaşınca ise, taştan oklar atılıp Yahudilerin yanaşmasına müsâade edilmemişti.
Peygamberimiz S.A.V. hicret ederken Sevr mağarasında gizlenince ve; Uhud dağındaki mağlûbiyet esnasında dağlardan, taşlardan “Yâ Rasûlallah,geliniz sizi gizleyelim” diye sesler duyulmuş ve bu sesi herkes işitmiştir. (S. 82)
* İsa A.S. mûcize olarak ölüyü diriltirdi.
Hendek muharebesinden sonra, Câbir R.A. Ashaba ziyafet vermek için bir oğlak kesmişti. Hz. Câbir’in iki oğlundan biri diğerine nasıl kesildiğini göstermek için kardeşini kesmiş, sonra da kokusundan intihar etmişti.
Son derece gizlemelerine rağmen hâdiseyi haber alan Kâinâtın Efendisi S.A.V. o iki çocuğun dirilmesine duâ buyurmuş, ikisi de uykudan uyanır gibi hayata kavuşmuştur. (S. 58)
BAZI MÛCİZELERİ
Ehl-i tefsir buyurdular ki:
–Allahü Teâlâ bütün peygamberlerine ihsan ettiği fazîlet ve kerâmetin tamamını Hz. Muhammed S.A.V. Efendimize fazlasıyla ihsan buyurmuştur. (Şifâ-i Şerif 1/130)
Zira, bütün peygamberler tarafından getirilen mûcizeler, Peygamberimiz S.A.V.’in nûruna bağlı olarak onun himmetiyle gösterilmiştir. Peygamberimiz S.A.V. bütün âlemleri aydınlatan güneş, diğer peygamberler o güneşten nur alıp eşyayı aydınlatan yıldızlar gibidir. (Kasîde-i Bürde Şerhi, Harputî 98)
* İdris A.S.’ın emriyle bulutlar istediği yere gelip gittiği gibi, Peygamberimiz S.A.V.’de Tâife giderlerken emri üzerine etraftaki bulutlar gelerek gölge oldular. (S. 18)
* Nuh A.S.’ın kavmi, beldelerinde bulunan taşların toprak olasını istemiş, taşlar toprak olmuştu.
Peygamberimiz S.A.V. huzuruna gelip köylerinin darlığından şikâyet eden Akik ahâlisini isteği üzerine, o beldeye gidip işâret buyurdular. Bunun üzerine taşların tamamı toprak oldu, arazileri genişledi bereket hâsıl oldu. (S. 19)
* Salih A.S.’ın kavmi, taştan,yavrusuyla birlikte bir deve çıkmasını istemişlerdi, Salih A.S. duâ etmiş, taş yarılmış, içinden bir dişi deve ile yavrusu çıkmıştı. Ancak, o kavim yine iman etmemiş, deve ile yavrusunu öldürdüklerinden hepsi helâk olmuşlardı.
Peygamberimiz S.A.V. de, seferde iken Zeyd bin Eslem’in devesi kaybolmuştu, duâ buyurdular. Dağda bulunan bir taş yarıldı, içinden Zeyd’in devesine benzer bir deve çıktı Zeyd’e teslim edildi. (S. 29)
* İbrahim A.S.’ın duâsı bereketiyle Allahü Teâlâ ölü kuşları diriltmişti.
Benî Temim kabilesi, Peygamberimiz S.A.V.’e gelip ellerindeki ölü bir kuşu gösterip: “Bu kuşu diriltirsen iman ederiz” dediler. Efendimiz kuşu mübârek ellerine alıp “Bismillâhirrahma-nirrahîm
* İsmail A.S.’ın duâsıyla dikenli ağaçlar meyve vermişti.
Efendimize, Half bin Esed’le üç kişi “Mekke haricinde dikenli bir ağaç gösterip meyve vermesi hâlinde iman edeceğiz” dediler. Peygamberimiz duâ buyurdu. O dikenli ağaçtan türlü meyveler zuhur etti. hepsi Müslüman oldular. (S. 39)
* Lût A.S. kavmini dine dâvet ettiğinde iman etmeyip bilâkis Lût A.S.’ın koyunlarını otlaklarından men ederek çorak bir araziye sürdüler. O çorak toprak, Lût A.S.’ın duâsıyla yeşerdi. Kâfirlerin koyunları ondan yerse ölürdü. Lût A.S.’ın bu mûcizesinden sonra kavminden kırk kişi Müslüman oldu.
Cidde halkı, dağların otsuzluğundan şikâyet ettiler. Efendimiz duâ buyurdu, dağlar otla doldu. (S. 42)
* İshak A.S.’ın kavmi, getirdikleri tilki, keçi ve ceylanı gösterip, “Bunlar iman etmedikçe biz iman etmeyiz” demişlerdi. İshak A.S. işâret etmiş,hayvanlar lisana gelip “Biz şahâdet ederiz ki, Allah birdir ve sen O’nun Peygamberisin” demişler, kavminden bazıları Müslüman olmuştu.
Benî Temim kabilesinin büyükleri, Huzur-u Saâdete gelip “Hayvanlar iman etmedikçe biz iman etmeyiz” dediler. Peygamberimiz Efendimiz onların arzuları üzerine getirilen koyun, geyik ve güvercine hitâben: “Ben kimim, biliyor musunuz?” buyurdu. O hayvanlar Kelime-i Şahâdet getirdiler. Bu mûcizeyi görenlerin bir çoğu iman etti. (S. 44)
* Yakup A.S. Kenan halkını imana dâvet ettiğinde, onlar, yerlerinin darlığından şikâyetle arazilerinde bulunan dağların kaldırılmasını, onların düzlük arazi olmasını mûcize olarak istemişlerdi. Yakup A.S. duâ etmiş, dağlar bir anda eriyip düz ova olmuş ve kavminden çokları iman etmişti.
Tâif halkı, dağlardaki küçük tepe ve taşlıkların düz arazi olmasını istediklerinde Efendimiz S.A.V. duâ buyurdu, o yerler düz arazi oluverdi. (S. 49)
* İhtiyar olan Züleyhâ, Yusuf A.S.’ın duâsıyla genç kız hâline gelmişti.
Benî Hüzeyme kabîlesinin reisi, “Ey Muhammed, Ben ihtiyarım, âilem de yüz yaşında... Eğer bizi gençleştirirsen, kabilemle birlikte iman ederiz” demişti. Rasûlüllah Efendimiz duâ buyurdu. O ihtiyarlar bir anda gençleştiler ve kabîle halkının tamamı Müslüman oldu. (S. 50)
* Yunus A.S. odun olmadığı halde su üstünde ateş yakma mûcizesi göstermişti.
Benî Haris kabilesi de, yaş toprak üzerinde, odunsuz ateş yakılmasını istediler. Efendimiz S.A.V. duâ buyurdu, hemen ateş yanıverdi. (S. 54)
* Eyüp A.S.’ın mübârek vücûdu yaralardan iyi olup yıkanırken, üzerine çekirgeler gibi altınlar yağarak zengin olmuştu.
Hz. Ali R.A. borcundan bahisle yardım istedi. Efendimiz S.A.V. duâ buyurdu. O anda Hz. Ali üzerine çekirge şeklinde otuz adet altın yağdı. (S. 55)
* Şuayb A.S. bir arazide dolaşırken oradaki taşlar bakır hâline gelmiş, bundan bir çokları zengin olmuştu.
Peygamber Efendimizin de Hicaz’da kayalara ellerini sürmesiyle hepsi bakır olup çok kişi bundan istifade etmiştir. (S. 58)
* Musa A.S.’ın mübârek asâsı ejderha olup, Firavunun sihirbazları tarafından gösterilen yılanların hepsini yutmuş, sihir yapanlar da iman etmişti.
Kelde isimli kâfir, kılıcı ile hücum edince Peygamberimiz A.S. elindeki Kadip isimli asâsını onun üzerine attı. Asâ ejderha olup o kâfire saldırdı. Efendimiz tekrar eline aldığında eski hâline döndü. Bu mübârek asâda bir çok kerametler olmakla beraber Uhud harbinde Zülfikâr isimli kılıca döndüğü de rivâyet edilmiştir. (S. 60)
* Davud A.S. Câlût isimli kâfirle muharebe ederken civarındaki taşlar lisana gelip, “Ey Davud, bizi al ona at” diye seslenmişler, Davud A.S. da üç taş alarak birini Câlût’a atıp onu öldürmüştü.
Hıra dağında, bir taş lisana gelip, Resûl-i Ekrem Efendimize “Yâ Rasûlallah! Beni yanınıza lanı; ileride size mûcize olacağım” demiş; efendimiz de yanına almıştı. Dört yıl sonra Tebük harbinde bir kâfirin hücumunda o taş lisana gelip “Beni buna at” demiş, Peygamberimiz de atmış, kâfiri öldürmüştür. (S. 72)
* Süleyman A.S. geçmek istediğinde denizin suyu çekilir, yol olurdu.
Efendimiz de Habeşistan’a gönderdiği Câfer R.A. ve yanındakilere duâ buyurdu. Denize vardıklarında orasını yol olarak gördüler ve geçip gittiler. (S. 76)
* Zekeriya A.S. yetmiş Ashabıyla birlikte Tevrat’ı yazarken kâfirler, “Sen Peygamber olaydın yanındakiler gibi elinle yazmazdın” dediler. Kalem kendi kendine on iki sure yazmıştı.
Peygamberimiz S.A.V. bazı memleketlere mektup yazarken kaleme emretmiş, kalem o belde halkının lisanıyla kendi kendine mektubu yazdı, bazı müşrikler de iman ettiler. (S. 79)
* Yahya A.S., Yahudilerin hücumundan gizlenmek için bir kaya çağırdı. Oda saklanmıştı, Yahudiler oraya yaklaşınca ise, taştan oklar atılıp Yahudilerin yanaşmasına müsâade edilmemişti.
Peygamberimiz S.A.V. hicret ederken Sevr mağarasında gizlenince ve; Uhud dağındaki mağlûbiyet esnasında dağlardan, taşlardan “Yâ Rasûlallah,geliniz sizi gizleyelim” diye sesler duyulmuş ve bu sesi herkes işitmiştir. (S. 82)
* İsa A.S. mûcize olarak ölüyü diriltirdi.
Hendek muharebesinden sonra, Câbir R.A. Ashaba ziyafet vermek için bir oğlak kesmişti. Hz. Câbir’in iki oğlundan biri diğerine nasıl kesildiğini göstermek için kardeşini kesmiş, sonra da kokusundan intihar etmişti.
Son derece gizlemelerine rağmen hâdiseyi haber alan Kâinâtın Efendisi S.A.V. o iki çocuğun dirilmesine duâ buyurmuş, ikisi de uykudan uyanır gibi hayata kavuşmuştur. (S. 58)
Kaydol:
Yorumlar (Atom)


