“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
26 Ağustos 2019 Pazartesi
İmam-ı Rabbani Hazretleri (k.s) hanımıyla pencere kenarında oturup dışarıyı seyrederken gülümsedi. Hanımı ne gördüğünü merak edip sorduğunda anlattı: ''Dışarıdan biri geçiyordu,şeytan sağ tarafından saldırmak istedi,yanındaki melek kafasına bir topuz vurdu, şeytan öbür tarafa geçti,tam oradan içeri girecekti,melek bir daha vurdu,arkadan saldırıp kalbine vesvese vermek istedi,bir tokmak daha yedi,öne geldi,yine bişey yapamadı...!'' Hanımı merak etti, neden bir şey yapamadığını sordu. İmam-ı Rabbani Hazretleri (k.s) açıkladı:''Mübarek adam evden çıkarken Ayete'l-kürsî okumuş...Ayete'l-kürsî bir duvar gibi örmüş etrafını.!
Huccetü’l-İslâm İmam Gazâlî (k.s.), Vera'yı (verâ ahlâkını) dört kısma ayırır:
Birincisi, kişiyi adâlet vasfından düşürmeyen mertebesidir ki, açıkça haram olduğu bilinen şeylerden uzak durmaktır.
İkincisi, şüpheli (haram ya da mekruh olma ihtimâli) olan şeylerden uzaklaşmaktır, bu sâlih kimselerin takvâsıdır.
Üçüncüsü, harama düşme korkusuyla bazı helâl şeylerden uzak durmaktır ki, bu da müttakî kimselerin takvasıdır.
Dördüncüsü: Allah’tan başka her şeyi kalbinden çıkarıp atmaktır ki, bu da sıddîqların takvâsıdır. [İhyâu Ulûmiddîn, 2, 96]
Nazar değen insanla büyü yapılan insanın hali aynı olmaz... Nazar değen kişinin üzerinde taşınmaz bir yük/enerji olur. Bu enerji sanki bütün vücudunu kaplamış gibidir. Aynı anlarda çok çok şiddetli baş ağrısı olur. Bir anda bütün gücü kesilir. Ayakta duramaz, oturur. Sonra oturamaz, yatar. Sonra yatarken bile çatlayacak gibi olur. Şuurunda bir sorun olmaz, düşüncesinde, idrakinde hiçbir sıkıntı olmaz.
Nazar değen insanla büyü yapılan insanın hali aynı olmaz...
Nazar değen kişinin üzerinde taşınmaz bir yük/enerji olur. Bu enerji sanki bütün vücudunu kaplamış gibidir. Aynı anlarda çok çok şiddetli baş ağrısı olur. Bir anda bütün gücü kesilir. Ayakta duramaz, oturur. Sonra oturamaz, yatar. Sonra yatarken bile çatlayacak gibi olur. Şuurunda bir sorun olmaz, düşüncesinde, idrakinde hiçbir sıkıntı olmaz.
Büyü yapılan insanlar ise, büyüler başka başka maksatlarla yapılıp bunlar başka başka haller yaşasalar da, temelde hep aynı etkileri yaşadıkları görülür. Bedenlerini tam aklademezler, fark edemezler. Hemen, ilk anlardan itibaren hareket kabiliyetlerini ciddi oranda kaybederler. Çok yavaş, zorlanarak hareket etmeye başlarlar. Oturdukları yerden kalmak istemezler. Kalmak zorunda olduklarında bu, onlara çok zor gelir. Çünkü zihinleri gibi, bedenlerinin kontrolünün de büyük kısmı cinlerin kontrolüne girmiştir. Bedenine bir kendi ruhu, bir de cinler emir vermektedir. Bu da sorunlara sebep olur ve bunu hemen hareketlerinin ağırlaşması takip eder.
Gözlerinin önüne saydam ama yine de karanlık bir perde iner. Bu, sadece etrafı karartılmış şekilde görmek gibi anlaşılmasın. Bu perde, zihindeki merkezlerden indirilir onun üzerine ve her ne ile meşgul olsa, karamsar bakmaya, olumsuz görmeye, değerlendirmeye başlar.
Her şeyi karanlılar içinde görürler. Baş ağrıları olsa da nazardaki gibi olmaz. Genelde sol kulaktan ve başın tepe noktalarından acı, ısı, enerji hissederler. Çoğu, yıllarca büyülü halde yaşasalar bile, bir bilene denk gelmeden bu ısının, çınlamanın, enerjinin farkına varamazlar. Zira kuvvetli bir büyü yapıldı ise bu tesir/ısı çok yüksek olur ama kuvvetli bir büyü altında iken eş zamanlı olarak zihinleri de daha ileri seviyede kontrole alınır. Bu da idrak kabileyetlerinin iyice sınırlandığını, fark edemeyeceklerini gösterir. Büyünün şiddeti ne kadar zayıf ise, kişinin bunu fark etme ihtimali o kadar yüksektir. Ne kadar kuvvetli ise, bedeninde olağan dışı şeyleri gözleri ile görse bile, bunları idrak etme ve değerlendirip mani olma ihtimali o kadar zayıftır. Büyü ile intihar görünümü verilip de ölüme sevk edilen kimseler, cinnet geçiren kimseler, ölümü gittiklerini bile akla demezler. Nasıl öldürdüklerini de öldüklerini de bilemezler. Kurtulabilirlerse, kendilerine geldiklerinde, yaşananların çok azını hatırlayabilirler.
Zamanı, mekanı, etraflarını, etrafında yaşanan olayları tam anlamı ile idrak edemezler. Bu, hiç idrak edemezler demek değildir. Gerçek hayatı da gördükleri, işittikleri, fark ettikleri halde, arasına gerçek hayattan nesneler, olaylar, sesler, görüntüler de eklenmiş bir sanal/kurgulanmış hayat yaşarlar. Aynı anlarda beyinleri yüksek kapasite ile çalıştırılır cinler tarafından ve takip edip anlayabildiği hayatın çoğu zihninde oluşan sanal hayattır. O anlarda eş zamanlı olarak beyninde gerçek hayatla bağı olmayan duygular, korkular, sevgi, nefret, kin, panik, aşk, şehvet, gerçek olmayan sesler ve görüntüler, her şey oluşturulur. Bir korku filmi izlerken, oradaki karakterin yaşayağı duygu durumuna sizi sokan bir makinenin geliştirilmiş olduğunu, sanal bir görüntü izlerken ona uygun duyguların size yüklendiğini farz edin. Buna çok benzerdir yaşadıkları... O sanal duyguları ve duyuları gerçek sanması istenir cinler tarafından...
Bu haldeki kişi gerçek hayatta önünde duran bir arabanın, gerçek hayatta patladığını, etrafında onlarca insanın parça parça olduğunu görebilir. Görüntü mükemmeldir. Sesler mükemmeldir. Kurgu mükemmeldir. Onlarca farklı ve gerçek duran insan gözlerinin önünde parça parça olmuştur ama bu sadece beyninde oluşmuştur da o anda fark edemez. Benzeri tekniklerle cinnet geçirtilen birisi, havuza atladığını zan ederek, tam zamanlaması ile koca trenin önüne ya da bir uçuruma atlayabilir. Bunun zihin kontrolü olduğunu anlayamaz.
Nazar değmesinde ise bunların hiçbiri yoktur. Zihin kontrolü yoktur. Sanal duyular, duygular, görüler yoktur. Nazarla cinlerin bir alakası da yoktur.
Nazar ile büyü yapılan insanın halinin aynı olmayacağı.Nazar değen insanların cinlerden etkilenmeyeceği vb. Ayrıca bunu yazan yalnızca kendi tespitleri üzerinden yazmış .Yazılanlar sadece teoriden ibaret.Ha arada doğru bilgiler var ama bütüne bakılınca doğru kabul edilemez. alıntı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)