Taha suresinin 27’nci ayet-i kerimesi kekemelik çeken, konuşmakta zorlanan kişiye, 7 gün boyunca 21 defa her birerinin başında Besmele-i şerife çekerek okunur ve ağzına “Yâ Şâfî Huu” diye üflenir. Şöyle:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِي
Okunuşu: “Bismillâhirrahmânirrahîm… Vahlül ukdeten min lisânî”.
Meali: “(Allah’ım!) Dilimden (şu) bağı çöz.”
Kişi, kendi kendine okuyacak ise,
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِي يَفْقَهُوا قَوْلِي
Okunuşu: “Bismillâhirrahmânirrahîm: Rabbişrahlî sadrî ve yessirlî emrî vehlül ukdeten min lisânî yefkahû kavlî” şeklinde de okuyabilir. Daha kapsamlı ve daha müessir olacağından başka dertlerine de şifa olur.
Hepsinin meali: “Rabbim! Göğsüme/gönlüme genişlik ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimden bağı çöz. Ki sözümü anlasınlar” demektir. [Aynı sure, ayetler: 25-28]
Eskiden hatipler cuma namazlarında cemaate vaaz sırasında düzgün bir belegât için konuşmalarının başlangıç kısmında bu duayı okurlardı. Şimdilerde pek rastlamıyoruz.
“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
2 Eylül 2019 Pazartesi
1 Eylül 2019 Pazar
Harama besmele ile başlamak; İmam-ı Azam Ebu Hanefe'nin Fıkh-ı Ekber’inde ve asırlarca Osmanlının kaynak eseri olan Mülteka’ın şerhi olan Dâmâd’da bu konuda şöyle bir kayda yer veriliyor: "Bir kimse, haram olduğu kesin olarak bilinen fiilleri işlerken “Bismillah” derse, imanı tehlikeye girmiş olur. Mesela; kumar oynarken, şarap içerken, zina ederken, yenmesi haram olan bir malı yerken "Bismillah" derse dinden çıkar. Çünkü bu insan Allah’ın ismini hafife almış, onunla alay etmiş oluyor.” Alıntı Erol baş.
Ayetel Kürsi okumadan yatanı Biz akıllıdan saymazdık. .
Hz. Ömer ra.
Hz. Ömer ra.
KURANI KERİM OKUMA VE OKUTMASININ TALEBENİN FAZİLETİ MUKAFATI

KURANI KERİM OKUMA VE OKUTMASININ TALEBENİN FAZİLETİ MUKAFATI
" Bakın size bir şey anlatacağım, bir Hadisi Şerif anlatacağım. Bu hadisi şerifi ömrünüz boyunca unutmayaccaksınız, insanlara anlatacaksınız. Hani zihnin bazı köşeleri olur ya, birşeyi oraya attığınızda o silinmez, işte oraya atacaksınız. adınızı soyadınızı dahi unutun, ama bu hadisi şerifi ölünceye kadar unutmayın, kalbinize yazın...
"Bir gün Rasülullah Efendimiz s.a.v. sohbet ederlerken , azabı ve cehennemin şiddetini anlatırken bir grup, bir zümre insandan bahsediyorlar ve buyuruyorlar ki;
'Ahirette bir zümre insan olacak, onlar sırattan süratle, şimşek gibi geçecekler ve cennetin kapısında bekleyecekler. Cenabı Hakk onlara hitap ederek; 'Girin cennete' buyuracak. Ama onlar; 'Hayır biz girmeyiz' diyecekler. Bunun üzerine sıratı zar zor geçen, ömürleri boyunca cennete girebilmeyi arzulayan insanlar hayret edecek; 'Bunlar kim?' Diye merak edecekler.
Cenabı Hakk nedenini bildiği halde insanlara ders olması için onlara sual edecek; 'Herkes sırattan zar zor geçip cennete girmek için bu kadar istekli iken, sizler sıratı şimşek gibi geçtiğiniz halde neden cennete girmiyorsunuz' diye. Onlar da diyecekler ki; 'Ya Rabbi biz dünyada iken bütün zamanımızı Kuranı Kerim'i okumak ve okutmakla geçirdik. Annemizden babamızdan ailemizden ayrı kaldık. Bizim annemiz babamız kardeşlerimiz akrabalarımız cehennemde iken biz nasıl cennete girelim?'
İşte onlar Kuranı Kerim talebesidir. Onlar gurbete giden, anasından babasından uzaklara giden, Kuranı Kerim'i öğrendikten sonra onu öğretmek için dünyanın her tarafına gidenlerdir.
Sonra Cenabı Hakk; 'O halde tutun yakınlarınızın akrabalarınızın ellerinden, her birinize ailenizden 70 kişiye şefaat etme salahiyeti veriyorum.' buyuracak.
O sırada Sahabe-i Kiram'dan bir zât, bir bedevi arka saftan kalabalığı yara yara; 'Bir dakika Ya Rasülallah bir dakika Ya Rasülallah' diyerek Rasülullah Efendimiz'in yanına geliyor ve diyor ki; ' Ya Rasülallah ben ne olacağım, benim hiç kimsem yok, bana kim şefaat edecek?'
Rasülullah Efendimiz s.a.v. de buyuruyorlar ki;
'Onlara yardım edersen, hizmet edersen sen de kurtulacaksın, cennete gireceksin.'
O zat ardından diyor ki;
'Peki Ya Rasülullah benim elimden kim tutacak?'
Bunun üzerine Rasülullah Efendimiz o Zât'ın elini sımsıkı tutarak;
'Senin elinden ben tutacağım, cennete beraber gireceğiz.' buyuruyor."
Kıyamete kadar gelen ve Kuranı Kerim talebelerine yardım edenler de bu sınıfa dahildir. İhvanımız, hocalarımız bu sınıfa dahildir. Bu çok büyük bir müjde. Değerini bilip bu davaya sımsıkı yapışmamız lazım. Rasülullah Efendimiz zaten Sahabe-i Kiram'ın hepsini kurtaracak. Bana söyler misiniz; bu hadisi şerifin üzerine başka birşey daha söylemeye ihtiyaç var mı? Daha fazla konuşmaya gerek var mı? Bakın bir kimse sadece bu hadisi şerifi bile bilse bu yaptığımız işlerin ne olduğunu anlar. İşte Kuranı Kerim talebesi bu demek... Insanlar sadece bunu anlayabilmiş olsa keşke..."
KANTARON YAĞIYLA VE BİTKİSİYLE SARI NOKTA GÖZ HASTALIĞI TEDAVİSİ OKUYUN Şifalı bitkiyle körlüğe çare
KANTARON YAĞIYLA VE BİTKİSİYLE SARI NOKTA GÖZ HASTALIĞI TEDAVİSİ OKUYUN
Şifalı bitkiyle körlüğe çare
Sarı nokta” olarak bilinen göz hastalığının ilerlemesi, Gülhane Askeri Tıp Fakültesi (GATA) Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalında geliştirilen ve halk arasında “kılıç otu” ya da “mayasıl otu” olarak bilinen sarı kantaron bitkisinin kullanıldığı tedavi yöntemiyle büyük oranda durdurulabildi.
22.01.2007
“GATA Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalından Prof. Dr. Tabip Albay Güngör Sobacı'nın geliştirdiği yöntemle, ağızdan tedavi gören vakaların yüzde 64'ünde, damardan tedavi görenlerin ise yüzde 87'sinde körlük engellenebildi.
SARI NOKTA NEDİR
Tıptaki adı “yaşa bağlı makula dejeneresansı” olan “sarı nokta” hastalığıyla ilgili çalışmalarıyla tanınan, Gülhane Askeri Tıp Fakültesi Dekanı ve Eğitim Hastanesi Baştabibi Prof. Tabip Tümgeneral M. Zeki Bayraktar, ortalama ömrün uzamasına bağlı olarak göz dibindeki “sarı nokta” adı verilen bölgedeki rahatsızlıklardan kaynaklanan görme kayıplarında büyük artış olduğunu söyledi.
Küre şeklindeki gözün arkasında ve merkezinde, karşıdan gelen ışığın üstüne düştüğü noktanın “sarı nokta” olarak adlandırıldığını anlatan Bayraktar, 400-500 mikron çapındaki bu alanın görmenin en değerli kısmı olduğunu söyledi. Bayraktar, bunun etrafındaki 3 milimetrelik bir alanın ise gözün arka kısmındaki kenar kısımlara göre daha yüksek görme gücüne sahip bir bölge olduğunu belirtti. Bayraktar, bu bölgelerde herhangi bir rahatsızlık ortaya çıkması halinde görmede ileri derecede kayıp meydana gelebildiğini bildirdi.
“Sarı nokta” hastalığının yaşın ilerlemesine bağlı olarak daha sık görüldüğünü kaydeden Bayraktar, hastalığın ortaya çıkmasında genetik faktörlerin yanı sıra sigara, hipertansiyon, damar sertliği, açık renkli göz ve güneşe fazla maruz kalmanın da etkili olduğunu bildirdi.
Bayraktar, hastalığın 50-55 yaş arasında yüzde 5-10 oranında, 75 yaş üstünde ise her 3 kişiden birinde görüldüğünü anlattı.
Bu hastalığın yüzde 90'ının “kuru tip” adı verilen tarzda ortaya çıktığını belirten Bayraktar, hastalığın bu türünde tam görme noktasındaki hücrelerde harabiyetin söz konusu olduğunu ifade etti. Bayraktar, geriye kalan yüzde 10'luk dilimi oluşturan “yaş tip” yaşa bağlı sarı nokta harabiyetinde ise hastalığın çok hızlı bir şekilde ilerleyerek görme kaybına yol açtığını söyledi.
“HASTALIKLA MÜCADELEDE HEDEF, KAYBI DURDURMAK”
Şikayetlerin hastalığın türüne bağlı olarak ortaya çıktığını belirten Bayraktar, kuru tipte belirtilerin, bakılan noktanın görülememesi ya da bu alanın ortasında bir leke görülmesi şeklinde yavaş yavaş geliştiğini bildirdi.
Bu türde hastalık yavaş geliştiği için hastaların daha çok görme kaybının ardından hekime başvurduklarına dikkati çeken Bayraktar, bu nedenle bu tür belirtilere karşı duyarlı olunması gerektiğini söyledi. Bayraktar, görme noktasındaki çok hızlı bir harabiyetin söz konusu olduğu “yaş tip”te ise şekillerin çarpık ya da düz ve uzun nesnelerin eğri göründüğünü belirtti.
Bu tür belirtiler ortaya çıktığında hemen bir hekime başvurulması gerektiğini kaydeden Bayraktar, “Çünkü bu hastalığın tedavisinde genellikle kaybedileni kazanmak söz konusu değildir. Hastalıkla mücadelede hedef, kaybı durdurmaktır” diye konuştu.
Hastalıkla mücadelede yaşam tarzı değişikliklerinin de gerekli olduğunu ifade eden Bayraktar, sigara alışkanlığından vazgeçilmesi, hipertansiyon ve damar sertliği ile mücadele, kan yağlarının normal seviyede tutulması, beslenmeye özen gösterilmesi ve kahverengi tonda güneş gözlüğü kullanılmasının önemine işaret etti.
HASTALIĞIN TEDAVİSİNDEKİ KLASİK YÖNTEM
GATA Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalından Doç. Tabip Yarbay Hakan Durukan da, son yıllarda en fazla başvurulan en klasik tedavi yöntemlerinden birinin ”fotodinamik” tedavi olduğunu söyledi.
Durukan, bu tedavi yöntemiyle özel bir boyanın enjekte edildiği sarı noktanın altında gelişen anormal damarların tıkanarak küçültüldüğünü ve böylelikle hastanın görme duyusunun korunduğunu anlattı. Bu tedavide tek seansta sonuç alınmasının mümkün olmadığını kaydeden Durukan, 1-2 yıl devam eden tedavi sürecinde yılda ortalama 4-6 kez enjeksiyon yapılmasının zorunlu olduğunu bildirdi.
DÜNYADA İLK KEZ GELİŞTİRİLEN TEDAVİ YÖNTEMİ
GATA Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalından Prof. Tabip Albay Güngör Sobacı tarafından dünyada ilk kez geliştirilen, sarı kantaron bitkisinin kullanıldığı tedavi yönteminde ise hastalığın ilerleyişinin durdurulmasında büyük başarı elde edildi.
2000 yılından beri yürüttüğü çalışmasında hastalara bu bitkinin ağız ya da damar yoluyla verildiğini kaydeden Sobacı, bu tedavinin klasik yönteme göre zaman ve maliyet avantajı olduğunu belirtti.
1-2 yıl süren klasik tedavide yılda 4-6 seans uygulanmasının gerekli olduğuna dikkati çeken Sobacı, geliştirdiği yöntemde ise toplam 3 seansın yeterli olduğunu söyledi. İlacın verilmesinden 6 saat sonra hastanın gözündeki sarı noktada oluşan damarların lazerle kurutulduğunu anlatan Sobacı, 3 ayda bir kontrol edilen hastanın bu süre içinde günde 3 kez ilacı almaya devam ettiğini kaydetti. Sobacı, bunun hem yeni damarların oluşmasını engellediğini, hem de hastanın psikolojik açıdan rahatlamasını sağladığını bildirdi.
Klasik tedavi yönteminin seansının maliyetinin en az 2 bin YTL, bu yöntemin seansının maliyetinin ise 30 YTL olduğunu kaydeden Sobacı, ayrıca geliştirdiği yöntemin yan etkilerinin diğer yönteme göre “yok denecek kadar az” olduğunu anlattı. Sobacı, ağızdan uygulanan tedaviyi alan hastaların 3 yıldır izlendiğini ve 4. yıla girildiğini belirterek, bu hastaların yüzde 18'inde görme artışı, yüzde 20'sinde görme kaybı olduğunu, yüzde 64'ünde ise görme düzeyinin korunduğunu söyledi.
Sobacı, damar yoluyla tedavi uygulanan hastaların takibinde 3. yıla girildiğini belirterek, bu vakaların yüzde 6.5'inde görme artışı, yüzde 6.5'inde görme kaybı olduğunu, yüzde 87'sinde ise görme düzeyinin korunduğunu kaydetti.
Sobacı, henüz bilimsel çalışma aşamasında olan yöntemin Sağlık Bakanlığından gerekli iznin alınmasından sonra yaygınlaştırılabileceğini belirtti.
Sobacı, henüz bilimsel çalışma aşamasında olan yöntemin Sağlık Bakanlığından gerekli iznin alınmasından sonra yaygınlaştırılabileceğini belirtti.
SARI KANTARON NEDİR
Çok eskilerden beri içinde pek çok iyileştirici ve doğa üstü güçler olduğuna inanılan sarı kantaron, halk arasında “kanom”, “kılıç otu”, “mayasıl otu”, ”yara otu” gibi adlarla biliniyor.
Dümdüz ayakta duran ve 90 santimetreye kadar yükselebilen bitkinin sarı çiçekleri, ezildiğinde kırmızı bir sıvı salgılıyor.
Sarı kantaron, 2 bin 200 metreye kadar yüksekliğe sahip çayırlıklarda, orman ve tarla kıyılarında yetişiyor.
Bitki çay olarak sinirsel rahatsızlıklara, histeriye ve düzensiz adet kanamalarına karşı da kullanılabiliyor.
Bitki çay olarak sinirsel rahatsızlıklara, histeriye ve düzensiz adet kanamalarına karşı da kullanılabiliyor.
Kantaron yağının ise dıştan kullanımda yaralara, çatlaklara, lumbago ağrılarına ve güneş yanığına karşı çok etkili olduğu bildiriliyor.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)


