16 Eylül 2019 Pazartesi

‘Patlayan kanser vakalarının ilk nedeni hazır yoğurtlar!’

‘Patlayan kanser vakalarının ilk nedeni hazır yoğurtlar!’
Çapa Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr. Yavuz Dizdar, son dönemde artan kanser vakalarında endüstriyel yoğurdun etkisinin ilk sırada olduğunu söyledi
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar, hazır yoğurtlarla ilgili açıklamalarda bulundu. Dr. Dizdar, kanser hastalığının her geçen gün artığını belirterek, “Etrafımızda her gün birisine kanser teşhisi konulduğunu duyuyoruz. Uzmanlar, kanserdeki bu kadar yoğun bir artışı yalnızca sigara, alkol ve obezite ile açıklamanın mümkün olmadığını düşünüyor. Beslenme açısından da birbirinden çok farklı sosyal statüdeki insanlarda da kanser görülüyor. ‘Hayatınızdan çıkarın’ diyebileceğiniz neler var’ diye sorarsanız bilim adamları olarak geçtiğimiz yıllarda bunu çok tartıştık. Birinci sırada olan yoğurt hala ilk sıradaki yerini koruyor. Bizim ülkemizde yoğurt, diğer ülkelere göre açık ara daha çok tüketilen bir üründür. Yoğurt, beslenmeden öte insan vücudunun dengesinin korunması açısından da çok önemlidir” dedi.
Haftalar boyu yiyorsunuz...
Endüstriyel yoğurdun yapay bir ürün olduğunu belirten Dr. Dizdar, şunları söyledi, “Dolapta bekleyen yoğurdu haftalar boyunca üstten yemeye devam etseniz bir şey olmuyor. Ben defalarca test etmiş biri olarak biliyorum. Biraz dikkat eden herkesin de bildiğini düşünüyorum.
Küflenmiyor bile
Bir ürün bu kadar çok tüketiliyorsa, bu kadar derin bir değişime gitti ise sorun var demektir. Bir gıdanın bozulma biçiminin dönüşmüş olması, ekşimenin ötesinde küflenmeyi bile atlıyor olması, içerikte çok fazla değişiklik yapıldığını gösterir. Kimse kusura bakmasın. Bunlar yoğurt değil. Bu yoğurt yöntemi bilinçli bir şekilde Türkiye’ye dayatılıyor. Bu güçler, yoğurda ilişkin Türkiye’deki yasal tebliğleri bile değiştirdi.” Eleştirileri gündeme getirdiğinde bazı endüstriyel yoğurt üreticilerinden, “Hocam size bozulmayan yoğurt verdik daha ne istiyorsunuz” diyenlerin olduğunu dile getirdi.
İthal bakteri yoğurdu hiç ekşitmiyor, sulandırmıyor
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ BİYOLOJİ BÖLÜMÜ Prof. Dr. Gönül Kaynak: “Yoğurt bakterisi, Latince adı ise Lactobacillus bulgaricus’dur. Eskiden yediğimiz veya evlerde mayaladığımız yoğurdun mayası bu bakteriydi. Ancak bugünkü yoğurtlarda maya için başka bakteriler kullanılıyor bunların adı da Leuconostoc ve Chloromisis. Bu bakterilerin sahip olduğu özellikler sonucu yoğurt sulanmıyor ve ekşimiyor. Çünkü geleneksel yoğurtta kullanılan lactobasillus bakterilerinin fermantasyonu sonucu laktik asit oluşur ve bu da yoğurdun ekşimesine neden olur. Artık bu olay olmuyor. “
Neden bozulmuyor ve ekşimiyor?
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Bölümü Başkanı Prof. Dr. İrfan Erol, “Türk tipi yoğurt” tartışmasının “tamamen ticari ve spekülatif” olduğunu belirterek, sanayide üretilen yoğurdu gerçek anlamda “Türk tipi” yoğurt olarak nitelendirmenin mümkün olmadığını söyledi.
Koyun sütü yetersiz inek sütü kullanıyorlar
Türk yoğurdunun iki önemli özelliği olduğuna, bunlardan birinin ‘kıvamı’, diğerinin de asitliğinin yüksek olması yani hafif ekşi olması olduğuna işaret eden Prof. Dr. Erol, “Bir de öteden beri Türk yoğurdu yapımında koyun, keçi sütü de kullanılırdı. Ama artık koyun sütü sanayide kullanmak için yeterli değil ve pahalı. Dolayısıyla sanayi tipi yoğurt tamamen inek sütünden yapılıyor’ dedi.
Mayalayacak bakteriler yurt dışından geliyor
Yoğurt yapımında kullanılan starter kültürler de yurt dışından geliyor. Bu faktörler dikkate alındığında sanayi tipi yoğurdu Türk tipi yoğurt olarak tanımlamak güç. Zira, süt inek sütü, kültürler yurtdışından geliyor. Tebliğdeki değişiklik, ahlaki olmayan yönlere çekildi” dedi.
Piyasada satılan yoğurdun Türk tipi olmadığını, sadece ‘kıvamı artırılmış ve asidik olmayan lezzete sahip yoğurt’ olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Erol, “Türk tipi yoğurt üretmek istiyorsanız, koyun sütü, keçi sütü de katacaksınız. Asidik lezzeti vermek için de bize özgü kültürlerinin geliştirilmesi ve kullanılması lazım” dedi.
8 yıl önce tebliğ değişti
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 2009 yılında Fermente Süt Ürünleri Tebliği’nde yaptığı değişiklik ile yoğurttaki minumum protein oranını yüzde 4’ten yüzde 3’e çekerken, yüzde 12 olan yağsız kuru madde içeriği kriterini kaldırmıştı.
Kıvamı için jelatin, kaymağı için margarin kullanıyorlar
Evde yapılan yoğurtta laktik asit bakterileri ölmüyor, Dolaba konulduktan sonra dahi yavaş da olsa üremeye, laktozu parçalayıp laktik asit üretmeye devam ettikleri için asitlik artıyor ve ekşi bir tat meydana geliyor. Ama bulunduğu ortamda başka mikroorganizmayı yaşatmayan bu bakterilerin ve asidinin vücuda zarar yerine yarar sağladığı şüphesiz. Paket olarak satın alınan yoğurtlarda ise inkübasyondan sonra yoğurdun içinde bakteri kalmayacak şekilde işlendiği için ekşime meydana gelmiyor. Kaymak için süt yağı(son zamanlarda ise özel bir margarin) kullanılıyor. Yoğurda sonradan enjekte ediliyor. Yani sütün kendi yağı homojenize edildiği için evdeki gibi üstte birikmediğinden sonradan enjekte ediliyor. Koyu kıvam için ise süttozu ilave ediliyor. Kuru madde oranı yükseltiliyor.
Öncelikle sektörde antibiyotikli sütlerin yoğurda veya beyaz peynire uygun olmaması nedeniyle UHT sütlerde işlenebildiği biliniyor. Bu nedenle UHT sütten yapılan yoğurdun fermente olmaması veya olsa bile antibiyotik içermesi mümkün.
Yoğurtlarda ise yasal olmamasına rağmen pimaricin (diğer adı natamisin, ticari adı delvosit) kullanılabiliniyor. Bu madde yoğurdun küflenmesinin engelliyor.
Yoğurt üreticileri laboratuvar ortamında hazırlanmış ithal yolu ile getirtilen özel bir maya kullanıyorlar. Ancak bu mayanın sırrı onlarda bile yok, Çünkü üretici şirket mayayı oluşturan bakterilerin genetik kodlarını bir kez kullanıma göre ayarlamış. Yani hazır yoğurdu maya olarak kullansak bile aynı kıvamda yoğurt olmuyor.
Bir de şimdilerde moda oldu bütün hazır yoğurt kaplarında “Doğal Yoğurt” yazılıyor. Bu ifade bir aldatmaca değil midir? Tarih boyunca doğal olmayan yoğurt olmuş mu ki?
Ayrıca yasal olmadığı halde birçok firmaların üretimin hızını ve kıvamını artırmak için jelatin kullandıkları ve bunu etiketlerinde açıklamadıkları için hazır yoğurtlar risk oluşturmaktadır.
Test sonuçları korkutucu
Gaziantep Tarım İl Müdürlüğünün piyasada satılan yoğurtlarda jelatin katılıp katılmadığına dair yaptırdığı testlerde 10 markanın 8’inde jelatin kullanıldığı tesbit edilmiştir.
Hazır yoğurtlara, kıvam artırıcı olarak genetiği oynanmış nişasta eklenir.
- Bazı firmalar hazır yoğurdun maliyetini azaltmak için sütün içindeki yağı alarak yerine margarin ekliyorlar.
- Yoğurda, şeker veya kanserojen olduğu bilinen Aspartam, Sakkarin gibi tatlandırıcılar ilave ediliyor.
- Hazır yoğurt üreticileri, bakanlığa baskı yaptı. Gıda Kodeksi Komisyonu da karar verdi. Karar, 16 Şubat 2009’da Resmi Gazete’de yayımlandı. Yoğurda yüzde 12 katı madde konulması şartı kaldırıldı. Ayrıca süt proteini miktarı da yüzde 4’den yüzde 3’e indirildi. Sadece ekşiyen, kesilen ve kaymak bağlayan süt ve yoğurtları tüketiniz (tabi bulursanız).
30 kiloyla dünyanın en çok tüketeniyiz
Türkiye, yılda kişi başına 30 kiloyla dünyada en çok yoğurt tüketilen ülke konumunda. Piyasada, üretilen yoğurtların imal tarihleri ile son kullanma tarihleri arasında büyük bir aralık da bulunmakta. Bazı markalarda bu süre 7 gün iken bazı markalarda ise 1-1,5 aya kadar çıkabilmekte. Klasik yoğurdun dayanma süresi ise en fazla 4-5 gün.
Her yıl 163 bin kanser tanısı
Türkiye’de her yıl 96 bini erkek, 67 bini kadın olmak üzere yaklaşık 163 bin kişiye kanser tanısı konuyor.
Erkeklerde en sık görülen kanser türü, akciğer ve prostat kanseri olurken, yılda erkeklerde tütün ve tütün ürünlerine bağlı gelişen yaklaşık 27 bin 700 kanser vakası tespit edildi. Kadınlarda da en sık meme kanseri görülürken, 1 yılda yaklaşık 17 bin kadına meme kanseri teşhisi konuldu. Obeziteye bağlı gelişen kanserlerin sayısı da yaklaşık 6 bin olarak açıklandı. Hem erkeklerde hem de kadınlarda bağırsak kanseri en sık görülen üçüncü kanser türü oldu. Çocukluk çağı kanserlerinde ise en sık görülen kanser türünün lösemi olduğu tespit edildi. Kanser, 2015 yılında 49 bin 946 erkek, 27 bin 22 kadının ölümüne neden oldu. Gırtlak, soluk borusu, bronş ve akciğerin kötü huylu tümörü 20 bin 388 erkeğin, meme kanseri 3 bin 853 kadının ölümüne yol açtı. Sağlık Bakanlığı Dr. Abdurrahman Yurtarslan Ankara Onkoloji Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Berna Öksüzoğlu, kanserin dünyada birinci ölüm nedeni olduğunu belirterek belirterek “Kanser, Türkiye’de de kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada ölüm nedeni” dedi.

Vertigoya derman sirke ve zencefil

Vertigoya derman sirke ve zencefil

BAŞ DÖNMESİ VE DENGE BOZUKLUĞU İLE BELİRTİ VEREN VERTİGO HASTALIĞI HEMEN HERKESİ ETKİLEYEBİLİYOR. CİDDİ SORUNLARA YOL AÇAN BU RAHATSIZLIK İÇİN UZMANLAR, ELMA SİRKESİ, ZERDEÇAL, ZENCEFİL VE ISPANAK ÖNERİYOR.

Baş dönmesi, kontrol kaybı ve oryantasyon bozukluğu olarak adlandırılan vertigo kulak çınlaması, duyma kaybı, yürüme güçlüğü, bilinç bozukluğu ve denge kaybı olarak belirti veriyor. Uzmanlar tedavi sonucu netleşen vertigo çeşidine göre bitkisel tedavi metotları sunuyor:
KANSIZLIKTAN OLUŞAN:
Kansızlığa kırmızı et ve sığır karaciğeri çok iyi gelir. Demir içeren gıdalar tüketmesi gerekmektedir. Ispanak ve kereviz bolca yenebilir. Kırmızı pancar da etkili bir yiyecektir. Pancarı haşlayıp suyunu sabah öğlen ve akşam bir bardak içmelisiniz.

KULAK NEDENİYLE:Karayılan otu birebirdir. Günde sadece 1 bardak içilmelidir. 10 gram karayılan otunu 1 su bardağı suyun içerisine konularak, 5 dakika kaynatılır. Demleyip ılıttıktan sonra içilir.

MS HASTALIĞI NEDENİYLE:Alkol ve sigara bırakılmalı. 3 beyazdan (şeker, un, tuz) tamamen uzak durulmalı. Sabah ve akşam olmak üzere 1 su bardağı zerdeçal çayı içmek faydalıdır. Ayrıca çayınıza yarım limon sıkın.

SEBEP MENİER HASTALIĞI İSE:
Toz halindeki çörek otunu, 1 tatlı kaşığı saf süzme balla karıştırıp yiyin. Her sabah aç karnına bu yapılmalı. Bir bardak sütün içerisine 1 yemek kaşığı zencefil ve karanfil ekleyip ısıtın. Her akşam uyumadan önce için. Diğer yöntem ise 1 yemek kaşığı toz bektaşi üzümünü ile 1 kaşık kişniş tohumunu karıştırın. Bir bardak sıcak suyun içerisinde sabaha kadar bekletip için.

ELMA SİRKESİ:Baş dönmesinin nedeni kan basıncı ya da kan şekerindeki dengesizlik olursa, elma sirkesiyle buna çözüm bulabilirsiniz. İçeriğinde sitrik asit, mineral, vitamin, asetik asit, amino asit ve doğal enzimler bulunan elma sirkesi çok sayıda derde deva olabilir. Günde 2 defa ballı elma sirkesi içerek baş dönmesinden kurtulabilirsiniz.

PAPATYA:Yatıştırıcı özelliği olan bu bitki, hastalarda olan mide bulantısına ve baş dönmesine iyi gelir. 1 su bardağı kaynamış suyun içine, 1 tatlı kaşığı papatya koyarak demleyin. Bunu her gün içerek vertigo nedeniyle oluşan baş dönmesinden kurtulabilirsiniz. Özellikle stresi azaltan, sindirimi rahatlatan papatya, hastaların baş dönmesi yakınmalarını azaltır. Ayrıca nane, kereviz, yeşil çay, ökse otu, kabak gibi bitkilerde baş dönmesine iyi gelir.

ZENCEFİL:Özellikle taze zencefil baş dönmesi tedavisinde etkili olan doğal şifalı bitkilerin içinde en önemlisidir. Bunun için 3 su bardağı kaynamış suyun içine, birkaç parça taze zencefil atın. Kısa sürede kaynatarak demlenmeye bırakın. Çayı süzerek, her gün 3 defa içmek etkili olur.
GİNKGO BİLOBA:
Antioksidan ve anti inflamatuar etkisi olan bu bitki, vertigo dışında başka rahatsızlıklar içinde etkili olur. Bunun hap şeklinde hazırlanmış şekilleri vardır. Bunların kullanımı kulakta basıncı dengeleyerek, baş dönmesi etkisini giderir. Fakat hamile ve emziren kadınlara önerilmemektedir.

ALMAN PAPATYASI:
Çok sayıda rahatsızlığa iyi gelen bu şifalı bitki, içeriğindeki partenolit gibi kimyasal bileşenlerle vertigo etkilerinin giderilmesinde faydalı olur. İster çay olarak içebilir, isterseniz hap olarak hazırlanmış uygulamalardan faydalanabilirsiniz.

Hangi ilaçla hangi besini tüketmemeliyiz? Penisilin türevi antibiyotikleri meyve suları, kafein, domates gibi asitli besinlerle kullanmayın. Asitli besinler mide asidini artırır. Bu da mide hasarına yol açar. Böylece ilacın etkisi azalmış olur. Kalsiyum içeren yiyecek ve vitaminler (süt, yoğurt) ve demir içeren mineralleri, tetrasiklin adlı antibiyotik kullanırken tüketmeyin. Kansızlık tedavisinde kullanılan demir ilaçları ile kalsiyum zengini süt ve süt ürünleri, pekmez, susam, fındık, fıstık, kurutulmuş meyveler, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeleri aynı anda kullanmayın. En az 2 saat sonra tüketin. Bu besinler demir emilimini engeller ve tedaviden sonuç alınamamasına sebep olur. İdrar söktürücü diüretik ilaçların triamterene içerenleri, böbreklerden potasyum atımını bloke eder. Potasyum artışı ise düzensiz kalp atımına sebep olur. Bu nedenle triamterene içeren diüretiklerle birlikte potasyum zengini muz, kayısı, turunçgiller, patates gibi besinler tüketilmemeli. İdrar söktürücü kalsiyum kanal blokerleri ile birlikte greyfurt suyu tüketmeyin. Greyfurt suyu ilacın vücutta dağılmasını önler ve kan düzeyini yükseltir. Böylece ilacın etkisi artar ve zehirlenmeler meydana gelir. Ağrı kesiciler, mide rahatsızlıklarına neden olabilir. Herhangi bir besinle veya özellikle süt ile beraber bu tür ilaçları kullanabilirsiniz. Özellikle antidepresan ilaçlar kullanılırken besin alımında çok dikkatli olunması gerekiyor. Bu tür ilaçlarla tüketilen bazı besinler kişiyi ölüme kadar götürebiliyor. "Eski peynir, fermente edilmemiş sosis, sucuk, incir, bakla, lahana turşusu, soya sosu, tavuk veya dana ciğeri, tiramin proteini zengin besinlerdir. Bu besinler, asla antidepresan ilaçlar kullanılırken tüketilmemelidir. Tiramin, kan basıncını ölümcül seviyeye çıkarabilir. Baş ağrısına, kusmaya hatta ölüme sebep olabilir. Ayrıca göğüs ağrısı, ense sertliği, yüksek ateş, terleme ve taşikardiye (kalbin atım sayısının 100'ün üstünde olması) de neden olabilir. Kolesterol düşürücü ilaçlarda greyfurt suyu içilmemesi gerek. C vitamini ilacı kullanan kişinin, aynı anda süt ve süt ürünleri almaması gerekir.

kürler.. anal fistül...Öncelikle 5 yemek kaşığı ısırgan otunu 1 bardak su ile kaynatın. Ortalama 10 dakika kadar ısırgan otunu kaynar suda haşlayın. Isırgan oto lapa hale gelecektir. Bir tülbent ile süzdüğünüz ısırgan otunu makat bölgenize 15 dakika ile 1 saat duracak şekilde bastırınız. Haftada 3 kez bu işlemi tekrar etmeniz gerekmekte. Özellikle içerideki iltihabı temizleyecek ve içeride bulunan şişlikleri indirecektir. İşlem sonrasında içeride bulunan apsenin patlaması ile kan çıkabilir. Bu durumda korkulacak bir durum yoktur.Bu bitkisel yöntem sayesinde Ortalama 2 hafta içinde Anal Fissür’den kurtulacaksınız

Sibel Öz Hemoroıdle karıstırmayalım
1

İncir Yaprakları Diyabete Doğal Çözüm olabilir mi? Diyabete karşı tüm umutları yitirmişken, her şey böyle değişti; DİYABETİ NASIL YENDİM?

İncir Yaprakları Diyabete Doğal Çözüm olabilir mi?
Diyabete karşı tüm umutları yitirmişken, her şey böyle değişti; DİYABETİ NASIL YENDİM?
Yapılan araştırmalarda incir yaprağı ekstresinin şeker hastalarında kan glukoz değerinin önemli ölçüde düşürdüğü, insülin kullanan şeker hastalarında daha az insulin dozuna ihtiyaç duyduğunu göstermiştir. Bu şekilde ilaç yan etkilerinin de azalmasını da sağlıyor. Bunun haricinde incir yaprağı ekstresinin kullanımında tokluk kan şekerinin de kontrol altında tutulabileceğini göstermiştir.
6 Yıl boyunca doktorum bana insülin kullanıp kan şekerini normale çevirmem gerektiğini söyledi ve daha farklı birçok ilaç kullanarak diyabet hastalığının yüzünden birçok sıkıntı yaşadım.
Arkadaşlarımın beni bir şifacıya yönlendirmesi sayesinde, her şey çok değişti. Bana önerilen bu doğal çay sayesinde diyabetten artık kurtuldum.
İncir yaprakları, kandaki glükozu astrenjan ve düzenleyici özellikleri ile doğuya özgü şifa tariflerinde çok iyi bilinir, bu nedenle diyabetin doğal tedavisine takviye olarak çok önemli bir yer kaplar.
Muhtemelen insanların çoğu incir ağaçlarının çok faydalı besinlere dahil olduğunu bilmiyordur. Ancak bu faydayı sadece çok lezzetli ve sağlıklı meyvesi vermez, ayrıca yaprakları da sağlığımız için çok değerlidir.
İNCİR YAPRAKLARI VE DİYABET
İncir yaprakları yüksek miktarda doğal insülin içerir, bu nedenle yaprağını tüketmek, insülin enjekte etme ihtiyacını azaltır. Şeker hastalığı – diyabet olanlar için mükemmel doğal bir yöntem olabilir.
İncir Yaprağı Çayı Nasıl Yapılır?
İncir Yaprakları Çayı: Üç incir yaprağını yarım litre suda koyun ve 15 dakika kaynatın. İçme suyu olarak kullanın, bir ay içinde sonuçları görmeye başlayacaksınız.
Bu çayın iyi geldiği başka kullanım alanları:
Trigliseritlerin seviyesinin düşürülmesinde incir yaprakları:
İncir yaprakları vücuttaki trigliseritlerin seviyesini düşürür, bu nedenle düzenli olarak tüketilmesi gerekir; bu da kalp krizi ve obeziteyi önler.
Ülsere karşı incir yaprağı
Ülser karşısında iyi bir çare olarak; incir yapraklarını çiğneyin ve ortaya çıkan suyu yutun.
İncir bolca lif içerir
İncir, en çok lif içeren meyvelerden biridir bu yüzden onu tüketmek sindirim sistemine faydalı olacaktır. Öte yandan, vücudumuzun sindirim sistemini hızlandırdığı için, obez insanların veya kilo vermek isteyenlerin de tüketmesi önerilir. Aynı zamanda kabızlığa karşı mücadele eden doğal bir müshildir.
Bronşit
İncir yapraklarıyla, bronşit, astım ve diğer solunum yollu hastalıkları için evde hazırlanabilecek iyi bir tedavi olacaktır.
Kan basıncı
Lif, önemli miktarda potasyum kaynağı olup, aynı zamanda kan basıncını kontrol altına alabilecek mineral yuvasıdır, bu nedenle bu meyveyi hipertansiyon hastalarının da tüketmesi önerilir.
Çalışmalar incirlerin antioksidan özelliğe sahip olduğunu göstermiştir. Vücuttaki bu bileşenlerin artmasını sağlamak için her gün iki orta boy kuru incir tüketin.
Kemik Değerleri Yoğunluğu
İncir ayrıca vücudumuz için iyi bir kalsiyum deposudur ve kemik yoğunluğunu da destekler. Kemikleri güçsüzleştiren idrar yoluyla atılan kalsiyum kaybını önler. Bu özelliğiyle de kemikleri büyük ölçüde etkilenen menapoza girmiş kadınların özellikle tüketeceği önemli bir meyve haline gelir.
O zaman, bu lezzetli meyveyi gündelik beslenmemize dahil etmeye başlıyoruz. Mutlu olun vebu meyve ve yapraklarından vücudunuzun yararlanın. https://www.facebook.com/KontorluTV?fref=gh&hc_location=group&__tn__=%2CdC-R-R&dti=265342760799625
Turgut Ünver'in fotoğrafı.
Turgut Ünver

Kendisi Kadar Kabuğu da Faydalı! İşte Ceviz Kabuğunun Faydaları

Kendisi Kadar Kabuğu da Faydalı! İşte Ceviz Kabuğunun Faydaları
Afiyetle yediğimiz yemişlerden biri olan ceviz, adını cevizgillerden oldukça uzun ömürlü, kalın gövdeli, son derece değerli bir tür olan ağacından alıyor. Türkiye’nin hemen her köşesinde yetişen ve beğeniyle tüketilen cevizin insan sağlığı üzerindeki yararları saymakla bitmiyor. En az içindeki meyvesi kadar yararlı olan ceviz kabuğu ise çoğu zaman meyvesinin gölgesinde kaldığı için atılıyor. Fakat ceviz kabuğunun faydaları da şaşırtıcı derecede fazla!
Tatlı ve ekmek yapımında sıklıkla kullanılan cevizin faydaları, ceviz suyunun faydaları ve ceviz reçelinin faydalarına daha önceki yazılarımızda yer vermiştik. Şimdi ise sıra her bir zerresiyle fayda sunan ceviz kabuğunun yararlarında! Peki gün içinde tüketmekten büyük keyif aldığımız atıştırmalıklardan biri olan cevizin kabuğu sağlığımıza etkileri neler?
Ceviz, içeriğindeki protein, Omega 3, Omega 6 yağ asitleri, kalsiyum, demir, çinko, fosfor, magnezyum, selenyum, manganez mineralleri, A, B1, B2, B6, C vitaminleri ve lifli yapısı ile hayatımıza son derece önemli bir yere sahip. Buna benzer şekilde, yaş ya da kuru fark etmeksizin her hali ile oldukça yararlı bir besin olan cevizin kabuğu da meyvesi kadar önemli kazanımlar sağladığını savunmak mümkün.
Üstelik hem meyvesini saran zar yapısına sahip iç kabuğun hem de meyvenin dış etkenlerden korunmasını sağlayan dış kabuğun tüketilmesi, insan sağlığını olumlu yönde etkileyebiliyor. O halde gelin, meyvesi kadar popüler olmayan ceviz kabuğunun herkes tarafından bilinmeyen şaşırtıcı etkilerini birlikte inceleyelim.
Ceviz hakkında önemli bilgiler içeren Ceviz Kalori Ne Kadar? başlıklı yazımıza göz atarak cevizin kalori değeri ve bilmenizde yarar olan diğer önemli etkilerini öğrenebilirsiniz.
Cilt Bakımına Destek Olur
Ceviz kabuğunun en yaygın bilinen faydaları arasında cilde olan pozitif etkilerini sayabiliriz. Bu doğrultuda kozmetik sektöründe kullanımına sıklıkla başvurulan cevizin kabuğu; cildin nemlendirilmesi, parlaklığının geri kazandırılması, cilde gerekli besinlerin sağlanması, aknelerin giderilmesi gibi önemli noktalarda avantajlar sunuyor.
Özellikle sivilce ve cilt lekelerine iyi gelen ceviz kabuğundan yararlanmak için yaş veya kuru ceviz kabuklarını suda 10 dakika kaynatıp cildinize uygulayabilirsiniz. Ayrıca yeşil haldeki ceviz kabuğunun suyunu çıkararak cildinize sürdüğünüzde sivilcelerden ve lekelerden hızlı bir şekilde kurtulabilmeniz de mümkün.
Saç Tellerinini Kuvvetlendirir
Saç bakımında da yaygın olarak kullanılan ceviz kabuğu, kozmetik firmalarının özellikle şampuan yapımında yararlandığı bir malzeme olarak karşımıza çıkıyor. Saçların sağlığını kazanıp gürleşmesini sağlayan ceviz kabuğu, en çok saç dökülmesi şikayetleri olan kişilerin imdadına yetişiyor. Eğer sizin de saçlarınız zayıfsa ve dökülmelerden şikayetçiyseniz, saçlarınızı güçlendirmek için evde kolaylıkla hazırlayabileceğiniz ceviz kabuğu kürlerini uygulayabilirsiniz.
Bu anlamda, 20 adet ceviz kabuğunu 4 su bardağı dolusu suda yaklaşık 15 dakika kaynatabilir ve soğuduktan sonra suyu özenli bir şekilde süzebilirsiniz. Ardından elde ettiğiniz bu ceviz kabuğu suyu ile saçlarınızı yıkayıp etkilerini gözlemleyebilirsiniz. Düzenli uygulamada saç dökülmelerinin hızla azaldığına şahit olabilirsiniz.
Ek olarak, beyaz saç görünümünü azaltmada etkili olan ceviz kabuğunun adeta doğal bir saç boyası olduğu rahatlıkla savunulabilir. Bu noktada taze cevizin yeşil kabuğundan yararlanabilir ve 20 adet yeşil ceviz kabuğunu 1 litre suda kaynatıp soğuduktan sonra saçlarınızı bu su ile yıkayabilirsiniz. Bu kürü düzenli olarak kullandığınızda zamanla saçlarınızdaki beyazların kestane rengine dönmeye başladığını görebilmeniz mümkün.
Sindirim Sistemini Düzenler
Ceviz kabuğu faydalarından biri de sindirim sistemi üzerindeki olumlu etkileridir diyebiliriz. sindirim sistemindeki bozuklukları gidermede önemli bir rol oynayan ceviz kabukları, sağlıklı bir sindirim sisteminin olası rahatsızlıklara karşı korunmasını da sağlar. Meyvesi gibi lifli bir yapıya sahip olan ceviz kabuğu, suda kaynatılıp tüketildiğinde bağırsak hareketlerini düzenler ve sindirim sorunlarının kısa sürede sonlanmasına önayak olur.
Bu sayede metabolizmanın hızlanmasını da sağlayan ceviz kabuğu suyu, kilo vermeyi de tetikler. Eğer siz de fazla kilolarınızdan kurtulmak istiyorsanız düzenli olarak ceviz kabuğu suyu tüketmeniz işinizi kolaylaştırabilir.
Ağız Hijyeni Sağlar
Göz ardı edilmemesi gereken ceviz kabuğunun faydalarından bir diğeri de ağız temizliği. Dolayısıyla hem sosyal hayat için hem de genel sağlık açısından son derece kritik bir öneme sahip olan ağız hijyenini sağlamada ceviz kabuğu küründen destek alabilirsiniz. Ceviz kabuğu kürü, ağız kokusuna neden olan birtakım sorunların ortadan kalkmasına da yardımcı olabilir.
Bu doğrultuda için 5-6 ceviz kabuğunu 1 su bardağı dolusu kaynar suda bir süre beklettikten sonra bu su ile dişlerinizi fırçalamanız yeterli olacaktır. Diş ve diş etlerinin temizliğini sağlayan ceviz kabuğu kürünü genel bir ağız hijyeni için gargara yaparak da kullanabilirsiniz. Ancak gargara yaptıktan sonra bu suyu kesinlikle yutmamalısınız. Aksi halde suyla birlikte yuttuğunuz bakteriler sağlığınızı olumsuz yönde etkileyebilir. Öte yandan bu kür sayesinde ilerleyen zamanlarda ağızda oluşması muhtemel sorunların önüne de geçebilirsiniz.
Besleyicidir
Ceviz meyvesi kadar ceviz kabuğu da insan vücudu için oldukça besleyicidir. Cilt, saç ve pek çok açıdan besleyiciliğini daha önceki maddelerde gördüğümüz ceviz kabuğu, günlük vitamin ve mineral ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayabilir. Buna benzer şekilde iştahı düzenleme özelliği de bulunan ceviz kabuğundan en yüksek verimi alabilmek için evinizde veya işinizde çayını hazırlayıp dilediğiniz zaman tüketebilirsiniz.
Elbette meyvesi gibi ısırılarak yenmeyen ceviz kabuğunun çayını hazırlamak için ilk olarak tüm kabukları sudan geçirin ve tozlardan arındığından emin olun. Daha sonra tencerede veya demliğe kabukları koyup üzerine de kaynar su ekleyin. Yaklaşık 1 saat bu şekilde beklettiğiniz ceviz kabuklarını süzün ve elde ettiğiniz çayı ister soğuk ister sıcak şekilde istediğiniz gibi tüketin.
Çayı tatlandırmak için doğal bal ve çubuk tarçın kullanabilirsiniz. Böylece ceviz kabuğu çayından daha fazla fayda sağlayabilmeniz de söz konusu olabilir. Ceviz kabuğu çayınızın tamamını tüketemeyeceğinizi düşünüyorsanız kavanozlarda 4-5 gün saklayabilirsiniz. Ancak çayınızın erken bozulmasını önlemek için kavanozların kapaklarını sıkıca kapattığınızdan emin olmanızda yarar var.
Bağışıklık Sistemini Güçlendirir
Ceviz kabukları iyi birer antioksiden kaynağıdır. Bu yönüyle birçok hastalığın önüne geçilmesi için güvenle kullanılabilir. Soğuk algınlığından kansere kadar pek çok hastalığa karşı kalkan görevi gören ceviz kabuğu, bağışıklığı güçlendirerek direnç kazanmanıza yardımcı olur. Bu anlamda, siz ve sevdiklerinizin hastalıklara karşı dayanıklı olmasını sağlamak için ceviz kabuğu suyu tüketmeniz işinizi kolaylaştıracaktır. Hatta çayını hazırladığınız ceviz kabuğunu her gün bir fincan kadar tüketerek bağışıklık sisteminizin güçlenmesine katkıda bulunabilirsiniz.
Görüldüğü gibi birçok konuda sağlığın anahtarı olarak görülebilecek cevizin kabuğu da en az kendisi kadar faydalı. Bu nedenle günlük beslenme düzeniniz içinde ceviz kabuğuna mutlaka yer vermenizi tavsiye ederiz. Ayrıca çocuklarınızın sağlıklı gelişimini desteklemek için de ceviz kabuğu küründen yararlanabilirsiniz.

Yoğun stres altında olan, depresyon, panik atak gibi problemler yaşayan insanlarda göğüste başlayıp sırt ve sol kola yayılan ağrılar görülebilir.

Yoğun stres altında olan, depresyon, panik atak gibi problemler yaşayan insanlarda göğüste başlayıp sırt ve sol kola yayılan ağrılar görülebilir.
Göğüs ağrıları, özellikle göğsün sol üst kısmında hissedilen ağrılar bir kalp probleminin öncü belirtisi olabileceği için mühimdir. Fakat göğüs ağrılarının çoğunun kalpten kaynaklanmadığını da unutmayın. Bu ağrıların önemli bir bölümü, kalp ağrısıyla karıştırılan sinirsel ağrılardır.
Özellikle yoğun stres altında olan, depresyon, panik atak gibi problemler yaşayan insanlarda göğüste başlayıp sırt ve sol kola yayılan ağrılar görülebilir. Eğer göğüs ağrısına ellerde, ayaklarda ve yüzde uyuşma, çarpıntı, ağız kuruluğu, el titremesi, baş dönmesi gibi belirtiler de eşlik ediyorsa, ağrının kalp ile ilgili değil sinirsel olma ihtimalini göz önüne alın.
Ağrının, göğüsteki bir bölgede, hatta tam meme üstünde, neredeyse parmakla gösterilecek kadar küçük bir alana yerleşmiş olması ve ağrıya sık nefes alıp verme, bulunulan ortamın dar gelmesi, nefes darlığını taklit eden bir hava açlığının da eşlik etmesi de problemin sinirsel kaynaklı olabileceğini akla getirmelidir.
Göğüs ağrısına taşikardi ataklarının, kalbin neredeyse yerinden fırlayacağı duygusunu veren çarpıntı nöbetlerinin, sıkıntı, fenalık hissi ve ölüm korkusu gibi işaretlerin eşlik etmesi sorunun psikolojik kökenli olabileceğini düşündürür.
Ayrıca, bu hastaların çoğu daha önceden de bu tip ağrılar, çarpıntı, nefes darlığı atakları yaşamış ve oldukça detaylı kalp incelemelerinden geçirilmişlerdir.

Romatizmal Ağrılarda Doğal ve Bitkisel Tedaviler.Romatoid Artrit.

Romatizmal Ağrılarda Doğal ve Bitkisel Tedaviler.Romatoid Artrit.
Hastalarda, tutulan eklemler ağrılı, kızarık ve şiştir. Birden fazla eklemde aynı anda tutulum görülür. İlerleyen safhalarda, el ve ayak eklemlerinde deformiteler (Yapısal bozukluklar) oluşur.
Romatoid Artrit, bir “Otoimmün Hastalık”tır. Bağışıklık sisteminin yanlış ve aşırı cevabından kaynaklanır. Bağışıklık sistemi, eklem dokusunu yabancı doku gibi algılar ve eklem dokusunu oluşturan bileşenlere karşı antikorlar geliştirir. Bu yanlış cevabın neden kaynaklandığı bilinmemektedir.
Hastalar şiddetli eklem ağrıları, hareket güçlüğü, sabah sertliği gibi yaşam şartlarını zorlaştıran şikâyetlerden mustariptir.
Hastalığın tedavisinde, uzun süreli kortizon, ağrı kesiciler ve özellikle Aspirin kullanımı; gereken hastalarda bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar kullanılması yaygın modern tıp yaklaşımıdır. Bunun yanında hastalara Fizyoterapi uygulanması gereklidir. Kullanılan tüm ilaç tedavileri son derece fazla yan etkileri olan ve uzun süre devam edilmesi gereken tedavilerdir. Sadece bu tedavileri kullanmak bile ciddi sağlık problemleri yaratmaktadır. Örnek vermek için Romatoid Artrit tedavileri içinde en masumu olan ağrı kesicilerden bahsedelim: ABD’de her yıl, 20.000 kişi, ağrı kesicilerin yan etkileri yüzünden hastaneye yatmakta ve bunların 2.600’ü ölmektedir. Kortizon ve bağışıklık sistemini baskılayıcı diğer ilaçların yarattığı yan etkiler ve tahribat, tahmin bile edilemeyecek boyutlardadır.
Tüm bu kuvvetli ve yan etkileri fazla tedavi ajanlarına rağmen, Romatoid Artrit ilerleyici ve saldırgan bir hastalıktır. Hastalığın kullanılan agresif tedavilerle tedavi edilememesi ve ilerleyişinin durdurulamaması, tedavilerin yarattığı yan etkilerin nelere mal olduğu sorusunun sorulmasına yol açmıştır.
Çeşitli tıbbi çalışmalarda, uzun dönemli kullanılan klasik ilaç tedavisinin hastaların yararına olmadığı gösterilmiştir. İlaçların yan etkileri bir yana, hastaların ilaçlara verdiği cevabın da zamanla azaldığı gözlenmiştir.
Hastalığın ilerleyici ve saldırgan gelişimi ile beraber klasik ilaç tedavisinin uzun dönemdeki etkisizliği, alternatif doğal tedavilerin daha fazla önem kazanmasına yol açmıştır.
Şimdi Romatoid Artrit tedavisinde doğal ve bitkisel tedavileri kısaca özetlemeye çalışalım:
Beslenme Tedavileri:
Romatizmal hastalıkların artışının altındaki en önemli sebep beslenmenin bozulması ve besinlerde kullanılan kimyasal katkı maddeleridir.
Beslenme bozuldukça gıda intoleransı ciddi bir sorun olmaya başlamıştır. Tüm otoimmün hastalıklarda gıda intoleranslarını sorgulamak gerekir. Gıda intoleransları denilince akla gelen en önemli ve yaygın durum, glutene karşı olan intoleranstır. Bu kitapta uzun uzun anlattık. Gluten intoleransları, diyabetin, Çölyak hastalığının, otoimmün hastalıkların arkasında yatan sebeptir.
Bir romatizma hastasını gluten intoleransını göz ardı ederek tedavi etmek mümkün değildir. Öncelikle hastanın beslenmesi düzenlenmelidir. Ancak günümüzde hekime başvuran romatizma hastalarının hiçbirinin beslenmesiyle ilgilenilmez. Hiçbir doktor beslenme anlatmaz, ne yersen ye derler. Oysa, romatizma hastası glutenden, buğdaydan, hazır mayadan uzak durmalıdır. Gıda intoleranslarında en önemli iki faktör gluten intoleransı ve hazır maya intoleransıdır. Bunlar gizli intolerans yaparlar. Eğer bir gıdaya karşı intoleransınız varsa, bilir ve söylersiniz. “Ben domates yediğim zaman dokunuyor” diyebilirsiniz. Ama gluten ve hazır maya öyle değil. Bu ikisi her türlü gıdanın içinde katkı maddesi olarak bulunduğundan farkında bile olmadan yersiniz. Glutene ya da hazır mayaya intoleransınız olduğundan haberiniz bile olmaz. Romatizmada bu ikisi son derece tehlikelidir.
Kelle paça unutuldu, sağlık bozuldu
Bizim yeme içme kültürümüz, geleneksel beslenme biçimimiz bozuldu. Kuşaktan kuşağa, anadan kızına aktarılan o kıymetli bilgiler, tarifler, usuller unutulmaya başlandı.
Romatizma hastalığının en önemli sebeplerinden bir tanesi beslenmeyle alınan kollajenin azalmasıdır. Kollajen, bağ dokunun ana maddesidir. Kollajen olmadan insan vücudunun sağlıklı, diri, dinç ve ayakta kalabilmesi mümkün değildir. Kollajenin az alınmasının sebebi, kollajen içeren gıdaların az tüketilmesidir. Peki, hangi gıdalar kollajen içerir? Paça, et suyu, kemik suyu, kemikli et. Eskiden yemekler hep kemikli etle yapılırdı. Şimdi kemikli et alan yok, herkes kuşbaşı veya kıyma alıyor. Paçayı içen kalmadı, paçacılar bir bir kapanıyor. Paçayı içen yoksa kollajen alan da yok demektir bu. Kemik suyu da hakeza öyle. Herkes evinde kimyasal katkı maddeli, monosodyum glutamatlı bulyonları kullanıyor. O bulyonların faydalı mı, zararlı mı olduğunu sorgulayan yok! Yemeklerinize lezzet adına zehir koyuyorsunuz.
Bizim anneannelerimiz, babaannelerimiz evlerinde düzenli olarak işkembe, kelle, paça yaparken annelerimiz bu çorbaları yapmayı neredeyse unuttu. Biz içmedik - bu gelenekten koptuk -, çocuklarımıza da içirmedik. Neyse ki, son senelerde kemik suyu, paça çorbası gibi ilaç yiyeceklerin kıymeti yeniden anlaşılmaya başlandı.
Dolayısıyla, romatizmal hastalıklardan korunmak için öncelikle kollajenden zengin beslenmek gerekir. Her yemeğin içine kemik suyu konmalı, et kemikli pişmeli; bunlar son derece mühim. Evde kemik suyu hazırlayıp küçük kâğıt bardaklarla buzluğa kaldırırsanız bütün yemeklerinize ilave edebilirsiniz.
Hazır mayayı hayatınızdan çıkarın
Hazır maya bağırsak geçirgenliğini bozduğu için gıda intoleranslarını da açıyor. Gıda intoleransları romatizmanın altında yatan en önemli sebeptir. Romatizmal hastalıkların tamamında hastada gıda intoleransı varmış gibi değerlendirmek ve buna göre önlem almak gerekir. Beslenme buna göre düzenlenmelidir. Bu son derece mühim bir konudur.
Hazır mayadan uzaklaşmak son derece kolaydır. Açma, paskalya çöreği, simit gibi mayalı pastane ürünlerinde; ekmek ve pide gibi fırın ürünlerinde, pizzada, sokak simidinde hazır maya bulunur. Bunlardan uzak duracaksınız.
Peynirlerin çoğunda hazır maya bulunur. Hazır mayayla yapılmış peynirden uzak duracaksınız. Şirden mayalı peynir tüketmek gereklidir. Bu çok önemli bir konu. Peynir bir de ayranla kestirilerek yapılabilir. O zaman da ev usulü yoğurtla olmalı, hiçbir zaman hazır yoğurt kullanılmamalı.
Turşunu kur, yoğurdunu mayala, romatizmadan korkma
Romatizmal hastalıklardan korunmanın yolu probiyotikleri takviye etmekten geçer. Probiyotikleri takviye etmeden, romatizmal hastalıklardan korunabilmek veya bunları tedavi edebilmek mümkün değildir. Dolayısıyla, bol bol probiyotik gıda alınması gereklidir. Ev turşusu, ev yoğurdu, mandıra yoğurdu, kefir, doğal mayalanmış sirke, şıra, tükenmez, doğal mayalanmış peynir, çökelek probiyotik gıdalardır.
Bitkisel Tedaviler:
Bitkisel tedaviler, romatizma Romatoid Artrit üzerinde etkili olan bitkilerden bazıları şöyle sıralanabilir:
Isırgan: Son derece kuvvetli yangı ve ağrı giderici etkisi vardır. Güvenli bir bitkidir.
Kuşburnu: Yangı gidericidir ve yüksek miktarda C vitamini içerir.
Papatya: Yangı giderici ve sakinleştiricidir.
Zencefil: Kuvvetli yangı gidericidir. Mide bulantısını giderir.
Zerdeçal: Kuvvetli yangı giderici özelliği yanında, Karaciğer üzerinde kuvvetlendirici ve kan yağlarını düşürücü etkisi vardır.
Meyan kökü: Yangı gidericidir.
Romatizmal Hastalıklarda Etkili Olan Bitki Çayları
Ağrı Giderici Çay:
Isırgan Yaprağı: 1 tatlı kaşığı
Kuşburnu: 1 yemek kaşığı
Tane karabiber: 1 tatlı kaşığı
Papatya: 1 tatlı kaşığı
Zencefil: 1 çay kaşığı
Porselen bir demlikte üzerlerine 200 cc. kaynar su konularak 5 dakika demlenir, 1 tatlı kaşığı bal ilave edilerek içilir.
Romatizma İçin Günlük Çay:
Zerdeçal: 1 çay kaşığı
Meyan kökü: 1 tatlı kaşığı
Isırgan yaprağı: 1 tatlı kaşığı
Lavanta: 1 tatlı kaşığı
Elma: Çeyrek elma, kabuklu olarak ince doğranmış.
Porselen bir demlikte, üzerine 200 cc. Kaynar su ilave edilerek 5 dakika demlenir, 1 tatlı kaşığı bal ilave edilerek günde 3 bardak içilir. Her seferinde taze olarak hazırlanır.
Ağrılı Eklemler İçin Ağrı Giderici Yakı:
Dulavrat otu: 1 yemek kaşığı
Isırgan otu: 1 tatlı kaşığı
Kırmızı acı biber – Arnavut biberi: 1 yemek kaşığı
Karanfil: 1 tatlı kaşığı
Zencefil: 1 yemek kaşığı
Bal: hakiki petekli bal, peteği ile birlikte.
Bal haricinde tüm bitkiler büyük bir havanda iyice dövülür. En son petekli bal ilave edilir, tamamiyle özleşene kadar bir süre daha dövülür.
Elde edilen macun, uygulanacak eklem büyüklüğünde bir gazlı bez üzerine yayılır.
Ağrılı eklem üzerine konularak sarılır, 1 saat boyunca tatbik edilir.
1 saatin sonunda yakı çıkarılır, eklem sıcak suyla yıkanarak temizlenir.
Hassas ve alerjik cilt yapısına sahip olan hastalar dikkat etmelidir. Cilt reaksiyonları yaşayabilirler.
Sağlıklı ve ağrısız günler diliyorum.