7 Ekim 2019 Pazartesi

Mars ve dünya arasında: Mehdi Amca... İnsanlık bu gerçekleri artık öğrenecek... Bu kişi, tam anlamı ile bu dünyadan değildi. İki dünya görmüştü.. Bu Mehdi Amca, bu bilgileri beş-on sene önce değil, onlarca sene önce anlattı. Çünkü onlarca sene önce Merihlilerle bir araya geldi. Buradan alındı, o hiç kimseye ve hiçbir şeye zarar vermeyen ve dünyanın her yerinde artık binlerce kere kayda alınan UFO'lardan biri ile Merih'e götürüldü. Yaklaşık iki saat 45 dakika süren yolculuktan sonra Merih'e vardıklarında, oradaki Müslüman Merihliler tarafından büyük bir alaka ile karşılandı, çokça hürmet edildi ve onlara sohbet verdi. Sonra tekrar geri getirildi. Geldikten sonra, buradaki kardeşlerimize yaşananları anlattı. Ne anlattı ise üzerine geçen onlarca sene boyunca birer ikişer ispat edildi, gerçek çıktı, çıkıyor, çıkacak... Mehdi Amca, geri getirildikten sonra, merakla sualler yönelten o zamanki talebelere çok şeyler anlattı. Anlattıkları özetle şunlar: ➥ Merihlilerin boyları bizim çocuklarımız gibi... Yetişkinlerinin boyları ancak bizim çocuklarımız kadar. ➥ Vücutlarında saç, sakal, kaş bile yok. Tamamen tüysüzler. ➥ Gözleri iri. Kafaları bedenlerine nispetle daha iri. (Kendilerine göre normal, bizim vücut yapımıza kıyasla kafa-beden oranı farklı) ➥ Son derece medeni, ahlaklı, eğitimli insanlar ➥ Gezegende yaklaşık (o zaman) bir milyar kadar Merihli insan var. ➥ Merihlilerin ezici çoğunluğu Müslüman ve gezegenin tamamına hakim olmuşlar. ➥ Teknolojide bizden çok daha ilerideler. ➥ Dünyaya zarar vermek isteseler oradan buraya gelmelerine bile gerek yok. Kendi gezegenlerinden dünyamızı yakıp yıkacak teknolojiye bile sahipler.

ÇAĞIN HASTALIĞINA "DEFNE"

ÇAĞIN HASTALIĞINA "DEFNE"
kardeşlerim, Aşırı yorgunluk . "Bitkin, tükenmiş" hissetmek, unutkanlık, depresyon, Uyuşukluk, Kas güçsüzlüğü, Eklemlerde ağrı ve şişme, artrit, Karın bölgesinde ağrı, Kabızlık,ishal ,rahatsız edici gaz, Sorunlu vajinal akıntı, vajinal yanma ya da kaşınma, tüm allerjik durumlar, bahar nezlesi de dahil, Prostat, İktidarsızlık, Cinsel arzu kaybı, baş ağrısı, regl düzensizlikleri, Gözlerin önünde noktalar görmek, Görüntüde bozukluk, Baş ağrısı, denge kaybı, Kulakların üstünde basınç, Kaşıntı, Mide ekşimesinden dolayı boğazda yanma, Sindirimsizlik, Geğirme ve bağırsaklarda gaz, Dışkıda sümüksü madde, Hemoroit Ağız kuruluğu, Ağızda kızarıklık ya da kabarcık, Nefes kokması, Eklemlerin şişmesi, Nefes darlığı, Sık ya da acil idrara çıkma ihtiyacı ve İdrar yaparken yanma gibi belirtilerin temel nedeni bağırsaklarınızda yerleşik olan mantarlardır. Bu mantarlar çok sinsidirler ve bağışıklık sistemini kandırırlar, bağışıklık sistemi bunlarla uğraşmaz. aslında bir de virüslerle işbirliği yaparak çok tehlikeli hale gelirler. boğazda ki kuruluk dilde beyaz bir tabaka oluşur hastalarda genellikle.
Kardeşlerim, Şenay Yıldırım "17 gündür Fitodermandan aldigim Defne tohumunu yiyor ve çayıni içiyorum. Candida albicans için almıştım.sag dizimde agri vardı kayboldu.defne tohumlarimi bitirdikten sonra candida icin fe aldığım sonucu yazıcam. Şimdi Defne cayimi severek içiyorum. Kainat ta herseyin nir çaresi vardır ve Defne nin beni iyilestiricegine allahin izniyle inanarak kullanıyorum. Sayin hocam size bu güzel bilgileriniz için insanlığa yaptığınız hizmet için teşekkür ediyorum" diye yazmış.
Bahar Yıldız Demir "Bende de ağrılar oluyor sol bacağıma vuruyor.ac karnina içtiğimde o ağrılarının gittiğini fark ediyorum.5 senedir çekiyordum" demiş.
Gerçekten defne tohumu ve defne yaprağı çayı yukardaki tüm hastalık belirtilerinin nedeni olan bağırsaklarımızdaki mantarları yok etmektedir.
Kardeşlerim, inanın Türk insanı çiğ köfte, çiğ et, iyi yıkanmamış fast food yiyecekler, sokaklarda satılan köfte vb yiyecekler nedeniyle çok diğer ülkelerdekinden daha fazla bağırsak mantarı hastalığına maruz kalıyor. Ülkemiz insanının işgücü düşüyor. Herkes hasta, her kes halsiz, herkesin nefesi kokuyor, herkeste bir mide sorunu. aslında tüm bunların nedeni mantar ve bir tane defne tohumu içseler Türk halkının tüm sağlık sorunları çözülecek.
Defne tohumunda candida mantarlarını acaba hangi bileşen çözüyor diye araştırma yaptım. BOR çıktı karşıma. defne tohumunda mantarları yok eden bor var. defne BORu çok seviyor ve köklerinden tohuma ve yapraklara geçiyor.
Herkes tekrar tekrar soruyor, DEFNE TOHUMUnu nasıl kullanacağız diye. Özellikle uykudan kalkar kalkmaz bir adet defne tohumunu mümkünse tüm acılığına rağmen çiğneyelim ya da yutalım ama çiğnemek daha makbül. Sonrada 3-4 bardak su içelim. sonra zaten yıkanacağız falan en az yarım saat yemek yemeyelim. Göreceksiniz mantar sorunlarınız kalkınca tüm hastalıklarınızda yok olacak. Ancak çoğu kişilerde mantarlar tüm bapırsak ve hatta mideye kadar yayılmış bunu tek tohumun yenmesi mümkün değil. Bu durumda yavaş yavaş kontrollu olarak ve doktorunuza danışarak dozu artıracağız. defne tohumuna başlarken mutlaka doktorunuza danışmak zorundasınız. defne tohumu ilaç değildir. Tüm hastalıkların teşhis ve tedavisi doktorlar tarafından yapılır. Gıda takviyesi bile olsa defne tohumu kullanmak için mutlak doktorunuza danışınız. Ayrıca hamileler defne tohumu kullanamaz.
Sevgilerimle.
Prof.Dr. Ibrahim Uslu

Defne Yaprağı Faydaları ve Defne Çayı Nasıl Yapılır.? 🍃🍂
Defne yaprağı güçlü bir balgam söktürücüdür.
Terleme sorununu giderir.
Gözlere iyi gelmektedir.
Demir, magnezyum, kalsiyum ve manganez açısından oldukça zengindir.
Yüksek miktarda A vitamini içerir.
Sindirim problemi yaşayanlara önerilmektedir.
Mide ağrılarına karşı tavsiye edilmektedir.
Güçlü bir antioksidandır.
Pürüzsüz güzel bir cilde sahip olmanızı sağlar.
Vücut direncini artırarak hastalıklara karşı direnç sağlar.
Defne yaprağının yağı yaralara iyi gelmektedir.
Öksürüğe iyi gelmektedir.
Vücutta ki şişkinliği giderir.
Defne yaprağı yağı romatizma ve kas ağrılarında tedavi edicidir.
Uykusuzluk problemine iyi gelmektedir.
Tansiyon hastalarına önerilmektedir.
İştah açıcı etkisi vardır.
Defne yaprağı gaz giderici etkiye sahiptir.
Defne Yaprağı Çayı Nasıl Yapılır?
Defne yaprağı çayının 2 farklı hazırlanma yöntemi vardır.
Defne Yaprağı Çayı Hazırlamak İçin 1.Yöntem: İlk yöntemde 1 büyük bardak suyu 3 defne yaprağıyla birlikte kaynatın. Kaynadıktan sonra ocağın altını kapatın ve 5 dakika demlenmesini bekleyin. Demlendikten sonra süzerek içebilirsiniz.
Defne Yaprağı Çayı Hazırlamak İçin 2.Yöntem: İkinci yöntemde öncelikle 1 büyük bardak suyu kaynatın ve ocağın altını kapatın. Ardından 3-4 adet defne yaprağını bardağın içerisine ilave edin ve bardağı ağzı kapalı bir şekilde 10 dakika kadar demleyin.
Not: Dilerseniz çayınızı tatlandırmak isterseniz 2 çay kaşığı bal ilave edebilirsiniz.

- Nazar'dan / 'isâbet-i ayn'dan, halk deyimiyle 'göz değmesi'nden korunmak için âlimlerimizin, Allah dostlarının, bâhusus sahib-i zaman (k.s.) hazretlerinin tavsiyesi; "Nûn ve'l-kalem" suresinin son iki âyetini hastaya 7 (yedi) defa okumaktır. Veya yazılıp su geçmemek şartıyla, üç kat muşambaya (ya da günümüzde en pratik şekliyle muşamba benzeri sentetik maddelerle, mesela geniş naylon koli bantları ile) sararak kişinin üzerinde taşıması kâfidir (yeterlidir). Bu dua ile insan, Allah'ın izniyle her türlü kötü nazardan korunur. Sözünü ettiğimiz iki ayetin metni: . وَإِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ . وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ Meali: O inkâr edenler / kâfirler Zikr'i (yani Kur'an'ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi! Hâlâ da (kin ve hasetlerinden dolayı) 'Muhakkak ki o, bir delidir' derler.' Halbuki o (Kur'an), âlemler için ancak bir zikirdir / nasihattir / öğüttür." [Kalem suresi, 51-52] ...Rabbim cümlemizi ve bilcümle Ümmet-i Muhammed'i ve evladını her türlü kem nazardan / kötü niyetli bakışlardan hıfz u himaye ve vikaye buyursun. Amin... ALINTI H.BOZKURT

Nuri Baloğlu
e serbest bir prenslik haline getirilmişti. Onun da Yunanistan gibi ilk fırsatta istiklâlini ilân edeceği belliydi. Bu ihtimali bertaraf etmek için Sultan Abdülhamîd, o dâhiyâne siyâsetiyle şu tedbire başvurmuştu:
Bulgarlar da Yunanlar gibi ortodoks mezhebine mensubdular. Ancak asırlardan beri din adamı yetiştirmedikleri gibi kendilerine mahsus kiliseleri de yoktu. Sultan Abdülhamîd, onları dînî bakımdan Yunanlılar'dan ayırmayı düşündü. Bunun için İstanbul'da Balat'taki Rum ortodoks patrikliğinin karşısına bunların Rum patrikliğine muâdil ve onunla aynı hukûka sahip “erksahlık” adıyla Bulgar kilise riyâsetini te'sis etti. Patrikhâne demek olan bu müessesenin binasını, Berlin'de ve gizlice çelik parçalar halinde îmâl ettirip yine gizlice İstanbul'a getirtti. Ve ustaları sabaha kadar çalıştırıp bir gecede monte ettirdi. Sabahleyin rum papazları gözlerini açtıklarında, karşılarında kendilerine rakip bir patrik binâsını, levhası asılmış olduğu halde görünce, dehşete kapıldı. (Hâlâ yerinde duran Bulgar erksahlığı, Türkiye'de ilk prefabrik binâdır.)
Bu surette Bulgar kilisesi, Sultan Abdülhamid'in bu siyâsî manevrası ile teessüs etmiş oldu. Bunun bir ihtiyaç olduğu ortaya çıkınca, Bulgar ve Rumlar'ın müştereken oturdukları yerlerde kavga başladı. Rum papazların idâresinde ayin yapan bu gibi kiliseleri Bulgar erksahlığına bağlamak için mücâdele ederek Bulgarlar'ı ve buna karşı çıkan Rumlar'ı da yıllarca oyalayan Sultan Abdülhamid Han, her iki tarafa da bir mâvi boncuk vermek kabîlinden mes'eleyi devamlı bir sûrette te'hir ederek kedi-köpek gibi bu iki kavmin birbirlerine karşı gerginliğini sağlamıştı.
Gâfil İttihatçılar, iş başına gelince, “kiliseler kanunu” denilen bir kanun çıkardılar. Rum ve Bulgarlar'ın müştereken yaşadıkları yerlerdeki kiliseleri onlar arasında taksimi için nüfûs ekseriyetini esas aldılar. Sayım yaptılar. Hangi taraf çoğunlukta ise kiliseyi hükûmet kuvvetlerini kullanarak o tarafa teslim edip kilisesiz kalan tarafa da iki sene içinde devlet parasıyla yeni bir kilise yaptırarak aralarındaki ihtilâfı bertaraf ettiler.
Bu surette kiliseler kavgası sona erince, Bulgarlar ve Yunanlar, birkaç yıl içinde dost oldukları gibi, ezelî düşmanımız Sırplar'ı da yanlarına alarak Balkan Harbi'ni başlattılar.
Bir Mazlum Padişah Sultan II Abdülhamid

İslam tıbbı üzerine yaptığı çalışmalarıyla bilinen Özbekistanlı hekim Dr.Aidin SALİH hanım diyor ki; •Kuran okunan yere erzak koyun.! derdi. Suya şifa ayetleri okuyun, Kuran okuyun *•alın size doğal antibiyotik,* *•canlı hücreli, anne nefesi değmiş gibi* Çünkü kişi, iman gücünü yükselttikce, Manevi mizacı tüm hücrelerine galip olmaya başlar. *Manevi haliniz güçlendikçe;* • ~geçmişiniz,~ •• ~sıkıntılarınız,~ ••• ~bunalımlarınız~ *Siliniyor demektir..* *~Kaygılarımıza, *~vesveselerimize takılıp kaldıkça yada, o niye öyle dedi bu niye böyle yaptı diye düşündükçe biz farkında olmasakta önce Ruhumuz Sonrasında bedenimiz ve beynimiz hasta oluyor. Bu sebebledir ki biz davamızda yol alamıyoruz. Bırakalım davayı *Ailemizde dahi huzuru bulamıyoruz. Herkes şeker gibi Antidepresan tüketir hale gelmiş, neden? *Mevlamız iLe aramızı açtığımızdan. ~Dua etmeyi unuttuğumuzdan, *Mevla'mıza DERTLEN-meyi BİL-mediğim-izden,* Tevbemizi ~azalttığımızdan.. Sadece ama sadece bir *Besmele'nin manevi gücünü yazsak sayfalar yeter mi? Hangimiz avuçlarımızın içine dualar,* ~Felak-Naslar okuyup bedenimizi Mesh ediyoruz, *çocuklarımıza bunu yapıyor-mu-yuz? Biz manevi huzurumuzu kaybettiğimiz AN beden sağlığımızıda kaybetmeye başladık kardeşler..Bakın bunu misallendirmek istiyorum. *Yakub Aleyhisselam Yusuf'unu kaybettiğinde ne yaptı? •Kaygılandı, ••vesveselendı, •••buhranlara düçar oldu.. Streslendi düşüne düşüne ağlaya ağlaya sonunda bu haller onu hasta etti.. Gözleri görmez oldu! *Ama ne zaman ki vazgeçti, *manevi unsurunu kuvvetlendirdi, *tamamen TESLİM OLdu *işte o zaman* Allah cc Yusuf'unu ona geri verdi..* *~Kaygısı ÇOKken~* evinin yakınındaki Kenan kuyusundaki Yusuf'unu görmüyor, hissetmiyordu. *Kaygılarını Atınca 10 günlük mesafeden Yusuf'unun kokusunu almaya BAŞLAdı. SubhanAllah.. Bizde bu misalden çok nasihat çıkarmalıyız kardeşlerim.. İçine düştüğümüz buhranlardan *sağlıklı dü_şü_ne_mi_yor* neticesinde *sağlıklı kararlar ala_mı_yor* ve son olarak beden sağlığımızı da kaybediyoruz.Sonrasında Antidepresan Ağına düşüyor kendi ellerimizle kendimizi DELİRTiyoruz. Oysa Allah bize bir susam tanesini bile şifa olsun diye göndermedi mi? *~N E D E NYahudi' nin KORTiZON ilacına inandık-DA* İslam'ın* *her derde deva çörekotunu şifadan saymadık.Biz iyileşmek için *şifayı temiz yollardan ARAmadık ki. Keyfimize göre zarurettir zaruret dedik ve her türlü şeyi nefsimize helal saydık. Oysa ALLAH cc Haram kıldığı hiçbirşeyin içine şifa koymamıştır! Gelin evvela manevi olarak İslam mizacımızı kuvvetlendirelim. Size en tatlı reçeteyi yazıyorum;* •••Vaktinde kılınan namaz, •••Allaha yalvarırcasına okunan bir cüz Kuran, •••içine dua okunup içilen bir bardak su, •••gözyaşlarıyla ıslanmış bir elbise; Emiin OLun ki Ruh ve Beden sağlığınız için en şifalısıdır. Hemde hiç yan etkisi ve komplikasyonu yok Allahümme salli alâ Seyyidinâ ve Nebiyyinâ Muhammed.

İsmail Yilmaz
OTUZ SENEDE NELER ÖĞRENDİN?
•Şakîk-ı Belhî hazretleri talebesi Hatim-i Esam'a sordu: Otuz senedir benden ilim tahsil ediyorsun? Neler öğrendin?
• Sekiz şey öğrendim efendim.
• Neymiş bu sekiz şey?
• Birincisi, halka baktım,herkes kendine bir arkadaş, birdost seçmiş. Herkesin dostu,kabre kadar arkadaş oluyor. Definden sonra çekip geliyor. Dü
şündüm, ben öyle bir dost bulmaluyım ki, devamlı arkadaşım olsun, kabirde de beni yalnız bırakmasın. Böyle bir arkadaş ise ancak sâlih amel olurdu. Ben de onu seçtim.
•Güzel seçmişsin. Diğerleri ne?
•İkincisi, halka baktım, çoğu nefsine esir olmuş. Hâlbuki Kur'ân-ı kerîmde, nefsine hâkim olan kimsenin yerinin Cennet olduğu bildirilmektedir. Kur'ân-ıkerîmin hak olduğunu bildiğim için nefsime esir olmadım, onunla mücâdele edip Hakkın emrine boyun eğmek mecburiyetinde bıraktım.
•Allah seni mübarek etsin!..
Üçüncüsü, halka baktım, dünyanın fâidesiz meşgalesi içine boğulmuş didinip duruyorlar. Bir şey kazandık zannederek onunla seviniyorlar. Hâlbuki Kur'ân-ı kerîmde, insanların kazandıkları ne kadar çok olursa olsun tükeneceği, fakat Allah'ın indindeki-lerin ise bakî olduğu bildirilmektedir. Senelerdir kazandıklarımın tükenmemesi için, âhıret azığı olarak hep bakî kalmak üzere Allah'ın indine emânet ettim. Ya'nî dine hizmet eden müesseselere ve diğer hayır hasenata verdim.
• Çok güzel etmişsin.
•Dördüncüsü, halka baktım, kimisi şerefi akrabasının çokluğunda görüyor, kimisi kibirlenmekle şeref sahibi olacağını zannediyor, kimisi sülâlesi ile iftihar ediyor. Hâlbuki Kurân-ı kerîmdeen şereflilerin takva sahihleri olduğu bildirilmektedir. Ya'nî bütün haramlardan kaçarak Allahemrine uymaktır. Ben de takvasahibi olmayı seçtim.
•Çok güzel...
• Beşincisi, halka baktım, bazısı mal ve makam sevgisi yüzünden birbirine haset ve buğz ediyorlar. Hâlbuki taksimatın ezelde sabit olduğunu ve bunu kimsenin değiştirmeğe gücünün yetmiyeceğini bildiğim için hiç kimseye haset etmedim. Hak Teâlâ-nın taksimatına razı oldum. Kimseye buğz etmeden helâlinden kazanmağa çalışdım.
• Ne iyi yapmışsın ve ne iyi söylüyorsun.
• Altıncısı, halka baktım,bazılan nefsânî garaz ve şeytanî vesveseler yüzünden birbirine düşmanlık ediyor. Hâlbuki Allahü Teâlâ, "Şeytan sizin düşmanınızdır." buyuruyor. Şeytanı kendime düşman bildim. Onun hilesine düşmemeğe çalıştım. Alla-hın emrine uyarak doğru yolda yürümeğe gayret ettim.
• Güzel etmişsin ey Hatim.
• Yedincisi, halka baktım.
Bazısı dünyalık ihtiyâçlarını kazanmak için nefsine esir düşerek haram ve şüpheli şeylerden kaçamıyorlar. Halbuki Kur'ân-ı kerîmde her canlınınrızkının Allahü teâlâya ait olduğu bildirilmektedir. Ben de yeryüzündeki canlılardan birisiyim. Allahın benim de rızkımı tekeffül ettiğinibildim. Bu bakımdan harama el uzatmadım. Rızkımın helâl yoldan gelmesine çalıştım.
• Güzel etmişsin.
• Sekizincisi, halka baktım.Kimi malına mülküne, kimi mesleğine, kimi sanatına, kimi bileğine güveniyor. Kimi diplomasına, kimi oğluna kızına, kimi
kendine bırakılan mirasa güveniyor. Hâlbuki herkesin güvendiği bir şey vardır. Hâlbuki Kur'ân-ı kerîmde, tam bir tevekkül ile Allah'a güvenip dayanan kimseye Rabbimizin kâfi geleceği bildirilmektedir. Sebeplere sarılaraktam bir tevekkül ile AJlah'a itimat edip O'na güvendim.
•En güzelini yapmışsın ey Hatim. Allah seni muvaffak etsin. Hakîkaten dört kitapta mevcut olan ilim ve ma'rifetin bu sekiz temel üzerinde bulunduğunu gördüm. Bu sekiz usûl ile ameleden kimse dünya ve âhıret saadetini kazanmış olur.

“Münafığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, söz verince sözünden cayar, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder.” * Buhârî, Müslim, Tirmizî, Bir rivayette: “Oruç tutsa, namaz kılsa ve kendini mümin zannetse bile” buyurulur (Müslim Îmân 109).

Görüntünün olası içeriği: yazı

“SULTAN AHMED VE MEHMED EMİN TOKADİ” Hattat Mehmed Râsim Efendi anlatır; "Cennetmekân Üçüncü Ahmed Hânın vefâtın dan sonra, şöyle bir rüyâ gördüm. Geniş bir sahrada orduyu hümâyûn kurulmuştu. Bir tepe üzerinde de sultanlara mahsûs bir çadır, çadırın etrafında ise büyük bir kalabalık vardı. Kalabalıktan bir kişiye yaklaşıp; — Bu ordunun kumandanı kimdir?" diye sordum. O da; — Âhir zaman Peygamberi Muhammed aleyhisselâmdır." dedi. Cehennem'e götürülecek bâzı kimseler bu büyük çadıra götürülüyor, buradan şefâat edilirse Cehennem'den kurtuluyordu. Yine birisine; — Peygamber efendimiz nerede bulunuyor?" diye sorduğumda; — Tepedeki büyük çadırda" dedi. Hemen çadırın yanına koştum. Çadırın kapısına vardığımda, Mehmed Emîn Tokâdî hazretlerini çadırın kapısında gördüm. Şefâat istiyenleri çadırın içine götürüp, getiriyor du. Çok şaşırdım. Biz bu zâtı anlayamamışız diye çok üzüldüm. O anda elleri bağlı birini çadırın kapısına doğru getirdiklerini gördüm. — “Bu kimdir?" diye sorduğumda, Sultan Ahmed'dir dediler. Sonra çadıra yaklaşıp, Mehmed Emîn Tokâdî hazretlerine teslim ettiler. O da önüne düşüp çadırın içine girdiler. İçeride Peygamber efendimiz kendisine iltifât buyurdu. Çadırdan çıktıklarında Mehmed Emîn Tokâdî hazretleri; — Şefâat buyurulup affolundun, müjde olsun!" diye bağırdı. Dışarda sultanlara mahsus süslü bir at duruyordu. Mehmed Emîn Tokâdî hazret leri, sultânı tâzim ve hürmetle çadırdan çıkarıp, bekleyen süslü ata bindirdi. Etraftakilerin tebrikleri arasında, süratle oradan uzaklaştı.Bu rüyâyı gördükten sonra ertesi gün talebelere hat dersi veriyordum. Mehmed Emîn Efendi bâzı günler teşrif ederdi. O gün de dershânemizi teşrif etti. Hemen karşılayıp elini öptüm. Bu sırada bana; — Hoca Efendi, akşamki seyrâna ne dersin?" buyurdu. O gece gördüğüm rüyâyı hatırlayıp ağlayarak ellerine kapandım. Mehmed Emîn Efendi de ağladı. Sonra şükredip bana; — Ben hayatta iken bu gibi ilâhî sırları yayarak, bizim hâlimizi teşhir etmene rızâ göstermem. Vefâtımdan sonra anlatmanda bir mahzûr yoktur." buyurdu. Vefâtına kadar bunu kimseye anlatmadım. Vefâtından sonra güzel vasıflarını ve üstünlüğünü yâd etmek bakımından yeri geldikçe nakleder oldum. “Rabbim şefaatlerine nâil eylesin..

“Cehennem Korkusu”
Ensârdan bir gencin içine Cehennem korkusu düştü. Hatta bu korkudan sokağa çıkamaz oldu. Bunu duyan Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) O’nun ziyâretine gitti ve genci kucakladı bu sırada ise O genç vefât etti. Peygamberimiz ( aleyhisselâm ):
“Bunun techîz (cenâzenin yıkanması) ve tekfinine (kefenlenmesine) bakın, zira Cehennem korkusu onun ödünü çatlatmıştır” buyurmuşlardır.
Görüntünün olası içeriği: yazı

"Bir milleti savaş olmaksızın yıkmak isterseniz, çıplaklığı ve zinayı genç nesilde yayın.. "?

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yazı