25 Kasım 2019 Pazartesi

kansızlık için

Fotoğraf açıklaması yok.

OMURGAYİ ONARAN SİRT AĞRILARINI GECİREN YÖRÜK SIRRI

OMURGAYİ ONARAN SİRT AĞRILARINI GECİREN YÖRÜK SIRRI
Güçlenmenin ve kas ve omurga üzerindeki yükü azaltmanın sırları eski zamanlardan beri yörükler bunu yapardı.Hızlı ve verimli bir şekilde güç kazanmanıza, sırt ağrılarınızı azaltmanıza izin veren yörük yöntemini yazacağım. Bunu yapmak için sadece 3 meyveye ihtiyacınız var.
Her sabah güç ve enerji dolu bir şekilde uyanmak için, yatmadan önce her gün üç malzemeden oluşan bir karışım kullanmak yeterlidir: kuru erik, kuru kayısı ve incir. Kürün süresi 1.5 aydır.
Ortalama miktarları
5 adet kuru kayısı;
1 büyük incir;
1 adet kuru erik (her zaman kurutulmuş!).
Bu vitamin karışımının sırrı nedir? Tüm bu kurutulmuş meyveler, yumuşak intervertebral disklerin doku onarımını teşvik eden maddeler içerir. Ürünlerin düzenli olarak tüketilmesi, omurganın elastikiyetini ve dengesini, manuel düzeltmeye gerek kalmadan artıracaktır.
En önemlisi , bu karışımın oranlarının çok önemli olduğunu unutmayın. Sadece doğru orantılı karışım mükemmel bir sonuç elde edilebilir. Aynı zamanda, meyve karışımının hem erkek cinsel gücü hem de kadın libidoları üzerinde sihirli bir etkisi vardır.
Her meyvenin gücü nedir
İNCİR
Günümüzde meyveler kansere karşı profilaktik olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda tiroid fonksiyonunu geliştirir.
KURU KAYISI
Kuru kayısı, kardiyovasküler sistemin (Kalp, damar, atardamar ve toplardamarlarımızın tümü kardiyovasküler sistem olarak bilinir) değişmez bir normalleştiricisidir. Kayısı bol miktarda K, P, Fe, Ca, B5 vitamini ve karoten içerir.
KURU ERİK
Kurutulmuş erik böbrekler ve karaciğer için son derece faydalıdır. Romatizmal hastalıklarda ve Kalp, damar, atardamar ve toplardamarlarımızın tümü kardiyovasküler sistem olarak bilinir etkilidir. K vitamini içeriği yüksek olduğu için kuru erik kan damarlarının duvarlarını güçlendirir, kalp kası ve sinir sisteminin çalışmasını normalleştirir.
Profesyonel sporlara katılmasanız bile, spor salonunu nadiren ziyaret edin, bu mucizevi karışım refahınızı olumlu yönde etkiler.

MİYOM KİST SORUNLARINIZDAN EBEDİYYEN KURTULUN M.ulaş Miyom kist hormon bozukluğuna karşı tere tohumu çayı adaçayı civanpercemi çayı aslan pençesi ve hayıt suyu ve çoban çantası çaylarını demleyin sabah akşam için 3 ay kadar karaciğer tedavinizide yapın aynı zamanda Devedikeni enginar tohumlarını çektirin sabah akşam 1 rer tatlı kaşığı için yemekle karahindibağ sinirli ot çayları için 1 rer su bardağı sabah akşam için kurtulun tüm sorunlarınızdan geçmiş olsun şifa Allah tan saygılar m.ulaş

Fotoğraf açıklaması yok.

Pekmez-Limon karışımı Anadolu'da özellikle öksürük şikayeti olanlara tavsiye edilmektedir. Grip ve nezle gibi rahatsızlıklarda antibiyotik yerine Pekmez- Limon karışımı içilerek bağışıklık sisteminin güçlenmesi ve hastalığın çabucak atlatılması sağlanabilir. Adet dönemi ve öncesinde kadınların yaşadığı tatlı krizlerinin atlatılmasında ve adet döneminin daha rahat geçmesinin sağlanmasında yine kan yapıcı ve bağışıklık güçlendirici olarak kullanılabilir. Ayrıca tatlı krizleri ile sağlıksız ve kilo yapıcı karbonhidrat içerikli abur cuburlar yerine pekmez limon karışımı içmek kilonun korunması açısından da faydalı olacaktır. Sabah yataktan kalkmak da zorlanan ve gün içinde çok yorgun hissedenler ise, sabah bir kaşık pekmez ile bir kaşık limonu karıştırarak direk tükettiklerinde ise gün boyunca daha enerjik hissedeceklerdir.

Görüntünün olası içeriği: yazı

1839 yılından beridir buralar darül harbe dönüştü. Şeyhülislam sabri efendi bile turkiye devleti medeni kanunu kabulü ile darül harp olmuştur fetvası verdi


Ilim Irfan Deryasi
1839 yılından beridir buralar darül harbe dönüştü. Şeyhülislam sabri efendi bile turkiye devleti medeni kanunu kabulü ile darül harp olmuştur fetvası verdi
 Ilim Irfan Deryasi Şeriatın insanlardan istediği beş şeydir; Din emniyeti, Can emniyeti, akıl emniyeti, nesil emniyeti ve mal emniyetidir. 

Hiç şüphesiz Şeriat; 


1- Din emniyetini, bidatları, hurafeleri ve asılsız şeyleri anlatmayı yasaklamayı ve bu işe teşebbüs edenleri cezalandırmakla (Mesadır-ut Teşri-il İslamî fima nassa fihi / Abdulvahhab Hallaf) 

2- Can emniyetini kısasa kısas düsturuyla (Kitab-ut Tahrir / İbn-i Humam) 

3- Akıl emniyetini sarhoşluk veren şeyleri içenlere hadd uygulamayı emretmekle(El İhkam fi Usul-il Ahkam / Amıdî) 

4- Mal emniyetini hırsızlık, yol kesmeyi, gasb ve faizi yasaklamakla (El Veciz fi usulil fıkh / Abdulkerim Zeydan) 

5- Nesil emniyetini de zina ve iftirayı yasaklamak ve yapanları cezalandırmakla sağlamıştır. (El Muvafakat fi usulişşeriat / İmam Şatıbî ) 

“Bu günkü İslam ülkelerinde müslümanlar için eman şartı vardır” diyenlere soruyoruz:

1- Bu günkü İslam ülkelerinde bidat, hurafe ve asılsız şeyleri anlatanlar korku içinde midirler yoksa emniyette midirler? 

2- Haksız yere cana kıyanlara hadd uygulanıyor mu? 

3- Bu darul islam saydıkları ülkelerde akıl emniyetini tahrip eden içki ve benzeri şeylerin fabrikaları açık değil mi? Yine bu içki fabrikalarını bekçiler beklemiyorlar mı? İçki satan ve içenlere hadd uygulanıyor mu?

4- Mal emniyetini yok eden faiz serbest değil mi? Bankaları polis ve bekçi beklemiyor mu?

5- Nesil emniyetini yok eden genel evler açık değil mi? Bu genelevlerde zina edenleri polis ve bekçi beklemiyorlar mı?

Bütün bu emniyetlerin tahribatlarından sonra kalkıp “Bugünkü İslam ülkeleri, İmam Ebu Hanife’nin eman şartına göre darul harb değil, darul İslam’dırlar” demek doğrudan doğruya İmamı istismar etmektir. Onun görüşlerini çarpıtmaktır. Kim ne derse desin, Bugünkü islam ülkelerinde din, can, mal, nesil ve akıl emniyeti ortadan kalkmış, bunun yerine katil emniyeti, iftiracıların emniyeti, zinakarların emniyeti, faizcilerin emniyeti, bidat ve hurafelerin emniyeti, içki fabrikalarının ve içkinin akıllarını dağıttığı sarhoşların emniyeti iktidar olmuştur. 
Artık İslam coğrafyasında gün; faizcilerin, kumarcıların, iftiracıların, zinakarların, bidatçıların ve sarhoşların günüdür. İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed’in darul harb hakkındaki görüşleri şöyledir : “Müslümanların darı, içerisinde ahkam-ı şirkin izhar olunması ile darul harbe dönüşür. Ülkenin bize (müslümanlara) veya onlara (gayri müslimlere) nisbeti kuvvet ve hakimiyet iledir. Ahkam-ı şirkin izhar olunduğu her yerde kuvvet müşriklere ait olduğundan, o yer darul harbtir. İslam hükmünün zahir olunduğu her yerde de kuvvet müslümanlarındır.(El Mebsut / İmam Serahsi )

inleri çeken / musallat sebepleri: 1-Fal bakmak yada baktırmak 2-Sihir yada tılsıma maruz kalmak 3-Yıkandığı yere işemek 4-idrar içmek ve dışkı yemek 5-Ters ilişkide bulunmak 6-Hayızlı /Cunupken denize girmek 7-Karanlık bir yerde Süt içmek / Yağlı et yemek 8-Aşırı Su içmek (özellikle karanlıkta) 9- Ateşe işemek / tükürmek 10-Mumu üfleyerek söndürmek 11-Ekmek kırıntılarını tuvalet dökmek yada onlara basmak 12-Ceviz ve incir ağacı altında özelikle ikindiden sonra uyumak 13-Harabelerde yatmak/uyumak yada abdest bozmak 14-Kuyu başlarında abdest bozmak 15-kemik parçaları ile oynamak 16-Ağaç diplerine gece sıcak su dökmek 17-Hayız kanı yada / meni içmek 18-Soğan sarmısak ve patates kabuğu yakmak 19-Güneş ile gölge arasında oturmak 20-Sahibi cinler olan defineyi usulunce çıkaramamak 21-Dere /Deniz kenaralarında abdest bozmak 22-Akşamdan sonra deniz kenarlarında vakit geçirmek ve eğlenmek 23-Deniz köpüklerini içmek yada onlarla oynamak yada onlara işemek 24-Karışık esen ruzgarlara maruz kalmak 25-Duvar diplerinde,ağaç altında veya yarı gölgeli yerde delice esen ruzgarlara maruz kalmak 26-Aşk hastalığına tutulmak (karasafranı baskın gelmesi) 27-Yanlış yapılan hadim davetleri 28-Ruh ve şeytan davetleri 29-Sürekli kötü buhur yakmak 30-Reiki 1 den sonra el alma (insiye olma) 31-Rahimden alınan karışık yel veya soğuk hava 32-Soğuk hava ekseriyetle cin yelini taşır 33-Gece gündüz kendisine beddua edilmesi (merkür saatine deng gelmesi) 34-Kıskanç birinin kuvvetli nazarı 35-Ateş yanan harebeler yada ağaç diplerinde bulunmak (nadiren) 36-iki tarafı dağ/tepe ve ortada taşı döven bir şalele varsa burası cinler ile doludur 37-üstü açık brakılmış yiyecek ve içeklerden cinlerin yemesi ardından kendinin de yemesi 38-Çıplak yatmak yada tuvalete girmek 39-Elini toprak ile yıkamak 40-Atadan anadan babadan doğum yolu ile 41-Yüzü köpek yalamak 42-Yalan yere yemin etmek 43-Tuvalette konuşmak

Görüntünün olası içeriği: yazı
Görüntünün olası içeriği: yazıGörüntünün olası içeriği: yazı


HELİLE'NİN FAYDALARI... .

Tanınmış hekimlerden er-Râzî’nin, el-Hâvi fi’t tıb adlı büyük eserinde: “Safra salgısını arttırarak, akışı kolaylaştıran özelliği bulunmaktadır. Kara helile, mide fonksiyonlarını destekleyerek, sindirim organlarını atık maddelerden temizler. Midenin iç yüzeyini korur. Yemeklerin sindirimini kolaylaştırır. İnsan davranışlarını güzelleştirerek, huyu yumuşatır. Özellikle hemoroit (basur) hastalığına ve safra kesesi fonksiyonlarına faydalıdır. Kalp çarpıntısına faydalı etkileri bulunmaktadır. Cilt sağlığını destekler ve güzelleştirir. Duyu organlarını, ZİHİN ve HAFIZA MERKEZLERİNİ güçlendirir. Baş ağrılarına, karında asit birikmesine fayda sağlar. Balgam söktürür, dalak fonksiyonlarını destekler. Gözün görme kabiliyetini arttırır.” 1
İbn-i Sina, helileye el-Kanûn fî’t Tıbb adlı ansiklopedik kitabında yer verirken: “Bütün helile türleri ağrıları giderir, zararları önler. Hisleri güçlendirir, hafızayı ve zihni açar. Baş ağrılarına ve göz sağlığına faydalıdır. Stres kaynaklı çarpıntıları dindirir. Yemeklerin kolay sindirilmesini ve bağırsak gazlarını rahatlatır. Zeytinyağı ile karıştırılırsa, vücutta su toplanmasını engeller” 2 demektedir. Eczacılık alanında İslâm dünyasının yetiştirdiği ender simalardan, Endülüs’lü Ziyaüddin İbnü’l Baytar, büyük eseri el- CÂMİ’de yaptığı ilâç araştırmalarında, helile “Midenin içini kuvvetlendirerek, sindirim fonksiyonlarını güçlendirir. Devamlı kullanıldığında, cildi güzelleştirir. İhtiyarlık belirtilerini geciktirir. Vücutta biriken atık maddelerin atılmasını sağlar. Hafıza, zihin ve duyuların fonksiyonlarını güçlendirir. Üzüntü ve stres kaynaklı baş ağrılarına fayda sağlar. Vücutta asit birikmesini önler. Kalp çarpıntılarını (taşikardi) sakinleştirir. Göz sağlığına destek sağlar. Toz haline getirildikten sonra, zeytinyağı ile karıştırılarak yenirse, huy ve davranışların düzelmesine destek verir. Kanı arındırarak, kalpteki kan dolaşımını ve beslenmesini düzenler. Stresi ferahlatır. Her gün bir adet helile, ağızda yavaş yavaş emilerek, eritilmeye çalışılır, erimeyen küçük parça yutulursa, ağız ve diş sağlığını güçlendirir. Vücudu birçok zararlardan koruyan, ÇOK ETKİLİ BİR İLÂÇTIR.” 3
Günümüz fitoterapi araştırma ve uygulamalarında, helilenin kimyevî bileşenleri sınıflandırılmış ve tıbbî faydaları bilimsel olarak da ispatlanmıştır. “Helile, kanama kesici, antihistaminik (kaşıntı ve alerji önleyici), spazm çözücü, KOLESTEROL ve TRİGLİSERİD düşürücü, anti mikrobiyel (bakteri, mantar, virüs) etkileri de vardır. Sulu özütleri, birçok mantar ve bakterinin (özellikle midede etkili, HELİCO-BACTER PYLORİ) üremesini engeller. Haricen % 20 helile tozu, antiseptik ve yara iyileştirici olarak kullanılır. Kara helile, % 5 infüzyon halinde (suda eritilmiş), basur tedavisinde, günde 2-3 bardak içilerek kullanılır. Helile, ham madde ve özütleri şeklinde kullanılır.” 4
Helilenin, insan sağlığına olan desteklerine örnek, uygulaması kolay ve başarıyla denenmiş karışım tariflerinden birkaç tanesini, faydalı olacağı düşüncesiyle, takdim ediyoruz.
Beden ve zihin yorgunluğuna dinçlik veren ve hafızayı kuvvetlendirici olarak: Kara helile 50 gram, zencefil 50 gram, dar-ül fülfül 50 gram, karanfil 20 gram, 250 gram çiğ badem toz haline getirildikten sonra, 1 kg. organik balla karıştırılarak macun yapılır. Günde bir tatlı kaşığı miktarı, yemekten sonra yenir. Kolay ve zevkle hazırlanabilen bu karışımın, gerekli malzemeleri baharatçılardan rahatlıkla sağlanabilir. Hemoroide karşı ise, bir bardak kaynar suya, 5 gram kadar kırık helile parçaları konur. 15-20 dakika bekletilir. Hazırlanan bu çaydan, günde 2-3 bardak içilir. Helilenin basurdaki denenmiş ve faydası görülmüş, bir uygulamasını, merhum Halil Uslu’dan bir anekdotla tamamlayalım. “Helile, toz haline getirilip, günde yemek üstü, bir çay kaşığı miktarında alınırsa, kısa zamanda basuru tedavi ettiği görülmüştür. Kendimin tavsiye ettiği, fakat hafife alıp kullanmadığı bir un tüccarı kardeşimiz, ikinci basur ameliyatı sonunda, Ankara’da doktor beye sorar, kurtuluşu nedir? diye, o muhterem doktor da, KARA HELİLE der. Un tüccarı iki yıl önceki tavsiyemizi anlatır, doktor bey de ’Eğer o zatın dediğini yapsaydın, bu gün benim karşıma gelmezdin v.s.’ der.