2 Aralık 2019 Pazartesi

RIZIK GENİŞLİĞİ VE BEREKET İÇİN 10 TAVSİYE


1- Namazı tadili erkan ile kılmak. Hadis- Şerifte “Bir adamı namazın ruku ve secdesini hafifletir (tadili erkanı terk eder) görürseniz onun çoluk çocuğuna acıyınız”(Ruhul Beyan) Yani tadili erkanı terk eden maişet darlığına düşer, tadili erkana riayet eden ise maişet genişliğine kavuşur. 2- Zekatını tam, hatta fazla fazla vermek. Malın şükrü mal iledir. Yani zekat, malın şükrüdür. Toprak mahsullerinin zekatı onda birdir ve “öşür” diye isimlendirilmiştir, ticari malların ve paranın zekatı ise kırkta birdir. Şükür ise malın artmasına sebeptir. Ayeti Kerimede “…Eğer nimetime şükrederseniz onu elbette ve elbette çoğaltırım…” (Sure-i İbrahim 7) buyurmuştur. Yani zekat, malı hem telef olmaktan muhafaza eder, hem de ilahi hazineden artmasını temin eder, 3- Sabah vakti uyanık olmak. Hadis-i Şerif “Sabah uykusu rızka manidir” (Tergib) Yani bir müslüman sabah namazını ve manevi ilticalarını ihmal etmemelidir. 4- Vakıa suresini okumaya devam etmek. Hadisi Şerif “Kim ki vakıa süresini her gece okursa ona ebediyyen sefalet isabet etmez, kim ki bu sureyi her sabah okursa ona ebediyyen fakirlik yaklaşmaz.” (Havassul Kuran-İmamı Ya’fi) 5- Duha namazına devam etmek. Duha namazı güneş doğduktan 45dakika sonra başlayıp öğle namazına 15 dakika kalıncaya kadar kılınan ve en büyük fiili teşekkür olan 6 rekatlık nafile namazdır. Duha (teşekkür) namazının ilahi ücretinin %75’i dünyada verilir. 6- Geçim darlığı çeken ve borçlarını ödemekte zorlanan kimselerin rızası için kurban keserek ve o kurbanı tasadduk ederek tıkanıklığı açmaya çalışmaları ehlullahın tavsiyesidir. 7- Güneş doğarken 1 “Euzu”, 300 “besmele” ve 100 “salavat-ı şerife” okumaya devam edenleri ummadıkları yerden Allahu Teala rızıklandırır ve bir sene geçmeden zengin (nisaba malik) hale getirir.(Tefcirut Tesnim Sh.18) 8- Namazlardan sonra okunması sünnet olan tesbihatı (33 sübhanellah, 33 elhamdülillah, 33 -u Ekber) okumayı asla terke etmemek. Çünkü kelime-i tenzih (sübhanellah) günahları söküp atar, kelime-i tahmid (Elhamdülillah) her türlü nimete şükürdür, kelime-i tekbir (Allahu Ekber) ise kulun ibadetini ve tevbesini Allahu Tealaya layık hale getirir. 9- Yemeklerden sonra mutlaka yemek duası yapmak. Çünkü bu dua hem şükür hem de rızık duasıdır. Duaya başlarken 3 kere “elhamdülillah” denilmesinde ki hikmet: Kul birinci defa ‘elhamdülillah’ dediğinde Cenab-ı Hak ‘Kulumun şükrü bana ulaştı’ der, ikinci defa ‘elhamdülillah’ dediğinde ‘sana nimetlerimi artıracağım’der, üçüncü defa ‘elhamdülillah’ dediğinde ise ‘kulumu affettim’der. 10- Nimeti israf etmemek, ayakta su içmemek, ekmek kırığını toplamak ve tabağı sünnetlemek

Osmanlı Nostradamus'u


Osmanlı Nostradamus'u En meşhur müneccimlerden olan Hüseyin Efendi medrese tahsilini tamamlayıp, yapılan imtihanda başarılı olduktan sonra sarayda müneccim olarak çalışmaya başlamıştı. Hocası Mehmed Çelebi vefat ettikten sonra da hocasının yerine müneccimbaşılığa yükseldi. Kısa sürede devrin hükümdarı Dördüncü Murad'ın gözüne girdi ve sık sık hediyeler aldı. Hüseyin Efendi'nin şöhretini artıran asıl hadise ise 1640 yılı için hazırladığı gelecekten haberler veren "Ahkâm takvimi" oldu. Hazırladığı takvimde Dördüncü Murad'ın öleceğini ve yeni bir cülus olacağını "Hüseyin-i Nâ-Murad" diyerek işaret etmişti. 1640'ta Dördüncü Murad'ın ölmesiyle müneccimbaşının tahmini doğru çıkmıştı. Bu hadise müneccimbaşına büyük bir şöhret sağladı. Hüseyin Efendi, yeni padişah Sultan İbrahim döneminde de görevine devam etti. 1648 yılı için hazırladığı takvimde Sultan İbrahim'in öleceği ve Dördüncü Mehmed'in padişah olacağı açıkça yazılmadığı için Hüseyin Efendi'ye "Bu sene için yaptığınız takvimde nasıl olup da padişahın öleceğini ve Sultan Mehmed'in tahta çıkacağını keşfedip, işaret etmediniz" diye tenkit edildi. Bu tenkit üzerine Hüseyin Efendi, hazırladığı takvimi göstererek Sultan İbrahim için kullandığı lakaplardan birinde buna işaret ettiğini gösterdi. Her taşın altından çıktı İki padişahın da öleceğini tahmin eden Hüseyin Efendi İstanbul'da en fazla aranan insan olmuştu. Şöhretiyle beraber serveti de gün geçtikçe arttı. Statü olarak devlet protokolünün alt sıralarında yer alan müneccimbaşı, şöhreti sayesinde her taşın altından çıkmaya başlamıştı. Devletlerarası bunalımlara yol açacak kadar ileri giden Hüseyin Efendi rüşvetle iş yapmaktan da geri kalmıyordu. Hüseyin Efendi'nin her söylediği kesin gerçekmiş gibi kabul görüyordu. Ancak bu durum ve devlet geleneğinin altüst edilmesi devlet adamlarının canını sıkıyordu. Devlet ileri gelenleri şöhretinden dolayı ses çıkaramadıkları Hüseyin Efendi'yi devre dışı bırakmak için fırsat kollamaya başlamışlardı. Tahmini tutmadı, canından oldu Müneccimbaşı Hüseyin Efendi'nin yine önce gözden düşmesine, sonra da öldürülmesine geleceği tahmin için hazırladığı "Ahkâm Takvimi"ndeki hataları sebep oldu. 1650 yılı için hazırladığı Ahkâm Takvimi'nde dönemin padişahı için kullandığı lakapların birinden, daha önce kendisinin bulduğu yöntemleri kullanarak "vefat-ı Mehmed" hükmünü çıkarıp, çocuk padişah Dördüncü Mehmed'in ölüp, yeni bir cülus olacağına işaret etti. Hüseyin Efendi'nin aleyhtarları fırsatı ganimet bilip, durumu hemen Dördüncü Mehmed'e ilettiler. Henüz 8 yaşında olan Dördüncü Mehmed, çevresinin tesiriyle müneccimbaşını görevden alarak, hapse attırdı. Birkaç gün sonraysa hapisten çıkarılıp, sürgün olarak İstanbul'un dışına gitmesine izin verildi. Ama şöhretinden durumunun farkına varamayan Hüseyin Efendi İstanbul'dan ayrılmayıp, yakın dostu silahdâr kâtibinin İstinye'deki yalısında saklandı. Başına gelenleri bir türlü kabullenemiyordu. Hüseyin Efendi eski şöhretine güvenip Dördüncü Mehmed'in annesi Turhan Sultan'a gizlice mektuplar göndererek affını talep etti. Ancak bu mektuplar müneccimbaşının İstanbul'dan gitmediğini ortaya çıkarmıştı. Düşmanları müneccimbaşının İstanbul'dan gitmeyerek padişahın emrine karşı çıktığını, bu yüzden öldürülmesi gerektiğini söylediler. Bunun üzerine müneccimbaşının yakalanıp, idamı için asker gönderildi. Hüseyin Efendi, yalıdayken kendi doğum tarihi üzerinde yaptığı bazı hesaplardan birkaç gün içinde sıkıntıya düşeceği sonucuna varmıştı. Görevlilerin geleceği günün erken saatlerinde bir kayığa binip yalıdan uzaklaştı. Tam arkasından görevliler yalıya geldiler ve müneccimbaşının yalıdan ayrıldığını anladılar. Hemen kayıklarına binip, Hüseyin Efendi'yi Rumeli Hisarı'nda ulaşmışken yakaladılar. Hüseyin Efendi'yi elbiselerini soyup, öldürdükten sonra cesedini de denize attılar. Birkaç gün sonra dalgalar Hüseyin Efendi'nin cesedini kıyıya vurdu. Bir zamanların şanlı müneccimbaşını tanıyanlar Hüseyin Efendi'yi defnettiler. Padişahlar hakkında geleceğe dair çıkardığı hükümlerle meşhur olan Müneccimbaşı Hüseyin Efendi kendi derdine çare bulmakta aciz kalmıştı. Öleceğini söylediği Dördüncü Mehmed ise 43 yıl daha yaşayacaktı.

Dostluğa yıllarla sınır koyulmaz..! Dostlar güzel olunca bir fincan kahvenin tadına doyulmaz..!!

Herkes GÜLÜN, GECENİN ve DOSTUN güzelini ister. Önemli olan gülü DİKENİYLE, geceyi GİZEMİYLE, dostu tüm DERDİYLE sevebilmektir!!

HACET VE DİLEKLERİN OLMASI İÇİN




Bir kimse bu ayeti kerimeyi mükemmel bir teharet ve tam bir itikad ile sabaha karşı kıbleye müteveccihen oturarak 1479 defa okusa ve sonra Allah c.c. muradını dua ile istirham etse
Duası kabul olup isteği her ne ise hasıl olur.
Bu defalarca tecrübe adilmiş vede mavaffakiyet hasıl olmuştur.
1479 kere okunacak ayeti kerime budur
Yasin suresi 58. ayet
سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبّ رَحيم

İçi başka dışı başkalardan, Dili başka kalbi başkalardan, Hem kendini hem de başkalarını kandıranlardan SANA sığınırım YA RABBİ. ‎.

Ey Dertlere Derman Olan GÜZEL ALLAH'IM,Maddi Ve Manevi Dertlerimizin Dermanını Senden İsteriz.Bizlere Dermansız Dert Verme...

SIKINTI ZAMANLARINDA Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretlerinin talebelerinden Ziya Sunguroğlu merhum anlatıyor:

Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretlerinin talebelerinden Ziya Sunguroğlu merhum anlatıyor:


Sıkıntı anında okunan bir beyit:

Edrik Ebe'l-Abbâs, ennî münhasır

Seyyidî Belyâ'bni Melkâni'l-Hızır


Efendi hazretleri, bu iki beyti ders arasında zaman zaman okurlardı...

Açıklama:

"Belyâ", Hızır aleyhisselâmın adı, "Melkân" babasının adıdır. Künyesi de "Ebû'l-Abbas"tır.
Meali: Yetiş ey efendim; Melkân'ın oğlu Belyâ-Hızır Ebe'l-Abbas! Ben sıkıntıdayım, demektir. 

Bir kimse Allahtan başkasına ihtiyacı olmadığını bilirse Allah ta onu başkalarına muhtaç etmez. . şemsi tebrizi

Yuvasız Kuşa Bile Dal Verip Yuva Kurduran Rabbim... Hakkımızda En Hayırlısı Neyse Bizlere de Onu Nasip Eyle .