11 Mart 2020 Çarşamba

UNUTKANLIĞIN BİR SEBEBİ VE BAZI ÇÂRELERİ


Unutkanlığın en büyük manevî sebebi, işlenilen günahlardır. Bu sebeple, kişi işlediği günahlara tevbe etmeli ve bir daha işlememeye gayret etmelidir.
Tâbiîn’den Dahhâk bin Müzâhim (r.a.) demiştir ki:
“Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenip de unutan herkes, onu mutlaka işlediği bir günah sebebiyle unutmuştur. Zîrâ Allâhü Teâlâ, Şûrâ Sûresi’nin 30. âyet-i kerîmesinde (meâlen): “Ve size musîbetten her ne şey isâbet ederse kendi ellerinizin kazandığı şey sebebiyledir” buyurmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’i unutmak ise en büyük musîbetlerdendir.”
Hanefî ulemâsından ve İmâm-ı A’zam Hazretlerinin talebelerinden olan Vekî bin Cerrâh’a (rah.) dostlarından bir zât gelmiş, hâfızasının zayıf olmasından (unutkanlıktan) şikâyette bulunmuştu. Vekî Hazretleri de ona günâhlardan kaçınmasını tavsiye etmişti. O zât bu tavsiyeyi şöyle ifâde etmiştir: “Ben hâfızamın fenâlığından hocam Vekî’e şikâyet ettim. Bana günâhları terk etmek yolunu gösterdi ve sebebini şöyle îzah etti ki: “İlim bir fazl-ı ilâhîdir, Allâh’ın fazlını ise günahkâr elde edemez.”
Bir kimse, söyleyeceği bir şeyi unuttuğu zaman Peygamber Efendimize (s.a.v.) salevât okursa, ya unuttuğunu hatırlar veya unutup da söyleyemediği şeyin sevâbından daha çok sevab kazanır.
Bir şeyi unutmak istemeyen kimse, “Elhamdü lillâhi müzekkiri’l-hayri ve fâilihî.” duâsını çok okumalıdır.
Kişi bir şey söylediği veya söz verdiği zaman “İnşâallâh” demelidir. Zîrâ Allâhü Teâlâ, Kehf Sûresi’nin 23 ve 24. âyet-i kerîmelerinde (meâlen): “Ve bir şey hakkında ‘Ben elbette ki bunu yarın yapacağım’ deme. Ancak ‘İnşâallâh’ (Allâhü Teâlâ dileyecek olursa) yaparım, de…” buyurmuştur. (Âdâb ve Fazîletleriyle Duâlar, Fazilet Neş.)

NAMAZLARDAN SONRA TESBİH VE DUÂLAR Kılınan herhangi bir namazdan, selâm verip çıktıktan sonra: “Allâhümme ente’s-selâmü ve minke’s-selâm. Tebârakte yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm” okunur ve salevât getirilir. Sonra da şu tesbih okunur: Sübhânallâhi ve’l-hamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-‘alliyyi’l-‘azîm. Bundan sonra Âyetü’l-Kürsî (Allâhü lâ ilâhe illâ hû...), İhlas, Felâk ve Nâs sûreleri okunarak 33 kere “Sübhânallâh”, 33 kere “Elhamdülillâh”, 33 kere de “Allâhü Ekber” denilir. Arkasından, Allâhü Ekber. Lâ ilâhe İllallâhü vahdehû lâ şerîke leh. Lehü’l-mülkü velehü’l-hamdü yuhyî ve yümît. Vehüve hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr. Ve hüve ‘alâ külli şey’in kadîr, okunur ve eller kaldırılıp duâ edilir. (M. İlmihal, Fazilet Neş.) Sabah ve akşam namazından sonra Hüvallâhüllezî, yatsı namazından sonra Âmenerrasûlü okunması tavsiye edilmiştir. Peygamberimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: • “Kim sabahleyin üç defa “Eûzü billâhi’s-semî’ıl alîmi mine’ş-şeytâni’r-racîm” deyip Haşr Sûresi’nin son üç âyetini (Hüvallâhüllezî…) okursa, Allâhü Teâlâ o kimse için yetmiş bin melek vazîfelendirir, melekler o kimseye akşam oluncaya kadar istiğfâr ederler. O gün ölürse şehîd olarak ölür. Kim de bunu akşamleyin okursa, aynı mertebeye nâil olur.” • “Allâhü Teâlâ, Bakara Sûresi’ni iki âyet (Âmenerrasûlü) ile sona erdirdi. Bunları bana Arş’ın altındaki bir hazîneden verdi. Bunları öğreniniz, hanımlarınıza ve çocuklarınıza öğretiniz. Çünkü bunlar hem büyük rahmettir, hem Kur’ân’dır, hem duâdır.” (Âdâb ve Fazîletleriyle Duâlar, Fazilet Neşriyat)

İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretlerinin de korkulu-sıkıntılı zaman ve mekânlarda okunması için tavsiyeleri var. Nitekim tâliplerinden Seyyid bir zât şöyle anlatmıştır:


"İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin birâderi, Sürûnç beldesindeydi. Ona bir mektup yazıp huzûruna gelmesini istemişti. Mektubu götürmek için beni vazifelendirdi. Yola çıkarken selâmetle gitmem için duâ edip Fâtiha okudu ve bana buyurdu ki:
- Yolda Kureyş sûresini çok oku ki tehlikelerden korunasın. Şâyet yolda müşkil bir iş ile karşılaşırsan bizi hatırla!
Gitmek üzere yola çıktım. Yanımda iki kişi daha vardı. Sürûnç'a iki menzillik yol kalmıştı. Fakat önümüzde dehşetli bir çöl vardı. Bu çölde iken bir ara, yanımdakilerden ayrılıp biraz uzağa gittim. Abdest tâzeledim ve iki rek’at namaz kılmak üzere duracaktım ki, bu sırada karşıma birden bire korkunç bir arslan çıkıverdi! Bana doğru yaklaşıyordu… Hemen Üstâzım İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin; ‘Bir müşkil ile karşılaşırsan beni hatırla!’ emri hatırıma geldi. Kendi kendime; ‘Ey Üstâzım! Allah Teâlâ’nın izniyle imdâdıma yetiş, beni bu yırtıcı arslanın pençesinden kurtar!’ dedim. Daha ben sözümü bitirmeden İmâm-ı Rabbânî hazretleri gözüküverdi ve arslana, benden uzaklaşması için, eliyle işâret etti. Arslan kaçarak uzaklaşıp gitti. Bu hâdiseyi yanımdaki arkadaşlar da gördü. Bana;
- Böyle bir anda imdâdına yetişen bu büyük zât kimdir? dediklerinde;
- İmâm-ı Rabbânî hazretleridir, dedim. Onlar da bu hâdise üzerine, İmâm-ı Rabbânî hazretlerini çok sevenlerden oldular."
***
Kanaatimce kimse bir şeyi karıştırmıyor. Maksat belli. Sadece rakamlar değişebiliyor; 7, 11, 21 gibi… Tabii ki bunların da okunma sebebine göre hikmet ve esrarı var elbette. Bunlara kafayı takmamak lazım. Tasavvufta mühim olan, denileni denildiği gibi yapmaya gayret etmektir. Size kaç adet okumanız söyleniyorsa, o miktar okumaya gayret ediniz

Sabah Akşam Namazından Sonra 21 Kureyş Suresi Okunun Memleketlerde Düşman İşgali Olmaz Akşam ve Sabah Namazından Sonra 21 defa Kureyş Suresi Okunan Memleketlerde Düşman İşgali Olmaz. Memlekettimizin Bekası ve Selameti İçin Herdaim Okuyalım. Bu Terkibi Bütün Sevdiklerimize İletelim.

Sabah Akşam Namazından Sonra 21 Kureyş Suresi Okunun Memleketlerde Düşman İşgali Olmaz
Akşam ve Sabah Namazından Sonra 21 defa Kureyş Suresi Okunan Memleketlerde
Düşman İşgali Olmaz. Memlekettimizin Bekası ve Selameti İçin Herdaim Okuyalım.
Bu Terkibi Bütün Sevdiklerimize İletelim.
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Bismillâhir rahmânir rahîm.
لِإِيلَافِ قُرَيْشٍ ﴿١﴾
Li îlâfi kureyş(kureyşin).
Kureyşin ülfetini (emin ve rahat olmalarını) sağladığı için.
إِيلَافِهِمْ رِحْلَةَ الشِّتَاء وَالصَّيْفِ ﴿٢﴾
Îlâfihim rıhleteş şitâi ves sayf(sayfi).
Onları, yaz ve kış yolculuklarında (göçlerinde) ülfet ettirdiği (emin ve rahat olmalarını sağladığı için).
فَلْيَعْبُدُوا رَبَّ هَذَا الْبَيْتِ ﴿٣﴾
Felya’budû rabbe hâzâl beyt(beyti).
Artık bu Beyt’in (Kâbe’nin) Rabbine kul olsunlar.
الَّذِي أَطْعَمَهُم مِّن جُوعٍ وَآمَنَهُم مِّنْ خَوْفٍ ﴿٤﴾
Ellezî at’amehum min cûın ve âmenehum min havf(havfin).
O ki, onları açlıktan doyurdu ve onları korkudan emin kıldı

CENNETE ULAŞTIRAN BİR AMEL Enes (radıyallâhü anh) anlatıyor: “Resûlullah Efendimizle (s.a.v.) birlikte oturduğumuz bir vakit: ‘Şimdi yanınıza cennetlik bir kişi gelecek.’ buyurdular. Bu sözün hemen arkasından Sa’d bin Ebû Vakkâs (r.a.) yanımıza geldi. Ertesi gün Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) yine aynı sözü söyledi,ler, yine Sa’d (r.a.) geldi. Üçüncü gün de aynı sözü buyurdular, gelen kişi yine Sa’d bin Ebû Vakkâs idi.



Veysel Gürler

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) oradan ayrılınca, Abdullah bin Amr (r.anhümâ) hemen Sa’d’ın (r.a.) yanına gitti ve üç gün onun müsâfiri olmak istediğini söyledi.
Abdullah (r.a.), müsâfir olduğu zaman zarfında onun, kendisinden fazla bir ibâdet yaptığını görmedi. Sadece gece yatınca, sabah namazına kadar sağa sola dönerken Allahü Teâlâ’yı zikrediyordu.”
Abdullah (r.a.) anlatıyor: “Sa’d’ı üç gün üç gece takip ettim. Bunlardan başka, bir de hayırlı olandan başka hiçbir söz söylemiyordu. Neredeyse onun amelini küçük görecektim. Sonra dayanamayıp: ‘Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), üç ayrı mecliste cennetlik bir zât yanınıza gelecek demişti, her birinde sen geldin. Ne vesîleyle bu mertebeye eriştiğini görüp sana uymak istedim. Fakat öyle fazla bir amel yaptığını göremedim. Seni bu dereceye ulaştıran nedir?’ dedim. Sa’d (r.a.): ‘Gördüklerinden başka birşey yapmıyorum.’ dedi.
Bunun üzerine yanından ayrıldım, giderken beni geri çağırıp dedi ki: ‘Gördüklerinden başka bir şey yapmıyorum. “ Ancak ben hiçbir Müslümana karşı, içimde hiçbir kötülük olmadığını görüyorum, onlara kötü bir söz de söylemiyorum.’ : Ben de: ‘Tamam, seni bu makâma eriştiren ve benim de güç yetiremeyeceğim amel işte budur.’ dedim.” (İbn-i Asâkir, Tarih-i Dımaşk)


Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'Korona virüsten korunmak için; *Bolca sirke kullanarak bağışıklığınızı güçlendirin *Yemekten önce ve sonra tuz tüketin(70 hastalığa şifadır) *Yemek duasına devam edin vakit abdest alın *Sabah ve akşam namazlarından sonra besmele ile 21 defa Kureyş sûresi okuyun( bu usul ile okunan memleketlerde veba ve salgın hastalık görülmez/mektubatırabbani)'
Görüntünün olası içeriği: ‎şunu diyen bir yazı '‎CORONA'NIN İLACI BULUNDU! Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim, musibete uğramış birisini görür de; و به ممن Derse, yaşadığı o beladan korunur." (Tirmizi, Sünen; 3431) İşte size kendisiyle korona virüsünden korunacağınız ilaç... LÜTFEN NOT ALIN KARDEŞLER.... Elhamdü lillahillezi afani mim mebtelake bihi ve faddaleni ala kesirin mim men haleka tafdil...‎'‎

Korana Virüsüne yakalanan insanların %90'ı bunu hafif bir nezle gibi geçirecekler. Geri kalan kısmı ise genellikle çeşitli sağlık sorunları olan yaşları 60 ve üstü insanları etkileyebilir. Dünyada çeşitli Doktorların yaptığı açıklamalar bu yönde. Neredeyse hiç biri bağışıklık sistemi nasıl güçlü hale getirilir anlatmıyor. Tek anlatılan bilgi ellerinizi bol bol yıkayın, ellerinizi yüzünüze götürmeyin. Eğer hastalanırsanız kendinizi odaya kapatın hastalık geçene kadar kimseyle temasa geçmeyin şeklinde.

Korana Virüsüne yakalanan insanların %90'ı bunu hafif bir nezle gibi geçirecekler. Geri kalan kısmı ise genellikle çeşitli sağlık sorunları olan yaşları 60 ve üstü insanları etkileyebilir. Dünyada çeşitli Doktorların yaptığı açıklamalar bu yönde. Neredeyse hiç biri bağışıklık sistemi nasıl güçlü hale getirilir anlatmıyor. Tek anlatılan bilgi ellerinizi bol bol yıkayın, ellerinizi yüzünüze götürmeyin. Eğer hastalanırsanız kendinizi odaya kapatın hastalık geçene kadar kimseyle temasa geçmeyin şeklinde.
Ancak burada bilinçli yapılan bir hareket var. Tüm Dünyada paniğe kapılmayın diyerek panik ortamı yaratıyorlar. Tüm Dünyada Medya kullanılarak panik ve korku yaratılmaya çalışılıyor. El yıkama dışında insanlara verdikleri hiç bir faydalı açıklama yok. Bağışıklık sistemi nasıl sağlıklı çalışır. Ne yemelisiniz, ne almalısınız anlatılmıyor. Bütün bu olanlar oldukça saçma. Hasta olursanız evde kendinizi odaya kapatıp çıkmayacak mısınız. Size kim yemek getirecek, size kim içecek getirecek. Ayrı tuval etlerimi kullanacaksınız. Şuanda bile insanlarda çok garip davranışlar ortaya çıkmış durumda.
Gribe yakalanan herkes Korona virüsü mü kaptı olacak. Yada gribe yakalanan herkes hastahanelere koşup korana virüsü mü kaptım diye kendisine test yaptıracak. Yada sokakta gördüğümüz hapşıran herkesten köşe bucak saklanacak yada kaçacak mıyız.
Her sene tüm dünyada Milyonlarca insan gribe yakalanıyor. Bilerek kargaşa çıkarmaya çalışıyorlar. Öksüren herkese sanki vebalı gibi mi bakıcaz. Yaptıkları şey bu aslında. Kimsenin alnında korana virüsü aldığı yazmıyor. Tüm Dünyada bilinçli yapılan bir hareket var. Zaten her sene pek çok insan gripten ölüyor. Burada tüm Dünyada yaratılmak istenen bir panik var. Eğer bu paniği çıkarmasalardı eski senelerde olduğu gibi yine binlerce insan gripten ölecek ama panik çıkmayacaktı. Bütün bu olanların arkasında Amerika ve bazı Ailelerin olduğunu düşünüyorum. Nüfus planlaması zaten Tüm Dünyada yapılıyor. Şimdi yapmaya çalıştıkları şey neyse Dünyanın hayrına olan bir şey olmadığı çok açık. Korku ve Panik Virüsten çok daha kötü şeylerin oluşmasına sebep olabilir. Medyada işte tam bu işi yapıyor. Yapılmaya çalışılan şey virüsten çok çok daha tehlikeli. Beni tedirgin eden şeyde bu. Vermeye çalıştıkları panik ve korkuya sakın kapılmayın.

SİNİZÜTÜNÜZ BURUN POLİPLERİNİZ BURUN İÇİ ET OLUŞUMUNUZUN AT KESTANESİ İLE YOK OLUYOR 1 tane at kestan

esini kurutun ezin un gibi yapın çok az çay kaşığı ucu kadar bu tozu burun deliklerinize hızla çekin yakacak ve akacak lavaboda olun çok akıtıyor ödemi temizliyor kırmızı kantaronla burun içine ve dışınada sürün tamamen onarsın şifa olsun
M.ulaş