16 Temmuz 2020 Perşembe

AHİRETTE EN BÜYÜK NİMET CEMALULLAHTIR. RABBİMİZİN CEMALİNİ GÖRMEKTİR..

Ne güzel demiş Merhum Nasreddin Hoca r.a. ''El elin eşeğini türkü çağırarak ararmışş'' (Ariflere)

Görüntünün olası içeriği: çiçek




SEVABINI ÖLÜYE BAĞIŞLAMAK ÜZERE KESİLEN KURBAN Hanefîlere göre bir kimse, kendi parasıyla alıp sevabını ölmüş bir yakınına veya herhangi bir mü’min kardeşine bağışlamak üzere bayram günlerinde veya sair günlerde kurban kesebilir. Kişi, kestiği bu kurbanın etinden kendisi yiyebildiği gibi, başkalarına da verebilir. Zira kendi kurbanı gibi hüküm alır, sevabı da bağışlanana gider. Fakat bir kimse vefat eden kişinin, irtihalinden önceki emri ile onun adına keseceği kurbanın etinden yiyemez. Zira bu, adak hükmündedir, kesen ve yakını yiyemez. Bunu tam olarak tasadduk etmesi gerekir.(15) Hâsılı, ebedî âleme göç etmiş mü’minler adına da kurban kesilebilir, sevabı onlara bağışlanabilir. Bunun da bayram günü yahut da öncesinde kesilmesi hususunda bir ayrı hüküm yoktur. Her zaman kesilebilir. Nitekim Hunneş’ten (r.a.) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Hz. Ali'yi (r.a.) iki koç keserken gördüm ve ona, ‘Bunlar nedir?’ diye sordum. Hz. Ali, ‘Rasûlüllah (s.a.v.) bana, kendisi için kurban kesmemi vasiyet etmişti; işte ben onları kesiyorum’ dedi.” (16) (. “”(15) İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, V, 229 (16) Ebû Dâvud, Sünen, Edâhî, 2

KURBAN: Unutulmamalıdır ki; iktisadî vaziyeti müsait olduğu halde kurban almaktan imtina‘ edenleri Rasûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, “Bir kimse malî bakımdan imkân bulur da kurban kesmezse, sakın bizim namazgâhımıza yaklaşmasın!”(2) buyurarak îkaz ve irşad etmişlerdir.

Görüldüğü üzere bu hadîs-i şerifte;

1. Kurban kesmeye gücü yeten kimsenin bunu terk etmesi hâlinde cemaatin (topluluğun) içine çıkamayacağı uyarısı ile bu sû-i misâlin (kötü örnekliğin) cezasını tek başına kalarak çekmesi ihtar edilmektedir.

2. Hâl böyle olduğuna göre; kurbanınızı kesin, namazgâha çıkın, din kardeşlerinizle müşterek sevincinizi paylaşın, ayrı-gayrı duruma düşmeyin, yoksulları gözetin ikazına kulak verin denilmektedir.

Hanefî mezhebine göre kurban vaciptir. Kurban kesmekle mükellefiyet için İmam-ı A‘zam ve İmam Ebû Yusuf’a (rahımehümallâh) göre akıl ve bülüğ şart değildir. O bakımdan zengin olan çocuğun veya mecnunun malından velisinin kurban kesmesi lâzımdır. Bu çocuk veya mecnun, o kurbanın etinden yer, geri kalanı da elbise gibi aynından istifade edecekleri bir şey ile değiştirilebilir.(3) (. “”( 2) İbn Mâce, Sünen, Edâhi, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2, 321
(3) Ö. N. Bilmen, B. İslâm İlm. İst. 1985, s. 410

KURBAN ORTAKLARINDA ARANAN ŞARTLAR : Kurban ortaklığında aranan şartları iki madde halinde şöyle tasnif edebiliriz: a) Ortak olunacak hayvan, deve veya sığır cinsinden olmalı… b) Ortakların hepsi Müslüman olup her biri kendi hissesine mâlik olmalı ve Allah rızası için bir ibadet niyeti taşımalıdır. Meselâ; - Ortaklardan biri vâcip olan (udhiye) kurbana, - Biri geçen senenin kaza kurbanına, - Diğeri adak kurbana, - Öbürü akika kurbana, - Bir diğeri de nâfile kurbana niyet edebilir; caizdir, geçerli olur. Çünkü hepsinin niyeti ibadettir. Fakat ortaklardan biri, herhangi bir ibadet değil de, et kasdiyle katılmış olsa bu sahih olmaz; diğerleri de niyet etmiş oldukları kurbanı kesmiş sayılmazlar. Dikkat: Yalnız kaza niyetiyle katılan ortağın, kurbanın etinden faydalanması caiz değildir. Tamamını fakirlere dağıtması gerekir. Velhâsıl; büyükbaş bir hayvan biri adak, biri akika, biri vâcip olan bayram kurbanı, biri nâfile, biri ölmüş birileri (babası veya annesi vs.) için, biri de Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) için olmak üzere kurban kesilebilir, caizdir. Yani vacip, akika, adak hepsi katılır. Yedi kişiye kadar ortak olmak caizdir. Ancak kurbanlık hayvanı ilk alınırken, yedi kişiye kadar ortak olmak niyetiyle satın alınmalıdır. Sırf kendisi için alıp da sonradan başkasını ortak etmek mekruh olur. Görüldüğü üzere sayılan ortaklık şartları içerisinde, mutlak manada Müslüman olma kaydı var. Amelle ilgili bir şart yok. Dolayısiyle ibadet bakımından noksan olan kişinin ortaklığı, kurbanın sıhhatine / geçerli olmasına şer’an bir zarar vermez. Ama tabii ki ortakların âmil-âbid ve takva sahibi olmaları tercih edilir. O bakımdan hissededarlarınızı / ortaklarınızı tanımaya gayret etmeniz güzel olur. Özellikle hepsinin kurbanı ibadet niyetiyle kesip kesmediklerini bilmeniz icap eder. Aksi halde malumunuz, kesilen kurbanlar boşa gider.

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'EFENDİLER! Kurban kesmek et demek değildir. Öncelikle Bu Hususu İyi Anlayalım! Kurban Kesmek; Ailemizden, Sevdiklerimizden Akacak Kanı Bir Kurbanlıktan Akıtarak Gelecek Belaya Engel Olmaktır! Musibetlere Karşı Kalkandır! İSMİ AZAM SIRRI VARDIR! DUANIN KABÜLÜNE VESİLEDİR! BORÇLARA EDA, HASTALIKLARA ŞİFAYA VESİLEDİR. KURBAN KURBİYETTİR, ALLAHA YAKINLIĞA VESİLEDİR. Süleyman Hilmi Tunahan k.s'Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı '"ÂDEMOĞLU, KURBAN BAYRAMI GÜNÜ ALLAH İÇİN KAN AKITMAKTAN (KURBAN KESMEKTEN) DAHA SEVİMLİ BİR iş YAPMIŞ OLAMAZ." Hadis-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî }'


KURBANIN RÜKNÜ

Kurbanın rüknü; yani bu ibadetin tam ve sahih (geçerli) olması için yerine getirilmesi gereken şart, kurbanlık hayvanı boğazlayıp kanını akıtmaktır. Bu olmadıkça kurban vecibesi yerine getirilmiş olmaz.

Bu sebeple kurbanlık hayvanın, kesilmeksizin yoksullara tasadduk edilmesi caiz değildir. Fakat alınan kurbanlık hayvan, herhangi bir sebeple kesilemeden bayramın üçüncü günü güneş batmış olsa, artık bunun diri olarak tasadduk edilmesi gerekir. Çünkü kan akıtma işi, tasadduka intikal etmiş (dönüşmüş) olur. Bunun etinden sahibi yiyemez.(5) “” (5) Ö. N. Bilmen, a.g.e., s. 414, md. 35

Dinler arası diyoloğ şirktir. savunan müşriktir.. çünki dinler yok sadece bir tek şanlı islam dini var.

Allah katın da din İslam dır.

Teşekkürler Hatice hanımın kist ve beze tedavisi şifa olmuş saygılar

Fotoğraf açıklaması yok.

Dİn hususunda devİr hüsnü zan devrİ değİl, suİzan devrİdİr.

Son Osmanlı Uleması İlmi ile Amil Cesur EHL-İ SÜNNET Alimi Merhum Ahmed DAVUDOĞLU R.Aleyh Buyuruyorki : Ortalık harman yerine dönmüş, fitne dünyanın dört bir tarafına yayılmış. Ehl-i bid'at var gücüyle çalışıyor; Ümmet-i Muhammed'in itikadını bozuyor. Siz çıkmış hüsnü zan'dan bahsediyorsun. Din hususunda devir hüsnü zan devri değil sui zan devridir.